Akıllı ilaçlar ve immünoterapi: Kanserde yenilikçi tedaviler

Kanserde yenilikçi tedaviler: Akıllı ilaçlar ve immünoterapi uygulaması hakkında bilinmesi gerekenler…

kanserde Akıllı ilaçlar

Kanserde yenilikçi tedaviler: Akıllı ilaçlar ve immünoterapi

Tüm dünyada görülme sıklığı artış gösteren ve hayat kayıplarının ilk sıralardaki nedenini oluşturan kanser çağımızın en önemli hastalıkları arasında yer alıyor. Tıp ve teknoloji alanında yaşanan ilerlemelerle günümüzde daha erken dönemde teşhis edilebilen kanser hastalığında multidisipliner tedavi anlayışı büyük önem taşıyor.


Kanserde yenilikçi tedaviler: Akıllı ilaçlar

Kanser hastalığında yeni tedavi seçeneklerinin her geçen gün artması, hastaların iyileşme oranları ve sağ kalım sürelerinin artmasını sağlamaktadır. Öncelikle ileri evre hastalıklarda çalışmaları yapılan ve onaylanan tedaviler, günümüzde ameliyat öncesi dönem de dahil olmak üzere olumlu sonuçları ile tedavide kullanılabilir hale gelmiştir.

Standart kemoterapinin yanı sıra akıllı ilaçlar olarak adlandırılan hedefe yönelik tedaviler ile tedavinin etkinliği artmakta ve daha az yan etki ile karşılaşılmaktadır. Kanserde kontrolsüz büyümeye neden olan ve hücre içi sinyalizasyonu tetikleyen genetik mutasyonların tespiti ile bu mutasyonlara yönelik hedefe yönelik ilaçların sayısı da günden güne artış göstermektedir.

Bu yeni ilaçlar, kanser hastalığında tedavi başarısını olumlu yönde etkilemektedir. Genetik mutasyonların tespitinde tümör dokusunda yapılan moleküler testlerin yanı sıra doku biyopsisinin alınamayacağı durumlarda, kanda dolaşan tümör DNA’sını değerlendiren likit biyopsiler de kolay ve pratik bir şekilde uygulanabilmektedir. Test sonuçlarının değerlendirilmesi ile de hastalara kişiye özgü tedaviler planlanmaktadır.

Akıllı ilaç nedir? Hangi kanserlerde kullanılır?

Kanser tedavisinde artık akıllı ilaçlar dönemi başladı. Şimdilik sadece belli hasta gruplarında kullanılmaya başlanan ve kanserli hücreleri öldürürken sağlıklı hücrelere etki etmeyen akıllı ilaçların ciddi yan etkileri de yok.

Hücrelerin, anormal hale dönüşen işlevlerini bloke etmek amacıyla üretilen hedefe yönelik ilaçlara, ‘akıllı ilaçlar’ diyoruz. Bu ilaçlar direkt olarak kanser hücresini hedef alır. Normal hücrelerde reseptör de dediğimiz bazı algaçlar vardır. Bunları, hücrenin iletişimini sağlayan birer anten gibi düşünebiliriz. Bu algaçların hücrelerin uyarılarını alan ve bu uyarıları aldıkça fonksiyon gören bir iletişim sistemleri vardır.

Bu uyarılara karşı hücreler de bir cevap verir. Kanser hücreleri ise farklı olarak, hücrenin çoğalması, büyümesi veya başka bir yere yayılması ile ilgili gelen uyarıları daha fazla algılar ve daha fazla cevap verirler. Bu algılama, algaçlar sayesinde olabileceği gibi, yolaklar sayesinde de olabilir. Bu yolaklar da bazen bozulur veya artar; bunun sonucunda da hücre fonksiyonları fazlalaşır, kanser hücreleri daha hızlı çoğalmaya başlar. İşte bu çoğalan hücrelerin bozuk mekanizmalarını etkilemeye çalışan ilaçlara, ‘hedefe yönelik ilaçlar’ diyoruz.

akıllı ilaç

İki tür akıllı ilaç var:

Hedefe yönelik ilaçlar genel olarak iki gruba ayrılır. Algaçları bağlamak veya onların fonksiyonlarını kilitlemek/bloke etmek şeklinde çalışan ilaçlara monoklonal antikor tarzı ilaçlar diyoruz. İkinci büyük grupta ise daha küçük moleküllerden oluşan, algaçlı veya algaçsız hücre içindeki çekirdekten çıkan uyarılar sonucundaki bu hücre içi fonksiyonların artmasını bloke eden ilaçlar vardır. Bunlar daha çok hücre içini etkileyen ilaçlardır. Monoklonal antikorlar daha çok serum yolu ile verilirken, diğerleri tablet tarzındadır.

Klasik kemoterapiden farklı

Kanser hücreleri normal hücrelerden daha fazla çoğalır. Klasik kemoterapiler daha çok çoğalan hücreler üzerinde etkilidir. Çoğalma aşamasında olan hücreleri bulup bloke eder, onları öldürür. Hedefe yönelik ilaçlar ise herhangi bir hücre çoğalsın veya çoğalmasın kanser hücresine spesifik olarak etki eder veya o kanserde farklı görülen bir yapıyı bloke etmeye yönelik çalışır. Aralarındaki en büyük fark da budur. Bu fark sonucunda da iki tedavi arasında yan etki farkları olabilir.

Klasik kemoterapi ilaçları bölünen tüm hücreleri bloke ettiği için, bölünen normal hücreleri de yok eder. Kemik iliği hücresi, ağız mukozası hücresi, saç hücreleri daha fazla çoğalmaya giren hücre gruplarıdır. Dolayısıyla kemoterapi bunları da bloke ettiği için yan etkileri de daha çok buralarda görülür; kemik iliğini bloke etmek, saç dökülmesi, bağırsaklarda veya ağızda yara veya ishal gibi…

İlaç kanserli hücreyi tanıyor

Bir hücrede normalde iki veya üç tane anten vardır, kanser hücresinde bu antenlerden yüz hatta bin tane mevcuttur. Verdiğiniz ve bu antenlere yapışması gereken ilaç, tabii ki üzerinde iki tane değil yüz tane, bin tane anten olan hücreye yapışır. Dolayısıyla seçici olarak daha çok onu bloke eder.

Akıllı ilaçlar hangi kanser türlerinde etkili?

Akıllı ilaçlar artık hemen hemen her kanser türünde kullanılıyor. İlk başta kadınlarda yıllardır hormon tedavisi olarak bildiğimiz aslında bir akıllı ilaç olan anti-östrojenler vardı. Bunlar neredeyse 30-40 yıldır kullanılıyor. Yine benzer şekilde hücreyi uyaran, östrojeni bağlayan algaçlar vardır. İlaçlar, bu algaçlarla rekabete girerek östrojenin bağlanmasını ve dolayısıyla hücrenin uyarılmasını bloke eder. Şu anda meme kanseriyle ilgili birçok yeni, hedefe yönelik ilaç bulunmaktadır. Her vakada olmasa da kalınbağırsak, mide kanseri, akciğer kanserinin bir bölümü ile yumuşak doku, kemik iliği, lenfoma, pankreas gibi birçok kanser türünde de bu ilaçlar kullanılabilmektedir.

Halihazırda normal hücrelerden farklı olan yapıları veya işlem gören yolakları fark ettiğimiz anda onu bloke etmeye çalışırız. Diğer yandan yeni ilaçlar geliştirilmektedir. Yani artık tedaviler hep hedefe yönelik ilaçlar şeklinde gelişmektedir.

Akıllı ilaçların başarı oranı nedir?

Akıllı ilaçlar kanser tedavisi

Klasik kemoterapilerde belli kanser türlerinde belli cevaplar alınabiliyordu, yani hastanın ömrü uzuyordu. Erken dönem tümörlerini ise ameliyatla, yardımcı tedavilerle, kemoterapilerle, hormonlarla çoğu zaman tedavi edebiliyoruz. Bazı kanser türleri ise ilerlemiş olsa bile klasik yöntemlerle de çözülebiliyor. Bunların üzerine hedefe yönelik ilaçların da eklenmesiyle tedavi şansları biraz daha arttı. Ancak ilerlemiş birçok kanser türünde halen tam anlamıyla kür sağlanamıyor.

