Güneydoğu’daki 10 ilimizi etkileyen deprem arkasında büyük bir acı ve tahribat bıraktı. Bildiğiniz gibi, 7,7 ve 7,6 ölçeğinde artarda gelen iki büyük deprem bu bölgede büyük bir harabiyete sebep oldu. İlk gün itibariyle büyük sorunlar yaşandı. Devlet ancak 3. gün bölgeye ulaşabildi ve zamanla koordine olabildi.
İlk günlerde yaşanan koordinasyonsuzluk depremin büyüklüğü ile mazur görülemez. Zira devlet arşivlerinde afet planlarının hazır olması ve hemen uygulamaya geçirilmesi gerekirdi.
Öncelikle yazıma, deprem bölgesinde ilk 3 gün içinde yaşanan sorunları ana başlıklar halinde yazarak başlayayım:
- Büyük bir güvenlik sorunu ortaya çıktı ve yağmacılık olayları görüldü.
- Hava çok soğuktu, özellikle geceleri eksi derecelere düşen hava sıcaklıkları nedeniyle enkaz altında kalanların hayatta kalma şansları azalıyordu. Hızlı olunmalıydı, zaman kaybedildi.
- Temel ihtiyaçların temininde sorunlar ortaya çıktı.
- Yollar enkaz nedeniyle kapandı, ulaşım zorlukları oldu.
- Enkaz altından çıkan insanlar sağlık personelinin yetersizliği sebebiyle acil sağlık hizmeti almakta sorunlarla karşılaştı.
2010 yılında EMASYA protokolünün darbe tehdidi nedeniyle ortadan kaldırılması konusunu bir tarafa bırakarak yaşanan bu olumsuzlukların nasıl bir planlamayla üstesinden gelinebileceğini veya bundan sonrası için ne gibi önlemler alınması gerektiğini maddeler halinde değerlendirelim.
- Sıkıyönetim uygulamasının tekrar anayasaya konulması gerekmektedir. Koordinasyonun sağlanmasında hiyerarşik ve disiplinli bir yapıya ihtiyaç olduğu yadsınamaz. Sivil otorite bunu sağlayamaz.
- Güvenliğin sağlanması için o ildeki askeri birlik derhal harekete geçmeli ve afetin ilk saatlerinde öncelikle şehirdeki güvenlik sorunu halledilmelidir.
- Arama kurtarma faaliyetlerinde hız önemli olduğuna göre, bu hızın nasıl sağlanacağı sorusu akla geliyor haliyle. Emekli askerler için SEFER GÖREV EMRİ denilen bir uygulama vardır. Savaşta kimin, nerede görev yapacağı bellidir. Devlet, emekli askere seferberlik durumunda ulaşım ücreti olarak kullanacağı bir kupon verir ve personelin ilk 24 saat içinde katılacağı birliğe ulaşması sağlanır. Mesela Türkiye’de halen 200 bin madenci var. Bunların kaydı tutuluyor. Bunlarla birlikte sağlık personeli, iş makinesi operatörleri vs. uzman personel aynı sistem ile organize edilebilir. Bir telefon mesajı ile harekete geçirilebilir. Depremin ilk günü bütün deprem bölgesinde 7 bin enkaz olduğuna göre 24 saat içinde her enkazın başında en az 30 madenci, birkaç iş makinesi operatörü ve sağlık personeli hazır hale getirilebilirdi. Bunun moral motivasyonu artırıcı etkisini bir tarafa bırakın, enkaz altındakilerin bir kısmı donmadan kurtarılmış olurdu. Zira ölümlerin bir kısmının donma neticesi olduğunu tahmin ediyorum.
- Depremden etkilenen 10 ilimizin şehir merkezlerindeki mevcut olan askeri birlikleri gözden geçirecek olursak; 1 ordu karargahı, 2 kolordu karargahı, 2 hava üssü, 4 tugay, 2 alay mevcut. Bunların bağlısı 4 istihkam alayı, 5 istihkam taburu, 2 istihkam bölüğü iş makinesi ve operatörleri ile birlikte göreve hazır vaziyettedir. Hem de şehirlerin içinde. Anlaşılacağı üzere Adıyaman hariç her ilimizde büyüklü küçüklü mutlaka bir istihkam birliği mevcuttur. İlk aşamada derhal bunlar harekete geçirilmeli, güvenlik ve kurtarma faaliyetlerine başlanmalıydı. Ancak emir beklediler ve gecikildi maalesef.
- Kimin yardıma geleceği önceden tespit edilmiştir. Bireysel olarak yardıma gelenlerin şehre girişine izin verilmez. Gönüllülük esasıyla yardım edilmez, gönüllülük esasıyla ancak yardım gönderilir. Herkes şehre sokulmaz. Gönüllülük karmaşa getirir, yollar tıkanır, kaos oluşturur. Bunlar aynı zamanda yağmacılığa karşı da önlemdir. Şehirlerin havaalanlarında yardım depoları kurulur, yapılan yardımlar oralarda toplanır ve kargo uçakları ile deprem bölgesine gönderilir. Aksi takdirde yollar kamyonlarla tırlarla tıkanır. 5 dakikalık yol 5 saatte gidilir. Kimse farkında değildir ama en kıymetli varlık emektir. Organizasyonsuzluk emeğin düşmanıdır. Bireysel yardımlar emeğin boşa gitmesinden başka işe yaramaz.
Bu yukarıda saydığım çözüm önerileri ilk aşamada yapılacakları içermektedir. Bunun geniş bir planlaması devlet kurumları tarafından yapılıp arşivlerde saklanır. Üstelik bunun en iyisini de genelkurmay yapar. Zira bu kurumun işidir plan yapmak.
Böyle planlar sayesinde sabah 5 bin kişilik birliği 500 kilometre uzağa götürüp akşamına herkese sıcak çorba çıkarır. Asker için bunlar kolay işlerdir. Bir yıl içinde planların hepsi tamamlanır. Bu toprakların halkı fedakardır, yüce gönüllüdür. İyi bir organizasyonla başaramayacağı şey yoktur. Tarih, bunun örnekleri ile doludur.