Türkiye yüzölçümünün on iki katı büyüklüğünde olan Sahra Çölü geçmişte, bugün görüldüğü gibi değildi. Yaklaşık 6 bin yıl öncesine kadar bu devasa çöl yeşil bir cennetti. Şimdi sadece kum dalgaları arasında kaybolan devasa çöl eski zamanlarda göller, çayırlar, yerleşim yerleri ve canlılarla dolu olduğu biliniyor. En büyük göl alanı, yaklaşık yüz sekiz bin kilometrekarelik bir alana yayılıyordu.
Sahra Çölü’nde insan eserleri bulundu
Bunlar, Sahra’nın bir zamanlar yeşil bir cennet ve büyük bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor. Çeşitli hayvan fosilleri ve insan eserlerine ek olarak, Sahra’nın derinliklerinde yayın balıkları, balinalar, deniz yılanları, dinozor fosilleri ve hatta insan eserleri bulundu. Araştırmacılar, Eski Taş Çağı’nda insanların su kaynakları yakınında yerleşim yerleri kurduğunu ortaya koyuyor.
Mağara duvarlarına çizilen resimlerdeki gizem
Bu araştırmalar, Sahra’nın insanlık tarihini yüz bin yıl öncesine götürdüğünü ve insan türünün bilinenden çok daha eski olduğunu gösteriyor. Webtekno’nun haberine göre, Sahra’daki mağara duvarlarına çizilen resimlerde insanların yüzme izlerine rastlanması da Sahra’nın geçmişinde suyun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Ancak, Sahra’nın altındaki sırlar henüz tam olarak çözülemedi. Araştırmacılara göre bu büyük çölün altında daha pek çok bilinmeyen gizem yatıyor.
Sahra Çölü hakkında birkaç temel bilgi edinmekte fayda var:
- Dünyanın en büyük tropik çölü.
- Kuzey Afrika’nın neredeyse tamamını kaplıyor.
- Türkiye’nin yüz ölçümünün yaklaşık on iki katı büyüklüğünde.
- Yaklaşık dokuz milyon kilometre.
- On iki ülkeye yayılıyor.
- Develere, fennec tilkilerine, çöl farelerine, yılanlara, kertenkelelere ve çeşitli böceklere ev sahipliği yapıyor.
- Günümüzde çoğunlukla göçebe veya yarı göçebe yaşam tarzı sürdürülüyor.
- Antik kalıntılara, etnik kültürlere ve zengin bir tarihe sahip.
Afrika’nın yaklaşık dörtte birini kapsayan Sahra Çölü, bundan altı bin yıl öncesine kadar yeşildi.
Şu an sadece çöl olarak bildiğimiz Sahra’nın eski zamanlarında göller, çayırlar, yerleşim yerleri ve hayvanlar vardı. En büyük gölünün alanı ise yüz sekiz bin kilometrekareye uzanıyordu.
Tüm bunlar, eski çağlarda Sahra’nın bir çölden öte hayvan ve bitki besleyen zengin bitki örtüsüne sahip yemyeşil bir cennet ve büyük bir yerleşim yeri olduğuna işaret ediyor.
Birçok farklı hayvan fosilleri ve insan eserleri de vardı.
Sahra’nın derinliklerinde çok sayıda yayın balığı, balina, deniz yılanı, dinozor fosilleri ve hatta insan eserleri de bulundu. Görünüşe bakılırsa Eski Taş Çağı’nda insanlar, su kaynağının yakınlarında yerleşim yerleri kurmuşlardı.
Keşfedilen nehir yataklarından biri ise beş yüz kilometrenin üstündeydi. Araştırmacılara göre bu devasa yataktan hâlâ sular akıyor olsaydı dünyanın en uzun on ikinci nehri olabilecekti!
Sahra Çölü’nde gizlenenlerden biri de en erken homo sapiens fosiliydi.
Sahra Çölü’nde keşfedilen insan fosili, bildiğimiz insan tarihini yüz bin yıl daha geriye götürdü ve türümüzün üç yüz on beş bin yıl öncesine uzandığını göstermiş oldu.
Buna ek olarak çöldeki mağara duvarlarına çizilen resimlerde insanların yüzüyor olduğu görünüyordu. Yani Sahra’nın su açısından zengin olduğu bir kez daha ispatlanmıştı. Buradan yola çıkarak biyoçeşitliliğin de ne kadar fazla olabileceğini anlayabiliriz.
Yani iklimi sebebiyle çok misafirperver olduğunu söyleyemeyeceğimiz Sahra aslında yüzyıllar boyunca insanlara, hayvanlara ve bitkilere ev sahipliği yaptı. Muhtemelen bilmediğimiz pek çok şey daha var ancak Sahra’nın kumunu kazmak, çöl ekosistemine ciddi oranda zarar vereceği için yeterince bilgiye sahip değiliz.
Balina Vadisi
Mısır’ın Fayyum kentinin çevresindeki çöllerde, dünyanın bilinen en eski balina fosilleri bulunmuştu. Araştırmacılar, bu fosillerin en az 40 milyon yıllık olduklarını tahmin ediyor.
Mısır’ın Batı Çölü’ndeki Balina Vadisi’ndeki Wadi Al-Hitan, balinaların en eski ve şimdi nesli tükenmiş alt takımı olan Archaeoceti’nin paha biçilmez fosil kalıntılarını içeriyor. Bu fosiller evrimin en önemli hikayelerinden birini temsil ediyor.
