Müziğin iyileştirici gücü ve evrimsel biyoloji (Röportaj: Prof. Ulrich Kutschera)

Profesör Ulrich Kutschera ile daha önce Corona ve Bilim/Politik doğruculuk konularında iki söyleşi yapmıştık. Bu sefer Kutschera’yı bir müzisyen olarak tanıyacağız. Söyleşi sırasında ayrıca başka iki önemli konuya daha değindik: Klasik müziğin önemi ve Yapay Zeka’nın (Artificial Intelligence) müziğe etkisi.

müziğin iyileştirici gücü

Çok az insan birden fazla alanda yeteneklerini yaratıcı faaliyetlere dönüştürebiliyor. Bu söyleşiyle bu yeteneklerden birisiyle tanışacağız. Ulrich Kutschera; Evrim Biyoloğu, yazar ve besteci (www.evolutionsbiologen.de). Piyano-Synthesizer-Progoresive Rock tarzında bestelediği parçalar şimdiye kadar 5 CD’de toplandı, besteler “Stanford Radio“ve “Compact Disc Services-UK” kanallarıyla Dünya çapında yayınlandı. Kutschera’nın besteleri kısa bir süredir de Spotify, Amazon Music ve Deezer gibi platformlarda da dinlenebiliniyor.

Profesör Kutschera çocukluğundan beri piyano çalıyor ve müziğe olan tutkusu akademik kariyeriyle beraber hala devam ediyor. Kutschera, müziğin gücünün özellikle insan sağlığı konusunda çok etkili olduğunu düşünüyor.


Röportaj: Ulrich Kutschera

Kaliforniya ve Almanya üniversitelerinde evrim biyoloğu ve araştırma profesörü olarak çalışıyorsunuz. Aynı zamanda profesyonel olarak piyano çalıyor, besteler yapıyorsunuz. Bu iki farklı dal birbiriyle nasıl uyuşuyor?

U. Kutschera: 9 yaşındayken piyano dersleri almaya başladım. Üç yıl sonra da doğup büyüdüğüm şehir Freiburg’daki orman ve göllerden semender ve kertenkele gibi hayvanları yakalayıp, beslemeye başladım. Bu şekilde hem müzik, hem de hazvan biyolojisi tutku haline geldi. Bu iki tutkum bugün hal devam ediyor. Ne var ki; ebeveznlerimin tuttuğu Mozart aşığı tutucu piyano öğretmenim doğaçlama yapmamdan ve klasik müzik melodilerini doğru çalmamadan şikayetçiydi.

Genç bir öğrenciyken de aynı şekilde doğaçlama çalışmaya başladım. Yakaladığım hayvanları özel yaptırdığım akvaryum ve terraryumlarda yetiştirip gece/gündüz gözlemliyordum. Yani o zamanlar zamanımın büyük bir bölümünü ya müzik yaparak ya da hayvanları gözlemleyerek geçirdim. Bu şekilde biyolog + müzisyen olarak kariyer yapmaya başladım. Ayrıca 13 yaşından beri de biyoloji ve müzik üzerine gözlemlediklerimi yazmaya ve resimlemeye başlamıştım. O notları hala muhafaza ediyorum.

Siz 9 yaşında piano çalmaya başladınız. Bugünkü çocuklar genelde sadece akıllı telefonlarıyla oynamayı terch ediyorlar. bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?

U. Kutschera: Zor bir soru. Dört yıl piyano dersi aldıktan sonra öğretmenimin istediği Mozart, Haydn ve Clementi gibi bestecilerin eserlerini çalmak istemiyordum. Gitar çalmaya başladım ama piyanoya da devam ettim. Oldukça disiplinli biriyimdir.

Bugün cep telefonları hem çocuklara hem yetişkinlere bir klikle keyif vermeye başlıyor, müzik de zaten internetten anında ulaşılabilen bir keyif. İnsanlar artık bir müzik enstrümanı çalma gereği görmüyorlar. Bence bu çok sorunlu bir durum. Çünkü, mesela piyano çalmak bize müziğin nasıl yaratıldığını, o büyük bestecilerin eserleri nasıl ortaya çıkardıklarını anlamamıza yardımcı olur. Bu temel kültürel müzik bilgisi bugünkü gençlerde pek yok. Bugünkü müzkseverler aktiv değil, sadece pasif müzik dinleyicisiler.

