Nörobilime göre beynimiz gerçekliğimizi yaratıyor olabilir mi?

Tüm duygusal tutumlarımız, tutarlılıklarımızla bir rezonans ve olasılık yelpazesi oluşturuyor. Bunu bir radyo frekansı gibi düşünebiliriz. Ve kuantum alanla etkileşime giriyoruz. Bilimin geldiği son noktada yeni bir şey öğrendiğimizde nöronlarımız arasında yeni bağlantılar oluşturuluyor. Yeni durumlara adapte olmak için beynimizdeki bağlantıları yeniden organize edebiliyoruz. Peki gerçekliğimize etkisi nedir?

Nörobilime

Nöroplastisite: Beynin adaptasyonu

Çevremizle etkileşimimiz sonucunda beyinde olan fizyolojik değişimlerdir. Beynimizin ana rahminde gelişmeye başlamasından, öldüğümüz güne kadar beyin hücrelerimiz arasındaki bağlantılar değişen ihtiyaçlarımıza göre yeniden şekillenir. Bu dinamik işlem deneyimlerimizden bir şeyler öğrenmemize ve farklı durumlara adapte olmamıza izin verir.

Beyinlerimiz inanılmaz değil mi? Hiç inme, travmatik bir beyin hasarı veya başka bir hastalık (damage) sonrasında aniden iyileşen birinin hikayesini anlatan bir belgesel seyrettiniz mi? Bu hikayelerden bazıları, sadece “büyü veya mucize” ile açıklanabilirmiş gibi görünüyor.


Bu vakalar, bilimsel olarak açıklanamaz görünse de bilim insanları son 20 yıldır bu vakalar üzerine çalışmalar yürütüyor ve bu büyü durumu veya mucizevi durumun arkasındaki açıklamaya Nöroplastisite ile ulaştılar.

Nöroplastisite, beynin adapte olma yeteneğidir. Dünyada otizmin ışığı olarak kabul görmüş, GAPS Tedavi Protokolünün yaratıcısı, nöroloji ve beslenme alanında uzmanlaşmış bir tıp doktoru olan Dr. Natasha Campbell-McBride bunu şöyle açıklıyor: “Çevremizle etkileşimimiz sonucunda beyinde olan fizyolojik değişimlerdir. Beynimizin ana rahminde gelişmeye başlamasından, öldüğümüz güne kadar beyin hücrelerimiz arasındaki bağlantılar değişen ihtiyaçlarımıza göre yeniden şekillenir. Bu dinamik işlem deneyimlerimizden bir şeyler öğrenmemize ve farklı durumlara adapte olmamıza izin verir.”[1, 2]

Nörobilim, kuantumu nasıl açıklıyor?

Sinir Bilimi olarak da bilinen Nörobilim, sinir sisteminin nasıl geliştiğini, yapısını ve ne yaptığını inceleyen bilim dalı olarak en temel haliyle sinir sisteminin incelenmesiyle yapıdan işleve, gelişimden dejenerasyona, sağlığa ve hastalığa. davranış ve bilişsel işlevler üzerindeki etkisine odaklanıyor. Sinirbilim yalnızca sinir sisteminin normal işleyişiyle ilgilenmiyor, aynı zamanda insanlar nörolojik, psikiyatrik ve nörogelişimsel bozukluklara sahip olduğunda sinir sistemine ne olduğuyla da ilgileniyor.

İnsan beyninde 86 milyar nöron biliniyor; nörobilimciler ise nöronların birbirleriyle ve sinir sisteminin diğer bölümleriyle ve vücudun geri kalanıyla nasıl bağlantı kurduğunu araştırıyor ve beynin sağlık ve hastalıkta nasıl çalıştığını anlamaya çalışıyor.[3] Sinir sistemlerimizin nasıl geliştiğini ve nelerin ters gidebileceğini, farklı yaklaşımları yeni teknolojilerle birleştirerek, sinir sistemini etkileyen hastalıklar ve bozukluklar için tedaviler konusunda araştırmalar yürütülüyor; Çocukluk çağı epilepsisinden Alzheimer hastalığına kadar sinir sistemini etkileyen temel durumlara odaklanılıyor. (Dr. Wei-Chung Allen Lee, Harvard Medical School)

Beynimiz gerçekliğimizi yaratıyor olabilir mi?

