Next Level Soul isimli podcast’inde konuşan yoğun bakım doktoru Dr. Christopher Kerr, gözlemlediği deneyimlerinden yola çıkarak çocukların ve yetişkinlerin ölümü birbirlerinden nasıl benzersiz bir şekilde algıladıklarından bahsetti.
Çalışmaları yakın zamanda “Ölüm Bir Rüyadır: Hayatın Sonunda Umut” ve “Anlam Bulmak” adlı kitapta yayınlanan Dr. Christopher Kerr, tüm hastalarının ölümünü izlemiş bir yoğun bakım doktoru.
“Ölmenin gerçekte nasıl bir şey olduğunu ancak bizim zamanımız geldiğinde bilecek ve anlayacağız” diyen Dr. Kerr, palyatif bakımdaki 1500 hastayla bir çalışma yürüttü.
Ölüm bir rüyadır
Kendi gözlemlerine göre Kerr, ölmekte olan yetişkinlerin, rüyalar veya hayaller şeklinde hayatlarına ve deneyimlerine geri dönme eğiliminde olduklarını, önemli deneyimleri yeniden yaşadıklarını ve kendilerini hayatlarındaki önemli insanlarla konuşurken hayal ettiklerini söyledi.
Christopher Kerr, uzun yıllardır ölmek üzere olan insanların deneyimlerini anlamaya yönelik çalışmalar yürütüyor.
Dr. Kerr’i böylesine ilginç bir araştırma alanına yönelten şey 1999 yılında yaşadığı bir olay. Olayın kahramanı ise o zaman 70 olan Mary isimli hasta. Mary, ölmeden önce hastanede yattığı sırada tuhaf davranışlar sergilemeye başlıyor. Örneğin sanki emekleyen bir bebeğe uzanır gibi yatağında doğruluyor ve Danny ismini sayıklayarak bir bebeğe sarılıp, öpüyor! Çocukları dahi annelerinin bu davranışına bir anlam vermiyor. Çünkü Danny adında bir tanıdıkları yok. Bu tuhaf olayın gizemi, ertesi gün Mary’nin kız kardeşi hastaneye geldiğinde çözülüyor. Kız kardeşi, Mary’nin Danny adında ölü doğan bir bebeğinin olduğunu, bu kaybın büyük acısı nedeniyle Mary’nin bir daha bu olaydan bahsetmediğini dile getiriyor. Yani Mary, ölmek üzereyken yıllar önce kaybettiği bebeğini görüyor!
Ölmek üzere olan insanların deneyimleri üzerine çalışan az sayıdaki uzmandan biri olan Kerr’e göre hastalar yıllar önce ölen anneleri, babaları, çocukları ve hayvanlarıyla konuşulabiliyor.
Ölmek üzereyken yaşamındaki önemli anları tekrar yaşayan hastaların sayısı da az değil.
Bazı hastalar ise ölmeden önceki son zamanlarında seyahat ettiklerini görüyor. Özellikle rüyalarında sevdikleri insanları, canlarını yakan anları ve vicdan azabı duydukları olayları gören hastalar da var.
Uzman isme göre ölmek üzere olan insanların yaşadığı bu deneyimler çoğu zaman ölümden haftalar öncesinde başlıyor
Christopher Kerr’in belirttiğine göre ölüm anı yaklaştıkça, geçmişteki kişilerle konuşma veya eski anıları yaşama sıklığı artıyor. Öte yandan bu tasavvurlar hastalar için son derece gerçek ve yoğun şekilde hissediliyor.
Dr. Kerr, “Bazen yaşamının sonuna yaklaşan kişi, rahatlatıcı bir bağışlanmayı, günahların, suçların veya yanlışların affedildiğini hayal ediyor. Henüz ergenlik çağındayken Normandiya çıkarmasında yer alan bir hastam beni duygusal anlamda derinden etkilemişti. Normandiya gazisi uyumakta güçlük çekiyordu ve ona rüya görüp görmediğini sorduğumda kanlı savaş sahnelerinin zihninde yeniden canlandığını söylemişti. Daha sonra harika bir rüya gördüğünü, hayatının en güzel gününü yeniden yaşadığını, Normandiya’da terhis belgelerini aldığı günü gördüğünü söyledi. Rüyasında tanımadığı bir asker ona yaklaştı ve ona ‘Seni almaya geleceğiz’ dedi. Daha sonra huzur içinde vefat etti.” diye konuştu.
Kerr’e göre ölmeden önce yaşanan bu deneyimler, hastaların huzura kavuşmasını sağlıyor ve korkularını azaltıyor
Uzman isim konuyla ilgili olarak “Bu ilişkilerin anısı çok anlamlı ve rahatlatıcı bir şekilde geri geliyor, yaşadıkları hayatı kıymetli kılıyor ve ölüme dair korkuyu azaltıyor.” ifadelerini kullanıyor.
Ölüme yakın hastaların bu sıra dışı deneyimlerini halüsinasyon ya da bilinç bulanıklığı olarak tanımlayan uzmanlar da var.
Bazı uzmanlar bu sıra dışı araştırma sahasında daha somut veriler elde etmek için daha çok çalışma yapılması gerektiğini dile getiriyor. Oysa Kerr’e göre deneyimlerin ne sebeple ortaya çıktığı önemli değil. Önemli olan ölmek üzere olan hastaların içerisinden geçtiği süreç ve bu deneyimlerin onlar üzerindeki etkileri.
Dr. Kerr, “Ölmek üzere olan yaşlı insanlar sıklıkla kendilerini, hayatları boyunca sevdikleri ve yakın oldukları insanlarla konuşurken görüyorlar. Dokunaklı anıların, önemli olayların ve en mutlu oldukları zamanların üzerinden geçiyorlar. Çoğu zaman, tanıdıkları ve sevdikleri, ölen insanlarla tekrar bir araya gelme hissini yaşıyorlar. Ancak çocuklar ölümü oldukça farklı şekilde deneyimliyor. Çoğu küçük çocuk, kendi ölümlerinin ciddiyetini tam olarak kavrayamaz ve bunun kesinliğinin tam olarak farkında değildir. Sevdikleri bir aile üyesini kaybetmek için çok küçük olabileceklerinden, genellikle ‘kayıp biriyle yeniden karşılaşma’ fikrine de sahip olmayacaklardır. Bunun yerine, çocuklar genellikle yaratıcı olduklarından, kendi hayal gücünü kullanıyor” diye ekledi.
Ölmek üzere olan küçük bir kızın ölüm döşeğindeyken gördüğü hayali hatırlayan Dr. Kerr, kızın çok az güçlü olumlu anısı olduğu için kendi hayalini kurduğunu hatırladığını söyledi. Kerr, “Kendisi için bir kale yarattı. Bir yüzme havuzu, hayvanlar ve bir piyano vardı. “Bu kale neyi temsil ediyor?” diye sorduğumda, “Güvenli bir yer” dedi.
Kaynak: BBC News Türkçe, Next Level Soul Podcast (Youtube)