Beste yapmaya nasıl başladınız, nasıl öğrendiniz?

U. Kutschera: 18 yaşındayken ileri piyano dersleri almaya başladım. O zaman Freiburg Üniversitesi’nde biyoloji ve kimya okuyordum. Yeni piyano öğretmenim benimle Bach, Schumann, Tchaikovsky, Mussorgsky gibi bestecilerin eserlerinin karmaşık yapısı hakkında sohbet ederdi. O dönemde piyanoda doğaçlama parçalar çıkarmaya ve aynı zamanda üniversitede müzik teorisi dersleri almaya başladım. Bu çalışmalar benim müzik yeteneğimi pekiştirdi ve bir rehber ve ya öğretmen olmadan kendi başma piyanoda parça çıkarmaya başladım. Bugün bestelerimi profesyonel bir stüdyoda kaydediyorum. Çok iyi bir müzik yapımcısıyla çalışıyorum.

Bugün klasik müziğin modası geçti diyebilir miyiz? Bir çok genç insan Mozart veya Beethoven’ı tanımıyor, Rammstein vs. dinlemeyi tercih ediyorlar.

U. Kutschera: Benim fikrime göre, klasik müziğin değerini anlamak için önce klasik müziğin yapısını anlamak lazım. Sadece çok küçük bir genç kesim aktiv müzisyenlik için gerekli yetenek ve disipline sahip, o yüzden bugün çoğunluk basit pop şarkılarını tercih ediyor. Bu gerçeği inkar edemeyiz.

Klasik müzik bugün hala yaşıyor, en azından benim de içinde olduğum azınlık bir grubun kalbinde.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Progressive-Rock, Neo-Classic? Beste ve performanlarınız bana klasik ve rock müziğin karışımı gibi geliyor.


U. Kutschera: Klasik müzik geçmişim ve Bach, Haydn, Mozart, Beethoven, Hoffmann, Schumann, Brahms, Tchaikovsky gibi bestecilere olan hayranlığımdan dolayı, yarattığım müzik daha ziyade ritmik Progressive Rock. Yakın zamanda Spotify’a giren 5. CDm “Requiem for E.T.A. Hoffmann”, 10 parçalık bir piyano ve synthetic orkestra suiti. Ne var ki; önceki CDlerimde daha ambient br tarzda müzik yaptım; romantik piyano parçaları, ritmik synthesizer çalışmaları vs. Genelde hepsi yumuşak melodi ve harmoniler içerir.

Yapay Zeka (Artıficial Intelligence) yakın zamanda insan zekasının, en azından bir bölümünün, yerini alacak. Müzik eserleri Yapay Yeka ile yapılıp, icra edilecek. Ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?

U. Kutschera: Müzık bestecinin kalbinden ve ruhundan gelir, müzisyenin ruh halini ve tecrübelerini yansıtır. Bu sebepten dolayı müzik dediğimiz şey bilgisayar tarafından yaratılamaz. Kısacası; Yapay Zeka, Progressive Rock ya da Klasik Müzik gibi gerçek ve ciddi müzik yaratma konusunda başarılı olamayacak. İnsanoğlunun duygularının yerini hiçbirşey alamaz. Dolayısıyla kaliteli müzik üretmek ve icra etmek bilgisayarların işi olamaz.

Müziğin iyileştirici gücü

Müziğin iyileştirici bir gücü var. Bunu evrimsel biyoloji perspektifiyle nasıl açıklarsınız?

U. Kutschera: Bu çok kapsamlı bir konu, kısaca cevaplamaya çalışayım: İnsanoğlunun evrim geçirdiği son 2 Milyon yıl içinde, türümüz hep etrafındaki seslere tepki vererek kendini geliştirdi; uyarı sinyalleri, başka grupların çağrıları vs. Sonuç olarak; ritme dayalı müzik benzeri seslerin birleşimi olan bu Proto-Müzik toplum dayanışmasında önemli bir rol oynadı. Bir çok bilimsel çalışmanın da kanıtladığı üzere, bugün artık biliyoruz ki; müzik insanlarda iyileştirici bir etkiye sahip. Hem beden hem de ruh için.

