Tears For Fears ikilisinin 1985 yılında çıkardığı ‘Songs from the Big Chair’ albümü 25 Şubat’ta 40. yıldönümüne erişti.
İkili olarak müzik yapmak 1980’li yılların synth popçuları arasında sık rastlanan bir eğilimdi. Soft Cell, Eurythmics, Wham, Erasure, Communards ve Pet Shop Boys’u ilk akla gelenler arasında sayabilirim. Hiç kuşkusuz, Curt Smith ve Roland Orzabal’ın 1981 yılında kurduğu ‘Tears For Fears’ da 1980’li yıllara damga vuran ikililerden biridir. Üstelik, hepsinden önce müzik listelerini sarsmayı başaran da onlardı.
Müzik dünyasında iç sıkıntılı, boğucu, az da olsa iç karartıcı sound’unun yanında psikolojik içerikli şarkı sözleriyle özgünleşen İngiliz ikili bugüne dek yedi albüme imza attı. 1985 yılında yayınlandıkları ‘Songs from the Big Chair’ albümü ise dünya çapında tanınmalarını sağlaması açısından ikilinin kariyerinde özel bir yere sahip. Progressive synth pop sound’uyla öne çıkan unutulmaz yapıt 25 Şubat’ta kırkıncı yıldönümüne ulaştı.
Smith ile Orzabal’ın arasındaki bağ çocukluk yıllarında başlamış.
İngiltere’nin güneybatısındaki Bath kentinde büyüyen 1961 doğumlu iki müzisyenin çocuklukları babalarından kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle zor ve huzursuz geçti. Öyle ki, Roland Orzabal ruhsal sorunları olan babasının annesine yönelik incitici davranışlarına tanık olmak zorunda kalırken Curt Smith ilgi çekmek için hırsızlık yapacak kadar büyüyen sorunlarıyla başa çıkmaya uğraşmış büyüme çağı boyunca.
Elbette, müzik her ikisi için de sorunlarından sıyrılmak için etkili araç olmuş yetişkinliğe erişene dek. Curt Smith, Vice dergisi ile yaptığı söyleşide çocukken birbirleriyle iyi uyuşmalarının nedenini “İkimiz de dağılmış ailelerden geldik. İkimiz de aşağı yukarı yalnızca annelerimiz tarafından büyütüldük.” sözleriyle açıklayarak benzer zorluklarla karşı karşıya kalmalarına bağlıyor.
Bununla birlikte, gitar çalmayı henüz dokuz yaşındayken kendi kendine öğrenen Roland Orzabal ise ortak bir arkadaşları tarafından onüç yaşındayken tanıştırıldıkları gün çok sayıda ortak yönleri olduğunu farketmiş.
“Curt’un evine gitmiştik. Kavga ettiği için annesinin dışarı çıkmasına izin vermediğini söyledi. Evde otururken çaldığı plakları dinledik. Pek çok ortak noktamızın olduğunu gördük. Aynı mizah anlayışına sahiptik ve ikimiz de sevimli kızlardan hoşlanıyorduk. Üstelik aynı boydaydık.”
Sonuç olarak, Roland ile Curt onsekiz yaşını doldurduktan sonra profesyonel olarak birkaç müzik topluluğunda müzik yapmalarının ardından ‘Graduate’ adıyla beş kişilik bir grup kurarlar. Ancak, kısa bir süre sonra diğer üyelerle anlaşmazlığa düşen iki arkadaş izleyecekleri yönü birlikte çizmeye karar vererek o dönemde geleceği parlak görünen synth pop türüne yönelirler.
Curt Smith, bir grup olmadan şarkılar yapılabileceğini göstermesi açısından Gary Numan’ın kendileri üzerinde büyük bir etkisi olduğunu saklamadığı gibi üç yapıttan çok etkilendiklerini dile getirmiş.
“Graduate’den ayrıldığımızda ondokuz yaşındaydık ve bize yol gösteren üç çok önemli albüm vardı. Peter Gabriel’in 3, Talking Heads’in Remain in Light ve David Bowie’nin Scary Monsters albümleri.”
