Deşifre – Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) üzerinden dolandırıcılık

Vatandaşın emeklilik, hastalık gibi en hassas olduğu noktaları yakalayan dolandırıcılar içi boş vaatlerle mağduriyet yaratmaya devam ediyorlar. SGK tarafından arandığını, kurum yetkilisi/çalışanı olduğunu söyleyen şahıslara inandığını ve buna inanarak işlem yaptığını zanneden vatandaşlar için, eski İzmir Baro Başkanı Av. Aydın Özcan SGK çalışanlarının sigortalıyı, vatandaşı aramayacağından menfaat ilişkisi kurarak işlem yapamayacağından bahsederek dikkatli olmamız gerektiği konusunda bizleri uyarıyor.

sgk dolandırıcılık

SGK üzerinden yapılan dolandırıcılıkta; hangi vaatlerin kullanıldığını, dolandırıldığınızı fark ettiğinizde neler yapmamız gerektiğini, cezalarının neler olacağını, nelere dikkat edilmesi gerektiğini ve SSK’nın uğradığı zararları Av. Aydın Özcan bizler için cevapladı. Kendisine teşekkür ederiz.

Dolandırıcılık suçunun nitelikli hali TCK m.158 de düzenlenmiştir. Buna kapsamda da TCK m.158 d bendine bendine göre kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle, e bendine göre kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak ve l bendine göre kişinin kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesi halinde kişinin 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasına hükmolunacağı belirtilmiştir.


Röportaj: Av. Aydın Özcan


Vatandaşlar Sosyal Güvenlik Kurumu üzerinden hangi vaatlerle dolandırılmaktadırlar?

Bu dolandırıcıların hedefinde genellik hamile ve doğum parası almak isteyen kadınlar ve emekli aylığı bağlatmak için prim günü eksik olan vatandaşlar bulunmaktadır. Vatandaşa yaklaşan dolandırıcılar 300-500 TL’ye sigortalı gösteririm diyerek bu kişilerden toplu para alıyor ve sigortalı göstererek aylık alabileceklerini vaat ediyor. Bu süreçte kişi adına sahte işyerlerinden bildirim yapılıyor ancak SGK denetim sonucu işyerinin sahte olduğunu tespit ettiğinde vatandaşın primlerini siliyor.

Ülkemizde son zamanlarda, Sosyal güvenlik kurumunun zararına neden olacak şekilde farklı eylemler icra edilmektedir. Bunlara örnek verilecek olursa; başkasına ait yeşil kartı kullanma, dul/yetim maaşı almak amacıyla boşanma, evlendiği halde sosyal güvenlik kurumuna bildirimde bulunmayarak dul/yetim maaşını almaya devam etme, dul/yetim maaşı aldığı sırada sigortalı veya emekli sandığına bağlı bir işe girdiği halde sosyal güvenlik kurumuna bildirimde bulunmama, geçersiz kalan vekâletname ile ölen annesinin dul ya da yetim maaşını almaya devam etme, babasına veya annesine ait emekli maaş kartını, annesi veya babası ölmesine rağmen, kullanarak bankamatikten maaşı çekmeye devam etme, gerçeğe aykırı işe giriş bildirgesi verme vs. SGK zararına işlenen suçlardandır. Ayrıca emeklilik vaatleri, sahte sigortalılık , malullük için dublör hasta kullanılması vs. Gibi durumlarla da vatandaşlar dolandırılmaktadırlar.

Sosyal Güvenlik Kurumu herhangi bir yapılandırma, af ya da benzer durumlar hakkında vatandaşları bilgilendirmek için arar mı?

SGK vatandaşlara, işlemler hakkında gerekli bilgiyi, Kurum yetkili amirlerinin imzasını taşıyan resmi evrak ile irtibat adreslerine gönderir ve bu evrakta vatandaşların yapması gereken işlemler açıkça belirtildiğinden SGK çalışanları sigortalıyı, vatandaşı aramaz, menfaat ilişkisi kurarak işlem yapmaz.

İşlemlerinin yapılması için dolandırıcılara para kaptıran vatandaşlar, kayıplarını hangi kanununi süreçle geri alabilirler? İzlemeleri gereken adımları anlatır mısınız?

Yaygın dolandırıcılık yöntemlerinden birisi de kendisini telefonda SGK’dan aradığını söyleyip işlemlerin yapılması için para yatırılması gerektiği yalanıyla dolandırılma hâlidir.

