İnsan DNA’sı laboratuvarda sıfırdan ilk kez üretiliyor

Bilim dünyası, insan DNA‘sının laboratuvarda sıfırdan üretilmesiyle yepyeni bir döneme giriyor. İngiliz bilim insanları, hastalıklara dirençli hücreler üretmek amacıyla başlatılan ve etik tartışmaların odağında olan bu projeyle insan genetiğine dair sınırları yeniden çiziyor. Özellikle “Sentetik İnsan Genomu Projesi” (SynHG), laboratuvarda DNA’nın yalnızca okunması değil, artık yazılması anlamında devrim niteliğinde bir adım olarak değerlendiriliyor.

İnsan DNA'sı

🧬 Sentetik insan DNA’sı: Tıpta ve biyoteknolojide yeni bir çağ

İngiltere merkezli Wellcome Trust’ın 10 milyon sterlinlik desteğiyle başlatılan projede, Prof. Jason Chin liderliğindeki Cambridge Üniversitesi ekibi, insan genomunun karanlıkta kalan bölümlerini ve bilinmeyen DNA dizilerini laboratuvarda sentezlemeye odaklanıyor. Bilim insanları, A, G, C ve T harflerinden oluşan genetik kodu yeniden yazarak yapay kromozomlar oluşturmayı ve bunları terapötik amaçlarla kullanmayı hedefliyor. İlk aşamada, bağışıklık sistemini güçlendiren, virüslere karşı dirençli veya mitokondri kaynaklı hastalıkların tedavisinde kullanılacak hücreler üzerinde çalışılıyor.

Jason Chin
Profesör Jason Chin

Projenin öne çıkan detayları:

  • Proje kapsamında insan kromozomlarının bazı bölümleri laboratuvarda ilk kez sentetik olarak üretiliyor.
  • Terapötik uygulamalar arasında organ onarımı, kalıtsal hastalıkların önlenmesi ve yaşlanmanın geciktirilmesi yer alıyor.
  • SynHG projesi, insan DNA’sının laboratuvarda “yazılması” üzerine odaklanan ilk büyük ölçekli girişim olma özelliğine sahip.
  • Bakteriyel genom sentezinden çok daha karmaşık olan bu süreçte, öncelik genomun küçük parçalarının sentezlenmesine veriliyor.

💬 Etik ve toplumsal tartışmalar gündemde

SynHG

Bu bilimsel atılım, beraberinde ciddi etik ve toplumsal tartışmaları da getiriyor. Uzmanlar, genetik teknolojilerin kötüye kullanılması halinde “tasarım bebekler”, genetik silahlar veya yapay insan benzeri canlıların üretilebileceği uyarısında bulunuyor. Projede, Manchester ve Kent Üniversiteleri’nden sosyal bilimciler, yapay DNA’nın kimlik, özel hayat ve biyolojik haklar üzerindeki etkilerini de araştırıyor. Etik kurul ve bağımsız izleme mekanizmaları, toplumun kaygılarını dikkate alacak şekilde devrede tutuluyor.

Öne çıkan etik başlıklar:

  • Bireysel mahremiyet ve biyolojik kimlik:
    Sentetik DNA ile üretilen hücre ve organizmalar, insan kimliğinin ve genetik özgünlüğünün sınırlarını zorluyor. Bu durum, kişisel verilerin korunmasından biyolojik hakların yeniden tanımlanmasına kadar çok sayıda yeni tartışmayı beraberinde getiriyor.

  • Genetik bilginin istismar riski:
    Laboratuvarda sentezlenen genetik materyalin kötü amaçlarla kullanılması (örneğin, biyolojik silahlar veya yasa dışı genetik müdahaleler) endişe yaratıyor. Uzmanlar, bu teknolojinin hem tıbbi hem askeri açıdan kötüye kullanılmasını önleyecek küresel düzenlemelere ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

  • Toplumsal ve yasal düzenlemelerin gerekliliği:
    Sentetik genom projeleri, mevcut etik ve yasal çerçevelerin yetersiz kalabileceğini gösteriyor. Tasarım bebekler, genetik ayrıcalık ve eşitsizlik, insan yaşamının sınırları gibi pek çok konu yeni düzenlemeleri zorunlu kılıyor.

  • Kamuoyunun bilgilendirilmesi ve onay süreci:
    Toplumun, böylesine radikal bilimsel adımlar hakkında şeffaf şekilde bilgilendirilmesi, etik kararların demokratik katılımla alınması önem taşıyor. Sosyal bilimciler, projelerin kamu yararına uygun biçimde ilerlemesi için toplumla açık iletişimi savunuyor.

  • Sorumluluk ve şeffaflık:
    Bilim insanlarının ve teknoloji geliştiricilerinin, olası riskleri öngörerek, sorumluluk bilinciyle hareket etmesi ve projelerin her aşamasında şeffaflık sağlaması bekleniyor.

Bilim insanları, teknolojinin potansiyel faydalarının toplumsal risklerle dengelenmesi gerektiğini ve şeffaflığın ön planda tutulacağını vurguluyor.


Kaynaklar:


Bunlar da ilginizi çekebilir:

Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 20 yıldır ilkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışan bağımsız bir medya kuruluşudur. Amacımız: Gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonumuz: Okurlarımızda sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerlerimiz: Dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın çevrimiçi yayınlarından biri olarak, iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul eder. Bu doğrultuda Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İndigo Dergisi ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildirgeyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya toplumsal köken, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.