‘Tears For Fears (Korkular için gözyaşları)’ adı ikilinin ilk iki albümünde sıkça etkisini gördüğümüz çığlık terapisi kavramından esinlenilmiş.
Genç Roland onyedi yaşındayken gitar öğretmeninin önerisiyle okuduğu psikolog Arthur Janov’un ‘İlk Çığlık’ kitabından çok etkilenir. Ünlü sanatçı Rolling Stone’ye verdiği bir röportajda “Tears For Fears adından çevremdekilere söz ettiğimde herkes deli olduğumu düşündü. Önerimi anlamlı bulan tek kişi Curt idi.” diye söz etmiş isim arayışlarından.
1970’li yılların başında Arthur Janov bastırılmış duyguları olan hastaların, en rahatsız edici deneyimlerini zihinlerinde yeniden yaşadıkları sırada olumsuz duyguları içlerinden atmalarını sağlamak için acılarını haykırmalarını salık veren bir terapi yöntemi geliştirmişti. İki genç müzisyen, ünlü psikoloğun ‘Prisoner of Pain (Acıya Mahkûm)’ kitabındaki bir tümceden esinlenerek grupları için ‘Tears For Fears’ adını seçerler.
Yetenekleri çok çabuk ayrımsanan ikilinin yıldızının parlaması uzun zaman almadı.
İkili, yıllarca beraber çalışacakları müzisyen Ian Stanley’in yardımıyla çok sayıda demo kaydı yaparlar. Roland Orzabal, 2022 yılında Songwriting Magazine’ye verdiği röportajda o dönemki çalışmalarından “Malls Club’ta Ian Stanley ile tanıştığımız için çok şanslıydık. Bir adet Roland Jupiter 4A, Roland CR78 Drum Machine, MXR Pitch Transposer ve bant kaydı yapan aygıtları vardı. Onları kullanarak kayıtlar yapmaya başladım. O yıllarda şarkılar düzenleme yapılmadan önce yazılırdı.” şeklinde söz etmiş.
Tears For Fears, demo kayıtlarını beğenen Mercury Records ile sözleşme imzalar ve 1981 yılında stüdyo çalışmalarına başlar. İlk iki 45’likleri ‘Suffer The Children’ ve ‘Pale Shelter’ müzik listelerinde tutunamaz. Ne var ki ikili tarafından ‘Pale Shelter’ teklisinin b-yüzü için düşünülen ‘Mad World’ şarkısı yapım şirketinin ısrarıyla 1982 yılının eylül ayında bağımsız olarak yayınlanır ve İngiltere listelerinde 3 numaraya kadar yükselir. Böylece, ‘Tears For Fears’ beklenen patlamayı gerçekleştirir.
‘Mad World’ 1980’li yılların sesiyle özdeşleşen yapıtlardan biri…
Roland Orzabal günlük İngiliz gazetesi The Guardian’a verdiği bir röportajda şarkının hazırlık sürecine kısaca değinmiş.
“Şarkıyı 19 yaşımdayken Bath’ta yazdım. Synthesizer grubu olarak biliniyoruz ama o zamanlar yalnızca bir akustik gitarım vardı. Radyo 1’de Duran Duran’ın ‘Girls on Film’ şarkısını dinledikten sonra bu tarza bir şans vermeye karar verdim. Uğraştım ve sonunda Mad World’ü buldum. Ancak, yalnızca ben ve gitar kulağa oldukça kötü geliyordu. Sonra Mad World’ün ilk demosunda şarkıyı ben seslendirdim ama hoşuma gitmedi. Curt’e, sen söyle, dedim ve bir anda parça muhteşem oldu.”
‘Mad World’ yayınlandığı yıl listebaşı olamadı ama tıpkı şarap gibi yıllandıkça değeri arttı, sonraki yıllarda farklı müzik türlerinde birçok kere yeniden yorumlandı. Buna ek olarak; 2001 yılında Donnie Darko’nun film müziği, 2021 yılında Ford’un reklam müziği olarak da kullanıldı. ‘Mad World’ günümüzde popüler müziğin ölümsüz örnekleri arasında sayılmakta.