Böyle bir dolandırıcılık vakasına maruz kalan kişinin derhal Emniyet birimleri ile irtibata geçmesi ve parayı elden teslim ettiği lokasyonu yer ve saat bilgileri ile birlikte net bir şekilde bildirmesi gerekir. Ayrıca varsa plaka ve eşgâl bilgileri de bildirilmelidir. Keza bankadan para çekme vakıasını ortaya koyan dekont ve sair belgelerin saklanması gerekmektedir.

Dolandırıcılık eğer banka aracılığı ile gerçekleşmiş ise ve henüz para söz konusu hesaba geçmemiş ise, banka durumdan anında haberdar edilerek söz konusu para üzerine bloke konulması talep edilebilir.

Dolandırıcılık mağduru olan, dolandırılan kişiler Cumhuriyet savcılığına suç duyurusuna bulunarak soruşturma başlatılmasını sağlayabilirler. Soruşturma sonunda yeterli şüphe elde edilirse Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame hazırlanarak kamu davası açılacaktır.

Kurum üzerinden yapıldığı tespit edilen dolandırıcılığa dair uygulanan cezai yaptırımlar nelerdir?

Dolandırıcılık suçu TCK madde 157 de düzenlenmiş olup dolandıran kişiye 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve 5 bin güne kadar adli para cezası verilir. Fakat dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak ve araç olarak kullanılması sonucu işlenmesi suretiyle dolandırıcılık suçunun nitelikli hali gerçekleşmiş olacaktır.

Dolandırıcılık suçunun nitelikli hali TCK m.158 de düzenlenmiştir. Buna kapsamda da TCK m.158 d bendine bendine göre kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle, e bendine göre kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak ve l bendine göre kişinin kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesi halinde kişinin 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasına hükmolunacağı belirtilmiştir.

Ayrı bir düzenlemeyle de TCK m.158 in e ve l bentlerinde sayılan hallerde hapis cezasının alt sınırının 4 yıldan, adli para cezası miktarının da suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağı düzenlenmiştir.Ayrıca da bu madde ve 157 nci maddede yer alan suçların 3 veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ise verilecek ceza bir kat arttırılır.

Sosyal Güvenlik Kurumu üzerinden yapılan dolandırıcılıklara örnek vererek kurumun uğradığı zararlardan bahseder misiniz?

Sistem şöyle işliyor; önce bir iş hanında 3-5 metrekare büro kiralanarak ve genellikle de tinercilerin, sokaklarda yaşayanların, işsiz güçsüzlerin veya sahte belgelerle habersiz sade vatandaşların adına bir şirket kuruluyor ve ardından işyeri açılıyor. Bu işyerinde de özellikle sosyal güvencesi olmayan şoför esnafını, ev hanımlarını, işsizleri, isteğe bağlı sigorta primi ödeyenleri bularak, işyerinde çalışıyormuş gibi sigortalı gösterilip, kendilerinden aylık 100-150 TL ücret alınıyor. Ama SGK’ya çalışıyormuş gibi bildirilmelerine rağmen SGK primleri ödenmiyor. Birkaç zaman sonra durumun farkına varan SGK personeli bu sahte işyerinin şifrelerini kapatıp, sahte işyerinden yapılan bildirimleri de iptal ediyor. Ancak, SGK bu durumdakilerin tamamının tespitini yapamadığı için, birçok sahte sigortalı hizmetinin iptal edilmemesi nedeniyle emekli oluyor.

Bazen de emeklilikten sonra tespit edilince de emekli aylığı iptal ediliyor. Aslında bu kişiler bir işyerinde çalışmıyor, zaten bu kadar işçinin çalışabileceği bir işyeri de yok. Çalışmayan kişilerin ödediği paralar sahte işyeri bildirimi yapanların cebine kalıyor. SGK’ya da sahte işyerlerini ve sahte sigortalıları tespit edip, iptal etmekten başka yol kalmıyor.

Türkiye’nin dört bir yanında ahtapot gibi faaliyet gösteriyor. 2-3 ay bir yerde faaliyet gösterip, şifreleri kapatılınca ertesi gün bir başka ildeki şifrelerden bildirimleri yapılıyor. Orası tespit edilince yine bir başka işyerinden bildiriliyorlar. Aslında hep aynı kişileri çevirip çevirip farklı yerlerde sigortalı gösteriliyorlar. Bu tür 3-5 metrekarelik bürolarda 2000-3000 kişi sigortalı gösteriliyor.

