Bir çocuğun duygusal dünyasına en çok kim etki eder?
Çocukların gelişiminde, çevrelerinden aldıkları sevgi, ilgi ve destek büyük bir rol oynar. Peki, bu duygusal dünyayı şekillendiren en önemli figür kimdir? Cevap, çoğu zaman düşündüğümüzden daha basit: Yetişkinler. Bir çocuğun hayatındaki güçlü bağlar, yalnızca akademik bilgi aktarımından ibaret değildir. Yetişkinlerin onlara sunduğu güven, dinleme ve anlayış, çocukların duygusal gelişiminde derin izler bırakır.
Çocuklar, sadece ailesinin değil, etraflarındaki diğer yetişkinlerle kurduğu bağlar sayesinde sağlıklı bir şekilde gelişir. Bu tür bir ilişki, çocukların duygusal ve sosyal gelişimini önemli ölçüde etkiler. Bir yetişkinin, sadece “nasılsın” demesi bile, çocuklar için bazen günün en değerli anı olabilir. Onların gözlerinde, bir yetişkinin onlara duyduğu gerçek ilgi ve özen, güvenli bir liman gibi hissettirebilir.
Çok az nüfusun olduğu bir adada, okul çağındaki sekiz çocukla her gün kısa sohbetler yapıyorum. Onlarla selamlaşıyor, bazen kitap hediye ediyor bazen de duygularını ifade etmeleri için onlara alan tanıyorum. Çocukların bir yetişkinin onlarla konuşması, hatırlarını sorması ve onların duygusal dünyalarına saygı göstermesi, onları gerçekten dinleyen birine sahip olma duygusunu pekiştiriyor. Ancak burada dikkat çeken bir şey var: Bu çocuklar, maalesef, yetişkinlerin onlara ilgi gösterdiği, hatırlarını sorduğu ve selam verdiği bir çevrede büyümemişler. Bu tür şeyler, onların günlük yaşamlarında genellikle eksik olan şeyler. İşte bu yüzden, onlara gösterdiğim basit ama değerli ilgiler, onların dünyasında büyük farklar yaratıyor.
Eğitimci kimliğimin ilk yıllarında, çocuklarla sahada çalışırken onlarla kurduğum içten iletişimin hayatlarına ne kadar etki ettiğini daha da net bir şekilde fark etmiştim. Ailelerden aldığım geri bildirimlerde, çocuklar hakkında en çok bahsedilen kişi genellikle benim olduğuma dair. Ancak, bu durum aslında benim şahsımla ilgili değildi. Çocukların hayatlarında onlarla içten ve samimi bir iletişim içinde olan bir yetişkinin, aile dışındaki bir figürün rol model olarak ortaya çıkmasıydı. Bu deneyim, çocukların, güven ve duygu paylaştıkları bir figüre de ihtiyaç duyduklarını bir kez daha bana gösterdi.
Eymen, 11 yaşında, adada yaşıyor ve kuşlarla ilgilenmeyi, yaralı kuşları iyileştirmeyi çok seviyor. Bu konuyu anlatırken, gözlerinde bir tutku ve heyecan oluyor. Her kelimesi, doğadaki sevgisini ve merakını taşıyor. Onun anlatımlarına dikkatlice kulak vererek sorular sordum ve sohbetimiz derinleşmeye başladı. Sadece kuşlar hakkında değil, Eymen kendisini de açtı; “Onları iyileştirirken çok mutlu oluyorum” dedi. O an, ona verdiğim ilgi ve değer, sadece bir konuşma değil, bir güven köprüsü inşa etti. Onun tutkularını dinlemek, yalnızca onu daha çok konuşmaya teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda kendisini değerli ve anlaşılmış hissetmesini sağlıyor. Bu tür ilgi ve destek, Eymen’in hem özgüvenini artırıyor hem de ilerleyen yıllarda duygularını rahatça ifade etme becerisini güçlendiriyor.
Bir eğitimci olarak, çocuklarla bu tür bir bağ kurmanın önemini her geçen gün daha çok fark ediyorum. Duygularını ifade etmek, kaygılarını dile getirmek, sevincini ya da üzüntüsünü bir yetişkinle paylaşmak, onların kişisel gelişiminde önemli bir rol oynuyor. Yetişkinler, çocukların hayata bakış açılarını şekillendirirken sadece öğretmen değil, birer rehber olurlar. Onların hislerini anlamak, duygusal dünyalarına saygı duymak, çocukların sağlıklı sosyal beceriler kazanmasını sağlar. Bizler, onlara yalnızca bilgi değil, değerli bir güven duygusu da sunarız.
Daniel Goleman, duygusal zekânın, bireylerin sağlıklı ilişkiler kurmadaki kritik rolünü vurgular. Çocuklar, duygusal zekâlarını geliştirebilmek için, kendilerini anlayan ve değer veren yetişkinlere ihtiyaç duyarlar. Oysa bu tür ilişkiler, onların sosyal becerilerinin temellerini atıyor, duygusal zekâlarını geliştirmelerine yardımcı oluyor ve yaşamın her alanında daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına olanak sağlıyor.
Sonuç olarak, çocuklarla kurulan ilişkinin temeli sadece eğitimle sınırlı değildir Bir çocuğun bir yetişkinle kurduğu bağ, kendilerini daha rahat ifade etmelerini, duygusal anlamda daha sağlıklı bir birey olarak gelişmelerini sağlar. Güven, saygı ve içtenlik üzerine kurulan bağlar, çocuğun kişisel gelişimini derinden etkiler. Bu bağ, çocuğun hayatında derin ve kalıcı bir etki bırakır; onların özgüven kazanmasına, sağlıklı ilişkiler kurmasına ve kendilerini değerli hissetmelerine yardımcı olur. Çocuklar, etraflarındaki yetişkinlerden aldıkları sevgi, anlayış ve ilgi sayesinde, sosyal becerilerini geliştirir ve özgüvenle hayatlarına devam ederler.