Kür, hastanın şifa bulması, artık hasta olmaması anlamına gelir. Bu kanserlerde kemoterapiler belli süre yaşam süresini uzatabilirken, hedefe yönelik ilaçlar, bu tedavilere ilave katkılar sağladı. Örneğin karaciğere metastaz yapmış bir kalınbağırsak tümörü olan hasta 3-6 ay yaşıyorken, bu yeni kemoterapilerle bu süre birkaç seneye, akıllı ilaç ilavesiyle de beş seneye kadar uzadı. Yeni geliştirilen ilaçlarla bu süreler daha da uzatılabilecek. Ama akıllı ilaç olsa bile hala kür sağlanmış olan hastalık grubu istenilen düzeyde değil. Ancak miyalom, lösemi gibi hastalıklarda yaşam süresi 20-25 yıla kadar uzatılabiliyor.

Akıllı ilaçlar hastaya ilave bir yaşam süresi sağlıyor. Akciğer kanserinin bir tipinde, hastanın hiç kemoterapi görmeden sadece basit bir ilaçla ömrü, 1-2 seneden 4-5 seneye çıkabiliyor. Ölümcül hastalar bir ilaçla sekiz ay, ikinci bir ilaçla 16 ay hatta iki sene yaşayabiliyor. Bunlar geliştikçe hastaların yaşam süresi de artacak.

Akıllı ilaçların yan etkisi var mı?

Klasik kemoterapiler kemik iliğini baskıladığı için ciddi kan düşüklüğüne sebep olur, enfeksiyonlara meyil artar. Akıllı ilaçlarda bu söz konusu olmaz. Aralarındaki en büyük fark da budur. Hedefe yönelik ilaçlarda ciltte döküntüler en sık olarak görülen yan etkilerdir. Bazen tansiyonla ilgili sorunlar olabilir. Yaraların iyileşmesi gecikebilir, pıhtılaşma kolaylaşabilir, burun kanaması görülebilir.

Bazen saç rengi değişikliği olabilir. Böbrek fonksiyonları, kan basıncı, karaciğer fonksiyonları etkilenebilir. Kemoterapiden farklı yan etkileri olsa da hekim kontrolüyle kullanıldıkça, deneyimler arttıkça bunlar daha tolere edilebilir hale gelecektir. Geleceğe akıllı ilaçlar hakim olacak gibi görünüyor…

İmmünoterapi kanser tedavisi

immünoterapi

Ayrıca akciğer kanseri ve cilt kanseri başta olmak üzere daha birçok kanser türünde bağışıklık sisteminin tümör hücresi ile savaşını tetikleyen immünoterapi alanında da önemli gelişmeler olmuştur. Hatta günümüzde immünoterapi, kematorepi ile birlikte kombine olarak kullanılabilmektedir. Bununla birlikte kanser aşı çalışmaları da yoğun bir şekilde devam etmektedir.

Prostat kanserindeki onaylanmış aşı tedavisinden sonra cilt kanserinde de mRNA kişiselleştirilmiş aşı uygulaması ile beraber immünoterapinin ileri evre cilt kanserinde olumlu sonuçları beklenmekte olup, gelecekte kanser tedavisinde kullanılabilecektir.

Yeni nesil tedavi yaklaşımlarından biri olan immünoterapide hedef bağışıklık sistemini yeniden organize ederek vücudun kanseri kendi kendine yenmesini sağlamaktır. Kanser gelişirken bağışıklık sisteminin (immün sistem) kendisine yanıt vermesini, yoketmesini engelleyici birçok mekanizma kullanır. İmmünoterapide kullanılan tedaviler, bu mekanizmaları engelleyerek bağışıklı sistemini kanserli hücrelere karşı güçlendirerek etkin bir tedavi sağlar. İmmünoterapi, kemoterapi ve hedefe yönelik tedavilere göre daha etkin olup çok daha az yan etki gösterir.

İnsan vücudunda kansere karşı savaşan çok sayıda hücre bulunmaktadır. İnsanın bağışıklık sisteminde bulunan ve ‘asker hücre’ olarak adlandırılan ‘T hücreleri’ kanserli hücreleri büyük oranda yok etmektedir. Ancak kansere karşı savaşan bu hücrelerin aktivasyonu bir noktaya kadar olabilmekte, bir grup kanserli hücre bu saldırılardan kurtularak T hücresine karşı direnç göstermektedir. Nitekim günlük yaşantımızın akışında tümör hücresine dönen vücuttaki bazı hücreler asker hücrelere ‘yabancı olmadığı’ mesajını vererek yok olmaktan kurtulup bağışıklık sistemini baskılamaktadır. İmmün aracılı tedavi olarak da bilinen immünoterapi, bu noktada devreye girer. İmmünoterapi tadavisinde amaç bağışıklık sistemi üzerindeki bu baskıyı ortadan kaldırarak insan vücudunda bulunan kanser savaşçısı hücreleri kanser dokusuna yönlendirmek ve bu şekilde hastalığı tedavi etmektir.

