Acro Yoga hem Dünya’da hem Türkiye’de yeni ve az bilinen bir disiplin. Yoga ve akrobasiyi birleştirerek oluşturulan bu estetik duruş ve hareketler insan bedeninin nelere kadir olduğunu gösteriyor ve icra edene olduğu kadar seyredene de büyük bir keyif veriyor. Marmaris’te küçük bir grup kısa bir sürede kendilerini bu dalda geliştirdi ve geçen yıl Acro Yoga Türkiye şampiyonu oldu. Marmaris Acro Yoga Topluluğu’nu üyesi Mustafa Çilek ile konuştuk.
2003 yılı sonlarında San Francisco’da yaşayan Jenny Sauer-Klein ve Jason Nemer tarafından geliştirilen ve kısaca Acro Yoga olarak tanınan “akrobatik partner yogası” geleneksel spiritüel bir Yoga olmamakla beraber, bir çok figürünü kapsadığı için bir yoga çeşidi olarak görülüyor. İçinde akrobasi ve yoganın dışında nefes teknikleri, thai masajı, dans harmonisi hatta oyun ve meditasyonu da barındıran, oldukça estetik bir disiplin olan Acro Yoga’nın temeli insanın kendisini tamamen ve bilinçli bir şekilde partnerine bırakması ve güvenmesi esasına dayalı.
Koreografi esnasında yerde bulunarak ağırlığı iten, hareketin veya pozun denge merkezini koruyan kişiye “base” (kaide, dayanak), yukarıda bulunan ve yer çekimine karşı direnç göstererek pozu estetik bir biçimde tamamlayana ise “flier” (uçan/model) deniliyor. Ayrıca “spotter” (gözcü) olarak adlandırılan üçüncü kişi de komutlar ve düzeltmelerle hareketlerin güvenli olarak yapılmasını sağlıyor.
İçinde farklı bir çok disipliden parçalar bulunduran Acro Yoga, doğal olarak insan bedeni ve zihni üzerinde tüm bu disiplinlerin etkisini gösterebilir. Vücuda dayanıklılık, denge, güç ve esneklik kazandırırken postürün (duruş) düzgün olmasını sağlar. İcra edenin sınırlarını ve korkularını farkedip aşabilmesine vesile olacağı için, aynı zamanda güven bağını geliştirecek, beden farkındalığı, konsantrasyon, sorumluluk ve cesaretini artıracak, ayrıca teslimiyet duygusunu hissettireceği için de stresi azaltarak dinginlik, sakinlik ve huzur sağlayacaktır.
Sauer-Klein ve Nemer 2004 yılında Acro Yoga Eğitim Klavuzu’nu hazırladıktan sonra 2006’da AcroYoga International’ı (acroyoga.org) kurdular ve bu güne kadar 1500 Acro Yoga eğitmeni yetiştirdiler.
Röportaj: Mustafa Çilek
Mustafa Bey, ne zamandan beri Acro Yoga yapıyorsunuz?
M.Ç.: Yaklaşık üç yıl önce bir fiil çalışmaya başladım ama öncesinde merakla takip ettiğim bir daldı.
Yoga geçmişiniz var mıydı Acro Yoga ile tanışmadan önce?
İstanbul’da Yoga dersleri de almıştım ama Yoga bana cazip gelen bir branş değil aslında, özellikle yoga felsefesi. Yoga’da nihai hedef aydınlanmak ama bence aydınlanmanın yolu yoktur. Her an yenidir ve biriciktir, tahmin edilebilir ancak bilinemez. Bilinen ise; deneyim, bilgi, bellek, düşünce ve zamandır. Bu yüzden bilinen mevcut anı kendi diline çevirir ve bildiğini iddia eder, inanır ama bu sadece bir tahminden öteye gitmez. Yogada belli bir yol ve hedef vardır; mevcut anı bildiğini iddia eder ve buna disiplin ile ulaşılacağını öngörür. Özetlemem gerekirse bilinen bilinmeyeni bilemez. O yüzden Yoga bana biraz ideolojik ve dogmatik geliyor. Acro Yoga’nın görselliği beni cezbetti.
Nasıl tanıştınız peki Acro Yoga ile?
