Cumhur ittifakına karşı, daha önemlisi, “cumhurbaşkanlığı hükumet sistemine/rejimine karşı bir araya gelerek, uzun bir süredir yürütülen çalışmaların sonucunda ortaya çıkan “mutabakat metni veya programı” için, söz konusu partilerin hiç birisiyle ilgili olmayan bir vatandaş olarak “yetmez ama evet” diyorum.
Peki, neden “evet” diyorum.
Her şeyden önce hangi birimiz veya hangi oluşum, son 20 yıldır söz konusu mevcut iktidara karşı ne yaptı, neler ortaya koydu, nasıl etkili bir karşı duruş sergile ki, bu altı partinin ortaya koydukları bir programı değersiz bulalım?
İkincisi, farklı yapıdaki partilerin böylesine bir program konusunda uzlaşmaları ve ortaya somut bir şey koyabilmeleri, Türkiye siyasal partiler kültüründe hiç de küçümsenecek bir şey değildir.
Üçüncüsü, son 5 yıldır yaşadığımız, dünyada örneği olmayan adı dahi belli olmayan, “tek kişi rejimi” tam anlamıyla bir felaket. Bu sisteme karşı kim ne çözüm önerisi getirirse getirsin önemli ve değerlidir. Kaldı ki bu altı parti, bu rejime karşı, güçlendirilmiş parlamenter sistemi tekrar hayata geçirme konusunda somut öneri getiriyor. Bu yabana atılacak ve önemsiz görülecek bir konu değildir.
Kuvvetler ayrılığı ilkesi, seçim barajının düşürülmesi ve seçim kanunu gibi demokrasinin esas meselelerinin çözümüne ilişkin somut öneriler ile cumhurbaşkanının bir defaya mahsus seçilmesi ve siyasetten tamamen çekilmesi koşulu da son derece açık ve net.
Meclis komisyonlarda muhalefet parti üyelerinin başkanlık yapacak olması son derece önemli ve demokratik açıdan işlevsel. Hakimler ve savcılar yüksek kurulunda hükumeti temsilen kimsenin olmayacak olması da ciddi anlamda dikkate değer..
YÖK denilen, üniversiteler üzerinde tahakküm aracı ve siyasal iktidarın maşası bir yapının kaldırılacak olması ise başlı başına zorunlu olan bir gerekliliğin ilanı olmuş ki, katılmamak olası değil.
Bazı solcular ve sosyalistler elbette solculuk “kasacaklar” ama en nihayetinde bu altı partiden de bir devrim metni, programı veya manifestosu beklenmiyordu öyle değil mi?
Bu arada sosyalistler unutmasınlar ki, ancak olumlu hava koşullarında yeşeriyor ve çiçeğe durabiliyorlar. Aksini iddia eden ya maceracıdır ya da sarhoş… Örneğin 20 yıldır başkan gelecek, miting yapacak diye şehirlerde nefes alamayan solcuların, bu programa burun kıvırmaya pek de hakları yok gibi…
Bazı sağcıların ve iktidar cephesinin ise söz konusu program ile ilgili olarak dalga geçeceği ve çamur atacağı kesin… Ama bu bile işin ciddiyetini göstermesi bakımından önemli olacak.
Ayrılıkçıların tutumunu ise kendi amaçları doğrultusundaki çıkarları belirleyecektir, her zaman olduğu gibi.
Sonuç olarak öyle ya da böyle “yetmez ama evet”…
Umarız seçimlere kadar bu metin ve bu program canlı tutulur, hayati addedilir, daha önemlisi halka iyi anlatılır ve sürekli gündemde tutulur. Halkta umut yaratılır. Umut değişim için başlangıçtır çünkü.