Kemoterapi ve hedefli tedavilerdeki en önemli sıkıntı tedavi yanıtının kalıcı olmamasıdır. İmmünoterapi tedavisi ise kemoterapi ve hedefe yönelik akıllı tedavilere göre çok daha iyi ve uzun süreli yanıtlar sağlayabilmektedir. İmmünoterapi, bu kalıcı yanıtı bağışıklık sisteminde T hücrelerinde bir hafıza oluşturarak sağlamaktadır.

İmmünoterapi hangi kanser türlerinde kullanır?

1950’li yıllardan bugüne cerrahi radyoterapi ve kemoterapi ve hedefe yönelik tedaviler üzerine kurulu kanser tedavilerine immün kontrol noktası inhibitörü olarak adlandırılan yeni nesil immünoterapiler eklendi.

Hastalar için yeni bir umut ışığı olan immünoterapi tedavisi, bağışıklık sisteminin özel bazı bölümlerinin etkinliklerini uyarmaya veya bağışıklık tepkilerini bastıran kanser hücreleri tarafından üretilen sinyalleri önlemeye dayanmaktadır. Yapılan araştırmalar kanserde en güncel yaklaşımlardan biri olan immünoterapinin birçok kanser türünde etkili olduğunu ve kimi hastalarda tamamen iyileşme sağladığını ortaya koymaktadır.

Tarihler 2011’i gösterdiğinde cilt kanseri türü melanomun tedavisi ile başlanan ve hali hazırda geliştirme çalışmalarının sürmekte olduğu immünoterapi; yurt dışında akciğer, böbrek gibi 20’den fazla kanser çeşidinde tedavi yöntemi olarak uygulanmaktadır.

2018 yılından itibaren meme kanserinin üçlü negatif adındaki bir alt grubu için de kullanmaya başlanan immünoterapi özellikle metastatik kanserlerde etkilidir.

Japon bilim insanı Tasuku Honjo ve Amerikalı bilim insanı James P. Allison, “bağışıklık sisteminin, kanser hücrelerine etkili bir şekilde saldırmasını sağlayan immün kontrol noktası inhibitörleri” keşifleriyle 2018 Nobel Tıp ve Fizyoloji Ödülü’ne layık görüldü. Bu keşifle birlikte agresif cilt kanseri malign melanom ve akciğer kanseri başta olmak üzere birçok kanser türüne etkili immünoterapi ilaçları geliştirildi.

Nitekim immünoterapi ilaçlarının kullanım yaygınlığı kanserin birçok alanında her geçen gün artmaktadır. İlaçların etki gösterdiği kanser türleri şu şekilde sıralanmaktadır;


  • Küçük hücre dışı akciğer kanseri,
  • Küçük hücreli akciğer kanseri,
  • Cilt kanserleri (melanom, merkel hücreli karsinom, yassı hücreli karsinom)
  • Genitoüriner kanserler (Böbrek ve mesane kanseri)
  • Bazı gastrointestinal kanserler (Yemek borusu, mide, karaciğer kanseri)
  • Üçlü negatif meme kanseri,
  • Baş boyun kanserleri

İmmünoterapi nasıl uygulanır?

immünoterapi

İmmünoterapi insan vücudunda bulunan bu kanser savaşçısı hücreleri kanser dokusuna yönlendirmekte ve bu şekilde hastalığı tedavi etmektedir. Hücre ve aşı tedavileri gibi birçok farklı çeşitleri olan immünoterapi; bir sağlık merkezinde, doktor muayenehanesinde, ayakta tedavi ünitesinde alınabilir.

Günümüzde kanser immünoterpisi denilince akla ilk olarak kontrol noktası düzenleyicileri gelir. Bu immünoterapi ilaçları PD-1, PD-L1 ve CTLA4 adlı hücre yüzey moleküllerinin çalışmasını engelleyerek bağışıklık sistemi hücrelerini aktifleştirir.