Balinaların, karada yaşayan bir hayvan olarak önceki yaşamından, okyanusa giden bir memeli olarak ortaya çıkışı. Burası, evrimin bu aşamasının gösterilmesi için dünyadaki en önemli yerdir. Bu balinaların geçiş sırasındaki biçimini ve yaşamını canlı bir şekilde tasvir ediyor. Buradaki bu tür fosillerin sayısı, konsantrasyonu ve kalitesi, erişilebilirliği ve çekici ve korunan bir arazideki konumu benzersizdir. Al-Hitan’ın fosilleri, arka bacaklarını kaybetmenin son aşamalarındaki en genç arkeosetleri gösteriyor. Alandaki diğer fosil materyaller, çevredeki çevre ve zamanın ekolojik koşullarının yeniden inşa edilmesini mümkün kılmaktadır.
Peki ama bu fosiller nereden geliyor?
Araştırmacılar, çölün Batı kesiminde en geniş sınırları 2,5 km’ye ulaşan ve karada başlayıp okyanusun derinliklerine uzanan geniş bir kanyona rastladılar. Aynı kıtada zaman ilerledikçe kanyonun daha derin kısımlarına ulaşıldı. Bütün bunlar, Sahra bölgesini besleyen en az bir nehrin olduğu bilgisini veriyordu. Daha sonra da bunun aslında 500 km’den uzun olan bir “nehirler sistemi” olduğu doğrulandı.
Bu nehirlerin kaynağı ise birbirlerinden bağımsızdı. Biri Sahra’nın batısındaki Atlas Dağları’ndan, diğeri de merkezindeki Hoggar Dağı’ndan akıyordu. Nehirler akıp hızlandıkça birlikte Tamanrasett adı verilen dünyanın en uzun 12. nehir sistemini oluşturdular. Nehirlerin yolculuğu Moritanya’da sona eriyordu. Ancak araştırmacılar, nehir sisteminin daimi olmadığını düşünüyorlar. Bu sistem, son 245 bin yıldır ara sıra yok oluyordu.
Bölgedeki jeolojik araştırmalar beklenmedik sonuçları ortaya çıkarmıştı. Kumların altında devasa bir kanıt bulundu ancak bu kalıntılar hiçbir denize ait değildi.
Araştırma, birkaç ay karada ekipmanlarla birlikte devam etti. Daha sonra uydudan gözlemlenen bölgedeki görüntü bir hayli şaşırtıcıydı. Çölün altında muazzam bir havza vardı, yakınlarda da bir başka havza tespit edilmişti. Daha önce bu havzaların kıyıları boyunca eski insanlara ait yerleşim alanları da bulunmuştu. Bu gelişmelerden sonra ise insanların neden yaşamak için bu bölgeyi seçtikleri açığa çıkmış oldu.
“Balina Vadisi” olarak isimlendirilen Mısır, neden balina fosilleriyle dolu?
Mısır’daki Wadi Al-Hitan bölgesi, paleontologlar için çok ünlüdür. Çünkü burası, eskiden burada bir okyanus olduğunu düşündüren kalıntılara sahiptir. En ilginç buluntular arasında ise balinaların fosil kalıntıları var. Bu keşiflerle birlikte bölgeye “Balina Vadisi” adı verildi. Balinaların yanında bölgede çok fazla köpek balığı dişlerine de raslanmaktadır.
Balinalar, aslında zamanla deniz hayvanına evrildiğini gösteren kalıntılar bırakmışlardır. Hayvanların bedeninde zamanla değişime uğrayan fosiller ise bu kanıyı destekliyor. Bulgular, balinaların atalarının dört bacağı olduğu ve görüntülerinin günümüzdeki hallerinden tamamen farklı olduğunu gösteriyor. Bulunan kafatasları ise günümüzde yaşasalardı nasıl gözükeceklerine dair ipucu vermekte.
Bulunan fosiller arasında balinaların sayısı şaşırtıcı derecede fazla
Feyyum bölgesinde rastlanılan 10 fosilin de Basilosaurus türü balinalara ait oldukları tespit edildi. Bu tür, yaklaşık en geç 45 milyon yıl önce yaşayan, yeryüzündeki dev balina türlerinden birisidir. Tip olarak da yunuslara benzediği söylenmektedir. Bizim bildiğimiz balinalar gibi hava alabilecekleri deliklerine rastlanmayan bu türlerin, nefes almak için kafalarını sudan çıkarmaları gerektiği düşünülüyor.
Kaynak:
- “Frontispiece,” Bulletin of the American Museum of Natural History 2019(436), (28 June 2019). https://doi.org/10.1206/0003-0090.436.1.2
- Gohar AS, Antar MS, Boessenecker RW, Sabry DA, El-Sayed S, Seiffert ER, Zalmout IS, Sallam HM. 2021 A new protocetid whale offers clues to biogeography and feeding ecology in early cetacean evolution. Proc. R. Soc. B 288: 20211368. https://doi.org/10.1098/rspb.2021.1368
- Sereno PC, Garcea EA, Jousse H, Stojanowski CM, Saliège JF, Maga A, Ide OA, Knudson KJ, Mercuri AM, Stafford TW Jr, Kaye TG, Giraudi C, N’siala IM, Cocca E, Moots HM, Dutheil DB, Stivers JP. Lakeside cemeteries in the Sahara: 5000 years of holocene population and environmental change. PLoS One. 2008 Aug 14;3(8):e2995. doi: 10.1371/journal.pone.0002995. PMID: 18701936; PMCID: PMC2515196. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2515196/