Bu kez göçüğün üstündekilere bağırıyoruz: Sesimizi duyan var mı?

Sesimizi duyan

Sesimi duyan var mı?

Sen duyuyor musun sesimi?


Evet, evet sana sesleniyorum! Sesimi duyuyor musun?

Sen! Altında kaldığım binayı yapan müteahhit; sesimi duyuyor musun?

Sen! Müteahhide yaranmak için, biraz daha ucuza getirmek için malzemeden çalan projeyi çarpıtan mimar, mühendis; sesimi duyuyor musun?

Sen! Bir kez bile denetlemeye gitmeyen, gitse bile umursamayan yapı denetimci; sesimi duyuyor musun?

Sen! Kamudan ihale alacağım diye fiyat kıran, sonra taşeron silsilesinde kimin nasıl yaptığını umursamayan hatrı sayılır üstlenici firma; sesimi duyuyor musun?


Sen! Denetlemen gereken yapıları denetlemeyen kamu görevlisi sesimi duyuyor musun?

Peki ya siz? Siz duyuyor musunuz sesimi? Vatandaşla barışıyoruz diyerek her seçim dönemi imar affı çıkartanlar, bilime kulak tıkayıp ben yaparsam olur mantığıyla denetimsizce yollar, köprüler, hastaneler yapanlar duyuyor musunuz sesimizi?

Ben, öldüm. Üstelik “Yıkılanların çoğu 99 öncesi yapılar” dediğiniz yapılarda değil, yeni bir binada öldüm. Komşum yıkılmamak üzere yapılması gereken bir hastanede öldü. Yollar kapandı, havaalanı zarar gördü gelemediniz. Oysa bilim der ki yollar havaalanları, hastaneler yıkılmamak üzere yapılır.

17 Ağustos 1999

17 Ağustos 1999’dan sonra ne umutluydum. Olmaz diyordum. Bir daha bir göçüğün başında ağlayarak “Sesimi duyan var mı?” diye bağırmaz insanlar diyordum. Üzerine 12 Kasım Düzce depremi oldu. Ardından Van, sonra Bingöl, Elazığ, İzmir ve son olarak Maraş… Hepsinde bağırdık “Sesimi duyan var mı?”

Hata nerde peki?

Hata belki de ölümle yaşam arasında kalanlara bağırmamızda. Belki o dam tepemize düşmeden yetkililere biraz daha yüksek sesle bağırmak lazım. Bugün 17 Ağustos 2023! Bu gece yarına bağlanırken biz kaybettiğimiz resmi rakamlara göre 17 bin 840 kişiyi bir kez daha anacağız. Üzerinden tam 24 sene geçmesine rağmen yine oturup neler yapılacağından bahseden insanları dinleyeceğiz! Ve bir daha birileri bir göçüğün başında “Sesimi duyan var mı?” diye haykırana kadar değişen azıcık şeyle yaşamaya devam edeceğiz.

Oysa yıl 2023! Cumhuriyetin yüzüncü yılı ve bu cumhuriyetin aydın bilim insanları var! Bu ülkede üniversitelerde Sismoloji(deprem bilim) ana bilim dalı var! Bu ülkede insanlar ölmesin diye uğraşan bilim insanları, mühendisler, meslek odaları var. Hani siyaset yapıyor diye yaftaladığınız.  Oysa çözüm o kadar basit ki, bir kenara bırakıp şahsi hırsları, yüzümüzü bilime dönebilsek bugün bambaşka şeyler konuşacağız. O vakit ölmek bu kadar kolay, yaşamak bu kadar zor olmayacak.


Son olarak, siyaset (yapmak) henüz yasaklanmadı. Bir bilim insanının, bir mühendisin, bir mimarın, bir işçinin, doktorun…. siyaset yapması etiktir değildir tartışılır ama sonunda insanlar ölmez. Ama bir siyasetçinin ehil olmadığı durumda mühendis, bilim insanı, doktor olduğunda ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Lütfen sesimiz duyun ve bir kez daha o göçüğün altında kalmayalım. Bu ülkeyi bilim kurtaracak unutmayın! Yitirdiğimiz canlara saygıyla….

Naci Görür, İstanbul depremi için uyardı: Tarih ve büyüklük açıkladı


Elif Aver
Elif Aver; 1987 yılında İstanbul'da doğdu. Cumhuriyet Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümünden 2010 yılında mezun oldu. Özel sektörde mesleğini yapmakta, ayrıca TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi yönetim kurulu üyesi. Yazmak, çizmek ve okumak çocukluğundan beri en büyük tutkusu. Ondan sebep söz yitene kalem bitene kadar yazanlardan.