Bu şebekeler işi o kadar büyütmüş ki, işi abartıp fabrika sahiplerini ziyaret ederek, “devletten çok özel bir teşvikleri olduğunu ve eğer bu fabrika işçilerinin kendi SGK dosyalarında gösterilmesi halinde yüzde 50 avantajlı prim ödemelerinin mümkün olduğunu” söyleyerek gerçekten çalışan işçileri de mağdur edenler bile varmış. Artık dolandırıcılar fabrika sahiplerini ve iş adamlarını da yanıltıp bu fabrikalarda çalışanları kendi işyerlerinden sigortalı yapıp işadamlarından aldıkları primleri de ceplerine atmaya başlamışlar. Her ay, tespit edilemeyenlerden dolayı milyonlarca liralık bir kayıp yaşanıyor.

Sosyal Güvenlik Kurumunun bu tür dolandırıcılara karşı aldığı önlerler var mıdır? Varsa nelerdir?

SGK sahte iş yeri denetimleri yaparken, sigortalıların aylık prim ve hizmet dökümlerine belli kodlar işlemektedir. Hizmet dökümlerinde işyeri ibaresinin karşısında ”S” ”Ş” ”K” harfleri yer alıyorsa işyeri sahte olarak tescil edilmiş olduğundan hakkında inceleme yapılıyor.

Ancak ülkemizde SGK dolandırıcılığı git gide artmakta olduğundan SGK bu durumun vehametini tam olarak anlayamadığı gibi, önleyici mekanizmaları da geliştiremiyor. Her ay, tespit edilemeyenlerden dolayı milyonlarca liralık bir kayıp yaşanıyor. Cezai yaptırımları yetersiz ve sahteliğinin tespiti oldukça zor olan bu konuyla ilgili olarak mutlaka SGK özel bir denetim ekibi oluşturmalıdır.


Maliyenin kod sistemi gibi, bu tür sahte işyerlerinde sigortalı gösterilmiş olup, topluca aynı şekilde bir başka işyerinde bildirim yapıldığında hemen SGK denetmenleri eliyle bir kontrol yaptırılması sağlanması sorunun çözümünde büyük önem taşıyacaktır.

Sektörün hızlı büyümesiyle birlikte yüzbinlerce vatandaşımızın istihdam edildiği bu sektörde, firmaların büyük bir bölümü çok ciddi çalışarak yasal yükümlülüklerini harfiyen yerine getiriyor.

Ancak bazı firmalar var ki, SGK’nın prim borçlarını etkin takip etmesinden de yararlanarak SGK primlerini hiç ödemiyor. Özellikle son yıllarda temizlik, güvenlik, personel istihdamı gibi konularda eleman temin eden kurumsallaşmamış bazı firmaların SGK primlerini ve vergi borçlarını ödemeyerek ceplerine attıkları görülüyor. Bu tür şirketlerin kendi SGK dosya numarası üzerinden bildirim yapıyor olmalarından dolayı da asıl işverenler bu borç durumunu uzun süre tespit edemiyor. Halbuki bu firmalara alt işveren kodu verilmiş olsa hem asıl işverenler alt işverenlerin borcunu ödeyip ödemediklerini ve çalışanları sigortalı yapıp yapmadıklarını takip edebilecek hem de sosyal güvenlik kurumu bu kadar büyük miktarda kayba uğramayacak. Ayrıca dürüst firmalar haksız rekabete uğramayacak.

Konuyla ilgili suiistimallerin son dönemlerde hızlı bir şekilde artmış olmasından dolayı SGK mutlaka bu konuya özel düzenlemeler getirmelidir.

Bütün şirketlere tavsiyemiz, temizlik, güvenlik, personel istihdamı gibi hizmet aldıkları firmaların prim ve vergi borcu olup olmadığını ve çalışanlarının sigorta bildirimlerinin yapılıp yapılmadığını sürekli kontrol etmeleridir.

Gerçekten binlerce işçi çalıştıran şirketlere işyeri açılışlarında ve uygulamalarda her türlü zorluk çıkartılırken, dolandırıcılar tabiri caizse her gün onun-bunun üzerine işyeri açılışı yapıyor. Tabi primlerini ödemiyor. Olan SGK’ya ve dürüst şirketlere oluyor.

Örneğin Antalya’da, kendilerini paravan şirket üzerinden sigortalı göstererek, aylık 180 ile 200 TL arasından sigorta primi yatırarak, sağlık harcamalarıyla SGK’yı zarara uğrattığı tespit edilen 321 kişi hakkında dava açıldı. Çalışıyormuş gibi göründükleri paravan şirketlerden aldıkları maaş bordrolarıyla bankalardan kredi çekmişlerdir.

Cezai yaptırımlar yeterli midir? Değilse, gördüğünüz eksikler nelerdir?