İlk albümleri ‘The Hurting’ yayınlandıktan iki hafta sonra İngiltere listelerinde 1 numaraya yükseldi.
1983 yılında müzik yapımcılığını Chris Hughes ve Ross Cullum’un yaptığı başlangıç albümü ‘The Hurting’ ile başta bir milyon satışa ulaştıkları İngiltere olmak üzere Avrupa ve Avustralya’da hemen tanındılar. Yeni hazırlanan yedi şarkının yanına önceki iki yılda çıkan üç tekli de eklenerek yayınlanan albüm Orzabal ve Smith’in çocukluk dönemlerindeki deneyimleri üstüne kurulmuştu.
Roland Orzabal albümün hazırlık evresini “Kurban olduğumuza inanıyorduk ve bu durum albüme yaklaşımımızı çok etkiledi. Doğduğumuzda saf ve doğal olduğumuzu düşünüyorduk. Yaşadıklarımızı zorlayıcı bir yetiştirilme tarzı olarak görüyorduk ve bu görüş bizi rahatsız etti. Çocukluğumdaki sarsıntıyı salıvermenin yolu, altı yıl boyunca yaptığım çığlık terapisiydi.” şeklinde özetliyor.
Şarkıların çoğu kasvetli olmasıyla dikkat çektiği gibi sözlerin içerikleri büyük ölçüde çığlık terapisinin etkisini yansıtmakta, büyüme çağında karşılaşılan kafa karışıklıkları ve ergenlik döneminin sorunları gibi konuların altını çizmekteydi. Curt Smith, 1985 yılında Los Angeles Times’e verdiği röportajda albümün kayıtlarının iç huzursuzlukların etkisi altında gerçekleştirildiğini belirtmiş.
“Şu anda geriye bakmak zor. Sanki çok uzun zaman önce aklımızda olan şeymiş gibi görünüyor. Albümü yirmi yaşımızdayken yapmıştık ve on-onbeş yaşları arasındaki duygularımızla çok yoğunduk ve bu duyguları kayda almak ve hemen sonrasında dinlemek hiç eğlenceli değildi. Bu duygularla baş etmek zordu.”
Smith ile Orzabal müzikal yönlerini değiştirme kararı alır.
Orzabal ile Smith albümün satış başarısından ticari yarar sağlamak isteyen Mercury Records’un ısrarı üzerine alelacele stüdyoya girip ‘The Way You Are’ şarkısını çıkarır. Ancak, parça beklentilerin tam tersine listelerde ilk yirmiye bile giremez.
“The Way You Are ikimizin de en az sevdiği şarkı oldu. ‘The Hurting’ başarılı olduktan sonra yapım şirketi için yaptığımız hızlı ve kötü bir kayıttı. Yalnızca stüdyoda yaratılmış bir şeydi… 1983 yılının sonunda yeni bir albüm çalışmasına başladık ama sonucu beğenmedik. İlk albümümüze çok benziyordu ve bu kere farklı bir şey yapmaya kararlıydık. İlk albüm başarılıydı ve kalitesi ne olursa olsun bir albüm daha yapmamızı istediler. Hızlı davranmamız onlar için yeterliydi. Ama biz istekli değildik.” diye açıklıyor Curt Smith o dönemki duygularını. “Biraz ara verip deneysel kayıtlara zaman ayırdım. Daha önce denemediğimiz şeyleri denedim.”
İlk bakışta hata gibi görünen şarkı, Smith ve Orzabal’ın kariyerlerinin en parlak albümünü hazırlama doğrultusunda attığı ilk adımdır aslında. Çünkü genç ikili, ‘The Way You Are’ şarkısının listelerdeki başarısızlığından dolayı Tears For Fears’ın müzikal yönünü değiştirmeleri gerektiği sonucuna varır.