Bazı hasta gruplarında iki farklı kontrol noktası inhibitörü veya immünoterapi ile beraber kemoterapi tedavileri de yapılmaktadır.

İmmünoterapi genellikle günlük, haftalık, aylık veya bir döngü halinde infüzyon şeklinde uygulanır. İmmünoterapi kanser hastalarına özetle şu şekillerde uygulanabilir:

Damar yoluyla (İntravenöz – IV): İmmünoterapi ilaçları, kemoterapi gibi damardan serum yoluyla verilebilir. Serum yoluyla verilen immünoterapi kemoterapiden daha rahattır. Damardan kana verilen immünoterapi ilaçları kanser hücresinin yüzeyindeki reseptörlerine bağlanır. Bunun ardından kanser hücreleriyle vücudun mücadelesi başlamış olur. Serum şeklinde verilen bu ajanlar 2-3 hafta aralıklarla uygulanabilmektedir.

Ağız yoluyla (oral): İmmünoterapi yutulan bir hap veya kapsül şeklindedir.

Lokal yolla: İmmünoterapi, çok erken teşhis edilen bir cilt kanseri için krem formunda kullanılabilir.

İntravezikal (Mesane içi): İmmünoterapi doğrudan mesaneye verilir.

Kanser hastalarının tedavi sürecinde dikkat etmesi gerekenler

Kanserden korunmak için risk faktörlerine karşı önlemlerin alınması gerekir. Ancak kanser hastalığı ortaya çıkmışsa hastaların dikkat etmesi gereken noktalar şöyle sıralanabilir:

  • Aktif ve pasif sigara içiciliğine son verilmeli, sigara bulunan ortamlardan uzak durulmalıdır
  • Alkol kullanımı sınırlandırılmalı, mümkünse hiç kullanılmamalıdır
  • Hareketli bir yaşam tarzı benimsenmeli ve düzenli fiziksel aktiviteler hayata entegre edilmelidir.
  • Hastalar düzenli doktor kontrollerini aksatmamalıdır.
  • Ultraviyole ışınlarına karşı tedbirli olunmalı ve güneş koruyucu kremler kullanılmalıdır
  • Beslenme kanser tedavisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bireyler günlük enerji ve kalori ihtiyacını doğru bir şekilde karşılayabilmelidir. Kanser hastalarında kilogram başına 1,5 gram kaliteli yüksek protein alımı sağlanmalı, yağ içeriği yüksek işlenmiş gıdalar tüketilmemeli, ızgara, haşlama gibi pişirme yöntemleri tercih edilmeli, taze sebze ve meyveler tüketilmeli, kas dokusunu güçlendiren yüksek kaliteli proteinler tüketilmelidir.
  • İdeal kilo kontrolünü sağlayacak şekilde sağlıklı beslenme, fiziksel aktivitenin artırılması, normal sınırlarda vitamin D düzeyi gerek sağlıklı bireylerde kanser gelişiminin önlenmesi, gerekse de takipte olan hastalarda önem taşır.

Kanserin 10 önemli erken belirtisi nedir? 

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Mustafa Bozkurt, erken teşhis edilmesi için kanserin erken dönem belirtilerini bilmenin ve zaman kaybetmeden hekime başvurmanın son derece önemli olduğuna dikkat çekerek, “Ancak insanlar yakınmaları olduğunda ‘kötü bir şey çıkacak’ kaygısıyla sağlık kuruluşuna başvurmayı hep öteliyorlar. Oysa erken teşhis sayesinde artık pek çok kanser türü tedavi edilebiliyor, hatta tam şifa sağlanabiliyor. Dolayısıyla korkuları bir kenara bırakmak ve hiçbir yakınma olmasa dahi kanser taramaları dahil düzenli sağlık kontrolleri yaptırmak yaşam kurtarıyor” diyor.

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Mustafa Bozkurt, kanserin bazı erken belirtilerini anlattı; önemli uyarılarda bulundu!

İstem dışı kilo kaybı

Kanser hücreleri, kontrolsüz çoğalan ve orantısız büyüyen bir yapı olarak, etkiledikleri dokunun damar yapısını kendi lehine dönüştüren maddeler salgılayarak besin ve oksijeni orantısız olarak yüksek seviyede alıyor. Ayrıca, metabolizmayı kendi lehine yöneten ve iştah kaybı kaybına yol açan maddeler salgılıyor. Dolayısıyla istem dışı kilo kaybı, iştahsızlık ve eşlik eden halsizlik ile yorgunluk kanserin erken sinyali olabiliyor.

Geçmeyen ağrı 

Tüm dünyada insanların en sık yakındıkları sorun ağrı oluyor, dolayısıyla her ağrı kansere işaret etmiyor. Ancak istirahat halinde geçmeyen ağrı, ağrılı bir meme kitlesi ya da dışkıda kan ve karın ağrısı birlikteliği, erken teşhis için sağlık kuruluşuna başvuruyu gerektiriyor.

Anormal kanamalar

İdrarda kanama, menopoz sonrası kanama, pek çok kişi tarafından basur kanaması olarak geçiştirilen dışkıda kanama veya kadınlarda cinsel ilişki sonrası kanama, karın alt bölgesi organlarına yönelik kanserin erken sinyalleri arasında yer alıyor.

Tuvalet alışkanlığında değişiklik 

Büyük tuvalet alışkanlığında kabızlık ve ishal yönünde beklenmedik değişiklik bağırsak kanserinden kaynaklanabiliyor. Zira bağırsakta gelişen kötü huylu tümör, dışkının bağırsaktan geçişini zorlaştıran kabızlığa yol açıyor. Bazı durumlarda ise darlık noktasının arkasında yığılan dışkı bağırsak bakterilerinin etkisiyle yumuşuyor ve bu kez ishal tablosu gelişiyor. Dr. Mustafa Bozkurt, “Düzenli bağırsak alışkanlığında beklenmedik kabızlık veya ishal gelişirse sağlık kuruluşuna başvurmak çok önemlidir” diyor.

Sırta vuran öksürük 

Öksürüğün özellikle kış ve bahar aylarında en yaygın görülen nedenleri viral enfeksiyonlar ile mevsimsel alerjiler oluyor. Ayrıca sigara içen kişilerde kronik öksürük de yaygın görülüyor. Ancak öksürük aynı zamanda bazı ciddi hastalıkların da erken belirtisi olabiliyor, örneğin akciğer kanseri gibi! Sırta vuran öksürük, daha da önemlisi kanlı öksürük, zaman kaybetmeden hekime başvuruyu gerektiriyor.

Benlerdeki değişimler 

Özellikle açık tenli kişilerin, benlerini ara ara fotoğraflayarak, şekil değişikliği açısından izlemeleri, en saldırgan cilt kanseri türü olan melanomun erken teşhisi için çok önemli. Bu nedenle vücutta yeni bir ben oluştuysa ya da var olan bir ben renk ve şekil değiştiriyorsa, kaşıntılı ve/veya kanamalı bir durum geliştirmişse, hekime başvurmakta acele etmek gerekiyor.

Yutma güçlüğü ve ağrı

Yiyecekleri ve özellikle çayı normalden daha sıcak yeme-içme alışkanlığına sahip kişilerde yemeğin takılması ile yutma güçlüğü şeklindeki yakınmalar, yemek borusu kanserine işaret edebiliyor. Dr. Mustafa Bozkurt, “Zira, kötü huylu tümör varlığında yutulmaya başlanan yiyeceklerin veya içeceklerin boğaza, ardından yemek borusuna taşınmaları zorlaşabiliyor. Bunun sonucunda yutma güçlüğü ile ağrı yakınmaları gelişebiliyor” uyarısında bulunuyor.

İştah kaybı 

Pek çok hastalığın belirtisi olan iştah kaybı da kanser için erken uyarı sinyali olarak karşımıza çıkabiliyor. Uzamış iştah kaybı tüm kanserler için bir uyarı olabilirken, özellikle baharatlı yemek kültürünün yaygın olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesi gibi yörelerde, alışılmadık şekilde çabuk doyma veya yemek yiyememe mide kanserinin erken habercisi olabiliyor.

Sık sık hasta olmak

Kanser hastalığı bağışıklık sistemini zayıflatarak kolay hasta olmanın önünü açabiliyor. Ayrıca yine aynı nedenle iyileşmeyi de güçleştiriyor. Bu durum lösemi ve lenfoma gibi kan ve lenf sistemi kanserlerinde öne çıkıyor. Dolayısıyla genel olarak sık ve uzun süren ateşli hastalık ileri incelemeyi gerektiriyor.