M.Ç.: Sanırım 10 yıl önceydi. O zamanlar İstanbul’da yaşıyordum. You Tube’da gezinirken İsrail’de çekilmiş bir Acro Yoga videosu gördüm, çok hoşuma gitti, takip etmeye başladım. Hep o videodaki hareketleri yapmak istedim ama hakkında hiç bilgim yoktu.
6 yıl önce İstanbul’dan Marmaris’e taşındım ve burada yoga eğitmeni bir arkadaşımın ricasıyla yoga eğitmenliğindeki anatomi ve duruş derslerini verdim, aynı zamanda yoga eğitmenliğini de tamamlayıp, sertifikamı aldım. Ama Acro Yoga’yı deneyimlemem 3 yıl daha aldı. Önce bir iki arkadaşla denedim ama olmadı. Nihayetinde bir yoga eğitmeni ve terapisti olan Sercan Cihan ile tanışınca bir ikili olup düzenli olarak çalışmaya başladık. Sercan benzer hareketleri çocuklarla yoga terapisi yaparken kullanıyormuş eskiden.
Nasıl öğrendiniz hareket ve teknikleri?
M.Ç.: Her ne kadar hepimizin yoga ve spor geçmişi olsa da Acro Yoga hakkında bir bilgimiz yoktu. Ben Anatomi bildiğim için o duruşların yapılabilirliğini anlayabiliyordum ama teknik ve yöntemleri bilmiyordum. YouTube’daki videoları izleyip, deneyerek öğrendik.
Yani kursa gitmeden, bir eğitmen olmadan öğrendiniz.
M.Ç.: Evet. Tutkumuz sayesinde sanırım. Çok tekrarlar, denemeler yaptık. Düştük, sakatlandık ama tüm bu olumsuzluklar birer meydan okumaydı bizim için. Hevesimizi ve motivasyonumuzu hiç kaybetmedik. Tüm bu çalışmaların sonucunda bir Acro Yoga duruşunu çıkarmış olabilmek çok tatmin edici bir duygu, müthiş iyi hissettiriyor insanı.
Bugünkü grubunuz nasıl oluştu? Neler yapıyorsunuz?
M.Ç.: Kızım, damadım, ben ve Sercan 2020’de Marmaris’te Dünya Yoga Günü’nde bir etkinlik düzenlemiştik. Orada bizimle bir deneme yapan bir kadın, benim verdiğim komutlarla tüm hareketleri o kadar güzel bir şekilde yaptı ki… Biz ancak 1,5 yılda bu seviyeye gelebilmiştik. O gün tanıştığımız bu arkadaşımız Tuğçe Kalkuz da grubumuza katıldı. Kendisi yoga eğitmeni ve değişim uzmanı. Tuğçe aynı zamanda National Yoga Olimpic Games de dereceler almış.
Daha sonra aramıza Fitness ve Pilates eğitmeni, kuvvet koçu ve koşucu olan Nilay Özdemir ve yatırım danışmanı olarak çalışan ama gene bizim gibi spor sever Metin Topaloğlu katıldı. Sonra başka bir arkadaşımızın bize İnstagram sayfası açmasıyla Marmaris Acro Yoga Topluluğu kurulmuş oldu.
Hepimiz Marmaris’te yaşıyoruz, en az haftada iki kere bazen Macera Park’ta, bazen plajda, bazen de benim yaşadığım karavanın önünde düzenli olarak antrenman yapıyoruz. Zaman zaman Marmaris’te etkinlik ve gösteriler düzenliyoruz.
Müsabakalara da katıldınız bildiğim kadarıyla.
M.Ç.: Evet, Yoga öğretmeni olan arkadaşımız Tuğçe’nin Yoga Olimpiyatları’na katılmamızı önermesiyle, bu yarışmaya başvurduk. 4,5 aylık yoğun bir çalışmayla bir koreografi hazırladık. Ben ve Tuğçe partner olduk ve videoya çekip federasyona gönderdik. O zaman Corona kuralları gereği video çekerek katılabiliyorduk. 2 hafta sonra birinci olduğumuzu haber verdiler ve bize altın madalya gönderdiler. Şu anda da uluslararası bir yarışmaya hazırlanıyoruz.
Aslında amatör bir grup sayılırsınız ama büyük bir başarı göstermişsiniz. Bunun sebebi ne olabilir?
M.Ç.: Hepimizin çok büyük emeği var. Çok badireler atlatmamıza rağmen hala aynı heyecanla devam ediyoruz. Bunun tek bir açıklaması var: „tutku”. Hepimiz dünyanın farklı yerine dağılsak da gene yaşadığımız yerlerde bir şekilde Acro Yoga yapmaya devam ederiz.
Acro Yoga hareketlerini çıkartmak çok büyük bir tatmin duygusu yaratıyor. Ben şahsen müthiş keyif alarak yapıyorum. İçimden geliyor, çok yorulsam da bırakmak istemiyorum. Mesela 1,5 aydır „ninja star” isimli bir hareketi çalışıyorduk. Nihayet hareketi çıkardığımız zaman hepimiz çocuk gibi sevindik.
Siz Acro Yoga’yı nasıl tarif edersiniz?
M.Ç.: Acro Yoga benim için en basit olarak birlik hali. İki ayrı bedenin bir uyum içerisinde devinmesi, dans etmesi, akması.
Peki Türkiye’de ne kadar tanınıyor Acro Yoga?
M.Ç.: Hobi olarak ve büyük bir tutkuyla yaptığım için, açıkçası Acro Yoga’nın tarihçesi ya da Türkiye’deki durumuyla pek ilgilenmedim. Bildiğim kadarıyla özellikle İstanbul’da eğitim veren birkaç kişi var. Marmaris’te bizden başka kimse yok.
Kimler Acro Yoga yapabilir? Nasıl bir birikim gerektirir?
M.Ç.: Eğer base yani yere yatan, yani partnerini taşıyan kişiysen bacakları 90 derece kaldırabilmek gerekir. Ama bunun dışında bence tutku yeter. Zamanla vücut esner ve açılır.
Herhangi bir yoga ya da spor geçmişi olmasa bile mi?
M.Ç.: Tabii ki spor ve yoga geçmişi olan biri daha hızlı öğrenebilir. Evet bizlerin avantajı var. Vücudun uzaydaki konumunu bilen ve tecrübesi olan kişi daha iyi kavrıyor. Ben o ilk videoyu seyretmekten çok zevk aldım ve daha faklı hareketlerde yapmak istedim ve gerçekleştirdim.
Sportif bir vücudu olmasa bile, o hareketleri seyretmekten benim kadar zevk alan biri de Acro Yoga yapmak isteyebilir ama yapabilmesi biraz daha uzun sürer.
Kilolu birisi de yapabilir mi?
M.Ç.: Base olan, yani yerde yatan kişinin hareketlerin nasıl yapıldığını bilmesi flier yani üstte olan kişinin hareketleri yapmasını çok kolay hale getiriyor. Bilen bir base partneriyle herkes Acro Yoga öğrenebilir. Belki uzun sürer ama başladıktan sonra gerisi gelir. Yeter ki vücudunu akışa bıraksın. Ben geçenlerde 120 kiloluk bir partner ile çalıştım. Kendi bedenini tanıyan ve sınırlarını bilen kişiler Acro Yogayı kolaylıkla deneyebilir.
Biraz da spor geçmişinizden bahseder misiniz?
M.Ç.: 9 yaşından bugüne kadar tüm hayatım boyunca en az haftada 4 gün egzersiz yapıyorum. Dalış, dağcılık, boks, güreş vs. sporun her türlüsünü yaptım. Beşiktaş Spor Klübü’nde lisanslı atlettim. Zaten mesleğim spor eğitmenliği. Ve 48 yaşımda Acro Yoga’ya başladım. Biz spor eğitmenleri biraz çalgıcılara benziyoruz. Gitar çalan ney de üfler, trompet de çalar.
Pratik dışında sporun teorisiyle de çok ilgiliyimdir. Anatomi hobimdir diyebilirim. Beden bilgisi, kaslar ve denge konularını çok araştırdım ve bilgileri kendi bedenim üzerinde deneyimledim.
Anatomi konusunu biraz açar mısınız?