İkinci albümün hazırlık aşamasında iki 45’lik yayınlanır.
İlk albümlerinde de birlikte çalıştıkları müzik yönetmeni Chris Hughes ile yeniden biraraya gelen ikili uzun süreli çalışmalarının ilk ürünü olarak 1984 yılının ağustos ayında Roland Orzabal’ın seslendirdiği ‘Mothers Talk’ şarkısını yayınladı. Yüksek sesli elektronik perküsyonu, hızlı temposu, enstrüman yoğunluğu ve akılda kalıcı nakaratı ile ilgi çeken şarkı nükleer güç karşıtı bir çizgi romandan esinlenilerek üretilmiş.
“Haykırın! Hepsini dışarı çıkarın! Bunlar olmadan da yaşayabiliriz. Hadi! Sizinle konuşuyorum.”
Yılın ilk 45’liği beğenilince kasım ayında ikinci tekli ‘Shout’ yayınlandı. Yüksek sesli elektronik perküsyon vuruşu ve synth altyapısı eşliğinde gelen melodik ‘shout’ haykırışı, Curt Smith’in synthesizer ile birlikte sunduğu bas gitar solosu, şarkının sonuna doğru ortaya çıkan Orzabal’ın coşkulu elektro gitar notaları…
Dinleyicinin kulağını hemen yakalayan ‘shout’ haykırışıyla başlayan sözler Arthur Janov’un çığlık terapisini anımsatmakla birlikte Roland Orzabal soğuk savaştan esinlendiğini belirterek insanları karşı çıkma ve inançlarını savunmaya çağırmayı amaçlandığını söylemekte.
“Şarkı yazmak ne denli açık olduğunuzla ilgilidir. Bir ay izinliydim ve sevdiğim pek çok şarkının ritimlerini LinnDrum makinesine kaydediyordum. Bunlardan biri Talking Heads’in Remain in Light şarkısınkiydi. Bu ritim, ben ve bir prophet synthesizer yankılı büyük bir odada biraradaydık. Yarı hipnotik bir duruma girdim. İlk önce sürekli yinelenen ‘shout’ sesi ortaya çıktı. Bu bir dönüm noktasıydı çünkü Shout’ta daha önceki şarkılarımızdan tanıdık örgeler vardı. The Hurting’in büyümesiydi.”
Tears For Fears’ın – ‘Mad World’ ile birlikte – en çok sevilen şarkısı olarak anılan ‘Shout’ çok sayıda ülkenin müzik listelerinde bir numaraya oturdu. Bugün 1980’li yılların synth pop’unu tanımlayan yapıtlardan biri olarak kabul edilmekte.
1985 yılının başında ikinci albüm ‘Songs from the Big Chair’ yayınlandı.
İlk albümlerine kıyasla daha yüksek bir satış rakamı yakalamayı amaçlayan genç ikili bir yıllık yoğun çalışmanın sonucunda, ‘Mothers Talk’ ve ‘Shout’ parçalarının da içinde bulunduğu sekiz şarkıdan oluşan ikinci albümünü yayınladı. Şarkıların beşinin süresinin beş dakikayı aşması nedeniyle o dönemin teknolojisi plağa sekiz şarkı sığdırılabilmişti.
Curt Smith albümün adını nasıl koyduklarını Melody Maker’e anlatırken önerinin kendisine ait olduğunu belirtmiş. ‘Büyük sandalyeden şarkılar’ anlamına gelen albümün adı, 1976 yılında gösterime giren ve onaltı ayrı kişiliğe sahip olan genç bir kadını anlatan ‘Sybil’ adlı filmden esinlenilmiş.
“Başlık benim fikrimdi. Biraz sapkınca ama o zamanki mizah anlayışımızı anlamalısınız. Çocukken annesinden işkenceler görmüştü ve kendini güvende hissettiği tek yer, gerçekten kendisi olabileceği tek zaman psikiyatristinin sandalyesinde oturduğu zamandı. Kendini güvende ve rahat hissediyordu, farklı yüzlerini savunma olarak kullanmıyordu. Bizim mahveden İngiliz müzik basınına karşı tepkimizi bu isimle gösterdik.”
