Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine yönelik kararına karşı yazılan karşı oy gerekçesinde TBMM ve kuvvetler ayrılığı vurgusu yapıldı. Cumhurbaşkanı’nın yasa yürürlüğe girerken attığı imzayı çekerek yasanın yürürlükten kaldırılamayacağı belirtildi.
BirGün’ün haberine göre; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla ilgili kararının gerekçesine ve karşı oy gerekçelerine ulaştı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararında düşülen karşı oylar dikkat çekti. Karşı oy gerekçelerinde, Cumhurbaşkanı’nın yasa yürürlüğe girerken attığı imzayı geri çekerek yasanın yürürlükten kaldırılmasını sağlamasının söz konusu olamayacağı kaydedildi.
Danıştay Üyesi Muhsin Yıldız imzalı karşı oyda, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararının uluslararası hukuka uygun olduğu ancak iç hukuka uygun olmadığı belirtildi.
“Kararname ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılamaz”
Yeni hükümet sisteminin en önemli özelliklerinden birinin, Cumhurbaşkanı’na yürütme yetkisi konusunda, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” adı altında düzenleme yetkisi verilmiş olması olduğuna dikkati çeken Yıldız, karşı oy gerekçesinde, özetle şu ifadeler kullanıldı: “Anayasa’da uluslararası andlaşmaların onaylanması TBMM’nin uygun bulma yasasına bağlanmak suretiyle bu yetki yürütme ve yasama organı arasında paylaşılmıştır. Bu bağlamda, uluslararası andlaşmaların onaylanması yetkisinin sadece yürütme organına ait olmadığı açıktır. TBMM tarafından onaylanan uluslararası andlaşmalar yasa hükmündedir. Anılan andlaşmaların feshedilmesine ilişkin işlemlerin Cumhurbaşkanının yürütme yetkisinde olmayıp, TBMM’nin yasama faaliyetine ilişkin olması nedeniyle Anayasa’nın 104. maddesinin 17. fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesi hukuken olanaklı değildir.”
Karşı oy gerekçelerinde, Danıştay’ın karar yönelik gerekçesine de atıf yapıldı. Eski dönemde uluslararası andlaşmaların feshetme yetkisinin Bakanlar Kurulu’na veren düzenlemenin “yasa” olduğunun altı çizilerek, “Uyuşmazlık konusunda ise bu yetkisi Cumhurbaşkanına veren düzenleme bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesidir. Aynı yetkinin aynı makama yasayla ve kararname ile verilmesi arasında hukuken büyük farklılıklar bulunduğundan, dairece yapılan bu değerlendirme hukuki dayanaktan yoksundur” denildi.
Karşı oy gerekçesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM’yi yok sayarak karar aldığına da dikkat çekildi: “TBMM’nin uygun bulma yasası uyarınca onaylanarak yürürlüğe giren bir uluslararası andlaşmanın feshi ancak TBMM’nin uygun bulma yasasını yürürlükten kaldırması veya sona erdirmeyi uygun bulduğuna ilişkin yeni bir yasa çıkarması sonrasında alınacak bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile mümkün olabilecektir. Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile alınan kararda yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
Güçler ayrılığı vurgusu
Karşı oy gerekçesinde öte yandan, herhangi bir istatistik ya da bilimsel veri olmaksızın, “Kadınları şiddetten koruyan yeterli mevzuat var, İstanbul Sözleşmesi’ne gerek yok” denildiğinin altı çizilerek, şöyle devam edildi:
“Kuvvetler ayrılığı ilkesinin arkasındaki temel düşünce, gücün bir elde toplanmasını engellemek suretiyle devletin aşırı gücü karşısında bireyi ve haklarını korumaktır. Cumhurbaşkanınca kullanılan takdir yetkisinin minimum denetime tabi olacağının kabulünün hukuk devletiyle ve idari yargının varlık nedeniyle bağdaşmayacağı açıktır.”
“6284 tek başına yeterli olmaz”
Yıldız karşı oy gerekçesinde, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin devam ettiğini belirterek, “Kadınları şiddete karşı korumaya dair iç hukuktaki 6284 sayılı yasanın İstanbul Sözleşmesi hükümlerine doğrudan göndermede bulunması, bu yasanın tek başına yeterli olmayacağı İstanbul Sözleşmesi’nin desteğine de ihtiyacı olduğunu kabul etmesi karşısında, sözleşmeden çekilme kararının sebep, konu ve amaç önergeleri yönünden de hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır” görüşünü bildirdi.
Eski YARSAV Başkanı: Meclis yok sayıldı!
Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, kararı BirGün’e değerlendirdi. Eminağaoğlu, şöyle dedi: “İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilebilmesi için, TBMM’den yetki çıkması, Cumhurbaşkanının bu yetki ile fesih yetkisini kullanması mümkün. Fakat Cumhurbaşkanı TBMM’den yetki almadan, sözleşmeyi onaylarken attığı imzasını çekmiş ve sözleşmenin feshedildiği varsayılmış, ne gariptir ki yargı da bu durumun hukuka uygun olduğuna karar vermiştir. Yasa yapma, değiştirme ve yasaları kaldırma yetkisi, TBMM’nin vazgeçilmez ve devredilmez yetkisidir. Danıştay kararı ile uygun bulunan bu durumun özeti şudur:
Cumhurbaşkanının TBMM’nin çalışmasına gerek bırakmadan, artık tüm yasaları tek başına yürürlükten kaldırabilmesi, TBMM’yi kısmen ilga etmesi, anayasayı ihlal etmesi, ancak bir darbe durumunda söz konusu olabilecek bu eylemlerin de, yargı tarafından hukuka uygunmuş gibi görülebilmesi, tescil edilebilmesidir. Yargı kararı ile de tescil edilen bu durum, hiç kuşkusuz ki, sistem normalleştiğinde, genel hükümlere göre, anayasayı ihlale teşebbüs suçundan yargılama konusu edilecektir.”
NE OLMUŞTU?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nden 20 Mart 2021 tarihinde hukuksuz bir şekilde çıkılmıştı. Tüm tepkilere rağmen karardan geri adım atılmazken aralarında siyasi partiler, kadın örgütleri, barolar ve demokratik kitle örgütlerinin de bulunduğu birçok kesim, kararı yargıya taşımıştı. 7-14-23 Haziran 2022 tarihlerinde Danıştay 10. Dairesi’nin fesih kararının iptali istemiyle açılan davaları gruplar halinde görmüştü. Savcı Aytaç Kurt’un fesih kararının hukuka aykırı olduğu ve iptali gerektiği yönünde mütalaada bulunmasına rağmen Danıştay, söz konusu davayı 2’ye karşı 3 oyla reddetmişti.