Uzun zamandan beri her yerde küresel ısınma terimini işitiyoruz. Belli ki bir yerlerde bir şeyler ısınıyor ama tam olarak bunun ne ifade ettiğini açıkçası ben bilmiyordum. Metinde daha karamsar verileriyle göreceğiz ama içimden size bunu daha yalın bir şekilde anlatmak geldi.
Dünyamız atmosfer tabakası tarafından ince bir hava katmanıyla sarılı, bu tabakayı azot, oksijen ve sera gazları teşkil ediyor. Sera gazları dünyayı güneşten gelen fazla ısıdan koruyor, bu sayede dünya ortalama bir sıcaklıkta kalıyor. Aslında bu dünyada huzurlu bir yaşam da sürdürebilmemizin bir gerekçesi. Bu gazları aklınızda daha somut bir şekilde battaniye olarak görselleyebilirsiniz. Bu doğal dengenin bozulması ise dünyamızın olması gerekenden daha fazla ısınmasına ya da soğumasına neden oluyormuş.
Dünyanın tüm bölgelerinde etkilerinin görüldüğü küresel olarak algılayabileceğimiz bir kavramdır iklim değişikliği. Bu tanımın altında en genel tabiriyle uzun süreli iklim değişimleri ve sıcaklık artışları vardır.
Yaklaşık 7 yılda bir düzenlenen Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin raporuna göre iklimsel değişikliği etkileyen iki temel etken vardır; insan faaliyetleri ve iklimin doğal değişkenlikleri.
1800’lü yıllardan bu yana insanların özellikle petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıtlarını yakması iklim değişikliğinin başlıca itici gücü olarak kabul ediliyor.
Doğal değişkenlik ise insan etkisi dışındaki iklim dalgalanmalarına neden olan süreçleri kapsıyor. Bunlara güneş aktivitesi, volkanik patlamalar, dünya yörüngesindeki değişiklikler, karmaşık iklim sistemindeki dalgalanmalar örnek olarak veriliyor.
Bir mukayese yapılırsa IPPC‘nin (Uluslararası Bitki Koruma Birliği) iklimbilimcilerinin görüşlerine göre son 200 yıldaki küresel ısınmanın neredeyse tamamından insanların sorumluğu olduğu verisi ortaya çıkıyor. Bu bağlamda en büyük oranda sera gazları aşırı ısınmanın etken nedenleri arasında.
Atmosferdeki sera gazı konsantrasyonlarının artması özellikle insanların fosil yakıt kullanımıyla ilişkilendiriliyor, çünkü bunun neticesinde atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonunda da doğru orantıda bir artış oluyor. Metan, Nitröz ve Oksit de iklim değişikliğine neden olan diğer sera gazları arasında yer alıyor. Isınmaya neden olan sera gazlarının etkisi aerosollerin (Bir katının veya bir sıvının gaz ortamı içerisinde dağılması) desteği ile kısmi olarak hafifletilebiliyormuş.
BM (Birleşmiş Milletler) raporunda bir çok devlet sözcüsü ve bilim insanları sıcaklık artış oranının 1.5°C dereceden daha fazla olmayacak şekilde sınırlandırılmasının daha yaşanılır bir iklim sürdürebilmemize destek olacağı görüşündeler.
İklim değişikliğinde etki gösteren emisyonlar (Bir materyalin yüzeyinin nispi olarak radyasyon ile enerji yayma yeteneği) özellikle hangi ülkelerden gelir? Bu soruyu etkileyen ana faktörler enerji, sanayi ve ulaşım olduğuna göre olağan şüphelilerin Çin, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Avrupa Birliği, Rusya Federasyonu ve Brezilya gibi seküler devletler olduğunu duymak bizi şaşırtmasa gerek. Bu bazda ölçüm yapılırsa zenginlik başa bela gibi görünüyor, bu durum tabi global bir sorun olduğu için komşuda pişer bana da düşer atasözünü desteklemiyor. Buna pay düşecek olursak gelişmemiş ülkelerde bu oran %3 ü buluyormuş. İklim tehlikeleriyle başa çıkmak için özellikle en az kaynağa sahip olan ülkelere destek olunacağı yönünde vaatler veriliyor, öte taraftan gerçeğe bakacak olursak yine başımızın çaresine kendimiz bakmak zorunda kalacakmışız gibi görünüyor.
Sanayi öncesi dönemle mukayese edildiğinde 1,5°C bir ısınma artışının olacağı öngörülüyor. Yapılan incelemelerden elde ettiğim verilere göre ısınma karasal alanlarda okyanuslara göre daha fazla olacak ve özellikle kutup bölgelerinde sıcaklık artışı kendisini kuvvetli bir biçimde gösterecekmiş. Sıcaklık artışlarının küresel ortalamanın üzerinde yaşanılacağı belirtilen tuzu kuru İsviçre kanımca bu durumda kendini daha çok işine gücüne vereceğinden bu vaziyetine pek de aldırış etmez. Gülen yüz olsaydı koyardım.
Diplomatik açıdan ise Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Paris Anlaşması küresel ısınmaya sebep olabilecek durumları göz ardı etmiyor. Bilir kişilerin bakış açısına göre 2030 yılına kadar iklim değişikliğinin felaket senaryolarıyla sonuçlanmasını önlemek için tüm fosil yakıtlarının üretim ve tüketiminin en az %30 oranında azaltılması gerekiyor.
Tüm bu veriler dikkate alındığında iklimsel değişiklerden en asgari düzeyde etkilenmeyi başarabilmek adına enerji ve su tasarrufunda bulunmalı, doğaya zararsız olan yenilenebilir enerji kaynaklarını keşfetmeli, toplu taşıma araçlarına daha sık binmeli, tüketici davranış kurallarına uymalı, tüketilen ürünlerin geri dönüştürülmesi konusunda uzmanları desteklemeliyiz.
Bir gün Paris’e gidersem orada bir inceleme yapacağım, şöyle ki kim kimden daha ince üretim yapıyor bilmek ve öğretmek arzusundayım. İspanyollar bizden daha ileride olduklarını göz ardı ediyorlar ama gerekçesi bizlere göre iklimsel değişimlerden kaynaklanmıyor. İkinci olarak benim karşımda İstanbul… Sanayi ilk koşul olarak bizim gerekçemiz olamazdı, bizler zengin adamlar değiliz kuşkusuz… Aldıran insanlar olsak tıpkı İsviçre gibi daha az çalışıp iklimsel desteğe köstek olmazdık. Saygılarımla…