Tarihsel süreç içerisinde klasik müziğin kimliğini en belirgin hale oturtan ve bu sürecin gelişmelerini belirleyen, 1600 ile 1750 yılları arasında İtalya’nın ilk opera denemeleri ile başlayan ve J.S. Bach’ın ölümüyle birlikte biten barok dönem bugünkü klasik müziğin yapı taşı sayılmaktadır.
Barok dönemi ve müzikte süslemeler
“Biçimsiz inci” anlamına gelen barok, o dönem içerisinde garip karşılanan ve beceriksiz görünen ilginç, uçuk eserlere uygun görülen bir kelime olmuştur. Barok dönemi eserleri, müziğe melodik anlamda güzellik, incelik katan, döneminin kurallarına uygun olarak boşlukları dolduran, aynı zamanda eseri çok daha ifadeli yapmaya yardımcı olan süslemeler barındırır.
Bu dönemi yorumlarken dikkat edilmesi gereken en büyük unsur bu süslemelerdir. Müzik eserlerinde süsleme çeşitlerinin sayısı oldukça fazladır. Örnek vermek gerekirse pasaj, tirata ve farklı figürasyonlar süs olduğu gibi, tremolo vibrato da süsleme ailesine aittir. Bunun dışında eser dahilinde yapılan ritmik değişiklikler ile de yapılan rubato, lombard ritmi ve notes inegales de süsleme çeşitleri arasındadır.
Süslemeler sayesinde hem eserin melodisi daha da ön plana çıkar hem de sesler arasındaki boşlukların dolması amaçlanır. İlk başta serbest formda olan süslemeler Lully dönemi ile ciddi bir form alır. Bu dönem eserlerinde süslemeler ritmik ve belirgin olmasına rağmen yine de tam olarak kurala bağlı kalınmadığı da görülmüştür.
Her bestecinin kendi doğruluğunu kanıtlamaya çabaladığı bu dönemde 1650-1730 yılları arasında 50’ye yakın süsleme tablosu ortaya çıktığı bilinmektedir. Sanatçılar arasında yorum ve anlam farkı oldukça fazladır. Süslemelerin kullanıldığı 1650-1800’lü yılların sonunda bazı süslemeler tamamen unutulmuş, bazılarına farklı yorumlar katılmış, bazıları ise terim olarak farklı biçimde kullanılmaya başlanmıştır.
Alman Barok Müziği’nin dehası: Georg Muffat
Bach, Handel gibi dehaların çıktığı bu önemli dönemde bir besteci olarak tanınmak oldukça zordu. Bu dönemde kaliteli eserler veren ama pek duyulmayan bestecilerden biri de Georg Muffat’tır.
Muffat Alman Barok Müziği’nin ilk bestecilerindendir. Fransız opera stilinin babası sayılan Jean-Baptiste Lully’den dersler alan aynı zamanda Roma’da Passcuni’nin de öğrencisi olan Muffat, alman barok müziğinin temelini ortaya koymuştur. Eserlerinde doğal olarak Fransız ve İtalyan müziğinin izleri görülmüştür. Besteci Florilegium Primum adlı eserinde her türde doğru tempo seçiminin nasıl yapılması gerektiği, temponun eserin karakterini ne kadar etkilediğini örneklerle açıklamış ve süslemeleri belirli bir düzende sıralayarak sınıflandırmıştır.
Barok Dönemi ile ortaya çıkan yeni türler
Müzik tarihinde bu çağ Rönesans özelliklerinden yola çıkılarak 150 yıllık bir akış içerisinde müziğe dair teknik uygulamaların sıkı kurallara kavuşarak kantat ve opera gibi sahne sanatlarının ortaya yavaş yavaş çıktığı, senfonik orkestranın filizlendiği, eski sanatın yoğun şekilde süslenip derinlik kazandırıldığı ve çok büyük bestecilerin yetiştiği dopdolu bir dönemdir. İtalyan bestecilerin arasından doğan barok müzik bu çevre içerisinde gelişir fakat J.S.Bach ve G.F. Handel gibi isimlerle Barok Çağı Almanya’da zirveye ulaşır.
Gösteriş ve görkeme düşkün olan Barok Çağı varlıkların güzelliğinden duygusal bir etkilenim alarak bu ince ayrıntılar ile sanatını işlemektedir. 16.Yüzyılın sona ermesiyle birlikte “Madrigal” adı verilen şiirler üzerine yazılan çok sesli müzikler ile Rönesans dönemindeki tek düzelik bu dönemde kırılmıştır.
C. Monteverdi, insan sesinin kullanıldığı, koro müziğinin öncü isimlerindendir. Opera eserleri ve madrigalleri ile erken barok döneminin zirve noktası olmuştur ve gelecek müziğe liderlik etmiştir. Dinsel tema üzerine kurulu dramatik eserler olan orotoryoların Avrupa’ya yayılımı da G.F. Handel sayesinde olmuştur. Barok dönemin ortalarında sonat, konçerto formunu almıştır. Bu dönemin en iyi konçerto grosso örnekleri J. Bach ve A. Vivaldi’ye aittir.