Deprem bölgesinde salgın kapıda mı?

Deprem bölgesinde salgın hastalıklar kapıda mı? Nasıl mücadele verilmeli? Ne tür hastalıklar ortaya çıkabilir? Toplumsal Afet Platformu (TAP) Başkanı Prof. Dr Özgür Karcıoğlu ile konuştuk.

Deprem salgın

Deprem bölgesinde salgın kapıda mı?

6 Şubat 2023’te saat 04:17’de coğrafyamızın tarihindeki en yüksek şiddetli depremlerden biri oldu. Halen 10 ilde büyük yıkımlara sebep olan depremin sonuçları ile mücadele ediliyor. Bu gibi büyük afetlerde salgın kaçınılmaz bir durum haline gelebiliyor.


Deprem bölgesinde salgın kapıda mı?

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışmaları Grubu (PÇG) üyesi, Taksim Eğt. ve Arş. Hast. Acil Tıp Kliniği Eğitim Sorumlusu ve Toplumsal Afet Platformu (TAP) Başkanı Prof. Dr Özgür Karcıoğlu ile salgın hakkında konuştuk. Salgın hastalıklar kapıda mı? Salgına karşı nasıl mücadele verilmeli? Ne tür hastalıklar ortaya çıkabilir? Aşılamanın önemi nedir?

Depremin ilk günlerinde salgınlardan önce, neler ön plandadır?

Depremin ilk günlerdeki döneminde arama ve kurtarma etkinlikleri, enkazdan çıkarılanlara yapılacak tıbbi ve cerrahi müdahaleler önceliklidir. Bu dönemde omurga kırıklarının yol açacağı sinir yaralanmaları, kan kaybı, kırıklar, kafa travmaları, iç organ yaralanmalarına karşı organize bir yaklaşım önemlidir. Engelliler, yaşlılar, diyaliz hastaları gibi ek durumlar ve ihtiyaçlar da aynı anda göz önünde bulundurulur.

Doğumlar, geniş bir nüfusun bulunduğu bölgede çıkacak ek sağlık ihtiyaçları da sağlık kuruluşlarının acilen ilgileneceği durumlardır. Hava koşulları, ulaşım, lojistik sorunları, ailelerin bir arada tutulma gereksinimleri, kimliklendirme de tüm bu ihtiyaç ve hizmetlerin yürütülmesini etkileyen faktörlerdir.

Unutulmaması gereken bir nokta, büyük oranda bu müdahaleleri yapan arama kurtarma ekipleri ve sağlıkçıların kendileri de birer afetzededir ve yakınlarını kaybettikleri, arkadaşları için endişelendikleri için tamamen normal zamandaki gibi bir performans sergileyemezler. Bu nedenle bölge dışından gelen ekiplerin desteği yaşamsaldır.

Bölgede sağlık kuruluşları ile ilgili durum nasıl özetlenebilir? Neler yapılmalıdır?

Bölgede afet öncesinde hizmet veren sağlık kuruluşlarının bazıları yıkıldığı, diğerleri ise normale göre çok fazla yük altına girdikleri için zorluk yaşanmaktadır. Dış ülkelerden gelen ekiplerin kurduğu sahra hastaneleri bu anlamda çok değerlidir.

Afet durumunda daha çok ‘en acil olguya bakma’ yaklaşımı öne çıkacak, en acil durumda olmayan fakat kısa süre içinde daha ciddileşecek sorunlar göz ardı edilebilme riski taşımaktadır. Örn. hafif ateşi ve öksürüğü olan, zatürre durumu başlayan bir kişi kolu-bacağı kesilmekte olan kişiye göre az acil görüldüğü için antibiyotik başlanması gecikirse ertesi gün ciddi bir durum gelişebilecektir. Bu nedenle sahra hastanelerinin hızla ve yeterli kapasite ile devreye alınması önemlidir.

Koruyucu sağlık hizmetleri hızla güçlendirilmelidir. Bunun için Aile Sağlığı Merkezlerinin bir an önce etkinleşmesi ilk basamak sağlık hizmetleri için yaşamsaldır.

Afetin ilk dönemi sonrası için ne gibi sorunlar öngörülebilir? Örneğin salgın hastalıklar kapıda diyebilir miyiz?

İşaret ettiğiniz gibi, afetin ilk dönemi sonrasında farklı riskler öne çıkar.

