TFF Genel Kurul delegasyon yapısı değişirse futbol düzelir mi?

TFF Genel Kurul

Baştan söyleyelim; TFF Genel Kurul üyelik yapısı, yani delegasyon yapısı değişirse kısa vadede pek bir şey değişmez. Ama uzun vadede değişir. Ama bunun da bir ön koşulu vardır: Kulüpler devletten nemalanmak ve ayrıcalık sağlamak için hükümetler ile menfaat ilişkisine gir(e)meyecekler, hükümetler de bunu fırsat bilip, kulüpleri siyaseten kullanmaya yeltenmeyecekler.

Peki, mümkün mü bu? Değil… Bunun için mutlaka yasal düzenleme şarttır. Yoksa, bunu sağlamak ve yerleştirmek mümkün değil.


Gelelim şu delege yapısına ve meselesine; Günümüzde, Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulu’nun 302 delegesi bulunmaktadır. Süper Lig takımlarının 126, Birinci Lig takımlarının 36, İkinci Lig takımlarının 34, Üçüncü Lig takımlarının 57 ve Amatör futbol takımlarının 10 temsilcisi olmak üzere delegelerin yüzde 87’sini kulüp yöneticileri oluşturmaktadır.

görüleceği üzere Türkiye futbolunu %yüzde 87 oranda kulüp başkanları ve yöneticileri temsil etmektedir. Futbolcuların, hakemlerin ve antrenörlerin Genel Kurul’da yalnızca 18 oy hakları, yani % 6 oranında temsiliyetleri söz konusudur. Futbol delegasyon sisteminde haliyle bunun sonucu olarak yönetiminde futbol yazarı, futbol bilim yazarı, futbol araştırmacısı, futbol düşünürü, futbol taraftarları, futbol ekonomisti, futbol hukukçusu gibi kişi ve yapıların yeri yoktur. Federasyonun ilgili birimlerde kadroları elbette vardır. Ama delegesyon yapısında ve sistematiğinde yoktur. Oysa futbola en çok kafa yoran insanlar da bu kesimin insanlarıdır.

Özetle futbolu iş ve ticaret insanları temsil etmekte ve haliyle yönetmektedir. Bu insanların tamamı esas işleri gereği devletten iş ve ayrıcalık elde etme, vergi muafiyeti sağlama gibi nedenler ile hükümetler ile yani siyaset ile içli dışlı olmak durumunda olan kişilerdir. Haliyle futbolu, siyaset ve iş insanı ilişkisine dayalı bir yapının yönetmesi gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Endüstriyel futbolun üst yönetimi son on yılların yeni düzeni olarak sermaye ve finans kapitalin temsilcileri ve bizatihi kendileri tarafından yönetilmektedir ancak gelişmiş ülkelerdeki bu yapı başta İngiltere, Fransa örneklerinde olduğu üzere hiç birisinde bizdeki kadar siyaset ile içiçe geçmiş bir şekilde gerçekleşmemekltedir. Beğenelim veya eleştirelim kapitalizmin kendi mantığına uygun piyasacı bir kulüpleşme ve yarışmaya devler ve hailyle onu yöneten hükümetler müdahil olmamaktadır. Bizde ise neredeyse her alanda siyaset kulüplerdeki “adamları” sayesinde işin içindedir.


Peki, TFF delege yapısı daha çoğulcu ve daha katılımcı olsa durum değişir mi? Kısa vadede değil ama uzun süreçte değişir. Ama bunun için öncelikle asıl değişmesi gereken şey, kulüplerin hükümetler aracılığı ile devletten çıkar ve ayrıcalık sağlama isteği ve davranışlarının engellenmesi, hükümetlerin de böyle isteği karşılama tasarruflarının olmamasının yasal statüye ve amir hükümlere bağlanmasıdır. Devletin bu anlamda biricik anayasal sorumluluğu ve görevi kamusal anlamda sporu desteklemek, yaygnlaştırmak ve yapılandırmaktır. Devletin birer şirket ve işletme olan kulüplere kamusal göreviymiş gibi sermaye transferi yapmak veya saha, tesis imkanları sağlamak gibi bir görevi söz konusu değildir.

Dolayısıyla TFF delegasyon yapısının yeniden daha katılımcı ve çoğulcu bir şekilde tesis edilmesiyle beraber, devletin kamusal olmayan her yapının/kulübün çalışkanlık, iyi ve doğru yatırım yapma imkanı ve fırsat eşitliğinin piyasa koşullarına göre tesis edilmesinin garanti altına altına alınması ve görevinin çerçevesinin çizilmesi gerekir. Kredi sağlama, büyük stadlar inşa etme, varolanları kulüplere devretme, arazile bağışlama gibi fırsat ve imkan eşitliğini bozan ve piyasa koşullarına uymayan davranışlarının engellenmesi gerekir.

Madem futbol ve kulüp işleri birer ticari şirket faaliyettir, bu ticari faaliyetlerden devlet ve onu yöneten hükümetler eşit ve adil bir piyasa ve ticaret ilişkisi ortamı sağlamakla mükellef olmalı ve mesafeli bir duruş sergilemelidir.

Aksi halde hangi düzenlemeyi yaparsanız yapınız değişen pek bir şey olmayacaktir. Örneğin müfredat iyi diye eğitim iyi olmaz… Beraberinde öğretmen de, okul da iyi olmak zorundadır.


Ama kötü öğretmen ve kötü okulları bir de kötü müfredat ile pekiştirirseniz ülkede eğitim çöker. Futbolda da durum aynıdır.

Bu Göztepe, o Göztepe midir?