M.Ç.: İnsan bedeninin özellikle spor yaparken doğru hareket etmesinin çok önemli olduğunu ve bunun da bir stratejsinin olması gerektiğini düşünüyorum. Hem sakatlanmaların hem de duruş bozukluklarının önlenmesi için. O yüzden spor salonunda çalışırken en çok düzeltme yaptıran eğitmenlerden biriydim.
Sürekli araştırarak ya da uzmanlarla konuşarak fasya, kas yapısı ve özellikle agonist-antigonist kas tekniği, yani hareket sırasında bir kas kasılırken diğerinin gevşeme prensibi, konularında kapsamlı bilgi edindim.
Peki hangi spor dalında eğitmensiniz?
M.Ç.: Bir çok dalda. İstanbul’da yaşarken bir dönem Hillside’da eğitmenlik yaptım. Bence Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi spor salonu ve aynı zamanda Fitness işinin mektebidir Hillside, tüm Fitness branşlarında çok iyi eğitmenlik eğitimi verilir. Hillside’da Pilates ve kişisel antrenör (Personal Trainer) olarak çalışmaya başladıktan sonra orada verilen tüm branşların eğitmenliğini aldım ve derslerini verdim. Aynı zamanda da stajyer eğitmenlere eğitmenlik yaptım.
Sağlıklı yaşamla neden bu kadar ilgilisiniz?
M.Ç.: Henüz 3 aylıkken tüberküloz hastası oldum ve tüm çocukluğum bu hastalıkla mücadele içinde geçti. Terlemem, dumanlı veya kirli ortamlarda bulunmam yasaktı. Sürekli bakıma ihtiyacım vardı. Babam güreşçiydi ve yaşadığımız köyde başa güreştiğini anlatırdı, ben de imrenirdim. Akranlarım yakar top, saklambaç, futbol ya da basketbol oynarken ben ancak camdan izleyebiliyordum. Bahçemizdeki incir ağacına tırmanmak yıllarımı almıştı.
1982 yılında okula giderken pazıları büyük bir adamla karşılaştım, bana güreş yaptığını söyledi. Bu karşılaşmadan sonra ben de ailemden izinsiz ilk terlemeli egzersize başladım. Sonradan dostum olacak olan adaşım Mustafa, atletizme başlamama vesile oldu. O gün yaşantımda bir dönüm noktası olmuştur. O günden bugüne düzenli egzersiz yapıyorum.
Acro Yoga’nın diğer spor ya da yoga dallarından farkı ne sizce?
M.Ç.: Beden 3 tane sistem üzerinde çalışıyor; kemik, kas ve sinir sistemi. Bu üçü hareketi geçekleştiriyor. Acro Yoga da bu üçünün üzerinde son derece kontrollü anlık hareketler oluşturmana olanak sağlıyor. Öyle ki bir kaç mili saniyelik bir hatayı kabul etmeyen bir yapıya sahip. Tüm bunları Acro Yoga yapmaya başlayınca anladım. Ayrıca çok estetik bir dal.
Zihin ve düşünce hep bir yerlerde olmak ister. Ya geçmişte ya gelecekte. Ama Acro Yoga yaparken düşmemek için anda olman gerekiyor. Üstteki 1 santimlik hareket aşağıdakinde 10 santimlik başka bir harekete, base’in bir serçe parmağı hareketi flier’ın yere düşmesine neden olabilir. Kaçınılmaz olarak iki kişinin de hareketin her bir milimetrik senkronuna hakim olması gerekiyor. Her şeyi tek tek dizayn etmen şart; elini, ayağını tam olarak nereye koyacağın, dizini tam olarak hangi açıyla bükeceğini vs. Her daim dikkat halinde kalmalısın.
Acro Yoga yapmak insana ne katar sizce?
İnsan bu yolla kendi bedeni ile bağını güçlendirerek hızlıca hem kendisine hem yaşama güven geliştirebilirler.
Acro Yoga hayalinizi ancak İstanbul’dan Marmaris’e taşındıktan sonra gerçekleştirebildiniz sanırım.
M.Ç.: Evet İstanbul’dayken Acro Yoga yapmak istememe rağmen ilk defa Marmaris’te denedim.
