Ahmet Necdet Sezer: Gözyaşlarımı katledilen hukuk sistemi için akıtıyorum

10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, sessizliğini Gezi davası kararlarının ardından bozdu: “Gözyaşlarımı katledilen hukuk sistemi için akıtıyorum”

Ahmet Necdet Sezer

CHP’li Özgür Özel; Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Ali Hakan Altınay’ı cezaevinde ziyaret etti. Ziyaretin ardından Kavala, Atalay, Kahraman ve Altınay’ın mesajlarını ileten Özel, Kavala’nın, “Ellerinde ip olsa, beni asacaklardı” dediğini söyledi.

Burada yaptığı açıklamalarda 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer‘in kendisini arayarak Gezi kararlarına tepki gösterdiğini kaydeden Özel, Sezer’in, “Gözyaşlarımı katledilen hukuk sistemi için akıtıyorum. Türkiye’de hukuk bu kadar ayaklar altına alındıysa, Türkiye’nin bu duruma düşmesine üzülüyorum” diye konuştuğunu bildirdi.


Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP milletvekilleri Turan Aydoğan, Candan Yüceer, Gökan Zeybek ile birlikte; Gezi davası sonucunda haklarında mahkûmiyet kararı verilen Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Hakan Altınay’ı Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti.

Özel, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, “Osman Kavala, ‘Beni bu kadar içeride tuttuktan sonra beraat ettireceklerini beklemiyordum. Ama bu kadarını da beklemiyordum. Bir zaman birbirlerine ip atan, ellerinde ip olsa, beni asacaklardı’ dedi. Ağırlaştırılmış müebbet cezası idam hükmünde. Bu delillerin hepsi, AİHM yargıçlarınca, tarafsızlıklarına hiç şüphe olmayan yargıçları tarafından incelendi, çürütüldü ve bu delillerle verilen tutukluluğa devam kararının hak ihlali olduğuna karar verildi. ‘Bu delillerle bana ağırlaştırılmış müebbet verdiler’ dedi. Karşı oyun kıymetli olduğunu ancak mahkeme kararı bütün Avrupa hukukunu reddetmek anlamına geldiğini hatırlattı. Kavala, ‘Verilen karar, Türkiye’nin AİHM nezdindeki savunmasını boşa düşüren bir karardır, kendi tezini boşa düşürecek bir karardır. Birileri vakit kazanıp Kavala’yı içeride tutalım diye tutuklamaya gerekçe uydururken, zaman kazandılar ama Türkiye’ye büyük itibar kaybettirdiler’ dedi” diye konuştu.

Özel, “Tayfun Kahraman, elbette yüksek morali suçsuzluğa olan inancıyla birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’na özel selam yolladı. Vera ile ilgili Kılıçdaroğlu’nun sahiplenmesini çok önemsediğini ifade etti. Görüntülerin çekilmesine Vera’nın görüntülerinin alenileşmesine önce tedirgin olduğunu ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun söyleminin kendisi ve kızı üzerinden hakkı yenen, evlat hasreti çeken herkes açısından son derece kıymetli olduğunu ifade ettiler” ifadesini kullandı. Özel, “Son görüşmemiz Hakan Altınay’laydı. Altınay’a üniversiteden mezun olan binlerce öğrencisinin selamını ilettim. Hakan Altınay, ‘Türkiye kendine bunu niye yapıyor. Türkiye zor dost edinilen bir ülkeydi. Pek çoğunu bu kararla kaybettik’ diyor” dedi.


Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

‘ATANAMAMIŞ BİR MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI BİZİ SİLİVRİ’YE GÖNDERDİ’

“Can Atalay, yüksek moraliyle Gezicileri selamladı, ‘Suçsuzluğumuza emin olduğumuz için moralimiz yüksek. Atanamamış bir milletvekili aday adayı bizi Silivri’ye gönderdi’ dedi. Hakimin AKP aidiyetine vurgu yaptı. Biz de kendilerine hakimin eşinin 3 ay boyunca tutuklu kaldığını ve beraat falan etmediğini, itirafçı olduğunu, Samsun’daki FETÖ’cüleri fotoğraflar üzerinden 138 toplam 160 FETÖ’cüyü ihbar ettiğini, şartlı salıverildiğini söyledik. Tayyip Erdoğan’a 3 yıl önce ‘Reisim beni vekil yapar mısın’ diyen bir kişi Tayyip Erdoğan’ın şikayetçi olduğu bir dosyada karar verecek. Kararı vermek aday adayına, partili avukatlıktan devşirilen bir hakime kalıyor. Altını çizmek lazım.

ALTINAY: TÜRKİYE, BUNU KENDİNE NİYE YAPIYOR?

Hakan Altınay’a üniversiteden mezun ettiği binlerce öğrencisinin selamını ve ortak bir metne imza koyma çabalarını ifade ettim. Öğrencilerine selamı var. Ama Hakan Altınay diyor ki, ‘Türkiye, bunu kendine niye yapıyor’ diyor. ‘Türkiye, çok zor dost edinebilen bir ülkeydi ve çok zor da olsa önemli dostlar edinmiştik. Şimdi bu dostların pek çoğunu Kavala içeride tutulurken ve bu kararla kaybettik. Nobel Barış Ödülü sahibi Martti Ahtisaari’nin, Türkiye’nin AB üyeliği için yapmış olduğu büyük mücadeleyi nasıl unuturuz, böyle bir dostu niye kaybederiz. John Fransua Bayer’in Fransız dekan, insan hakları savunucusu, Öcalan meselesinde Türkiye’nin tezlerini dünyaya anlatmaya çalışmıştı. En meşru dertlerimizi anlatamayan bir ülkeye dönüştük. Derdimizi Norveç Başbakanı, darbe gecesi gece 23.30’da hukuk dışı bu darbe, Türkiye’ye karşıdır, Türkiye’nin yanındayız açıklamasını yapmıştı. O şimdi Türkiye’den gelen telefonlara çıkmıyor. Kavala’nın uzun tutukluluğu ve Kavala’nın darbeci olduğu iddiası karşısında’ diyor ve ‘bu zor edinilen dostları, bu kadar kolay niye kaybettik’ diye söylüyor.

10. CUMHURBAŞKANI SEZER, ‘GÖZYAŞLARIMI KATLEDİLEN HUKUK SİSTEMİ İÇİN AKIYORUM’ DİYOR

“Hepsinin özel olarak memnuniyet duyduğu iki şey var. Birincisi, 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Gezi konusunda net tutum almasından ve çok doğru bir açıklama yapmasından memnuniyet duyuyorlar. 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, dün beni aradı, mesajını bugün televizyonda paylaşmıştım. Bugün kendilerine ilettim. Ahmet Necdet Sezer diyor ki, ‘Tutulan; evlatlarından, çocuklarından ayrılan beraat ettikleri bir davadan, delil durumu değişmeden kararı etkileyecek yeniden yargılama gibi bir durum ortaya çıkmadan, bir daha bir daha yargılanıp cezalandırılmalarından üzüntü duyuyorum. Aileleri için üzülüyorum. Onlar için gözyaşı dökebilirim ama gözyaşlarımı katledilen hukuk sistemi için akıtıyorum.’ Ahmet Necdet Sezer, ‘Türkiye’de hukuk bu kadar ayaklar altına alındıysa, Türkiye’nin bu duruma düşmesine üzülüyorum’ diyor.


Gezi’yi, Z kuşağını anlamayan, çevre duyarlılığı olmayan, doğa katliamlarına direnmeyen, kent suçlarına itiraz etmeyen birini bu ülkenin insanları 13’üncü Cumhurbaşkanı seçmeyecekler. Yaşayan üç Cumhurbaşkanı’ndan birisi ve gelecekte görev bekleyeni Gezi’nin arkasında. Gerisini siz düşünün Recep Tayyip Erdoğan.” (ANKA)

Akşener’den Gezi Davası tepkisi: Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.