Siz “Ulrich Kutschera- The Prog.-Rock-Piano-Synth.-Evrimbilimci” olarak biliniyorsunuz. Bu bana biraz tuhaf geliyor!

U. Kutschera: Evet, gerçekten de öyle. Yaptığım işlerin tanımını internette keşfettiğim zaman, bu tanımın akıllıca bir slogan olabileceğini düşündüm.

Progressive Rock Müzik; tıpkı İngiliz Grup “Genesis”in o muhteşem ilk eserleri gibi. Genesis de, daha önce bahsettiğim klasik müzik bestecileri gibi, bana çok ilham vermiştir. Tüm bunlardan esinlenerek oluşturduğum ritim, harmoni ve melodilerle müziğimin temelini oluşturdum.

Spotify ve benzeri platformlarda her gün binlerce yeni müzk dağıtıma giriyor. Bu rağmen siz hala müzik üretiyor ve icra ediyorsunuz. Sizce hem internette hem de CD formunda yeterince müzik üretilmedi mi zaten?

U. Kutschera: Güzel soru! Johannes Brahms (1833–1897) 1862 yılında ilk senfonisini bestelemeden önce, Beethoven’den sonra bu tarzda yeni bir şey üretilemeyeceğinden şikayet ediyordu. Ama gene de, bugün hala yaşayan o muhteşem semfonisini yarattı.

Yaptığım Neo-Classical Piano-Synth.-Prog-Rock-Müziği Brahms ile mukayese etmek istemiyorum ama demek istediğim aslında şu: Besteciler kendi içsel dürtüleriyle müzik yaratırlar. Yani; müzik kalbimden geliyor, ben de besteliyorum.

Çıkardığınız albümler hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?


U. Kutschera: 1983’te ilk bir arkadaşımla ilk Uzun Çalarım (LP) “Hirudo: The First Incarnation”ı çıkardım. Bu albümün yeni bir versiyonu, ekleme parçalar ile birlikte 2017 (Volum 1) ve 2018’de (Volum 2) “Twenty Years Later” adıyla çıktı. 2018’de, California sıcaklarında hazırladığım “San Francisco Bay-Vol.3” yayınlandı. 2019’da çıkan 4. CDmin adı “Freiburg Minster Square” ve son olarak “Requem for E.T.A. Hoffmann” 2022 yılında çıktı. Tüm bu CDler “Stanford Radio”da Amerikalı müzikolog Dr. Gary Lemco’nun sunumuyla yayınlandı. Yakında bitireceğim 8 parçadan oluşan altıncı CDm de piyano synthesizer çalışmalarımdan oluşuyor. Yapımcım Roman Beilharz gitar ve bateri ile bana eşlik ediyor. Beraber sağlık için güzel müzikler yapıyoruz.

English version: The Progressive Rock Piano Synth. Evolutionist Ulrich Kutschera is on Spotify


Deniz Alan Held
1974 Ankara doğumlu ama 2 yaşından beri Istanbullu. Çocukluk ve gençliği cimnastik ve dans çalışmalarıyla geçti. 2000 yılından beri yoga yapıyor. 2002 yılında evlenip yurtdışına yerleşti ama bir ayağı hep Istanbul'da oldu. Çocuklardan sonra, Norveç'te hayalindeki işin eğitimini alma fırsatı geçti eline. Trondheim Üniversitesi'nde Medya Bilimi ve Görsel Kültür dalında lisans ve yüksek lisans okudu. İki yıl Zürih, 10 yıl Trondheim'da yaşadıktan sonra 2014 yazında eşinin memleketi Almanya'ya yerleşti. Şİmdi iki oğlu ve eşi ile sakin bir hayat sürmekte, ve Türkiye'nin Gezi Gençleri'nce yönetileceği çağdaş bir ülke olduğu hayalini kurmakta. // ENGLISH: Born in Ankara in 1974, moved to Istanbul at age 2. Spent lots of time with gymnastic and contemporary dance at early ages. since 2000 practices rather yoga. Married to a German in 2002 and move to Zurich. Later lived 10 years in Norway/Trondheim and eventually settled down in Germany. Studied Media Science in Trondheim and finished master degree in 2012. Has two sons. Looking forward to the days that Turkey is eventually led democratically by the Gezi youth.