Kapalı ortamda bir arada bulunma sonucunda solunumsal viral enfeksiyonlar (İnfluenza ve COVID-19’un çeşitli varyantları) tüm dünyada olduğu gibi afet bölgesinde de artışa geçecektir, ancak düzensiz uyku, beslenme eksikliği, dışarıda yaşama, kötü çadır veya ev koşulları riski artırır.

Bunun yanında temizlik koşullarının yeterli olmaması sonucunda ishal ve kusma salgınları yayılacaktır. Mide-barsak enfeksiyonları (gastroenteritler) viral, bakteriyel veya paraziter kökenli olabilir, her türü afet koşullarında yaygınlaşır.

Gastroenteritlerde en sık olarak kolayca bulaşabilen viral enfeksiyonlar (Rotavirus, Adenovirus gibi) görülür ve destek bakımı ile kendiliğinden iyileşir.

Viral enfeksiyonlar dışında riskler var mıdır?

Evet. Daha düşük sayıda hasta için bakteriyel mide-barsak enfeksiyonları olan kolera, amipli dizanteri (kanlı ishal), salmonella (tifo) salgınları da beklenebilir. Bunların kalıcı hasar verme ve ölüm oranları daha yüksektir.

Bakteriyel enfeksiyonlar (en önemlileri zatürre (pnömoni), ve menenjit) daha az sayıda insanı etkileyecektir ancak onlar için de afet koşullarında yüksek risk söz konusudur. Bunlar COVID gibi büyük salgınlara yol açmaz, ancak etkiledikleri bireyler için ölüm oranları yüksektir.

Uzun süre dışarıda-soğukta kalma, barınma koşullarının kötü olması özellikle yaşlı ve çocukları bu enfeksiyonlara açık hale getirir. Romatizma gibi nedenlerle bağışıklığı baskılayıcı ilaç kullananlar, diyabet, akciğer ve kalp hastalıkları olanlar, obezite, alkolizm ve sigara kullanımı gibi ek sorunu olanlar yüksek risk grubudur.

Çevresel hijyen açısından hangi önlemler salgınları engeller?

Salgın başlangıçlarının kök nedenleri araştırıldığında bölgede iklim koşullarının yanında hijyen malzemeleri, aşı ve su eksikliği öne çıkacaktır.

Çadırlarda kalabalık bir şekilde bulunulması, yıkılan hastanelerin yoğunluğunu sağlam kalan hastanelerin üstlenmesi riski arttırmaktadır. Tuvaletlerin su yokluğu nedeniyle tıkandığını ve kullanılamadığını, suyun yanında dezenfektan, sabun gereksinimini de hesaba kattığımızda önceden hazırlık yapılarak çözülebilecek bir önlem olduğu ortaya çıkar. Çadırkentlerin kurulması ile bir miktar rahatlama olacaktır, ancak bu salgınlar çadırkentlerde de -eğer yeterli hijyen sağlanamazsa- devam eder.


Suların klorlanması, hijyen koşullarının sağlanması, tuvaletlerin el yıkama-sabun ile birlikte standartlara uygun şekilde inşası gibi temel önlemler alınırsa ishal ve solunum enfeksiyonları salgın haline gelmeyecek ve sağlık kuruluşları da büyük bir yük altında kalmayacaktır. Afet bölgesinde hem içme hem de kullanma suyunun temizliğinin sağlanması durumunda salgınların önüne geçilebilecektir.

Hijyen konusu sadece tuvalet ve el yıkama ile çözülmez. Afet sonrasında çöplerin toplanmasında, genel çevre temizliğinde eksiklik olursa zaman içinde fareler başta olmak üzere kemirgenler bölgede çoğalır ve bunlarla taşınan hastalıklar da öne çıkabilir. Buna karşı atıkların çok titizlikle toplanıp imhası, bekletilecekse de çok iyi poşetlenerek tutulması, ilaçlamaların yapılması önemlidir.

Cenazelerle ilgili sorunlar olduğu söyleniyor. Bu konuda ne söyleyebiliriz?

Cenazelerin kaldırılmasının gecikmesi de maalesef salgın hastalık açısından risk taşıyacaktır. Morg hizmetlerinin kapasitesi de hızla artırılmalı ve defnedilmesi geciken cenazelerin morgda tutulabilmesi sağlanmalıdır. Kimliklendirme, fotoğraflama, DNA örneği alma işlemleri hızla yapılarak cenazelerin defin işlemleri zaman geçirmeden yapılmalıdır.

