Göbekli Tepe’nin kardeşi olarak nitelendirilen Karahantepe, bugüne dek ortaya atılan birçok varsayımı değiştirebilir. Dünyada yapılan en büyük “prehistorik” proje olan Taş Tepeler Projesi, 12 farklı kazı alanını içeriyor. “Karahantepe’de başka bir şey var” diyen İspanyol fotoğrafçı Isabel Muñoz, Göbeklitepe’de ölümü Karahantepe’de ise yaşamı gördüğünü ifade ediyor.
12.000 yıllık tarih öncesi Göbekli Tepe son yıllarda haklı bir şekilde ilgi odağı olmuş durumda. Ancak Türkiye’nin güneyinde, Karahantepe olarak bilinen çok benzer bir “kardeş alan” olduğunu çok az insan biliyor.
Karahan Tepe nerede, ne zaman keşfedildi?
Göbekli Tepe’nin 45 kilometre doğusunda yer alan Karahan Tepe, 2000 yılında yayınlanan akademik bir makaleye göre ilk kez 1997 yılında keşfedildi. Arkeolojik alan halen tam olarak kazılmamış olsa da, yapılan kazılar bu antik kompleksin Göbekli Tepe ile inanılmaz benzerlikler taşıdığını ortaya çıkardı.
Şanlıurfa sınırları içerisinde bulunan bu alanların her ikisi de kayalık Tektek Dağları çevresinde yer aldıkları için “Tepe” olarak adlandırılıyor, ancak Karahan Tepe çevresindeki tepeler biraz daha ufak ve arkeolojik alan, deniz seviyesinden yaklaşık 700 metre yükseklikte yer alıyor.
Kalıntılar, Göbekli Tepe kazı alanından yaklaşık üç kat daha küçük olan 325.000 metrekarelik bir alana yayılıyor. Ancak benzer sütun özellikleri, özel yapılar, dikilitaşlar ve süslü hayvan heykelleri bulunuyor.
Başka bir araştırmada arkeologlar bölgede 274 mimari buluntu belgelediler ve bunların en az 266’sı hala gururla ayakta duran sütunlardan oluşuyor. Hatta sütunların bir kısmı, yılanları ve insan yüzlerini tasvir eden çarpıcı kabartmalarla süslenmiş bir şekilde duruyor.
Bu yerleşim yerinin yaşı tam olarak bilinmiyor, ancak muhtemelen Göbekli Tepe ile aynı zaman dilimine tarihleniyor. Çömlekçilik Öncesi Neolitik dönemde sadece kısa bir süre boyunca burada yaşanmış gibi görünüyor.
Göbekli Tepe’nin en etkileyici özelliklerinden biri, MÖ 9.600 ile 8.200 yılları arasında Neolitik çağda inşa edilmiş olması. Yaygın olarak, bunun gibi karmaşık yapıların ancak bir toplumun 10.000 ila 12.000 yıl önce insanların bitki ve hayvanları evcilleştirmeye başlamasıyla, tarımda ustalaşmasından sonra ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Yine de Göbekli Tepe’nin yaşı bu temel varsayıma meydan okuyor. Bu alanın yaşı, insanlığın ilk tarım devriminin şafağında, yerleşim yerlerinin tarımdan yeni yararlanmaya başlayan insanların küçük ve mütevazi topluluklar olduğu düşünüldüğü bir zaman diliminde inşa edildiğini öneriyor.
Dünyanın bilinen en eski megalitik alanı olan Göbekli Tepe, tüm Dünya’nın düşünülen tarihini değiştirmek yerine, genel olarak, benzeri herhangi bir şey ortaya çıkmadan binlerce yıl önce ortaya çıkan garip bir anomali olarak görülüyor.
Ancak Karahan Tepe, bunun kesinlikle eşi bulunmayan bir yer olmadığını ve burada varsayılanları değiştirebilecek başka keşiflerin olabileceğini gösteriyor.
“Çalışmalar 100-150 yıl sürecek”
Habertürk’e konuşan İstanbul Üniversitesi Tarih Öncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı Başkanı ve Göbeklitepe ile Karahantepe’nin Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, Karahantepe’deki kazıların henüz bölgenin çok küçük bir bölgesinde yapıldığını söyleyerek, çalışmaların 100-150 yıl sürebileceğinin altını çizdi.