Ciltte iyileşmeyen yaralar

Mesleği gereği veya bronzlaşmak uğruna güneş altında uzun saatler kalan kişilerin dudaklarında, saçlı derileri ile yüz cildinde çıkan ve iyileşmeyen yarayı cilt kanseri açısından önemsemeleri büyük önem taşıyor.

Toplumda kanser farkındalığı artırılmalı

Değiştirilebilir risk faktörlerinden uzak durmak kanserden korunmakta en önemli basamağı oluşturuyor. Ancak kanser hastalığı ortaya çıkmışsa hastaların beslenmeden doktor takibine, hareketli bir yaşam tarzı benimsenmesinden güneş ışınlarından korunmaya kadar birçok noktaya dikkat etmesi gerekiyor.

Memorial Ankara Hastanesi Tıbbi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Umut Demirci, kanser tedavisinde dikkat edilmesi gereken konular ile ilgili bilgi verdi.

Kontrolsüz ve anormal hücre bölünmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalık olan kanser hastalığı kişiyi ve yakınlarını fiziksel, psikolojik ve sosyal yönden ciddi oranda etkilemektedir. Erken tanının büyük önem taşıdığı kanser hastalığında tarama programları ise günümüzde giderek yaygınlaşmaktadır. Kanser haftasında yapılan etkinliklerle toplumsal bilincin oluşması, tarama programları ile erken tanının konulabilmesi ve kansere bağlı ölümlerin önüne geçilmesi hedeflenmektedir.

Akciğer ve meme kanseri ilk sırada yer alıyor

Kanserin görülme sıklıkları kadın ve erkek cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Ülkemizde erkeklerde akciğer kanseri, kadınlarda ise meme kanseri en sık görülen kanserler arasında yer almaktadır. Bununla birlikte erkeklerde ikinci sıklıkta prostat, kadınlarda ise tiroid kanseri görülmektedir. Kolorektal kanserler ise her iki cinsiyette de en sık görülen kanserler arasında üçüncü sırada yer almaktadır.

Risk faktörlerinden uzak durulmalı

Kanser hastalığı oluşumunda etkili olan risk faktörleri değiştirilemeyen ve değiştirilebilir faktörler olarak ikiye ayrılmaktadır. İleri yaş, aile öyküsü, genetik ve cinsiyet değiştirilemeyen risk faktörleri arasında yer alırken; çevresel faktörler olarak da adlandırılan değiştirilebilir risk faktörleri olan sigara kullanımı, kimyasal maruziyet, yoğun alkol tüketimi, hareketsiz yaşam tarzı, kötü ve yetersiz beslenme, UV ışınlarına aşırı ve korunmasız maruziyet, radyasyon ve bazı mikroorganizmalar kansere neden olabilmektedir.

Pandemi süreci ileri evre hastalarda hastalığın ilerlemesine neden oldu

Kanser ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalarda çeşitli nedenlerle kemoterapi tedavisinin ertelenmesinin kanser hastalığında sağ kalım oranlarını olumsuz yönde etkilediği ortaya konulmaktadır. Aralık 2019 yılında Çin’de başlayan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılarak pandemiye neden olan Covid 19 enfeksiyonu, bireylerde endişe ve korkuya sebep oldu. Yaşanan sosyal izolasyonlar ve karantina süreçleri bu dönemde kanser hastalarının tedavilere zamanında ulaşamamasına ve hastaların enfeksiyon riski sebebiyle takip ve tedavilerini ertelemelerine neden oldu.

Bu süreçte takipler online görüşmelerle, tedaviler ise damar yolu yerine ağızdan kullanılan haplarla sürdürüldü. Kanser hastalığı tedavi uygulanmadığı ve takip edilmediği durumlarda ilerleme gösterebilen bir hastalık olduğundan, özellikle ileri evre ve hayati organ tutulumu olan hastalarda hastane başvurularındaki gecikme nedeniyle hastalık ilerlemesi ile karşılaşıldı. Bununla birlikte akciğer tutulumuna sebep olan Covid-19’un tespiti için çekilen akciğer tomografileri de erken evre akciğer kanseri hastalarının tespit edilmesinde rol oynadı. Bu sebeple pandemi döneminde akciğer kanseri tanısında bir artış yaşandı.



Kaynak:

Yapay zeka modeli kanseri erken teşhis edebiliyor


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.