Pek çok kişinin bildiği üzere “turkuaz (turquoise)” rengi, adını Türkiye’den alıyor. Peki daha önce hiç Rouge de d’Andrinople veya Türkçe deyişle Edirne kırmızısı diye bir renk duymuş muydunuz? Uluslararası literatürde Türk kırmızısı olarak da bilinen bu renk, tarihsel arka planında birçok sır ve bir de casusluk hikayesi barındırıyor.
Son yıllarda yabancı tekstilcilerin de yakın mercek altına aldığı Türk kırmızısı, eğer sizin de merakınızı cezbettiyse çok fazla vakit kaybetmeden bu özel rengi daha yakından tanımak için içeriğimizin devamını inceleyebilirsiniz.
Türk Kırmızısı: Namıdiğer Edirne Kırmızısı
Tarihimizde çok sayıda el dokumasının boyamasında kullanılan Türk kırmızısı, namıdiğer Edirne kırmızısı, Türk tekstil mirasının korunması açısından kritik bir öneme sahip. Bu doğrultuda çalışmalar üstlenen Türk Kültür Vakfı’nın (Turkish Cultural Foundation) 15. yüzyıldaki orijinal reçetesinin yeniden keşfettiği ve patentini aldığı Türk kırmızısı, şimdilerde Türk tekstil sektörü aracılığı ile dünyaya yayılmaya hazırlanıyor.
Ortalama 40 günde ve 38 farklı işlemden geçirilerek elde edilen Türk kırmızısı, 19. yüzyılda sentetik boyanın bulunmasıyla unutulmuş olsa da bugün bu rengin reçetesinin yeniden ortaya çıkarılması için birçok çalışma yapıldı. 250 yıl boyunca gizli kalan bu özel rengin ardındaki sır perdesini ise bir sonraki başlıkta öğrenebilirsiniz.
Türk Kırmızısının Merakları Cezbeden Öyküsü
Daha önce de belirttiğimiz gibi bunda yağlama, mordanlama gibi 38 farklı basamaktan geçirildikten sonra elde edilen Türk kırmızısı, 15. yüzyılda kök boya olarak üretiliyordu. Bu rengi ortaya çıkarmak için çok fazla emek harcanması ve dolayısıyla üretim maliyetinin de yüksek olması, ne kadar özel bir renk olduğunu ortaya koyan başlıca faktörler iken işin içine bir de casusluk girmişti.
Buna göre hikaye, elde ettikleri rengi Edirne kırmızısı olarak adlandırılan 2 boya ustasının Fransa’ya götürülmesi ile başlıyor. 1740’larda Avrupa tekstil sektöründe kendine önemli bir yer edinen ve tekstilciler arasında rekabet fitilini ateşleyen Edirne kırmızısı, o dönemin İngiliz hükümetinin de dikkatini çekiyor.
Türk kırmızısının İngiltere’de de üretilmesi için büyük çabalar harcayan İngiliz hükümeti, 1781’de 2 Fransız tekstilciyi İngiltere’ye davet ediyor. Hükümet, bu rengin reçetesi için tekstilcilere 2 bin 500 £ ödeyerek casusluk teklif etmiş olsa da amacına ulaşamıyor ve bu konuda başarılı olamıyor. Çünkü bu dönemde rengin gerçek reçetesine alternatif olarak ortada farklı farklı reçeteler dolaşıyor.
Hatta Avrupa tekstil sektörünü kasıp kavuran Edirne kırmızısının en iyi ve en doğru şekilde elde edilebilmesi amacıyla İngiltere’de “The Society of Arts” derneği bir yarışma düzenleniyor. İngiliz boyacı John Wilson, bu yarışmanın kazananı oluyor ve en iyi Edirne kırmızısı rengini elde ettiği için ödül almaya hak kazanıyor.
Tarihi boyunca tekstil dünyasına yön veren ve ülkeler arasında sıkı bir rekabete önayak olan Edirne kırmızısı, diğer bir deyişle Türk kırmızısı, daha önce de belirttiğimiz gibi sentetik boyanın bulunması ile unutulmaya yüz tutuyor. Yaklaşık 250 yıldır kayıp olan reçetesi bulunan ve patenti alınan bu özel renk, bugün yeniden dünyayı kasıp kavurmaya hazırlanıyor.
Edirne Kırmızısının Reçetesine Nasıl Ulaşıldı?
Onlarca işlemin uygulanması sonucu elde edilen ve yüzyıllardır kayıp olan Edirne kırmızısı reçetesine yeniden ulaşmanın kolay olmadığı rahatlıkla öngörülebilir. Buna göre, yurt içi ve yurt dışındaki birçok müzeden alınan çok sayıda eserin incelenmesi ve analizlerinin yapılması sonucu ortaya çıkan verilerin ışığında reçetesine ulaşılan rengin tekstil alanında sürdürülebilir bir şekilde kullanılması için de çalışmalar yapıldı.
Günümüzde büyük ölçekli üretimlerde de bu özel rengin kullanılabilmesi için tarihte 40 gün süren işlem, bugünün teknolojileriyle yaklaşık 6 saate indirildi. Pamuğun kök boyası ile boyanması ile elde edilen Türk kırmızısının yaşatılması ise tabii ki bu rengin ve dokuma kumaş kültürünün yeni nesillere başarılı bir şekilde aktarılabilmesi ile mümkün olacaktır.
Türk kırmızısı veya diğer adıyla Edirne kırmızısı, Anadolu’nun dokuma kültürünü geleceğe aktarma hedefiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde hayata geçirilen Türkiye Dokuma Atlası Projesi kapsamında umuyoruz ki gelecek nesillere aktarılacak ve yaşatılmaya devam edilecektir.