Meral Akşener’in masadan kalkması doğru mu?

meral akşener

Birazdan okuyacaklarınız için kadın okuyucularımdan baştan özür dileyeyim. Bu benim hayata dair 57 senelik gözlemimden vardığım sonuç. Epey zamandır tanık olduğum olaylar bu tecrübemi doğrular nitelikte.

Kadın siyasetçilerden hep korkarım ben. Bu, uzun zamana dayanan bir gözlemim. Genelde radikal olurlar, asla esnemezler. Bu hipotezim maalesef bir kez daha doğrulandı. 5 erkek, 1 kadından oluşan 6 kişilik masada, bir tek Meral Akşener kalktı masadan. Üstelik masayı tekmeleyerek, koca bir yılın emeğini çöpe atarak. Erkek olsa bir şekilde anlaşmaya varılırdı. “Dün farklı bir şey söylüyordunuz; ne değişti?” diye soran bir gazeteciye rahmetli Demirel’in verdiği; “24 saat siyasette çok uzun bir süre.” cevabı, diğer taraftan aslında son dakikaya kadar hep diyalog arayışında olduğunun da kanıtı değil mi?


Çiller mesela, Kardak kayalıkları için savaş çıkarmasına ramak kalmıştı. Eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ın lakabı “Demir Lady” idi. Kestirip atmaya, inceldiği yerden koparmaya, gemileri yakmaya bayılırlar kadın siyasetçiler. Orana vurduğunuzda bunların erkek siyasetçilere göre daha yüksek oranda olduğunu görürsünüz. Ve son 24 saatte yaşananlar bu tezimi bir kez daha doğruladı. ABD ile Rusya’nın başına iki kadın getirin, ertesi günü 3. Dünya Savaşı çıkar; inanın bana.

Şimdi gelelim Meral Akşener’in Millet İttifakı’ndan ayrılması olayına. İncil’deki 7 günah gibi ben de bu olaydaki 3 günahı sayayım:

Birinci günah nezaketsizlik: Her şeyden önce böylesine sert ve üslupsuz olayın siyasette yeri yok, onu peşinen not edelim.


İkinci günah siyaset bilmezlik: Böylece aday konusunun toplantılarda gerçekten hiç görüşülmemiş olduğunu anlıyoruz; hata tabii. Bir görüşüldü, pir görüşüldü. Burada her iki liderin, hatta tüm liderlerin eşit kusuru var. Madem sizin için masayı dağıtacak kadar önemli bir konuydu, bunu baştan görüşmeliydiniz. Son dakikaya bırakılmamalıydı.

Üçüncü günah öngörüsüzlük: Millet İttifakı bileşenleri anlaşamama ihtimaline karşı ortak aday konusunda kendilerini bağlamamalıydı. İlk günlerde aday tespit edilmeli, ana konu bu olmalı; eğer anlaşılamadıysa ittifak halinde hareket edileceği ama her partinin kendi adayını çıkaracağı ve seçim 2. tura kalırsa ittifak içinden çıkan adayın destekleneceği konusunda mutabakata varıldığı topluma baştan açıklanmalıydı.

Bu aşamadan sonra olayın toparlanması çok zor ihtimal. Ancak ve ancak 4. bir kişinin aday gösterilmesi ile sorun aşılabilir.


Demirel’in sözüyle bitireyim. “24 saat siyasette çok uzun bir süre.”

Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’ndan açıklama


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.