Çok ilginç bir Avrupa Şampiyonası yaşıyoruz. Turnuva Almanya’da icra ediliyor. Almanya’da ikamet ettiğim için kendimi ev sahibi gibi hissediyorum.
Almanya’da Durumlar
İlginç ve ama ‘beklenmeyecek’ bir şekilde turnuva öncesinde bir araştırma raporu yayımlandı. Rapor çok detaylı hazırlanmıştı. Önemli sonuçlarından biri şuydu: ‘Her 5 Alman’dan 1’i, milli takım kaptanının Türk kökenli olmasından rahatsız.’ Tabii burada odak noktası, kökenin başka olması yani Türklük özelinde bir şey değil. Bunu vurgulamak lazım.
Tabii bu tercih konusundaki hassasiyet köken ile ilgili. İlkay’ın yabancı kökenine ve bu kökenle kaptan olmasına karşı nabız yoklanıyordu. Mevzubahis beşte birin dışında diğer kesimlerden de burada sessiz kalanlar vardır.
Araştırmanın tam da turnuva arifesinde yayımlanması, beni biraz şüphelendirdi. Asosyal medya da dahil olmak üzere birçok mercide, tartışmalar yaşandı. Ancak yine de ‘hedeflenen’ kutuplaşma yaratılamadı. Sanırım, turnuva başındaki sportif başarı her şeyi unutturdu.
İlkay Gündoğan
Almanya’nın İlkay Gündoğan ile gurur duyması gerekir. Türkiye’deki insanlar da onunla gurur duyabilirler. İlkay’ın kaptan ve insan olarak duruşu son derece olumlu. Kendi potansiyelinin farkında ve fakat sadece sorumluluğuna odaklanıyor.
Kendisinin kaptan yapılmış olmasını da ayrıca takdir ediyorum. Alman Futbol Federasyonu’nun son yıllarda yaptığı en yerinde hareketlerden biri olabilir bu.
Milli Marşlar
Alman milli futbolcu Mesut Özil’in Alman milli marşını okumadığı malum. İşin ilginç yanı, Mesut’un milli marşı söylememesi Almanları meşgul ederken, İlkay’ın milli marşı söylemesi Türkleri meşgul ediyor.
Aidiyet duygusunu biraz açmak istiyorum. İnsanların çoğunluğu, kendilerinin üzerine damgalanan tek kültür damgası ile yaşarlar. Kendi geçmişlerinde olan etnisite ‘damgalarını’ unutmuşlardır. Ve yine tek damga ile kimlik tarifini zorunlu sanarlar. Yani örneğin, Arnavutsan Sırp olamazsın veya Boşnak isen Hırvat olamazsın gibi. Halbuki insanlar, çok kimlikli olabilirler. Bu mümkündür. (Hatta bu bazen kaçınılmazdır) İşin doğasına aykırı değildir. Bunu size yine futboldan bir örnekle anlatacağım.
Galatasaraylılık ve Trabzonsporluluk İlişkisi
Galatasaraylı taraftarların önemli bir kısmı aynı zamanda Trabzonsporludur gönülden. Olgu, tam tersi için de geçerlidir. Trabzonsporlu olanların birçoğu Galatasaray’ı da tutar. Tarihsel olarak böyle gelişmiştir. Yani iki taraftar kümesinin önemli bir ortak küme alanı vardır.
Aynı ortak küme GS ve FB için söylenemez. Yani bu son örnek daha çok ‘Ya o ya da öbürü’ örneğidir. GS TS ise ‘hem o hem öbürü’ olgusuna çok daha yakındır. İnsan kimlikleri de böyledir. ‘Hem bu hem de şu’ mümkündür.
Birden fazla kimlikli olmak, hatta 3 veya 4 kimlikli olmak mümkün bir şeydir. Mesut da, İlkay da çok kimlikli yetişmiş insanlardır. Hem Mesut’un marşı okumamasını, hem de İlkay’ın okumasını anlayabiliyorum. Ama onlar seçimlerini başkalarının yanlış anlama kaygıları ile yapmamalı, kendilerini nasıl hissediyorlarsa öyle hareket etmelidirler. Kanımca ikisi de, kendilerini daha iyi hissettikleri şekilde hareket etmişlerdir. Onların kimlik terkibi, şahit olduğumuz sonuçları doğurmuştur.
Yapabileceğimiz sadece onların tercihlerine ve kişiliklerine saygı duymaktır.
Kupa Tahmini
İlkay, Alman Milli Takımı için çok iyi bir randıman veriyor. Sekizde bir finale şimdiden çıktı Almanya. Böyle giderse, final şansı bile olabilir. İlkay’ın kaptanlığında, tarih yazabilirler. İlkay’ın Alman Milli Takımı adına kupayı kaldırdığı anı gözünüzde canlandırın!!!
Öte yandan Türkiye’nin de büyük potansiyeli olduğunu gördük. Takım olarak oyun seviyesini yukarılara çıkarmak gerek. Portekiz maçı çok önemli. Eğer sistemli oynarlarsa, kupada daha da ilerlerler.
Umarım hem Almanya hem de Türkiye (kısmen ev sahibi) turnuvada çok büyük başarılara imza atarlar. Bu şekilde, çifte şenlik yaşamamız mümkün olur.