The Hurting’e kıyasla daha zengin bir sound söz konusuydu bu kere. Enstrüman çeşitliliği daha fazlaydı. Roland Orzabal ise Amerikan gazetesi The Morning Call’a verdiği röportajda ‘Songs from the Big Chair’ albümünden kıvançla söz etmiş.
“Dinleyicilerin şarkı sözlerini müzikten ayrıca değerlendirdiğini fark ettik. İkisini biraraya getirmeniz gerekiyor. İlk albümde sunduklarımızı bizim için var olan tek şey olarak algıladılar. Duyguların bu şekilde anlatılması insanlara biraz ağır gelmiş olabilir. Bizim gülümsemeyi bilmediğimiz izlenimine kapılanlar var. İkinci albümde yaptığımız, duyguyu mizahla birleştirerek kişiliğimizin daha dengeli bir resmini ortaya koymaktı. Bu albüm bizi çok daha iyi yansıtıyor. Songs from the Big Chair’in şarkıları daha fazla olgunluk sunuyor. Bu albüm, bizim erkek olmamızdır.”
Albümün üçüncü teklisi ‘Everybody Wants To Rule The World’ ikilinin imza şarkılarından biri.
Albümün çıkışından bir ay sonra yayınlanan Curt Smith’in söylediği ‘Everybody Wants To Rule The World’ listelerde hızlı bir çıkış yakalar. Roland Orzabal tarafından iç gözlemden uzaklaşıp olaylara küresel olarak bakmaya geçiş olarak değerlendirilen şarkı sözleri, insanların istediklerini sahtekârlık aracılığıyla elde etme eğilimi ile güç hırsını eleştiriyor.
Günümüzde Tears For Fears’in en bilinen yapıtlarından biri olarak anılan ‘Everybody Wants To Rule The World’ şarkısını besteleyen Roland Orzabal ünlü Classic Pop Magazine’ye verdiği röportajda parçayı hazırlanış aşamasında pek beğenmediğini söylemiş.
“Şarkı, LinnDrum makinesine harika ritimler kaydetme deneyimlerimden biriydi. Bu kere Simple Minds’ten ‘Waterfront’ ile Linx’ten ‘Throw Away The Key’ şarkılarınınkini kaydetmiştim. Başlangıçta şarkının adı ‘Everybody Wants To Go To War’ şeklindeydi ve hiç beğenmemiştim. Yapımcımız Chris Hughes şarkıyı savundu. Her akşam kayıtlardan sonra bir saat bu şarkıya ayırdık ve sonunda şu anki gitar notalarını buldum. Parçanın adını ‘…Rule The World’ olarak değiştirince hoşuma gitti.”
Dinlerken sürekli yinelenen altyapısındaki yoğun gitar ve synth’e ek olarak şık gitar solosu ile göz dolduran parça, tıpkı ‘Shout’ gibi, müzik listelerinin zirvesine yerleşmesinin yanı sıra Brits Ödülleri’nde ‘En İyi Tekli’ seçildi. Dahası, 1986 yılının sonlarına doğru Sport Aid’in resmi şarkısı olarak ‘Everybody Wants To Run The World’ adıyla listelere geri döndü. Sonraki yıllarda ise birçok müzisyen tarafından yeniden yorumlandı.
‘Broken’ ve albümün dördüncü 45’liği ‘Head Over Heels’ şarkıları ile albümün progressive kişiliği daha da belirginleşiyor.
