Çılgın doktorun hijyen deneyi: 5 yıl boyunca yıkanmadı!

James Hamblin

En büyük organımız derimizin temizliği çok önemli. Bunun için kimimiz her gün kimimiz günde 2 kez duş alıyor, çeşit çeşit ürünler kullanıyoruz. Peki 5 yıl boyunca yıkanmazsanız ne olur? Ünlü doktor ilginç deneyiyle bu soruya yanıt verdi.

En büyük organımız derimiz. Kişinin boyuna ve kilosuna bağlı olarak derinin yüzölçümü 1,4 ila 1,9 metrekare arasında değişiyor. Hatta saç foliküllerinin ve ter kanallarının yarattığı girintiler de düşünüldüğünde, bu alanın en az 10 katına çıkabildiğini söyleyen çalışmalar da mevcut. Dahası derimiz vücudumuzun dışındakileri dışında, içindekileri de içinde tutarak ilk savunma hattımızı oluşturuyor.

Hal böyle olunca derinin temizliği çok büyük önem kazanıyor. Deri, saç, ağız, duş ve banyo, kozmetik ve parfüm ürünlerini kapsayan güzellik ve kişisel bakım ürünleri pazarı tüm dünyada hızla büyüyor. Pazarın 2024’te sadece ABD’de 100 milyar doları aştığı ve daha da büyüyeceği öngörülüyor.


Geçtiğimiz günlerde CNN’in sağlık yazarı Dr. Sanjay Gupta’nın Chasing Life isimli podcast’ine konuk olan Dr. James Hamblin, “Bir eczaneye gittiğinizde soğuk algınlığı ilaçlarının yanında raflar dolusu şampuanlar ve sabunlar görüyorsunuz. Bu durum beni ‘Ne işe yarıyor bütün bunlar?’ diye düşünmeye sevk etti. ‘Bunların ne kadarı sağlıklı olmak için gerekli? Ne kadarı kişisel tercihlerden kaynaklanıyor? Zamanımı ve paramı boşa mı harcıyorum? Daha azını yapsam daha mı iyi olur?’ dedim kendi kendime” ifadelerini kullandı.

Uzmanlık alanı önleyici tıp ve kamu sağlığı olan Hamblin, bu sorulardan yola çıkarak bir deneye başladı. 5 yıl boyunca duş almayan Hamblin deneyinin sonuçlarını ve temizlik ve hijyenin tarihçesini 2020’de raflarla buluşan “Clean, The New Science of Skin” (Temiz, Derinin Yeni Bilimi) isimli kitabında anlattı.

Aynı zamanda The Atlantic dergisinde yazarlık yapmakta olan Hamblin, podcast’te, “Kitabı çok büyük bir dikkatle yazdım” dedi. Yıllarını deneme yanılmayla geçirdiğini belirten Hamblin, “O dönemde çeşit çeşit ürünler denedim. Farklı temizlik rutinleriyle deneyler yaptım. Yani beş yılın tamamını duş almadan geçirmedim, hayır. Ama insanlar bunu duymak istiyordu. Yine de çok uzun bir süre boyunca çok minimalist davrandığımı söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.

Şimdilerde Yale Kamu Sağlığı Okulu’nda dersler veren Hamblin, kişisel bakım ürünlerinin etrafında “büyük bir sağlık halesi” olduğunu belirtti. Hamblin’e göre, bu ürünlerin hijyeni desteklediğini düşünüyoruz çünkü kulağa tıbbiymiş gelen iddialarda bulunuyorlar. Halbuki bunlar zekice pazarlama taktiklerinin ötesine geçmiyor.

Hamblin, “Bu ürünlerin birçoğunun hastalıkların yayılmasını önlemek için yaptıkları tek şey üzerinizde hastalığı yayabilecek vücut sıvıları olmamasını sağlamaları. Onun dışındaki etkileri sizin iyi görünmenizi, iyi hissetmenizi ve iyi kokmanızı sağlamak” ifadelerini kullandı.

Dr. James Hamblin
Dr. James Hamblin

Sabunun özellikle yapışkan ve yağlı maddeleri çözmek için yararlı bir araç olduğunu ifade eden Hamblin, “Ancak çoğu zaman yıkama işini yapan şey kullandığımız mekanik güç oluyor. Ellerinizi suyun altında birbirine sürttüğünüz takdirde kirleticilerin önemli bir kısmını zaten temizlemiş oluyorsunuz” dedi. Hamblin, bunu söylerken yemek servisindeki çalışanlar ya da ameliyat öncesi ellerini sterilize eden cerrahlar gibi özel durumları kastetmediğini, genele dair konuştuğunu vurguladı.

