Hangi yıl daha kolaydı bilmiyorum. 2023 yılına ne zaman girdik, zaman nasıl bu kadar çabuk geçti bilmiyorum. Kendini bilmez olan zaman mı, yoksa biz insanlar mıyız onu da bilmiyorum.
Kahvemi içerken kendime sorduğum onlarca sorunun cevabı hep “bilmiyorum” çıktı. Oysa insan “bilmiyorum” dediği her sorunun cevabını biliyordu ama içinde kaybolup gitmekten korkuyordu. Ne yaparsan yap kayboluyordun, bu yüzden çoğu şeyi zamana bırakıyordun, bu bir nevi girdaptı. Çaresi neydi? Gülerek “onu da bilmiyorum” deme hakkımı kullandım.
Tabi ki bakmayın öyle dediğime. Zaman geçerken cayır cayır yakıp geçiyor, geri dönüp baktığınızda da küllerini bile göremiyorsunuz. Üstelik geçen zamanın yenisi geliyor ve bu durum sona kadar devam ediyor.
Sizce hangi yıl daha kolaydı?
Şahsen kıyas yapmaya kalktığımda terazi isyan ederek orta yerinden çatladı. “Bir taraf diğerinin kıskançlığından çatladı” demeyi isterdim ama zulme karşı bir isyanın eylemiydi bu. Gülmeyin! Ya da gülün gülün, hatta hep birlikte inşallah hiç durmadan mutluluktan gülelim.
Pandemi hepimizi maddi manevi öyle bir salladı ki, ölümler, kalımlar, korkular, kaygılar, telaşlar üzerine bir de kallavi ekonomik krizler, zulümler, yokluklar, savaşlar derken “eh artık bir de uzaylılar istila etsin” duasıyla, aslında uzaylıların da çoktandır aramızda olduğunu öğrenip bayağı rahatladık. Malum, insan ancak yaşayarak potansiyelini görebilir. Yani “bizi onlar bile yıkamadı” diyerek rahatladık.
Düz dünya, yuvarlar dünya, genetiği değiştiriliş ya da organik gıda, yüz germe, kaş kaldırma, starlink uydu ya da uymadı, milattan önce, milattan sonra, helal parayla yokluk çekenler, kara parayla halay çekenler derken ve gelişen her sektörden beklentimiz insanlığın daha ileriye doğru gitmesiyken, birbiriyle papaz olmak üzerine idrar yarışı yapan bir insanlık aleminin büyüdüğüne şahitlik eder olduk.
Elle tutulamayan paralar, tuttuğunda elinde kalan silikonlu uzuvlar, zekâsı insanla yarıştırılıp arıza yapan yapay programlar, robotlar, sanal bir yazılıma âşık olan insanlar, kendi türünden nefret edenlerin yanı sıra ananın yerine baba, babanın yerine ana olanlar, bir de doğduğuna, doğurduğuna bin pişman olanlar alemine şahitlik eder olduk.
Komplo teorileri komple hayatımıza mühürlenirken, kim kimin klonu dedikoduları kol gezerken, yılan bakışlı reptilyanlar zehirli kobraların tahtına göz dikerken, simpsonlar aklımızla oyun hamuru gibi oynarken, sinirini kontrol edemeyen güneş patır patır patlarken, arabesk bir şarkıyla “kaderin böylesine yazıklar olsun” dediğimiz bir aleme şahitlik eder olduk.
Yatmadığımız ne sağımız kaldı ne solumuz. Zıplamadığımız mesafe, tırmanmadığımız yükseklik, dalmadığımız derinlik ne de kendimizi bırakmadığımız boşluk kalmadı. Bunda bir sorun yok da sorun şurada: İnsanoğlu bu ya, meraklı bir türüz vesselam. Her şeyi yaşayacak, deneyimleyecek, tadacak, dışından girip çekirdeğine kadar azimle varacak ama orayı talan etmeden de rahatlamayacağız. İşte sorunumuz bu.
Toparlamak düşüncesi ya da beyanlarıyla yola çıktığımız her şeyi dağıtmadan rahat edemiyoruz. İşin akla ziyan tarafı da “kim yaptı bunu” deyişlerimiz. Şimdi gel de çatlama. İşte yukarıda bahsettiğim terazi boşuna orta yerinden çatlamadı.
Ah be kahve, bak bana neler ettin. Bir içtim, bin söylettin.
2024 yılına girerken “ne değişecek” sorusu doğru olur mu? Ya da deli gibi gelişen teknolojiyle “ne güzelleşecek” mi desek? Bir kez daha “bilmiyorum” deme hakkımı hunharca kullanıyorum.
Ama şu an ki bilgimle bildiğim bir şey var ki, o da eğitimin önemi.
Eğitim derken sadece akademik eğitimden bahsetmiyorum. Elbette suyun kaldırma kuvveti önemli ama daha da önemlisi susuzluktan ölmekte olan birine su verecek karaktere sahip olarak büyümeyi öğrenmektir. Eğitimin hangi başlıklarla, sebep sonuçlarla hangi sınırlar çerçevesi içerisinde olduğu, daha da önemlidir. Yani insanlığın sonunu getirebilecek olan herhangi bir gücü, bunun sonuçlarını bilmeyen ya da kendi çıkarları için kullanabilecek birinin eline verirseniz, sadece sizi sizden almaz, sizi siz yapan unsurlarınızı ve hatta yedi ceddinizi elinizden alır. Bu örneği lütfen bireysel olarak da düşünün. Kimin hayatına girerseniz girin güzelleştirin. Kim sizin hayatınıza girerse girsin güzelleştirmesini talep edin.
Bugün; ben, keyfim ve kahyası 2023 yıl sonu ve 2024 yılı için böyle bir sohbeti seçtik. Daha yazacaktım ama ne yazık ki kahvem bitti.
2024 yılında insanoğlu için benim dileğim; ruhlarımızın güzelleşmesi, kötü egoların tedavülden kalkması ve pozitif yanlarımızın temiz haliyle dışarıya çıkmasıdır.
Ayrıca öyle mucizeye falan da ihtiyacımız yok. Her birimiz zaten mucizenin kendisi değil miyiz?
İyi seneler dilerim.