Beynimizle ilgili araştırmalar süredursun beynimiz gerçekliğimizi yaratıyor olabilir mi biz bu konuyu sorgulayalım… Hayal kurmanın önemi ve günde 60 ile 70 bin düşüncenin zihnimizden geçtiğini düşündüğümüzde bu düşünceler nereden geliyor diye düşünebiliriz… Her gün pek çok kişiyle etkileşim içinde ve dolasıyla pek çok olayla iç içe yaşarız. Ve pek çok düşünce ve duygularla tetikleniriz. Her şey yolunda ve iyi giden ilişkilerimiz varsa harika, günümüz iyi geçer. Peki ya yolunda gitmediyse… Evde eşimizle, anne ve babamızla atışmışsak, işe giderken yolda, işyerinde patronumuzla veya bir arkadaşımızla yaşadığımız sürtüşmelerimiz sürekli bir zihin muhasebesi ve duygu durumu oluşumunu tetikliyor. Zihin sürekli dolu, duygular enerji alanımızı bloke ediyor ve frekansım düşük, enerjim yok diyoruz. Zamanla bu birikimlerle başa çıkamadığımızı görüyoruz, hayatımız bir kabusa dönüşebiliyor. Her şey ters gidiyor art arda ve bitmek bilmeyen bir döngü ile karşı karşıya kalabiliyoruz. O yüzden bu konuya farklı bir bakış açısıyla bakalım…

Çekim yasası işlerliği: Zıt kutuplar birbirini çeker

Düşüncelerimiz bir mıknatıs gibi benzer düşünceyi çekiyor ve düşünce şeklimize en uygun olayı veya kişiyi karşımıza çıkarıyor. Bir oyun gibi düşünebiliriz bunu. Ve olumlu bir düşünce taşıyorsak harika. En güzel olasılıklar ve en harika kişiler çıkıyor sahneye. Deneyim muhteşem. Duygusunu yaşamak bile yüksek bir duyguya sokuyor bizi. Bir süre tadını çıkaralım ve sonra birden ne oluyor? Negatif kutbiyet harekete geçiyor. Pat, beklenmedik bir ödeme çıkıyor, aracına biri çarpıyor veya arkadaşın bir anda ters bir tavırla alınganlık yapıyor. Ne oldu, her şey çok güzeldi, harika hissediyordun ve pozitiftin oysa, ne değişti? Frekansın değişiyor negatif duygu üretmeye başlıyorsun. Yani pozitif duygularda çok da uzun kalamadın belki birkaç gün sürdü belki de bir an, Çünkü çok pozitif duyguya bağlandın ve negatif enerjileri harekete geçirdin.

Negatif düşünceler içinde kalırsan hasta bile olabilirsin, başın ağrıyabilir, bir anda nezle çıkabilir ortaya vs. Hemen çık oradan da.

Duygu frekans eşleşmesi

Peki hayatım pozitif ve negatif olayların çevresinde dolaşıp duruyorsa ne yapabilirim?

Düşüncelerden uzaklaşıp zihnini berraklaştırma egzersizleri yapabilirsin. kendi içine dön, meditasyon yap, sevdiğin bir müziği dinle ve güzel film izle, doğada yürüyüşe çık, rahatla ve dengelen. Ve fark etmen gereken şu ki duygularını negatif veya pozitifte ne kadar yükseltirsen diğeri tetikte bekler. Bilmen gereken ise nötr (denge) bir hali öğrenmen ve kendine nötr bir bakış açısıyla alan tanıman. Pek çoğumuz biliyoruz fakat bilgiyle biz ne yapıyoruz? Oradan oraya savruluyorsak nötr alanı kullanamıyoruz. Bilinçli olarak her olayda nötr kalmayı öğrenme, tekrara dayalı egzersizle olabilir ancak. Bu tıpkı bir kasımızı geliştirmek için düzenli yaptığımızda ulaştığımız sonuçlara benzer. Ve bir manyetik alan oluştururuz.

Manyetik alan, diğer nesneler üzerine bir etki uyguladığı için çok önemlidir. Mıknatıslar her zaman demirden yapılmış nesneleri çekerler, bir mıknatısın yanına bir çivi (demirden yapılmış) koyalım. Mıknatısın kendisine doğru çiviyi çektiğini bu şekilde gözlemleyebiliriz. Mıknatıs çiviyi kendisine doğru hareket ettirdiğinde mıknatıs ile çivi arasındaki çekiminin daha güçlü olduğunu hatırlayın. Eğer mıknatısı çividen uzaklaştırırsanız çekim gittikçe daha zayıf hale gelir ve yeterli uzaklıkta mıknatıs çiviyi çekmemeye başlar.

Bu durumda kutupluluğu dağıtmak için yaşamlarımızda denge şart oluyor. Bu da zihinsel çalışmalarla sağlanabiliyor. Duyguları ötelemek yerine kaynağına inerek bir duygu aslında bize ne söylemek istiyor tefekkür edebiliriz. daha derin bir gerçeklikle bağlantıya geçmek için kendimize sorular sorup cevaplarını idrak edebiliriz.


En iyi fizik yasalarımıza göre, doğanın temel yapı taşları ayrı parçacıklar değildir. Bunun yerine, uzayın her yerine yayılmış, sürekli akışkan benzeri maddelerdir. Bu nesnelere alanlar deniyor.

Alanların en bilinen örnekleri elektrik ve manyetik alandır. Bu alanlardaki dalgalanmalar, ışık veya daha genel olarak elektromanyetik dalgalar dediğimiz şeye yol açıyor.

Bir mıknatıstan çıkan alan gösteriliyor.

Alanlardan parçacıklara çekim yasası ve döngüler

Basit bir ifadeyle manyetik alan, mıknatısı çevreleyen bir bölge ve mıknatıslar, demiri çeken bir özelliğe sahip, manyetik. Bilim insanları, manyetik alanları açıklamak için manyetik alan çizgilerini kullanıyorlar. Elektrik ve manyetik alanların dalgalanmaları, kuantum mekaniğinin etkilerini dahil ettiğimizde parçacıklara dönüşüyorlar.

Elektromanyetik dalgalara yeterince yakından bakarsanız, foton adı verilen parçacıklardan oluştuğunu göreceksiniz.

Bir mıknatıs N (North=kuzey) ve S (South=Güney) olmak üzere iki manyetik kutba sahip ve manyetik alan çizgileri, bu manyetik N kutbundan çıkar, ortamda yayılır ve manyetik S kutbuna geri dönerler. Bu hareket bir kısır döngü şeklinde devam eder. Böylece manyetik alan çizgileri kapalı bir döngü oluşturur.

Yani hayatımızda tekrarlayan döngüler, frekansımız doğrultusunda bir titreşim yayarak deneyim için zıt enerjileri yaşamımıza çekiyor diyebiliriz belki…

Ancak aynı süreç bildiğimiz diğer tüm parçacıklar için de geçerlidir. Uzayda ince bir şekilde yayılmış, elektron alanı adı verilen bir şey var ve elektron alanının dalgalanmaları, kuantum mekaniği tarafından bir enerji demetine bağlanıyor ki bu enerji demetine elektron diyoruz. Benzer şekilde, bir kuark alanı, bir gluon alanı ve Higgs bozonu alanı var.[4] Vücudumuzdaki her parçacık -aslında evrendeki her parçacık- altta yatan alanın minik bir dalgalanmadır ve kuantum mekaniğinin makineleri tarafından bir parçacığa dönüştürülmüştür.

Her eylem için aldığımız aksiyon, niyet ve niyet cümleleri belki kuantum alanında bir dalga ve frekans yaratıyor diye düşünebiliriz. Tıpkı göle attığımız bir taşın oluşturduğu dalgalar gibi.

Kuantum alan teorisinde hiçliği bile anlamak zor

Kuantum alanı karmaşık bir nesnedir. Bunun bir nedeni de tüm fiziği içermesidir: alan, çok sayıda parçacığı tanımlayabilir ve çok sayıda farklı şekilde etkileşime girebilir. Yine de bu zorluklara gelmeden önce bile, kuantum alan teorisinin zor olmasının başka bir nedeni daha var.[5]

Animasyon, boş uzayın bilgisayar simülasyonunu gösteriyor.[6] – Helmut Linde
Boşluk böyle görünüyor, tüm parçacıklardan yoksun uzay. Gördüğünüz gibi, sıkıcı olmaktan çok uzak. Heisenberg belirsizlik ilkesi, bir kuantum alanının hareketsiz duramayacağı anlamına geliyor.[7] Bunun yerine, sürekli olarak yaratılan ve yok edilen parçacıklar ve anti-parçacıklardan oluşan köpüren ve kaynayan bir çorba.

Bu kaynayan çorbaya yeni davranış modelleri geliştirmek, eskiyi bırakmak, bazen sessizlikte yaratımın olmasına izin vererek (meditasyon) sürekli etki ediyor olabiliriz.

Bu karmaşıklık, kuantum alan teorisini zorlaştıran şey olarak biliniyor. Bu sebeple kuantum alan teorisinde hiçliği bile anlamak zordur. Parçacıklar eklemeye başladığınızda boşluk ilginç şekillerde bozulur.

Cambridge Üniversitesi’nden Teorik Fizikçi Dr. David Tong, “Araştırmaların çoğunun amacı bu bozulmayı, parçacıklar arasındaki farklı etkileşimlere nasıl yol açtığını ve nihayetinde bunun etrafımızda gördüğümüz doğanın birçok güzel yönünü nasıl ortaya çıkardığını anlamaktır ve bu zordur. Kuantum alan teorisinin keşfedilmesinden onlarca yıl sonra bile, içerdiği tüm incelikleri anlamaktan hala çok uzağız” şeklinde açıklıyor.[8]

Tüm bu bilimsel gerçeklikler ışığında dengeli bir yaşam için tutarlı davranış modelleri geliştirmek, kuantum düşünce teknikleri, sessizlik meditasyonları, tefekkür deneyimleri, bazen sadece durabilmek, bilinçli niyetler oluşturmak ve bu niyetleri enerji alanlarına yaymak, bireyleri yaşamdaki hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştırabilir diyebiliriz.


Kaynak:

  1. Courtney E. Ackerman. What Is Neuroplasticity? A Psychologist Explains [+14 Tools]. Positive Psychology. (25 Jul 2018) https://positivepsychology.com/neuroplasticity/
  2. Nöroplastisite Nedir? Beynimiz, Değişen Çevre Koşullarda Kendisini Nasıl Değiştirir? Evrim Ağacı, [Yazar: Courtney E. Ackerman, Uyarlayan: Eda Fıçıcıoğlu, Uyarlayan: Çağrı Mert Bakırcı]. https://evrimagaci.org/noroplastisite-nedir-beynimiz-degisen-cevre-kosullarda-kendisini-nasil-degistirir-9644
  3. Catherine Caruso. A New Field of Neuroscience Aims to Map Connections in the Brain. [An interview with Dr. Wei-Chung Allen Lee] Harvard Medical School, (Jan 19, 2023) https://hms.harvard.edu/news/new-field-neuroscience-aims-map-connections-brain
  4. Wasil Khan. The Higgs Field and a Basic Idea of Quantum Field Theory. Medium. (Jul 13, 2023) https://medium.com/@wasilkhan11030627/the-higgs-field-and-a-basic-idea-of-quantum-field-theory-69b0af360bf6
  5. Quantum Field Theory. Stanford Encyclopedia of Philosophy. First published Thu Jun 22, 2006; substantive revision Mon Aug 10, 2020 https://plato.stanford.edu/entries/quantum-field-theory/
  6. Helmut Linde. A New Way of Visualizing Quantum Fields. European Journal of Physics 39(3), 2017. [Submitted on 24 Jul 2019] https://arxiv.org/abs/1907.11311
  7. Heisenberg, W. Über den anschaulichen Inhalt der quantentheoretischen Kinematik und Mechanik. Z. Physik 43, 172–198 (1927). https://doi.org/10.1007/BF01397280
  8. David Tong. CERN Lectures on Particle Physics. University of Cambridge. (Retrieved from the source on 17 December 2024). https://www.damtp.cam.ac.uk/user/tong/particle.html

Epigenetik: Annenin davranışları bebeğin DNA’sını etkileyebiliyor


Hale Karaarslan
İndigo Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü ve Yayıncı olarak görev yapıyor. İndigo Dergisi’ni kendisi ve yazarlar için bir okul olarak görüyor. Yaşama ve insana dair pek çok şey öğrenerek, yürekleri sonsuz güzellikle çarpan bir sevgi ailesinin içinde her gün biraz daha maskelerinden arınarak, özünü, kendi olanı buluyor. İki harika çocuğunun öğretmenliğinde ve eşinin her konuda kendisini destekleyen sevgisi eşliğinde öğrenmeye devam ediyor. İstanbul ve Marmaris'te yaşıyor.