Soğuk duş faydaları

Dr. Hamblin kitabına ilham olan şeyin o dönem için nispeten yeni denebilecek bir sağlık trendi olduğunun altını çizerek, “İnsanlar birden probiyotik almaya ve bağırsak floralarını optimize etmeye çalışmaya başlamıştı. Ben aynı şeyin cilt sağlığı söz konusu olduğunda da yaşanabileceğini düşündüm çünkü derinizin her yerinde trilyonlarca mikrop var. Deri mikrobiyomu bağırsak mikrobiyomundan daha küçüktür ama aynı prensip geçerli” diye konuştu.

Yaşlanmayı yavaşlatmanın sırrı Hamblin’in dediği üzere, tıpkı bağırsaklarımızda olduğu gibi derimizde de bol miktarda mikrop yaşıyor. Deri mikrobiyomu vücudumuzun iç dünyasıyla dış dünyası arasında bir aracılık vazifesi görüyor. Bu etkileşimlerin sonucu sağlığımızı henüz yeni anlamaya başladığımız şekillerde etkiliyor. Derimizi ve dolayısıyla mikrobiyomumuzu sürekli yıkamanın sorunlara yol açabileceği düşünülüyor.

Hamblin, “Derinizin doğal olarak salgıladığı yağlar ve kimyasallarla derinizin üzerinde yaşayan deri mikrobiyomu arasında bir uyum var. Sıcak suyla duş aldığınızda ve sabun kullandığınızda mikrobiyomu geçici olarak bozuyorsunuz. Ama cildinizi kurutup tüm yağlarından arındırarak aynı zamanda bu mikropların yaşadığı toprağı da bozuyorsunuz” dedi.

bağırsak mikrobiyatısını

Bunun her zaman kötü bir şey olmadığını ancak derinin dinamiklerini değiştirdiğini söyleyen Hamblin, “Eğer egzama ya da akne durumlarında gördüğümüz gibi bir inflamatuar soruna eğiliminiz varsa, durumu daha da kötüleştiriyor olabilirsiniz” dedi ve ekledi:

“Bağırsak mikrobiyomuna dair bildiklerimizden daha fazlasını bilmiyoruz. Basit bir biçimde, ‘Bu mikrobu aldınız. Şimdi biz bunu geri koyacağız ya da yerine başka bir mikrop koyacağız ve kendinizi daha iyi hissedeceksiniz’ diyemiyoruz. Anlaması oldukça zor olan çok daha bütüncül bir ekosistemden bahsediyoruz.”

Hamblin, insanlara nasıl bir kişisel rutin izlemeleri gerektiğini söylemekten kaçınsa da duş alışkanlıklarını değiştirerek daha doğal (ve muhtemelen daha sağlıklı) bir deri mikrobiyomuna kavuşmak isteyenlerin aklında tutması gereken beş şeyi de sıraladı.


1- Yıkanmakla hijyen aynı şey değildir

woman shower

Hamblin, hijyenin amacının bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek olduğunu, vücut temizliğinin ise daha kişisel ve törensel bir şey olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:

“Hijyen vücut sıvılarınızı yaymamak için tuvaletten çıkınca elleri yıkamak ya da elinize hapşırdıktan sonra birinin elini sıkmamaktır. Başkalarını hasta etmemek için yapabileceğiniz temel şeylerdir. Temizlik ise çok daha geniş bir kategoridir. Kendinizi ferahlamış, yenilenmiş ve en iyi halinize gelmiş hissetmenizle ilgilidir. Üstelik sadece kozmetik bir işlem değildir. Psikolojik unsurları da bulunur” dedi.

Her gün tepeden tırnağa köpüklere bulanmanın ise “tamamen kozmetik ve rekreasyonal bir tercih” olduğunu ilave eden Hamblin, “Bir insan çok kötü kokarak, pejmürde bir biçimde ortalıkta dolanıp herhangi bir kişi için bir risk oluşturmayabilir. Ama mikrop teorisinden önceki zamanlarda bile ikisi bağdaştırılırdı” diye konuştu.

duş başlığı

2- Duşun tanımına dair bir uzlaşı yoktur

Bazı kişiler duş alma kelimesini suyun altına girip çıkmak anlamında kullanırken bazıları saç uçlarından ayak tırnaklarına kadar ayrı ayrı ürünlerle uzun uzun yıkanıyor. Bu iki ucun arasında ise sayısız alternatif bulunuyor.

Hamblin, “Bazı kişiler için sabahları suyun altına girip uyandıklarını, güne başladıklarını ve tazelendiklerini hissetmek önemli. Bir tür ritüel gibi. Bu kişiler saçlarını yıkamasalar hatta sabun kullanmasalar bile iki dakikalığına da olsa suya girip çıkıyor ve bunu duş sayılıyor. Bazıları ise ‘Hayır, duşun duş olması için tepeden tırnağa köpüklere bulanmanız, bütün bir rutini tamamlamanız gerekir’ diyor” dedi.

30 saniyede girip çıkanlarla 15 dakika boyunca yıkananların tecrübesinin aynı olmadığını, ancak bu tercihin tamamen kişisel olduğunu söyleyen Hamblin, “Belki de çocukluğunuzda ‘böyle olması gerek’ diye gördünüz. Ardından yetişkinlikte kendi rutininize uyum sağladığınız. Peki bunu etkileyen neydi?” ifadelerini kullandı.

duş alırken

3- Pazarlama taktikleri algımızı değiştirir

Temel bilgileri öğrenip kendi başımıza kaldıktan sonra, geleneksel ve sosyal medyada görüp okuduklarımız, toplumda karşılaştığımız kişiler ve olaylar, kolektif olarak kabul edilebilir olana dair fikirlerimizi etkiliyor. Hamblin, “Sürekli pazarlama hamlelerine maruz kalıyorsunuz. Bunların bazılarını içselleştiriyor bazılarını içselleştirmiyor, yaptığınız ya da yapmadığınız şeylerin gerekli, iyi ya da iğrenç olduğunu buna göre belirlemeye başlıyorsunuz” dedi.

“Her gün, günde iki kez, hatta her terlediklerinde duş alma ihtiyacı hisseden birçok insan var. Bir de çok daha nadir duş alan ama bundan bahsetmek istemeyen insanlar var” diyen Hamblin, “Halen insanların damgalandığı ve yüzlerine karşı ‘pis’ ya da ‘iğrenç’ dendiği az sayıdaki alandan biri bu. Biliyorum çünkü bana da bunları söyleyen çok oldu” ifadelerini kullandı.

duş başlığı

4- Ürünler arasında çok da fark yoktur

Saçımıza ya da yüzümüze sürdüğümüz şeylere dair seçimlerimiz tamamen kişisel ve estetikle alakalı. Hamblin, “Size uygun olanı, tercih ettiğiniz hissi ve kokuyu bulun. Ben olsam ambalajların üzerindeki tıbbi iddialara bakarak hareket etmezdim” dedi.

Hamblin şöyle devam etti: “Sizin için hepsi aynıysa, şişenin güzelliğine ya da ürünün kokusuna bakmıyorsanız, ne kullanırsanız kullanın cildinizin aynı şekilde göründüğünü ve hissettirdiğini düşünüyorsanız, o zaman ben olsam en ucuz ürünü seçerdim çünkü arada çok az fark var.”

“Sabunlar ve deterjanlar arasındaki farklar oldukça azdır. Bunun dışındaki diğer her şey ya sizin belli şekilde kokmanızı sağlayan parfümlerdir ya da derinize sürdüğünüz deterjanın kurutucu etkilerini tersine çevirmeyi amaçlayan yumuşatıcılardır.”

duş alırken

5- Pandemi mikrobiyoma olan ilgiyi tersine çevirdi

Covid-19, 2020 yılında bir pandemi haline geldiğinde, tüm mikropları öldürmek için gerekli önergeleri izlemeye başladığımızı hatırlatan Hamblin, “Onun öncesinde sektörde ve bilimde insanların deri mikrobiyomuyla gerçekten ilgilendikleri bir duraklama yaşanıyordu. Ama pandemiyle yeniden ‘Derimdeki her şeyi ortadan kaldır. Hiçbir şeye maruz kalmak istemiyorum’ evresine döndük” dedi.


Hamblin bunun yaşanan acil durumda doğru ve gerekli olduğunu ancak durumun değişiyor olabileceğini belirterek, “Şimdilerde yeniden pandemi öncesinde olduğumuz yere doğru ilerliyoruz. Bazı ürünlerin pazarlamasında derideki sağlıklı mikroplardan bahsedildiğine ve insanların bu fikre daha açık yaklaştığına bile şahit oldum” diye konuştu.


 

Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 20 yıldır ilkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışan bağımsız bir medya kuruluşudur. Amacımız: Gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonumuz: Okurlarımızda sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerlerimiz: Dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın çevrimiçi yayınlarından biri olarak, iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul eder. Bu doğrultuda Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İndigo Dergisi ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildirgeyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya toplumsal köken, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.