Efendim, “Nasıl oluyor da bunca yoksulluğa ve hayat pahalılığına rağmen, iktidar partisinin oy oranı halen yüzde 30’larda kalabiliyor?”
Çok sık duyduğumuz cümlelerden birisidir bu ifade. Dahası “cehalet işte böyle bir şey” türünden bir de sözde analiz cümlesiyle pekiştirilen bu tür yaklaşımları, kendisini muhalif olarak tanımlayan neredeyse her meslek ve sosyal sınıftaki kişiden duyabiliyoruz.
Oysa bu durumu cehalet, dini nedenler ve bir takım feodal nedenler ile açıklamaya çalışmak yeterli, doğru, anlamlı ve açıklayıcı değil maalesef.
Üstelik seçmenin neredeyse üçte birini aşağılayan, rencide eden bu yaklaşım, böyle değerlendirme yapanları aynı duruma sokan bir içerik taşıyor.
İktidar seçmenlerinin içinde çok az bir bölüm, kendisine dikte edilen veya dini hassasiyetleri nedeniyle oy kullanıyor. Her şeyden önce herkesin bildiği gerçeğin altını çizmekte fayda var; Bu %30’luk seçmen kitlesinin tamamının sosyo-ekonomik profili işçi, köylü, emekli, memur toplumlarında oluşan alt ve orta alt sınıf insanları. Yani kitapların tam ortasında yazdığı üzere, bu kitle bir emekçi kitlesi ve sosyalist partilere oy vermesi gerektiği ifade edilen sınıfın insanları.
Dolayısıyla bu olguyu, cehalet veya inanç üzerinden bir seçmen sadakati ile açıklamak yeterli olamıyor ve ekonomik sınıf tahlilleri de bazen yetersiz kalıyor.
Çünkü aç ve yoksul olmasına karşın 20 yıldır partisi olarak benimsediği, aidiyet oluşturduğu ve “iktidar yaptığı” bir partiye oy vermeye devam ederek kedini “iktidarda” tutmaya devam ediyor…
Yoksulların bu davranışını açıklayabilmek için söylenenler dışında başka önemli ve belirleyici şeyler aramak gerekir. Bu da olsa olsa “kendini iktidarda görmek” veya “kendini iktidar sanmak” duygusu ve düşüncesi ile açıklanabilir ancak.
Yoksul seçmenlerden oluşan yüzde 30’lar civarındaki bir kitlenin oy verme eğilimi, kendisi için giderek daha da kötüleşen ekonomik koşullar ile değişmiyor ise bunun başka bir açıklaması olsa gerek.
Bu durumu cehalet, dini nedenler ve bir takım feodal nedenler ile açıklamaya çalışmak çok doğru, anlamlı ve açıklayıcı değil.
Bu olgu, kendi değerlerinin iktidar olduğunu düşünen, dahası kendini iktidarın bir parçasıymış gibi algılayan ve böyle düşündüğü ve hissettiği için de iktidarda olduğunu sanan yoksulların davranış biçimiyle açıklanabilir ancak…
İktidar olma hissi yoksullar için manevi bir haz, hesap sorma ve öç alma tatmini sağlarken, sermaye ve “türedi zenginler” için yeni imkanlar demektir.
Yoksullar ve ezilenlerin iktidar olma sanal gerçekliği iktidarların onlara biraz şefkat göstermesi ile oluşturulan bir şeydir…
Burada gelişim psikolojisinde sıkça sözü edilen “kendini önemli ve değerli hissetme ihtiyacının” giderilmesinin kitleselliğe dönüşmüş halini görmek pek ala olasıdır.
Tarih boyunca yoksullar için hayatı hiç de kolay kılmayan iktidarların, en ateşli taraftarlarının ve onları iktidara taşıyanlarının yine yoksular olması ironik, trajedik ama anlaşılamaz bir olgu değildir.