Dizdiğiniz taşlar da Acro Yoga figürlerine benziyor.
M.Ç.: 6 yıl önce buraya taşındığımda sahilden evime 4 tane büyük çakıl taşı getirip ve bu taşları üst üste dengeli bir şekilde yerleştirme denemeleri yapmaya başlamıştım. Tamamen içgüdüsel olarak. İlk o zaman denedim dengelemeyi, sonra doğada da taşları üst üste dizmeye başladım. Rock gravity ya da Rock Balance diyorlar buna.
Hem psikolojik hem de bedensel dengeyi ve simetriyi seviyorum. Her şeyin bir dengesi var. Doğru hareketliliğin devam etmesini önemsiyorum
Marmaris’e göç edince hayatınız değişti diyebilir miyiz?
İstanbul’da o kadar hengame var ki, yaşanacak bir şehir değil. İstanbul kendi başına sana bazı zorunluluklar sunduğu için otomatikman özgürlüğünü kısıtlıyor, yapabilirliği azaltıyor.İstanbul’da yaşamanın zor olduğunu hissediyordum zaten, zamanı geldiğinde taşınma kararını aldım. Zor bir karardı çünkü gemileri yakmam gerekiyordu. Geldiğimden bu güne hayatımda hiç bu kadar üretken olmamıştım.
Geç bir yaşta yeni bir branşa başlayıp, kısa zamanda kendinizi kanıtladınız. Formunuzu nasıl muhafaza ediyorsunuz?
M.Ç.: 1 saatlik bir sabah rutinim var. Kahvaltımı hazırlarken Thai Chi, Kick Box, duruş düzeltme, tek bölge kuvvet egzersizleri ve esneme hareketleri yapıyorum. Ayrıca nunchaku (mınçıka) ve bıçak ile akrobatik hareketler yaparım. Bunlar dışında düzenli olarak koşu, yürüyüş, Latin Dansları (Batchata ve Salsa) ve tabii ki kondisyon çalışıyorum. Bisiklet kullanıyorum. Bazen bunların hepsini aynı gün yapıyorum. Spor benim hayatım. Şimdi niyetim yaz kış her gün yüzmeyi rutin hale getirmek.
Herhangi bir diyet uyguluyor musunuz peki?
M.Ç.: Genelde klasik Türk kahvaltısı yapıyorum. Her gün mutlaka pirinç pilavı ve beyaz et, mümkünse hindi eti yiyorum. Karbonhidrattan ve basit şekerden mümkün olduğunca kaçınıyorum. Bedenimi iyi tanıdığım için hangi gıdayı ne zam almam ne zaman kesmem gerektiğini biliyorum ve bunun sonucu olarak da esneklik, kuvvet ve koordinasyonumu muhafaza edebiliyorum.
Marmaris’te spordan başka bir şey yapmıyor musunuz?
M.Ç.: Her hafta 4 yıldır herkese açık devam eden Krishnamurti okuma grubumuz var. Dünyanın farklı yerlerinden katılan dostlarımız ile harika paylaşımlar ve keşiflerde bulunuyoruz. Bir çoğumuzun sormaktan bile çekindiği soruların cevaplarını arıyoruz. Örnek vermek gerekirse: “Ben kimim?”, “Korkunun kaynağı ne?”, “Yaşam ve ölüm ne?”, “Düşünce süreci nasıl gerçekleşir?”, “Zaman nedir?” gibi.
Mustafa Çilek kimdir?
1972 yılında doğan Mustafa Çelik, çocukluk ve gençlik yıllarında sporun bir çok alanında antrenmanlar yaptı. B.J.K kulübünde lisanslı atlet olarak kısa ve orta mesafeler koştu. 2003 yılında İstanbul’da profesyonel olarak spor eğitmenliğine başladı. Bireysel ve grup derslerinin yanında eğitmen eğitimliği de yaptı. Ulusal Spor Sağlığı Akedemisi (NASM-National Academy of Sports Medicine) gibi birçok spor ve sağlık eğitimlerini bitirdi. 2018 yılında Marmaris’e yerleşti. Marmaris’te spor eğitmenliğine devam ediyor.