“Bayan” ifadesi, gerçekten de kadını aşağılayan bir ifade midir?

Son yıllarda yaygın olarak “bayan” nitelemesinin yerine “kadın” sözcüğünün kullanılması konusunda ciddi bir hassasiyet söz konusu. Peki “Bayan” ifadesi, gerçekten de kadını aşağılayan bir ifade midir? Bay ve bayan ifadeleri nereden geliyor?

kadınlar günü cinsiyet eşitliği

Başından beridir uygarlık/çağdaşlık, eşitlik, cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda mücadele eden ve ciddi mesafeler alınan konularda tarafımız bellidir. Ama bu taraf, koşulsuz bir tarafgirlik değildir. Bazı durumlarda ve konularda muhaliflik şerhi koymak da aklın ve gerçeğin gereklerindendir. Örneğin cinsiyet eşitliği gibi kadın hakları konusunda verilen mücadeleleri destekliyor ve katılıyor olsak da asıl ve kalıcı çözümün farklı olduğunu düşünmek gerekir.

Kadın haklarının sınıfsal bir temeli olmadığı ve sınıfsal eşitlik temeline dayanmadığı sürece, sadece ekonomik açıdan güçlü ve görece bağımsız kadınlar için bir yarar sağlayacağı şüphesiz. Bunu söylerken elbette kadın erkek eşitliğini hafife almış değiliz.


Ama kadının ve erkeğin sosyo-ekonomik eşitliğine dayalı bir düzen kurulamadığı sürece, kadının erkek karşısındaki eşitliğine ilişkin kazanımlar görece, yani başta üst sınıf kadınları ve kendi ekonomik bağımsızlığını elde etmiş kadınlar için geçerli olabilecek bir hayat tarzından ibaret kalmaktadır. Çünkü kadın erkek eşitsizliğinin varlık nedeni, öncelikle sınıfsaldır. Sınıfsal eşitsizlik kadın için katmerli eşitsizliğin asıl nedenidir.

‘Bayan’ sözcüğü

Konumuz bu olmadığı için burada keselim. Ama “bayan” sözcüğü veya nitelemesi ile ilgili olarak, konu elbette yukarıda kısaca değinilen mesele ile de ilgilidir…

Biliyorsunuz son yıllarda yaygın olarak “bayan” nitelemesinin yerine “kadın” nitelemesinin kullanılması konusunda ciddi bir hassasiyet söz konusudur.

Yine tam yeri değil ama belirtmeden geçmeyelim, hak mücadele biçimlerinin öncelikle  sınıfsal olmadığı toplumlarda cinsiyetçi, çevreci gibi örgütlenme ve mücadele biçimleri öne çıkar. İşte memleketimizde de son yıllarda artan ve destek olmamız gereken feminizm formasyonlu kadın hakları mücadelesinden pratiğe yansıyan en önemli uygulamalardan birisi de “kız” ve “bayan” sözcükleri yerine “kadın” sözcüğünün kullanılması yönündedir. Kadın yerine bayan diyenlerin neredeyse cahillik ile veya çağ dışı şeklinde değerlendirildiği süreç yaşıyoruz.

Bunun nedeni “bayan” nitelemesinin “bay” nitelemesinden türetilmiş “bay’a ait olan”ı çağrıştırıyor olmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla “bayan” belirtecinin veya nitelemesinin “erkeğe ilişkin” olarak niteleyen bir ifade olması, cinsel kimliği aşağılayan ve “dişi olan bireyi” ikincil bir varlık olarak betimliyor olduğunun düşünülmesi, “kadın” sözcüğünün kullanılmasını, cinsiyet eşitliğinin bir gereği olarak benimsenmesidir.

Keza küçük yaştaki “dişi bireyler” için kullanılan “kız” ifadesinin de kullanım dışı olmasını savunan görüş, aslına bakılırsa, evlenmemiş dişi bireyleri değil, yaşça küçük dişi bireyleri nitelendirmek için kullanılan son derece doğru bir ifade olsa gerekir. Tıpkı küçük erkek bireylere oğlan çocuğu denmesinde olduğu gibi.


Kadın sözcüğünü kavramsal olarak topyekun bir “dişi birey” nitelemesi olarak alırsak, görüleceği üzere dişi çocuklara “kız” demenin mantığı da ortadan kalkmış oluyor ki, doğru olmasa gerek…

İşin bir de anne ve babanın dişi olan çocukları için, yaşları kaç olursa olsun “kızım” deme gerçeği ve doğruluğu var ki, “kız” nitelemesi, cinsiyeti betimlemede kullanageldiğimiz ve yadsımadığımız bir durumdur.

“Bay” ve “Bayan” sözcüklerine gelirsek,  “bay” ve “bayan” nitelemelerinin bize öğretilenin ve günümüzdeki tartışmaya neden olan kullanımların dışında çok ciddi bir tarihe ve kültüre tekabül ettiğini bilmemiz gerekir.

Nedir o derseniz? “Orhun Anıtlarında Bilge Kağan Doğu Yüzü 23’ün sonunda şu cümle yazar. “çıgan bodunug bay kıldım.” Yani günümüz Türkçesi ile “Fakir halkı zengin kıldım (yaptım) der.” (Kaynak; Necip Asım Yazıksız)

Atatürk, Bilge Kağan’ın bu sözünden hareketle, 1910’dan 1922’ye kadar aralıksız savaşıp fakir ve bitap düşen Türk Halkına, soyadı kanununu hediye ederken, halkın üstünde tahakküm kuran daha önceden zengin ve seçkin olan tüm hacı, hoca, efendi ve hanedanları, kendini halkın üstünde tanımlayan “soyluluk” ve ayrıcalıklı olma unvanlarını kaldırmış, fakir Türk halkını “bay” kılmıştır. Yani zengin kılmıştır. Erkeklere bay, kadınlara “bayan” şeklinde hitap edilmesinin başlangıcı ve ontolojik gerekçesi budur.

Son söz; İlericilik, devrimcilik veya uygarlık batı ve sömürgeci kökenli kavramları kullanma ve buradan hareket ederek sözde “hak” mücadelesi vermeyi, kültürel alt üst oluşla yapmaya çalışmak değil, neden-sonuç ilişkilerini, varlık nedenlerini, gerekçeleri ve olası nedensellikleri sorgulayarak, yani bağımsız aklın bağımsız düşüncesiyle analiz ederek yapılmalıdır.

İkincisi mücadeleler lokal veya mevzi mücadeleleri de olsa değerlidir. Ama esas olan cephe, yani sınıfsal çözümleri olan mücadele ve zaferlerdir.


Örneğin Cumhuriyetin Türk Medeni Kanunu bildiğin cephesel ve sınıfsal niteliği ve temeli olan bir zaferdir… Ve Kadınların değil ama kadınlar adına gerçekleştirilmiş en büyük zaferdir…

1 kilo lityum pil için kaç ton bor verelim?