Müzik yaşamı boyunca Grammy, Rock and Roll Hall of Fame, BMI Icon ve Ivor Novello gibi seçkin ödüller ile onurlandırılan Steve Winwood’un ‘Roll With It’ albümü 35. yıldönümüne erişti. Albüm, 1980’li yılların unutulmaz yapıtlarından biri olarak anılıyor.
1980’li yıllarda çok sayıda müzisyen ödüllendirilmiş olsa da içlerinden bazıları o dönemi unutulmaz ve özgün kılan yapıtlar ürettiler. Bu seçkin yapıtlar 1980’li yılların müzik tarzlarını tanımlama açısından belirleyici etkiye sahip oldukları için müzikseverler ve müzik eleştirmenleri tarafından seçkin konumlara yerleştirilir. Steve Winwood’un ‘Roll With It’ albümü bu özel çalışmalar arasındadır.
İngiliz şarkı yazarı, enstrümanist ve şarkıcı Steve Winwood’un unutulmaz ‘Roll With It’ albümü bu yılın Haziran ayının sonunda otuzbeşinci yıldönümüne erişti. Sanat değeri yüksek, milyonlarca müzikseverin gönlüne ulaşabilen, neredeyse doğduğu günden beri müziğin içinde olan bir sanatçının ustalık evresine eriştiğinin melodik kanıtı denebilir bu albüm için.
Damarlarında müzik akan seçkin bir sanatçı: Steve Winwood
Steve Winwood, 1948 yılında Birmingham’da doğdu. Babasının müzisyen olmasından dolayı henüz dört yaşındayken piyano ile müziğe başladı. Birmingham and Midland Müzik Enstitüsü’nde öğrenim gördü, ondört yaşında Spencer Davis Group’a katılarak profesyonel müzik yaşamına adım attı. Sonraki yıllarda Traffic, Blind Fate ve Ginger Baker’s Air Force gibi topluluklarda müzik yapan İngiliz müzisyen solo kariyerine 1977 yılında çıkardığı ‘Steve Winwood’ albümü ile başlangıç verdi.
1980 yılında çıkardığı ‘Arc of a Diver’ ve 1982 yılında çıkardığı ‘Talking Back to the Night’ albümlerinde yer alan tüm enstrümanları kendisi çalmasıyla bir stüdyo virtüözü olarak öne çıkmış ve müzik dünyasının saygın müzisyenleri arasındaki yerini sağlamlaştırmış durumdaydı ama yıldızlar arasında adı geçmiyordu. Solo kariyerindeki yükselişi ilerleyen yıllarda yaptığı çalışmalarla gerçekleştirdi.
‘Roll With It’ albümünün yayınlandığı 1988 yılında Rolling Stone dergisine verdiği röportajda 1982 yılından sonra yaşadığı çıkışı nasıl gerçekleştirdiğine ilişkin ilgi çekici bilgiler vermiş.
“Talking Back to the Night albümünün göreceli başarısızlığından sonra bir şovmen olduğum gerçeğini kucaklamaya karar verdim. Uzun uzun düşündüm. Müziğin bir gösteri olduğunu henüz fark etmiş durumdayım. İnsanlara şarkı söylüyorsanız, bu kesinlikle şovmen olduğunuz anlamına gelir… Konu, sanatın pazarda ne kadar değerli olduğu ile ilgili. Bir denge olmalı. Her zaman doğru dengeyi kurmak zor. Uzun yıllarımı insanların olağanüstü bulduğu çalışmalara ayırdım ama kimse bu çalışmaları satın almadı. Bu da kötü bir durum. Yani, kazandığınız nedir? Çok seçkin bir şey yapıyor değilseniz, insanların sizi duymasını istiyorsunuz.”
Çalışmalarını geniş kitlelere ulaştırmaya karar veren Steve Winwood daha önce kendi başına yaptığı birçok işi profesyonellere aktarmış. Yeni albümünün yapımcılık görevi Russ Titelman’a verilmiş.
“Üç yıl önce bilinçli bir adım atarak müzisyenler, mühendisler ve yapımcılar ile çalışmaya başladım. Ron Weisner ile menajerlik sözleşmesi imzaladım. Bu insanlar doğrudan veya dolaylı olarak başarımdan sorumlular.”
Bundan sonraki adım Steve Winwood’un video kliplerdeki imajını değiştirmek olmuş. Önceki yıllardaki video kliplerde sergilenen müzik aleti çalan çekingen müzisyen, çevresi modellerle çevrili şık giyimli şarkıcıya dönüştürülmüş. Ron Weisner 1988 yılında Rolling Stone dergisi ile yaptığı bir söyleşide bu değişimden “Kaliteli videolara inancım çok yüksektir. Michael Jackson’u temsil etmiş birisi olarak söylüyorum. Steve’ye, müzikal açıdan yaptığını görselliğe dönüştürmemiz gerekiyor, dedim. Steve için daima görsel etkisi ve inandırıcılığı yüksek bir ortam oluşturuyorum.” şeklinde söz etmiş.