Cezai yaptırımlar aslında yeterli olmak ile beraber hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmakta olup, SGK’yı dolandırdığını anlayan vatandaşların durumu bilmesine rağmen kendi yararına ve kurumun zararına olmak suretiyle suça iştirak ettiği kabul edilmelidir. Hal böyle olunca, vatandaş daha temkinli olacak ve kurumun da vatandaşın da zararı minimalize edilmiş olacaktır.

Vatandaşlarımızı SGK üzerinden yaptıkları işlemler sürecinde dolandırılmaması için neler tavsiye edersiniz?

Kurum, dolandırıcılar ile anlaşıp bu sahte işyerlerinde çalıştırılıyor gösterilen vatandaşların primlerini silinmekte, bu primlere bağlanan aylıklar geri istenmektedir. Yani vatandaş hem dolandırıcılara para kaptırıyor, hem de SGK’ya borçlu oluyor. Bu riske girmemesi istenen vatandaşların durumu ihbar etmesi gerekmektedir.


Biyoğrafi: Av. Aydın Özcan

(2014-2016 ve 2016-2018 İzmir Barosu Başkanı)

av aydın özcan

68 Yunanistan Dedeağaç doğumlu. İlkokulu Batı Trakya Türk Azınlık Okulu olan Kösemescit Köyü Azınlık okulunda okudu. Orta öğretimini Karabağlar Cumhuriyet Lisesinde yatılı öğrenci olarak tamamladı.

1987 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladı, 1991 yılında mezun oldu. Avukatlık stajını Bursa Barosu’nda tamamladı.1993 yılından bu yana İzmir Barosu’na kayıtlı olarak serbest Avukatlık yapmaktadır.2005 yılında siyaset yapma kararı almış ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olmuştur.

2007 yılında gerçekleştirilen genel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nden 1. Bölge 11. Sıradan milletvekili adayı gösterilmiştir. 2008-2009 yıllarında İzmir Cumhuriyet Halk Partisi İl Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulunmuştur. 2009 Yerel Seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi İl Hukuk Komisyonu Başkanı olarak görev yapmıştır.

2011 yılında gerçekleştirilen Genel Seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nden 1. Bölge 7. Sıra milletvekili adayı gösterilmiş, 670 oy ile seçilememiştir. Bunun yanında 2018 yılında İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Vergi Hukuku ve Uygulamaları alanında yüksek lisansını tamamlamıştır.

İzmir Rumeli ve Balkan Dernekleri Kurucu Platform Başkanlığı yapan Aydın Özcan, 2002-2015 yılları arasında Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği İzmir Şube Başkanlığı görevini yürütmüştür. Balkan dernekleri ile birlikte Türkiye ve Balkan ülkeleri arasında Turizm ve Ticareti geliştirecek birçok ortak etkinlik yapmıştır.

2008-2010 döneminde İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyeliği ve Baro Başkan yardımcılığı görevlerinde bulunmuş, Aynı yıllar arasında İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Çocuk Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Fikri ve Sınai Haklar Komisyonu başkanlıkları ve İzmir Barosu CMK Komisyonu Üyeliği görevlerinde hizmet vermiştir.


2014-2016 ve 2016-2018 dönemlerinde iki dönem İzmir Barosu Başkanlığı görevini üstlenmiştir. Yunanistan Selanik, Bulgaristan Filibe baroları ile kardeş baro protokolleri, Kadın ve Çocuk hakları konusunda ortak paneller gerçekleştirilmesine, İzmir barosu olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi ziyaretlerini 50 kişilik avukat meslektaş grubu ile gerçekleştirilmesine öncülük yapmıştır. Fransa Strasburg Baro Başkanlığı ile İzmir Barosu Başkanlığı arasında kardeş baro görüşmelerini başlatmıştır. Çok iyi derecede Yunanca bilmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Deşifre – Dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık


Serpil Çavuşoğlu
1973 İstanbul doğumluyum. Hayatın her alanında gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim. Bağımlılık ile mücadele, kadın ve çocuk istismarına karşı destek, eğitime katkı amaçlı kütüphanaler kurulması, yardımlaşma derneklerinde faaliyetler, tüketicinin her tür hakkı (sağlık, hukuk...) üzerine destek çalışmaları, kültür sanat projelerine koçluk, danışmanlık, tutuklu çocukların topluma kazandırılması amaçlı eğitim organizasyonları, kan bağışı, organ bağışı, ilik bağışı üzerine organizasyonlarda koordinatörlük, özel eğitim öğretmeni olmam sebebiyle engelli çocuklarımızın ailelerine danışmanlık, okullarda çocuklarımızın yardımlaşma güdüsünü pekiştirme amaçlı seminerler ve sayamayacağım daha pek çok alanda, neredeyse hiç durmadan yıllardır gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim.