Jinekolojik kanserler hakkında doğru bilinen 6 yanlış!

Ülkemizde meme kanserinden sonra kadınlarda en sık görülen jinekolojik kanserleri rahim, rahim ağzı ve yumurtalık kanseri oluşturuyor. Jinekolojik kanserler hakkında doğru bilinen 6 yanlış!

Jinekolojik kanserler

Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mete Güngör “Jinekolojik kanserler kadınlarda en sık görülen ilk 10 kanserden 3’ünü oluşturuyor. Bunlardan yumurtalık kanseri 5. sırada, rahim kanseri 7. sırada, rahim ağzı kanseri de 9. sırada yer alıyor. Bu kanserler arasında sadece rahim ağzı kanserinin etkili bir tarama programı bulunuyor. Yumurtalık kanseri son derece sinsi olduğundan genellikle tanı konulduğunda ileri evreye ulaşmış oluyor. Rahim kanseri ise genellikle menopoz sonrası kanama ile kendini gösterip, erken teşhis edildiğinde büyük bir kısmını tamamen tedavi edebiliriz. Yumurtalık ve rahim kanserinin etkili bir tarama programı olmasa da düzenli aralıklarla yapılacak jinekolojik muayenelerle hastalığın erken teşhisi ve tedavisi mümkün olabiliyor” diyor.

Kadın kanserleri konusunda toplumsal farkındalık olmadığı için, çoğunlukla kanserlere ileri evrede tanı konulduğunu, toplumda doğru bilinen bazı yanlışların da erken tanı imkanını ve tedaviyi olumsuz etkilediğini belirten Prof. Dr. Mete Güngör, yaptığı açıklamada, jinekolojik kanserler hakkında doğru bilinen 6 yanlışı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.


Ailemde hiç kanser yok, dolayısıyla risk altında değilim: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Yakın aile bireylerinde kanser olmasının riski artırdığını belirten Prof. Dr. Mete Güngör, kanserlerin büyük kısmının herhangi bir mutasyon veya aile hikayesi olmadan çevresel ve hormonal faktörler ile yanlış yaşam alışkanlıklarından meydana geldiğini söylüyor. Tüm türler incelendiğinde sadece yüzde 10-15 arasında kalıtsal kanser türüne rastlandığını kaydeden Prof. Dr. Mete Güngör şöyle konuşuyor: “Bu türler genellikle; meme, yumurtalık ve kalın bağırsak kanserleridir. Örneğin; kalıtımsal geçen BRCA1 ve 2 mutasyonları varsa meme kanseri olasılığı yüzde 85, yumurtalık kanseri olma ihtimali ise yüzde 20-40 civarındadır. Ama ailede bulunan bu genler çocuklara aktarılsa bile kanser olasılığı yüzde 100 demek değildir. Ayrıca bu çok bilinen mutasyonlar dışındaki bazı genetik bozukluklarda da kanser kalıtsal olabilir.”

Hiçbir şikayetim yok. Neden kanser taraması yaptırayım ki? YANLIŞ!

DOĞRUSU: Jinekolojik kanserler arasında rahimağzı kanserinin tarama programı bulunuyor. Tarama 21 yaşında başlıyor ve 70 yaşına kadar 3 yılda bir devam ediyor. Bu kanserler belirti verdiğinde ‘geç kalınmış’ olarak kabul ediliyor. Bu nedenle kanser taramasının herhangi bir belirti olmadan yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Mete Güngör “Düzenli rahimağzı kanseri taraması yaptıran kadınlar çok nadiren rahimağzı kanserine yakalanırlar. Yumurtalık kanserlerinin ve rahim kanserinin etkili bir tarama yöntemi yoktur. Ancak herhangi bir şikayet olmasa da düzenli aralıklarla jinekolojik muayenelerin yapılması bu hastalıkların erken tanısının konulabilmesine ve tedavi edilebilmesine olanak sağlar.” diyor.


Rahim ağzı kanseri kalıtsal olarak aileden gelir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Rahim ağzı kanserinin nedeninin, cinsel yolla bulaşan HPV virüsü olduğunu belirten Prof. Dr. Mete Güngör, ancak bu virüsü alan herkesin kanser olacağının da düşünülmemesi gerektiğini söylüyor. Rahim ağzı kanserinde ailesel bir geçiş bulunmadığını kaydeden Prof. Dr. Mete Güngör, ailesinde rahim ağzı kanseri olanların fazladan bir risk altında olmadığına dikkat çekiyor.

HPV tespit edildiğinde konizasyon yapılırsa HPV’den kurtulurum: YANLIŞ! 

DOĞRUSU: Prof. Dr. Mete Güngör “HPV enfeksiyonunun tespit edilmesi rahim ağzında bir bozukluk olduğunu göstermez. Eğer smear testinde hücre anormallikleri görülür ve kolposkopik biopside rahim ağzında kanser öncesi lezyon denilen bir bozukluk tespit edilirse o zaman cerrahi işlemle (konizasyon) temizlenir. Yapılan bu işlem sadece rahim ağzındaki bu hücresel bozuklukları temizler, HPV virüsünü temizlemez. HPV virüsü rahim ağzındaki normal hücreler içinde bulunmaya devam eder. HPV sadece bağışıklık sistemi sayesinde temizlenir” diyor.

HPV enfeksiyonu geçirdiğim için artık aşı işe yaramaz: YANLIŞ!

DOĞRUSU: HPV enfeksiyonu geçirmiş olsun ya da olmasın 45 yaşına kadar erkek-kadın herkese aşı HPV aşısı yapılabileceğini belirten Prof. Dr. Mete Güngör şöyle konuşuyor: “Aşı; mevcut HPV enfeksiyonunu tedavi etmez, korunmak için yapılır. Ancak yapılan çalışmalar; HPV nedeniyle rahim ağzında meydana gelmiş bozukluklardan sonra HPV aşısı yaptıranlarda, aşı yaptırmayanlara göre daha büyük oranda iyileşme olduğunu göstermektedir. HPV aşıları 3 doz halinde toplam 6 ay içinde yapılır. Bu 3 doz yapıldıktan sonra bir daha tekrarlanmasına gerek yoktur. Aşılar içinde bulunan HPV tiplerine karşı ömür boyu koruma sağlarlar.”

Jinekolojik kanserlerin tedavisi sonrası çocuk sahibi olunamaz: YANLIŞ!


DOĞRUSU: Üreme çağında, çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda kanserin evresine göre tedavi yapılarak, hastanın doğurganlığının korunması mümkün olabiliyor. Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mete Güngör “Rahim kanseri üreme çağında çok nadir görülür ancak üreme çağında görülen hastalık erken evrede ise 6-12 ay hastalığı hormonal tedavi ile baskılayıp hastalara çocuk sahibi olabilmeleri için fırsat sağlanabilir. Yumurtalık kanseri her yaşta görülebilir. Genç hasta grubunda hastalık tek bir yumurtalıkta sınırlı ise diğer yumurtalık ve rahim korunarak ameliyat yapılır. Rahim ağzı kanseri de erken yaşlarda görülebilir. Hastalık erken evrede ise rahim gövdesi korunarak sadece rahim ağzı çıkartılarak ameliyat yapılabilir ve böylece doğurganlık kapasitesi korunur. Eğer rahim korunamayacak durumda ise yumurtalıklar korunur ve ameliyat sonrası olası ışın tedavisinin etkisinden korumak için karnın üst bölgelerine asılarak ışın tedavisi alanından çıkartılır. Bu sayede hasta gelecekte isterse kendi yumurtaları ile taşıyıcı anneden çocuk sahibi olabilir.” diyor.

Bakan Koca açıkladı: HPV aşısı başlayacak


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.