Steve Winwood, sanatsal değerinden ödün vermediği sound’una geniş kitlelerin zevkine seslenen popüler ögeler ekleyerek hazırladığı ‘Back in the High Life’ albümüyle hem sanatsal hem ticari açıdan büyük bir başarıya ulaştı. Albümün üç Grammy ödülüyle taçlandırılmasının yanında ‘Higher Love’ şarkısıyla ilk defa müzik listelerinde bir numaraya yükseldi.
‘Roll With It’, Steve Winwood’un ‘Back in the High Life’ albümüyle ulaştığı noktanın haklılığını destekliyor.
Ünlü sanatçı 1986 yılında çıkardığı ‘Back in the High Life’ ile yakaladığı büyük çıkıştan güç almış olsa gerek, ‘Roll With It’ albümünün şarkılarında aynı sound’u, albümün hit parçaları için çekilen video kliplerde de aynı imajı sürdürdü; 1988 ve 1989 yıllarını başarısını yinelemenin keyfini sürerek geçirdi.
“Island Records ile aramdaki sözleşme gereği ‘Back in the High Life’ son albümüm olacaktı ve müzik yaşamıma yapımcı olarak devam etmeyi tasarlıyordum. Ancak kariyerimi şarkıcı olarak sürdürmeye ve şarkıcılığa sahip olduğum herşeyi katmaya karar verdim. Çünkü daima şovmenden daha fazlası olduğumu hissettim.”
Virgin Records ile üç albümlük sözleşme imzalayan ödüllü müzisyen, ‘Roll With It’ albümü için yapımcı olarak Tom Lord-Alge ile çalışmış. Albümde saksafon, trompet, piyano, perküsyon, davul, gitar ve keyboard içinde olmak üzere çok sayıda çalgıya yer verilerek ses çeşitliliği zengin tutulmuş. Steve Winwood bazı şarkıların kayıtlarına enstrümanist olarak da katkı sağlamakla birlikte sekiz şarkının tamamında besteci ve söz yazarı kimliğini öne çıkarmış.
“Yaşam ağır geldiğinde, onunla yuvarlan. Durma ve yaşama dokunmayı sürdür… Dünya sana arkasını döndüğünde, dayan ve sevdiğin tatlı şeyleri yapmayı sürdür… Onunla yuvarlan. Başaracağın gün gelecek ve müziği duyacaksın. Çal ve dans et… Kötü anları arkanda bırakacaksın, aklında yalnızca iyi anlar kalacak… Onunla yuvarlan.”
Will Jennings’in katkısıyla hazırlanan albümün açılış şarkısı olan Roll With It, albümün çıkışından yaklaşık bir ay önce, David Fincher’in çektiği video klip eşliğinde tekli olarak yayınlanmış ve dört hafta boyunca bir numarada kalmıştı. Jr. Walker & The All Stars’ın 1966 yılında seslendirilmiş olan ‘Road Runner’ şarkısından esinlenilmiş. Yaşamın zorluklarına karşı dik durmayı ve neşeli kalmayı öneren, canlı bir parça. Bugün, blue-eyed soul türünün 1980’li yıllarda yapılmış en iyi örneklerinden biri olarak anılıyor.
Albümün yayınlanmasından kısa süre sonra ‘Don’t You Know What the Night Can Do?’ şarkısı albümün ikinci teklisi olarak yayınlandı. Albüm yayınlandığı sırada Winwood bir bira firması ile anlaşarak reklam filmlerinde rol almaya başlamış, ‘Don’t You Know What the Night Can Do?’ şarkısı da kampanyanın reklam müziği olarak seçilmişti. Parça, romantik havası ve reklam filmleri sayesinde çok popüler bir noktaya ulaşmıştı o dönemde.
Güçlü ritmi ile dikkat çeken ‘Hearts on Fire’ şarkısı, 1989 yılında, neşeli bir video klip desteğiyle albümün üçüncü teklisi olarak parladı. Şarkıda, Winwood’un ikinci eşiyle tanışmaları konu edilmiş. Üflemeli çalgılarla açılan ve canlı melodisiyle oturduğunuz yerde dans ettiren ‘Holding On’ ise albümün dördüncü teklisi olarak yayınlandı.
Bugün, müzik dünyasında Steve Winwood ‘efsanevi’ sıfatıyla anılmakta.
Toplu iğneyi anımsatan ince ses rengi ile kolayca ayırt edilebilen Steve Winwood’un şarkı söyleme tarzı Ray Charles ile karşılaştırılır. Ünlü müzisyen, albümün başından sonuna dek canlılığını koruyan yorumuyla neşe ve coşku aşılayarak keyif dolu bir kırkbeş dakika sunuyor. Bir müziksever olarak, ‘Roll With It’ albümünün ünlü müzisyenin unutulmazlar arasındaki yerini sağlamlaştırma gibi belirleyici bir etkisi olduğuna inanıyorum.
‘Roll With It’; 1980’li yılları yaşayan müzikseverlerin aylarca başucunda tuttuğu albümlerinden biri olarak anımsanıyor günümüzde. O dönemin zengin enstrumanlı, melodik blue-eyed soul ve R&B tarzını kulaklarınızın beğenisine sunan, unutulmaz bir başyapıt. Zaman ayırıp baştan sonra dinlemenizi öneririm.
|| Bizi takip edin: Facebook, Twitter, Instagram, Google Haberler