Dünyadaki nüfusun sadece yüzde 5 kadarı içsel varlığındaki bilinç alanına çekim hissederek ilgi duyuyor. Dünyaya gelme sebebini, varoluşun ve varoluşunun gerçekliğini, kim olduğunun sorgulamasını yapıyor. Zihin gücünü ve varlığındaki gücü kullanmayı seçiyor. Ve uzun bir içsel yolculuğa çıkıyor. Peki bu içsel yolculuk nasıl bir yol?
Disiplin ve adanmışlık
Zor gibi görünen bir disiplin ve adanmışlıkla yol zevkli hale gelebiliyor. Bu sebeple pek çok kişi, kişisel gelişim rehberlerine, çeşitli metotlarla mentörlere kendilerini teslim ediyorlar. Bu yolda içsel yolculuğunda bir yere gelmiş kişiler aslında bir yol gösterici olabilir. Kendi iç rehberliğinin ışığını göz ardı etmeden tuzaklara düşmemek de oldukça önemli. Tabii ki kısa sürede sonuç beklemek değil, her adımın farkındalığında bu yolu yürümek oldukça önemli. Acele bir sonuç beklemek alt bilinç diyebileceğimiz ego bilincin senaryosudur.
Yaşamı en üst standartlarda yaşamayı seçen, usta olmuş, ustaca yaşayan bilge diye tanımladığımız kişiler bulundukları noktaya uzun bir yolculuk sonrası geldiler. Bu kişiler her gün disiplinli ve düzenli çalışmalar yaparak kendilerini bir nevi kendi gerçekliklerine duydukları çekime adanarak geldiler. Yaşamda oldukları hale gelebilmeleri için pek çok halden geçtiler.
Peki yaşamı daha üst kapasite ile nasıl yaşarız?
Bu farkındalığa biz kendimizi davet ederiz aslında. Davete de kendimizin cevabı ve katılımı gereklidir.
Yaşamı en üst kapasite ile yaşayabileceğimiz, potansiyelimizin üstüne çıkabileceğimiz, her an daha üst bir bilinçte ilerlediğimiz ve isteklerimizin de oluştuğunu görerek yaşayabileceğimiz bir yaşamın var olabileceğine inanmak ve adanmışlık, bizi o yolda yürütebilir ve amaçlarımızla buluşturabilir.
Daha yüksek potansiyellerine ulaşma niyeti aslında bir bakıma bilinçaltımızın niyetidir. İçsel olarak bu itilimin çoğu kez çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızdan itibaren farkındayızdır. Bu bir nevi içsel gücümüzün farkında olmakla alakalıdır.
Yaşamda örnek aldığımız, beğendiğimiz pek çok kişi olmuştur ancak bizim işimiz kendi içimizdeki hazineyi ortaya çıkarmak olmalı. Kendi özgün benimizi ortaya çıkartmak. Çünkü taklitle bu yol yürünmez, sadece kendimize yakın örnekleri inceleyebiliriz. Onların gittiği yolları, deneyimlerini, yöntemleri inceleyerek kendi içimizdeki potansiyeli ve nasıl bir yol izlememiz gerektiğini idrak edebilmek için yol gösterici olabilirler ancak.
Amacımız varlığımızdaki gücü bulmak olmalı. Ve her deneyim altın değerinde, her deneyim sonrasında biraz daha kendimize yaklaştığımızın bilincinde olmak önemli. Bu sorumluluk bize ait. Dışarıdaki birileriyle ilgisi yok çünkü yaşamlarımızdan biz sorumluyuz.
Bilincimizdeki tortuları temizlemek
Bilinçaltımız diğer adıyla bilinç dışı zihnimiz, bilinçli; yani farkına vararak yaptıklarımızın dışında kalan zihin kısmını yöneten bölümdür. Bilinçli kısmın işlem kapasitesi son derece düşüktür tanımlama, analiz etme, seçimler yapma ve kısa, çok kısa süreli hafızaya alma fonksiyonlarını yerine getirir.
Bilinçaltı terimi ilk kez Sigmund Freud tarafından kullanılmıştır ve zihnin bir parçasını ifade eder. Farkında olmadan kişinin her anına ait verileri toplayan ve öğrenilen bütün bilgileri kategorilere ayıran bilinçaltımız, uyku halindeyken de çalışmaya devam eder. Bir bilgisayar gibi yaşanılan her şeyi kayıt altına alan bilinçaltımız, vücudumuzun bütün faaliyetlerini kontrol altında tutar. Kişilik bozuklukları, travmalar, anılar, rüyalar ve fobiler doğrudan bilinçaltı ile ilişkilidir.