Salgın(lar)a karşı aşılama önemli midir?

Kesinlikle. Bu süreçte çocukların aşı takviminin kontrol edilmesi, eksiklerin giderilmesi yaşamsaldır. Depremden önceki dönemde Suriye ve bölgeden düzensiz göç ile Türkiye’de eski yıllara göre birkaç kat fazla kızamık, tüberküloz görüyorduk. Önce pandemi, şimdi deprem ile birlikte bu risk daha fazla yükselmiş durumda.

Aşılar, afetin sıcak döneminde öncelikli olmasa da aslında çok hayati bir önlemdir. Çocuklarda kızamık, tüm toplumda tüberküloz (verem) gibi vakaların artmaması için çok kritik bir öneme sahiptir. COVID-19, influenza aşıları arka plana atılmamalı, afetzedeler yüksek riskli grupta kabul edilerek aşılaması eksik birey kalmamalıdır. Bunun yanında yaşlı kişiler ve belli riskleri olanlar için zatürre aşıları da yapılmalıdır.

Salgınların önlenmesi için kontrol listesi:

  • Barınma sorununun çözülmesi.
  • Bölgeden tahliye edilmeyi bekleyenlerin başka illere yerleştirilmesi.
  • Etkilenen halkın acil su ve temel hijyen/sanitasyon olanakları, barınma gereksinimlerinin belirlenerek karşılanması.
  • Çadırkentlerde veya diğer geçici barınma merkezlerinde güvenli su, gıda, sıvı ve katı atık toplama ve depolama olanaklarının sağlanması.
  • Aynı hastalık türünden birkaç kişinin etkilenmesinin (örn. çadırkentte 3 kişinin aynı zamanda ishal olması) bir salgın başlangıcı olması düşüncesiyle hızlı müdahale edilmesi, gerekli antibiyotik ve diğer tedavilerin hemen başlanması, kaynaklarının (su, gıda vb) kontrolü.
  • Su kaynakları ve şebeke sistemlerinin kontrolü.
  • Güvenli içme kullanma suyu yeteri miktarda sağlanmalıdır.
  • İçme suları olabildiğince ambalajlı tüketilmelidir.
  • Atıkların düzenli toplanması sağlanmalıdır.
  • Yeterliden fazla miktarda sabun ve su bulunmalıdır.
  • En acil gereksinimlerden biri, herkes için yeterli sayıda ve ulaşılabilir tuvaletlerin hazır hale gelmesidir.

Tüm bunlar için nasıl bir organizasyon olmalı?

Çok kısaca özetlemek zor. Temelde Sağlık Bakanlığı’nın TTB, ve diğer sivil toplum kuruluşları ile çalışması tüm çözümleri kolaylaştırır.

TTB, hemşireler, eczacılar, bütün sağlıkçılar ve sendikalarla bu konuları koordine ederek, halk sağlığı ilişkili konular için Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) gibi örgütlerin fikrinin alınarak hareket edilmesi kilitleri açacak anahtardır. Çünkü bu örgütlerde arkaplanda çok büyük bir deneyim birikimi var. Bakanlığın tek merkezli yardım dağıtımı ve organizasyon yaklaşımı ilk planda kulağa hoş gelse de bu kadar geniş çaplı ve çok yönlü bir afette yetersiz kalıyor.

İlerisi için ne söylenebilir?

Afetin kendisine müdahale dünyanın her ülkesinde ideal koşullarda yapılamaz ve her zaman eleştirilir. Burada asıl kritik olan öncesindeki hazırlıklardır. Ülkenin kültürü ‘olsun da öyle bakarız’ değil, ‘ne yaparsam gelecek afeti sıfıra yakın hasarla atlatabilirim?’ mantığına evrilmek zorundadır. Japonya örneğindeki gibi her an afetle karşılaşmaya hazır olduğumuzu bilmek zorundayız. Çocukların eğitiminde bu konu ciddiye alındığında gelecek kuşakları kurtarabiliriz.

karcıoğlu serpil çavuşoğlu
Röportaj: Serpil Çavuşoğlu

Biyografi: Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu

Özgür Karcıoğlu1969 yılında Aydın’da doğdu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1993 yılında mezun olup 1994’te Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. (DEUTF) Acil Tıp AD Araştırma Görevliliğine başladı.