Albümün diğer parçalarına değinmek gerekirse; ‘bu Broken’ ve ‘Head Over Heels’ arasında çok uyumlu bir bağlantı kurulmuş. Synthesizer ve elektro gitarın ortaklaşa solosuyla başlayan ‘Broken’ ritmik yapısıyla iyi bir dans şarkısı olarak kendini gösteriyor. İkibuçuk dakika çaldıktan sonra birden ritim düşüyor, hiç aralıksız ‘Head Over Heels’ şarkısı başlıyor. Acı dolu bir haykırışı andıran piyano girişiyle kulaklarda kalan ‘Head Over Heels’ dört dakika çaldıktan sonra, yine hiç aralık vermeden, yeniden Broken’in notaları duyuluyor.
Öte yandan, yarısından fazlasını kaplayan – iki ayrı müzisyen tarafından çalınan – iki uzun saksafon solosuyla albümün en iyi parçalarından biri olarak anılmayı hak eden ‘The Working Hour’ iş yaşamını zincire vurulmak ile bağdaştıran toplumsal içerikli sözleriyle dikkat çekmekte.
Kısa sözleriyle soğuk savaşı eleştiren ‘Listen’ ise dingin ritmi, synth altyapısı, elektro gitar solosu, Marilyn Davis’in opera sesi ve sıkça yinelenen korosu ile synth pop türü içerisinde gerçek bir başyapıt olarak öne çıkarken albümün beşinci ve son teklisi olarak ekim ayında müzik listelerine giren ‘I Believe’ çok ağır temposu ve yumuşak piyano altyapısının yanı sıra kısa ve üzüntülü saksafon solosu ile akılda kalıyor.
‘Songs from the Big Chair’ müzik eleştirmenlerinin ‘En İyi Albüm’ sıralamalarında sürekli olarak yer almakta.
Curt Smith’e göre ‘Songs from the Big Chair’ ilk albümlerine kıyasla daha az karamsar, daha gösterişli, daha gururlu, daha az siyah bir albüm olmuştu. Şarkı sözlerine bakıldığında Arthur Janov’un çığlık terapisi okulunun etkisinin yanında soğuk savaşın neden olduğu korku, toplumsal düzenin neden olduğu sorunlara başkaldırı çağrısı gibi noktalar dikkat çekiyor.
Çocukluk yıllarında yaşadıkları sorunlar yüzünden içlerinde biriken huzursuzluğu karamsar melodileriyle dışa vuran ikili, ticari amaçla yola çıktıklarını saklamamakla birlikte, müziklerinin synthesizer ağırlıklı sesini piyano, saksafon ve gitara eskiye göre daha fazla yer verip zenginleştirerek dinleyici kitlelerini genişletme amacına ulaşmış ikinci albümünde.
Songs from the Big Chair’in şarkılarında farklı müzik türlerinin özellikleri görülse de genel olarak bakıldığında progressive rock ağırlıklı olduğu açıkça ayrımsanıyor. Synth pop’u geliştiren, ticari kazanç ile sanatsal kaliteyi birarada yakalayan ender yapıtlardan. Yüksek sesli elektronik perküsyon, karamsar synth rifleri, acı ve üzüntüyü anımsatan sololar ile fark yaratmış ‘Songs from the Big Chair’.
Popüler müzik tarihinde gerek 1980’li yılların gerek tüm zamanların en parlak çalışmaları arasında anılmakta olan ‘Songs from the Big Chair’ ilk yayınlandığı yıldan bugüne gelene dek kaset, plak, komkapt disk, blu-ray audio gibi farklı ortamlarda, ‘super deluxe edition’ gibi çeşitli sürümlerde birçok kere müzikseverlere sunuldu; yıllar geçtikçe sunulmaya devam edecek.
Kaynakça:
- YouTube, Trash Theory, Tears For Fears: Dancing To Their Own Trauma, New British Cannon, 2024.
- YouTube, Rock n’Roll True Stories, Tears For Fears: Whatever Happened To The Band Behind ‘Everybody Wants To Rule The World?’, 2022.
- https://www.classicpopmag.com, Making Tears For Fears’ Songs From The Big Chair, Mark Lindores, 2022
- https://www.classicpopmag.com, Roland Orzabal on Tears For Fears’ Songs From The Big Chair, John Earls, 2022
- Wikipedia, Tears For Fears