Bilinçaltımızın etkilendiği alanlar geniştir. Çevre başlıca faktörlerden biri olup insanlarla olan ilişkilerimiz, fobilerimiz, geçmişte yaşadığımız iyi ve kötü tüm olaylar, kişilikle ilgili bozukluklarımız, olumlu ve olumsuz tüm anılarımız, yüzleşmekten kaçtığımız gerçekler, kendimize söylediğimiz yalanlar ve manipülasyonlarımız bilinçaltımızı yönlendirici etkiye sahiptir.
Uzmanlar tarafından yapılan açıklamalara göre bilinçaltımız bilinçli bir zihin tarafından yönlendirilmekten hoşlanır. Olumlu ve mantıklı şeyleri telkin etmek, bilincin farkında olmak, kötü alışkanlıklardan kurtulmak bilinçaltını pozitif etkileyen durumlar arasında yer alır. Çünkü bilinçaltı, kendine neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemediği için mantıklı düşünceleri telkin etmek fayda sağlar.
Bilinçaltımızın bölümleri daima aktif durumda olduğundan her daim kayıt yapmaya devam eder. Kendine özgü bir mantığı olan bu bölüm gerçek ile hayali, olumlu ve olumsuzu ya da geçmiş ile geleceği ayırt etme özelliğine sahip değildir.
Bu yolda devam edebilmek için kendimize inanmalı, güvenmeliyiz. Joseph Murphy Bilinçaltının Gücü kitabında; ‘İnancı, toprağa ekilmiş bir tohuma, fikre benzetir. Tohumu zihninize ektikten sonra, çabayla sulayıp gübreleyin’ der.
İnsan bilinçaltını yönetebilir mi?
İnsan bilinçaltını kontrol edebilir mi diye sorabilirsiniz. Bilinçaltı istemsiz ve farkında olmadan çalıştığı için kontrol edilmesi mümkün olmasa da bilinçaltını dolaylı yönden yönetebiliriz. Peki nasıl? Düzenli nefes çalışmaları, sabrımızı, esnekliğimizi, enerjimizi yönetebildiğimiz ve gücümüzü kontrol edebildiğimiz yoga, tai chi, çikong gibi meditasyon, tefekkür ve sağlıklı yiyeceklerle beslenerek kendimize yardımcı olabiliriz.
Örneğin eğer yanlış nefes alışkanlıklarımız varsa bu bizi beden gerçekliğinde tutar. Varlığımızdaki sonsuz güce ulaşma nefes farkındalığı ile oldukça ilgilidir. O yüzden nefes çalışmaları bilinçaltımızdaki tortuları temizlemede oldukça önemli bir yer tutar.
O yüzden beyni doğru kullanabilmek için bilinçaltına hakim olmayı öğrenmek içsel yolculuğumuzda oldukça önemlidir.
Bilinçaltımız ne kadar güçlü? Bilinçaltımızı kodlayabilir miyiz?
Bilinçaltımızı kodlamak, kendi kendimize olumlu düşünceler yüklemek gibidir. Afirmasyonlar, olumlamalar ve bilinçli kodlamalarla bilinçaltına tüm duyu organları aracılığıyla olumlu mesajlar gönderilebilir. Günlük yaşamda yaşadığımız olaylar, konuşma ve dinleme veya görsel yollarla bilinçaltına kaydedilir ve bilinçaltı bu bilgileri gerektiğinde kullanmak üzere saklar.
Burada sormamız gerekli soru şu olmalıdır; Bilinçaltımız ne kadar güçlü?
Bilinçaltımız bilincimizden daha güçlü olabilir mi?
Bilincimiz, yaptıklarımızın ve düşüncelerimizin %5’ini kapsarken bilinçaltı ise %95’inden sorumludur. Bu durum hayatımızın önemli bir kısmını oluşturan karar, eylem, duygu ve düşüncelerimizin çok büyük oranda bilinçaltının sorumluluğunda olduğunu gösterir. İşte bu sebeple bilinçaltımızla çalışmak içsel yolculuğumuzun en önemli konusudur.
Varlığımızla iletişime geçmek için nefesimizi izlemek, bilinçli nefes çalışmaları ile zihnimizde beliren düşünceleri, duygularımızı ve davranışlarımızı yönetebildiğimizde, çarpık düşüncelerden özgürleşebildiğimizde algımızın ve farkındalığımızın da değiştiğini gözlemleyebiliriz.
Farkındalıkta ustalaştıkça da kendi içimizdeki bilgeye kapıyı yine kendimiz açarız. Her gün, her an yepyeni bir bene uyanırız. Yaşamımızın sorumluluğunun tamamından kendimizin sorumlu olduğunu idrak ederiz. Ne kadar kendimize doğru gidersek, kendimiz olan hakiki gerçek bene ulaşabiliriz.