Karahantepe’deki kazılara 2019 yılında başladıklarını ve bu seneki kazıları temmuz ayı itibariyle devam edeceklerini dile getiren Prof. Dr. Necmi Karul, “Geldiğimiz aşamada pandemiden dolayı belirli bir noktaya odaklandık, o noktada da içerisinde kamusal yapıların, konutların olduğunu ve içerisinde 600-700 yıllık yapıların olduğu farklı katmanları içeren yerleşim dokusunu kısmen açığa çıkardık. Bu yıldan itibaren kazıların yanı sıra açığa çıkan kalıntılarında korunmasıyla ilgili ayrı bir proje yürüteceğiz.” dedi.
“Kazı yaptığımız alan çok küçük bir bölümü içeriyor”
Karahantepe’nin 140 dönümlük bir alan olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karul, “Karahantepe çok büyük bir yer, kazı yaptığımız alan çok küçük bir bölümü içeriyor. Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarla Karahantepe’ye ilişkin bir şey söylemek çok güç. Buna rağmen buradaki çalışmalar neyi öne çıkaracak derseniz Göbeklitepe ile çağdaş, benzer kültürel ögeleri içeren ama farklılıklara da sahip başka yerleşmelerin de olduğunun en önemli kanıtlarından birini oluşturdu. Bu da bizim Taş Tepeler Projesi’ni yapmamıza vesile oldu, bugün 9 noktada birbiriyle çağdaş yerleşkeler kazılıyor. Karahantepe özelinde M.Ö 9 binli yıllara ait çok sayıda kamusal yapıların olması bunlarla eş zamanlı günlük yaşamın sürdüğü konutların yapıldığını keşfetmek en önemli bulgulardan biri.” ifadelerini kullandı.
Dünyada yapılan en büyük “prehistorik” proje
Taş Tepeler Projesi’nin ise dünyada yapılan en büyük “prehistorik” (tarih öncesi) proje olduğunu vurguladı.
Göbeklitepe gibi Şanlıurfa’nın Haliliye ilçesinde bulunan ve tarihe ışık tutmak amacıyla kazılan 12 farklı noktayı içeren Taş Tepeler Projesi, Göbeklitepe, Karahantepe, Gürcütepe, Sayburç, Çakmaktepe, Sefertepe, Yeni Mahalle, Ayanlar, Yoğunburç, Harbetsuvan, Kurt Tepesi ve Taşlıtepe’yi kapsıyor, şu anda bu bölgelerin 9’unda kazılar sürüyor.
Şanlıurfa’da yüzlerce kilometrelik alana yayılmış insanlık tarihine dair heyecan verici keşiflere ilgi duyan bir isim de ünlü İspanyol fotoğrafçı Isabel Muñoz oldu.
“Karahantepe’de başka bir şey var”
İnsanlık tarihine dair heyecan verici keşiflere ilgi duyan ünlü İspanyol fotoğrafçı Isabel Muñoz’un “Yeni Bir Hikaye- Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar” isimli sergisi İstanbul’da sanatseverlerle buluştu.
Fotoğraf çekme sürecini “rüya gibiydi” sözleriyle anlatan Muñoz, bölgeden çok etkilendiğini vurgulayarak “Karahantepe’de başka bir şey var” ifadelerini kullandı.
Isabel, “Karahantepe’de kesinlikle başka bir şey vardı; yazılı hikayeler, hayvan görselleri, sosyal toplanma alanları. O insanlar bizimle bir şey paylaşmak istemiş, doğayla iletişim kurmuşlar. Onların bir konuşma, anlaşma şekilleri varmış ve ben de orada onu gördüm, anlamaya çalıştım. Fotoğraflarımda o duyguyu geçirmek, paylaşmak en büyük isteğim.”
“Göbeklitepe’de ölümü Karahantepe’de yaşamı gördüm”
Göbeklitepe’den de çok etkilendiğini söyleyen Isabel, Karahantepe’nin kendisinde yarattığı etkinin çok başka olduğunu söyledi. Ancak henüz bunun sebebini bulamamış. Sohbetimiz sırasında bir anda “Galiba Göbeklitepe’de ölümü Karahantepe’de yaşamı gördüm” dedi.
Bu bölgeyi fotoğraflayabildiği için kendini “seçilmiş kişi” gibi hissettiğini söyleyen Isabel, “İspanyol arkadaşlarım burada olabildiği için bana imrendi.” sözlerini kullandı.
Sergisi için çok heyecanlı olan Isabel, sadece duyguyu geçirmek ve insanlarla bunu paylaşmak istediği söyledi ve ekledi; “Tüm süreç rüya gibiydi…”
Muñoz’un sergisi, 17 Eylül’e kadar Pera Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak.