Empire of Lies – Batı: Yalanlar İmparatorluğu

Dünya, öngörülmesi zor bir dönemece giriyor. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşı; okuduklarım, gördüklerim ve hissettiklerimin imbiğinden geçirip sizlere değerlendirmek istiyorum. Bunu yaparken de, birçok kez zamanda yolculuk yapacağız.

Yalanlar İmparatorluğu

Empire of Lies – Batı: Yalanlar İmparatorluğu

I. Nikola vs. Putin

Bugünü anlamak için bazen dünü sindirmek gerekir. 19. yüzyılda cereyan etmiş ve belki de dünyadaki ilk toplu büyük savaş olan büyük Kırım Savaşı’nı anlamadan Rusya’yı anlayamayız. Zamanının Rus Çarı I. Nikola 19.yy. başında küçük bir çocuktu. Gençliğinde, ‘Batı’ ile arası çok iyiydi. Hatta Birleşik Krallık Kraliçesi Victoria [Viktoriya] ile dostlukları vardı.


Ancak yıllar geçtikçe, Rus İmparatorluğu ile Kıta Avrupası ve Birleşik Krallık arasındaki gerilimler artmaya başladı. Dönemin, Devlet-i Aliyye’nin (Osmanlı İmparatorluğu) zayıflama safhasına denk gelmesi tesadüfi değildir. Gitgide zorlanan Osmanlı’ya karşı, Rus İmparatorluğu gittikçe daha büyük bir tehdit oluşturuyordu.

En sonunda, 1. Nikola Osmanlı’ya savaş ilan etti. Güç dengesi yoktu. Rus İmparatorluğu artık Kudüs’e kadar inebilirdi. Ancak Birleşik Krallık ve Fransa, Osmanlı İmparatorluğu’nu korumak ve tabii ki kendi emperyal çıkarlarını müdafaa etmek adına savaşa katıldılar. Hem de olağanüstü sayıdaki askeri birliklerle. (Bugün Batı’nın Ukrayna’ya yaptığı yardımları düşünün!)

Fransa’nın ordu düzeni dört başı mamurdu. Askerlerin uyanmaları için kahve istihkaklarına kadar planlanmıştı. Birleşik Krallık ordusu sayıca kuvvetli ancak düzen itibarıyla Fransa ile çekişemez durumda idi. Yetkinlikler bakımından da, Fransız ordusu en çağdaş olduğunu her konuda gösteriyordu.

Telgrafın, demiryolunun, deniz ve kara muharebeleri ile tam anlamıyla ilk modern savaştı büyük Kırım Savaşı. Resmi tarihimizde, Osmanlı-Rus Savaşı olarak isimlendiriliyordu. Ancak Osmanlı birliklerinin toplamı, onları muhafaza için gelen Birleşik Krallık ve Fransız orduları ile mukayese bile edilemezdi. I. Nikola, 1856’da biten ve Rus İmparatorluğu’nun korkunç bozgunu ile sonuçlanan savaşın sonunu göremedi. Mağlubiyet bugün halen Rusların ortak hafızasında en derin izleri barındırmaktadır.

Kremlin’deki bekleme salonu

Putin, 90’lı yılların sonunda Boris Yeltsin’den sultayı devraldıktan sonra Batı ile iyi geçindi. 2000’li yılların başında Almanya’da parlamentoda (Bundestag) barış mesajları içeren bir konuşma dahi yaptı. Hem de Almanca. (Bugün hayal bile edilemez!)

Daha sonra rüzgarların yönü değişmeye başladı. Belirli bir tarihten sonra Putin, I. Nikola’nın portresini Kremlin’in bekleme salonuna astırdı. Saraya her gelen, bekleme süresine göre bugün dahi o portreye bakmak durumunda.

Belki de Putin’in gizli gündemi baştan beri aynıydı. Bunu bilemeyiz. Ancak 20. yüzyılın en büyük felaketi olarak SSCB’nin dağılmasını göstermesi, kafasındaki hesaba dair ipuçları vermektedir.


Kırım hakkındaki propagandalar sonucunda 2014 yılında Kırım ilhak edildi. Rus halkına, ilhakın meşruiyetini kabul ettirmek kolaydı. Sonuç olarak, ortak hafızada yer alan bir yarayı yerinde ve vurucu olarak kullandı Putin.

NATO (ve saz arkadaşları) vs. Rusya

İki kutuplu dünyanın fiilen ortadan kalkması ile NATO kademe kademe Rusya’yı sıkıştırmaya başladı. Gitgide Doğu Avrupa ülkelerini NATO’ya çekmeye çalıştı. Gürcistan örneğinde de görüldüğü gibi, Rusya NATO’nun (ABD diye okuyun) etki alanını genişletmesine izin vermek istemedi. Bu şekilde, kırmızı çizgisini de göstermiş oldu.

Ukrayna örneğinde de, tablonun bu şekle gelmesi öngörülebilirdi. Ancak NATO, kanımca Ukrayna’yı yalnız bıraktı. Her ne kadar 2014 sonrası Ukrayna’nın silahlanmasına ve yapısal olarak askeri anlamda hazırlanması desteklense de, Ukrayna ordusu ve halkı tek başına savaşa sürüklendi. NATO da, halihazırda kesinlikle sıcak savaşa girmeyeceğini belirtti.

Şimdi ne olacak?

Herkesin cevabını merak ettiği soru bu. Rusya Devlet Başkanı, geçtiğimiz hafta Batı ile ilgili olarak ‘Yalanlar İmparatorluğu’ ifadesini kullandı. Hitaplardaki tırmanmayı ve olanları dikkate aldığımda, gerginliğin yakın dönemde hafifleyeceğini sanmıyorum.

Hatta ve hatta 3. Dünya Savaşı ihtimalini dahi olasılık dışı görmüyorum. Putin’in, I. Nikola ile olan benzerliklerinin rastlantısal olduğunu düşünmüyorum. Nikola’nın ileri yaşlarında, Rus İmparatorluğu’nu Batı’dan tecrit ettiğini ve ülkesini o korkunç mağlubiyete götüren büyük Kırım Savaşı’na sürüklediğini biliyoruz. Putin de bunu biliyor. Kendisi bu sene (2022) ekim ayında 70. yaşını kutlayacak.

Flashback: 2006 yılında askerliğimi Ankara’da yaptım. Görevim sırasında 2 adet kalaşnikof kullandım. Tezkeremi alıp askerliğim bittiğinde, kendi kendime ‘Bu silahı bir gün tekrar tutacağım.’ dedim. Hissiyatımın nedenini size açıklayamam.

Eğer Putin, dünya düzenini topyekûn değiştirmek isterse, büyük savaşın çıkması kaçınılmaz olabilir. Türkiye’nin her zamandan daha ihtiyatlı dış siyaset gütmesi zaruridir. Önümüzdeki sahne, iç siyaset uğruna savrulacak fevri çıkışları kaldırmayacak kadar hassastır.


Son söz: Tarih, tekerrürden ibarettir. Ama kazananlar değişebilir.

Rusya – Ukrayna savaşı: Bundan sonra ne olacak?