Altın fiyatları art arda rekorlar kırıyor. Dünyanın en değerli metalleri arasında yer alan altındaki yükseliş bu kez enflasyon nedeniyle değil. İşte altının yükselmesinin perde arkasındaki nedenler…
Altın fiyatları tarihi rekorlar kırıyor. Önceki gün tarihi zirvesine çıkan altın fiyatları ile ilgili dünyanın önde gelen iki ekonomi yayınından peşpeşe analizler geldi.
Sarı metalin yakın dönem tarihini inceleyen The Wall Street Journal uzmanlarının analizine göre, en derin korkularımıza karşı bir koruma görevi gören altın özellikle bugünlerde iyice çekici hale geldi.
WSJ analistleri bir yatırım aracı olarak altının parladığı dönemler olduğunu, şimdi de bu dönemlerden birinde olduğumuza dikkat çekiyor. Ve bu durum sebepsiz değil.
Yıllardan bu yana yatırım dünyasında altından daha tartışmalı çok az konu var. Bazıları altının enflasyona karşı korunmak için gerekli olduğunu savunuyor. Kimileri ise altını ortalamanın altında getiri sağlayan tarihi bir kalıntı olarak görüyor.
Bu tartışma, altının mart ayında ons başına 2.100 doların üzerinde rekor seviyelere ulaşması ve bu ay da yükselişine devam ederek bu Çarşamba günü ons başına 2.297 dolarla tarihi rekoruna ulaşmasıyla yeniden alevlendi. Ancak altının uzun vadeli sicilinin incelenmesi her iki tarafı da tam olarak haklı olmadığını ortaya koyuyor.
analistler altının 1970’lerdeki ve 2000’lerdeki üstün performansının tesadüf olmadığının altını çiziyor. Sarı metalin özellikle bu yüzyılın ilk 10 yılındaki yükselişi daha yakından incelenmeyi hak ediyor. Aşırı gevşek para politikasından kaynaklanan korkular bu yükselişte büyük bir rol oynadı. Amerikan Merkez Bankası Fed, dot-com çöküşünün ardından politika faiz oranlarını yüzde 1’e düşürdü. Ardından da sıfıra indirerek ve global mali krizden sonra niceliksel genişleme başlattı. Ancak tüketici fiyat endeksinin, gıda ve enerji de dahil olmak üzere yılda yalnızca ortalama yüzde 2,6 oranında artmasıyla enflasyon aslında bu dönemde ılımlı kaldı.
Altın fiyatlarındaki yükselişin sebebi yalnızca enflasyon değil
Bu tablo altın fiyatlarını yönlendiren temel dinamiklerin sadece enflasyon korkusu olmadığını gösteriyor. Analistlere göre, daha genel bir korkuydu bu. Bankacılık sisteminin neredeyse çöküşünün yanı sıra; savaş, terörizm ve dünyada artan siyasi kutuplaşmanın da damgasını vurduğu bir 10 yıldı.
Bir altın savunucusu ve önde gelen finans yayını Grant’s Interest Rate Observer’ın editörü James Grant’ın Ocak sayısında belirttiği gibi, altın aslında Standard & Poor’s’un ABD’nin kredi notunu düşürmesinin ardından Eylül 2011’de ons başına yaklaşık 1.900 dolar ile zirveye ulaştı. Bu başlı başına enflasyona yol açan bir olay değildi ancak ABD Hazinesi’nin güvenilirliğine zarar verdi. Bu gelişme altının çekiciliğinin daha az takdir edilen başka bir yönünü de vurguluyordu. Grant’in dediği gibi, “Altının en önemli özelliği, kimsenin sorumluluğunda olmamasıdır. Ulusal pasaportu ve siyasi bağlılığı yoktur.”
İşin özü güven
Topluma ve siyasi kurumlara olan güven azaldığında, altın ve elmas gibi diğer değerli metaların çekiciliği artıyor. Tabii altının acil durumlarda taşınabilir olması da cabası.
Elbette bir yatırımcı olarak kar elde etmek için gerçek bir felakete gerek yok çünkü endişeler arttıkça fiyatlar da artıyor.
Şimdi günümüze döndüğümüzde, Ukrayna-Rusya savaşı sürüyor, Çin ile ABD arasındaki gerilim artıyor. Yakın gelecekte Tayvan konusunda bir çatışma yaşanması ihtimali göz ardı edilemez boyutta. Bunun yanı sıra, ABD tarihinin en çekişmeli başkanlık seçimlerinden biri yaklaşıyor. Böyle bakıldığında altının yükselmesi tarihsel perspektifte değerlendirildiğinde hiç ama hiç mantıksız değil.
Yazının tamamı: Ekonomim