1998’de ‘Acil Serviste Kardiyopulmoner Resusitasyon Uygulanan Hastalarda End-Tidal CO2 Monitörizasyonunun Rolü’ konulu uzmanlık tezi ile Acil Tıp Uzmanı oldu. Ekim 2004’te DEÜTF Acil Tıp AD’da Doçent unvanı aldım. 2005 Nisan-2007 Eylül arasında aynı anabilim dalında başkanlık görevinde bulundu. 2007’den itibaren Sağlık Bakanlığı’na bağlı İstanbul Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Acil Tıp Kliniği eğitim direktörü olarak görev aldı.

Ocak 2009’dan sonra Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve Bakırköy Acıbadem Hastanesi Acil Servis Sorumlusu olarak çalıştı. 2010 yılında Acıbadem Üniversitesi bünyesinde Profesör unvanı aldı.

Eylül 2007-2009 arasında Türkiye Acil Tıp Derneği Yönetim Kurulu üyesi olarak görev aldı. İstanbul Tabip Odası, Türkiye Acil Tıp Derneği, Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Derneği, Acil Tıp Uzmanları Derneği, Tıp Eğitimini Geliştirme Derneği, American College of Emergency Physicians (ACEP), European Society of Emergency Medicine üyesi. 2014 yılında kurucusu olduğu Toplumsal Afet Derneği’nin Başkanlığını yürütüyor.

TATD bünyesinde Sepsis çalışma grubunun başkanı, Travma ve Resüsitasyon çalışma gruplarında aktif üyesi. 2017 yılında “Fellow of Emergency Medicine Association of Turkey” (FEMAT) üyeliği ödülü aldı.

2012 ve 2016 yılında Amerikan Kalp Derneği (AHA) bünyesinde Temel ve İleri Kardiyak Yaşam Desteği (BLS ve ACLS) Eğitici Eğitimi Sertifikası aldı.

Bu süreç içinde DEUTF Acil Tıp akademik yapısı içinde yürütülen ve tamamlanan 22, diğer bir üniversitede 1 uzmanlık tez çalışmasında tez danışmanı olarak görev yaptım. Acil tıp ile ilgili uluslararası hakemli dergilerde 111, ulusal hakemli dergilerde 65 bilimsel yazı ve makale, editörlük yaptığı 2 çeviri, 3 özgün kitap ve 33 kitap bölümü yayınlandı.

‘Trauma Surgery’ başlıklı orijinal İngilizce Üniversiteler ve uzmanlık dernekleri bünyesinde düzenlenen çeşitli sempozyum ve konferanslarda görev aldı. 2007’de İzmir’de düzenlenen III. Ulusal Acil Tıp Kongresi’nde Kongre başkanlığı yaptı. Ulusal ve uluslararası bilimsel kongrelerde sözlü veya poster olarak sunulan 116 bildiride katkısı oldu.


COVID-19 salgınına ilişkin yazı ve benzeri bilgileri, tanı ve tedavi süreçleri, yayılım, bulaş, korunma ve tedavi yöntemlerini içeren ‘COVID-19 TANI VE TEDAVİSİ’ başlıklı kitabı Ematip kitabevi tarafından basılmıştır.

Hipotermi nedir? Acil durumda ısıtma nasıl yapılır?


Serpil Çavuşoğlu
1973 İstanbul doğumluyum. Hayatın her alanında gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim. Bağımlılık ile mücadele, kadın ve çocuk istismarına karşı destek, eğitime katkı amaçlı kütüphanaler kurulması, yardımlaşma derneklerinde faaliyetler, tüketicinin her tür hakkı (sağlık, hukuk...) üzerine destek çalışmaları, kültür sanat projelerine koçluk, danışmanlık, tutuklu çocukların topluma kazandırılması amaçlı eğitim organizasyonları, kan bağışı, organ bağışı, ilik bağışı üzerine organizasyonlarda koordinatörlük, özel eğitim öğretmeni olmam sebebiyle engelli çocuklarımızın ailelerine danışmanlık, okullarda çocuklarımızın yardımlaşma güdüsünü pekiştirme amaçlı seminerler ve sayamayacağım daha pek çok alanda, neredeyse hiç durmadan yıllardır gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim.