Beraber gelenekselleştirdiğimiz şekilde bu sene de sizin ilginiz üzere bir Tiyatro grubundan sadece siz İndigo Dergisi okuyucuları için hazırlanmış Dünya Tiyatro Günü mesajı için aracı oldum. Malumunuz pek çok değerli, eğitimli yurttaşımız beyin göçüyle dünyanın çeşitli yerlerine yerleştiler Mavi Production UK kurucuları oyuncular Eda Çatalcam Dönmez ve Fatih Dönmez de uzun yıllar ülkemizde tiyatroya emek vermiş oyuncular her ne kadar göç etmiş olsalar da tiyatroya emek vermekten ve kendi topraklarının hikayelerini paylaşmaktan vazgeçmediler tiyatroya Londra’da devam ediyorlar siz değerli okurlara Mavi Production adına Eda Çatalcam Dönmez’in hazırladığı Dünya Tiyatro Günü mesajı ise şöyle;
Tiyatro oldukça umut vardır…
Tiyatro… Tiyatro… Tiyatro… diye defalarca başlayıp sildiğim ya da tamamlayamadığım cümlelerin toplamıdır belki de.
Yazarken sildiğim, hep bildiğim ya da bildiğimi sanarken uzağına düştüğüm tanımın kendisidir belki de tiyatro…
Belki de tiyatro söylenen ya da söylenemeyen sözcüklerin toplamıdır.
Ya da tiyatro, kelimelerin ötesine geçmeyi başarmış insanın matematiksel rakamı, insan müziğinin notasıdır belki de.
Bu yazıya, tüm bu tamamlayamadığım üç noktaların arasında beliren bir sorunun izini sürerek başlamak istedim. Peşine düştüğüm soruların ilki şöyleydi:
Bir şeyin niye özel bir günü olur? Sonrası ise şöyle: Hatırlansın diye mi? Hakkı verilsin diye mi? Bu özel gün sayesinde kutlanan günün konusuna bir güncük de olsa dikkat çekilsin diye mi? Farkındalık oluşsun diye mi?
Dünya Kadınlar Günü, kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü, kız çocukları günü, hayvan hakları günü, insan hakları günü, Dünya engelliler günü, Dünya tiyatro günü…
Ve tekrar, bir şeyin niye günü olur? Gündelik yaşamda görünmez olanı, görünür kılmak için mi? Vicdani bir muhasebenin, hediye edilen bir günle yükünü hafifletmek için mi?
Kutlanan günün muhataplarına bir gün verelim de rahatlasınlar diye mi?
Yoksa, yazık çok hırpalanıyorlar, bir güncük de olsa başlarını sıvazlayalım diye mi?
Bir şeyin niye bir günü olur, o bir gün dışındaki günlerde, muhatabının her yeri işgal edildiği için mi?
Paylaşmak, anlatmak için yola çıktığım 27 Mart Dünya Tiyatro günü yazısında, sorular sorularla, sorunlar sorunlarla geldi. Peki geçen seneki Dünya Tiyatro gününden, bu 27 Mart’a gelene kadar ne olmuştu? Soruların izini sürmeye başlamışken bu soru da peşi sıra eklendi.
27 Mart Dünya Tiyatro gününe gelene kadar, Dünya da boş durmamış, her dönem olduğu gibi yeni savaşları, katliamları, acıları, haksızlıkları da yanına katık edip bugüne gelivermişti. Tiyatronun peşine düştüğü hikâyelerin karşısına, hikâyeyi ekranlarda akan kısacık gösterişli saniyelerinin toplamı yaparak gelivermişti. Çocukların sokaklarda evcilik oynamayı bilmediği, toplarını koşturamadığı zamanları gölgesine saklayıp, yanına da bolca korku salıp gelivermişti. İnsan olma hallerini türlü çeşit tanıma sokup psikolojik çıkarımları da yanına alıp gelivermişti. Dünyanın daha çok ısındığı ve bittabi daha çok tükettiği açmazlarda sıkışarak gelivermişti. Kozmetiğin yükseliş dönemini yaşadığı, kişisel gelişimin her geçen gün daha da kişiselleştiği, robotların insanlaştığı, insanların kendini ararken kayboluşuyla, daha çok görünür olmak için ekranları bir varoluşa dönüştürerek gelivermişti.
Ve Dünya bunca yükün altında dönmeye çalışırken, 27 Mart Dünya Tiyatro günü, heybesinde taşıdığı insana dair her şeyi kabulle geliverene hoş geldin diyor.
Tiyatro üzerine güzelleme…
Çünkü tiyatro insanı şefkatle, önyargısızca, insan olma haliyle bilir, görür, sarar, kapsar. Çünkü tiyatro halden anlamanın en kolay halidir.
Çünkü tiyatro insanın unuttuğu, uyuttuğu yanlarını yumuşacık okşar.
Çünkü para, güç, iktidar üçgeninde dönüp duran Dünya’ya sıkışıp kaldığı labirentinin içinden yeni kapılar aralar.
Çünkü tiyatro, taşı duyar, ağacı konuşturur, gökyüzüne başka bakar.
Çünkü tiyatro olanın ardına bakar, çünkü tiyatro salt insana bakar, çünkü tiyatro insanın radyasyon yaymadan röntgenini çeker, insanı sıkışık ve çıkışsız bırakmadan MR’ını çeker.
Ama tiyatro tedavi etmez, çünkü kimseye hasta demez.
Çünkü tiyatro insanın biricikliğine hayrandır.
Seher ile Ali oyunu Londrada sahnelenmeye devam ediyor Oyunun biletleri aşağıdaki linkten temin edilebilir. https://www.towertheatre.org.uk/seher-ile-ali/Tiyatro aynı salonda, izlediği hikâyenin peşine düşen tüm seyreleyenle, organik bir bütünlük yaşar. Tiyatroya gelmeden önce yabancı olan herkes izledikleri hikayenin ortaklığında birbirine bağlanır. Seyreyleyen hikâyeyi kendi hücresine alır ve orada yaşatır. Artık yabancılık bitmiş, insanlık var olduğundan beri birbirini bilen bir yakınlık kurulmuş olur. Çünkü tiyatro yaşanan her hâle yakından bakar, görmezden gelmez, boşver demez, dert edinir, edindiği derdi samimiyetle paylaşır.
Çünkü tiyatro insanın en açık, en çocuk, en oyuncu, en saf halinden beslenir. Çünkü tiyatro, sanılanın aksine en egosuz, en saf iyilikten beslenir.
Çünkü tiyatro insanın olduğu her yerde filizlenip, yeniden yeşerir.
Çünkü tiyatronun güneşi insandır. Kimi zaman kavuran, kimi zaman büyüten, kimi zaman besleyen… Tiyatro insanın en aydınlık yanını en karanlığından görür, tiyatro insanın en çiçekli yanını, bataklığından bilir. Çünkü tiyatro oldukça umut vardır, çünkü tiyatro izleyenle kurduğu organik bağıyla bir olur.
Tiyatro üzerine yazdığım tüm bu güzellemeler kendi kişisel tarihimden besleniyor.
Çünkü benim için tiyatro kaybolduğumda pusulam, kimsesiz kaldığımda yuvam, kimliksiz kaldığımda anavatanım, geleceğe bakıp kaygıya kapıldığımda umudum, geçmişteki pişmanlıklarımda, başımı okşayan ailem oldu.
Tiyatro yalnızca kimi zaman şakasını yaptığımız yerden insanı insana insanca anlatmakla yetinmez, tiyatro insana, hayatı tüm kabulüyle sunarken, insan olmanın acizliğini, nasıl insan kalarak var kılarız’ın peşine düşer. Tiyatro herkesin birbirine benzeyerek uyumlaştığı, duygularını saklayan bir sistem önermesini alaşağı ederek, insanın kendi olarak herkes, herkes olarak kendi olabildiği, bir olma halinin ta kendisidir. Çünkü tiyatro iyinin izini sürer ve ona yoldaşlık eden herkesi de bu önermeyle kucaklar. Çünkü tiyatro önyargısız, dillerin, dinlerin, kartvizitlerin ötesine geçmiş bir çocuk gözüdür. Çocukların birer tüketiciye dönüştürüldüğü ve çocuk olma hakkının elinden alındığı bir düzende, çocuk kalabilmeyi başarmış tiyatronun herkes için izlenir ve ulaşılabilir olması ümidiyle…
Dünya tiyatro günü kutlu olsun. Bir günün özelinden her güne dönüşen yeni bir dünya umuduyla…
Eda Çatalçam, Londra
Mavi Production UK