Alacak tahsilatçısı Yunan ordusu

Bu Yunan ordusunun Anadolu’da ne işi var diyorsunuz ya… Ben size bunun nedenini anlatayım.

30 ağustos

Fransa, 1. Dünya Savaşı boyunca Çarlık Rusyası’na silah veriyor, ekonomik yardım yapıyor, mali destekte bulunuyor. Bu alacaklarının da kaydını tutuyor. Ancak evdeki hesap çarşıya uymuyor ve savaşın ortasında Rusya’da Ekim Devrimi olup da Bolşevikler iktidarı ele geçirince, Sovyet Rusya savaştan çekiliyor. Komünistler de Çarlık dönemine ait hiçbir borcu da ödemeyeceğini ilan ediyor.

Ee… Bu durumda siz olsanız ne yaparsınız? Paniğe kapılırsınız değil mi? Fransa da alacağını nasıl tahsil edeceğinin derdine düşüyor. Düşünüp taşınıyorlar ve bunun tek yolunun Çar taraftarlarının iktidarı tekrar ele geçirmesi olduğuna karar veriyorlar.


Peki bu nasıl olacak?

Fransız halkı 4 yıllık savaştan bıkmış usanmış; artık savaş istemiyor. O halde yapılması gereken tek şey var; alacak tahsili için başka bir orduyu kullanmak.

Akla kim geliyor?

Savaşa girmemiş, hiç yıpranmamış taptaze Yunan ordusu. Ancak kim durup dururken ordusunu başka ülkelerin hizmetine verir? Fransa, Anadolu’da gözü olduğunu bildiği Yunanistan’ı can damarından vuruyor. Bolşeviklere karşı kendisine yardım ederse kendisi de Anadolu’nun işgalinde ona siyasal destek vereceğini söylüyor. Zira İngiltere Yunan ordusunun Anadolu işgaline onay vermesine rağmen İtalya karşı çıkmaktadır. Yani durum 1’e 1. Bu durumda Fransa’nın dediği olacak. Fransa da haliyle “sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini” durumunu çok güzel kullanıyor. El sıkışıyorlar ve iki Yunan tümeni Bolşeviklere karşı savaşmak üzere Kırım’a gönderiliyor. Hele bu Yunan askerlerini taşıyan gemilerin İstanbul Boğazı’ndan geçişi sırasında Ayasofya’ya yaptıkları tezahürat ne derece motive olduklarının kanıtıdır.

Fransa da buna karşılık “alacak tahsilatçısı” Yunan ordusunun Anadolu’ya çıkışına izin veriyor. İşte, Yunanların Küçük Asya Felaketi dediği, benim ise Küçük Asya’daki büyük felaket dediğim perişanlığa giden süreç böyle yaşanıyor.


30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun. En büyük bayramımızdır. Zira bütün bayramlarımızı bu bayrama borçluyuz.

30 Ağustos Büyük Taarruz ve o büyük zafer


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.