Bilim insanları laboratuvar deneyleriyle ilk canlıyı oluşturma konusunda önemli adımlar kat etmiş durumda. RNA Dünyası hipotezini temel alan çalışmalar, yaşamın protein ve DNA’dan önce RNA molekülleri aracılığıyla başlayabileceğini öne sürüyor.
Dünya’da yaşamın nasıl başladığı sorusu, hem bilimsel hem de felsefi açıdan insanlık tarihinin en temel meraklarından biri olmayı sürdürüyor. Bu soruya yanıt arayan bilim insanları, yaşamın kökenine dair en güçlü teorilerden biri olan “RNA Dünyası” hipotezi üzerine yoğunlaşıyor. Yapılan yeni deneyler, yaşamın temel yapı taşlarının milyarlarca yıl önce nasıl oluşmuş olabileceğine dair heyecan verici bulgular sundu.
RNA dünyası hipotezi: Yaşam DNA’dan önce RNA ile başlamış olabilir
Çoğu evrimsel biyolog, Dünya’nın yaklaşık 400 milyon yıl boyunca bir “RNA Dünyası” olduğu görüşünü savunuyor. Bu hipoteze göre, yaşam DNA ve proteinlerden önce, kendini kopyalayabilen RNA molekülleri aracılığıyla başlamış olmalı. Ancak bu görüşün önünde iki büyük engel bulunuyordu:
- “İlk eşleyici”ye dair doğrudan bir kanıt yok.
- RNA’nın, ilk Dünya koşullarını taklit eden ortamlarda kendini kopyalaması daha önce başarılamamıştı.
İşte bu ikinci soruna çözüm üretmek amacıyla University College London (UCL) ve Cambridge’deki MRC Moleküler Biyoloji Laboratuvarı‘ndan bir ekip, Nature Chemistry dergisinde yayımladıkları araştırmayla dikkat çekici bir adım attı.
Deneysel yaklaşım: Üçlü RNA yapı taşlarıyla ilkel yaşam simülasyonu
Araştırmacılar, modern biyolojide bulunmayan ancak kopyalanması çok daha kolay olan trinükleotid adı verilen üçlü RNA yapı taşlarını kullandı. Bu yapılar, su, asit, donma ve ısı gibi ilkel Dünya koşullarını taklit eden ortamlarda test edildi. Çözeltilerin tekrar tekrar dondurulup çözülmesi, RNA ipliklerinin buz kristalleri arasında ayrı kalmasını sağladı. pH ve sıcaklık ayarlarıyla birlikte bu ortam, RNA’nın kopyalanmasına olanak tanıdı.
📌 UCL’den James Attwater, yaptığı açıklamada çalışmayı şöyle özetliyor:
“Kullandığımız üçlü RNA yapı taşları, erken Dünya’da doğal yollarla oluşabilecek kimyasal ortamlarda çok daha kolay kopyalanabiliyor. Gece-gündüz sıcaklık döngüleri ya da sıcak kayaların soğuk atmosferle buluştuğu jeotermal alanlar bu süreci tetikleyebilir.”
Tuzlu su değil, tatlı su yaşamın beşiği olabilir
Araştırmanın en dikkat çeken sonuçlarından biri, bu reaksiyonun tuzlu su ortamında başarılamaması oldu. Tuz, donma sürecini bozarak RNA zincirlerinin oluşumunu engelliyor. Bu da yaşamın başlangıcının okyanuslardan çok, jeotermal tatlı su gölleri veya sıcak kaynaklar gibi ortamlarda gerçekleşmiş olabileceğini düşündürüyor.
Çalışmanın kıdemli yazarlarından Philipp Holliger ise bu sürecin evrimi açısından kritik bir noktaya işaret ediyor:
“Yaşam, nesilden nesile aktarılan genetik bilgiyle mümkündür. Bilginin kopyalanması olmadan evrim başlayamaz.”
Henüz RNA zincirlerinin yalnızca yaklaşık %17’si kopyalanabilmiş olsa da, araştırmacılar tam replikasyonun yalnızca zaman ve verimlilik geliştirmesine bağlı olduğunu ifade ediyor.
Evrensel yaşam arayışında yeni ipuçları
Bu bulgular, yalnızca geçmişi anlamamıza değil, aynı zamanda evrende yaşam arayışında hangi koşullara odaklanmamız gerektiğine dair ipuçları sunuyor. Eğer yaşam tatlı suya bağımlı başladıysa, ötegezegen araştırmalarında jeotermal özellikler taşıyan gezegenler öncelikli hale gelebilir.
Ayrıca, yaşamın kimyasal temellerinin anlaşılması, sentetik biyoloji ve yapay yaşam oluşturma gibi alanlarda da önemli katkılar sağlıyor. Henüz yaşam izine rastlanmamış bir gezegende bir gün yaşam başlatmak mümkün olabilir mi? Bu soru artık yalnızca bilim kurgu değil, bilimsel araştırmalarla desteklenen bir olasılık.
Sonuç
Bu deneysel yaklaşımlar, Dünya üzerinde yaşamın kökenine dair yeni sorular ve umut verici cevaplar sunuyor. RNA’nın kendini kopyalayabilme yeteneği ve ilkel çevresel koşullarda yeniden yapılandırılabilmesi, yaşamın evriminde kilometre taşı niteliğinde adımların atılabileceğini gösteriyor.
Araştırmalar, tatlı su ortamlarının ve jeotermal özelliklerin RNA replikasyonunu tetiklemesinin, gezegendeki ilk canlı oluşumuna zemin hazırlayabileceğini ortaya koyuyor. Sonuç olarak, bu çalışmalar “ilk canlıyı oluşturma” konusundaki tarihsel merakımıza bilimsel bir açıklık getirirken, gelecekte evrende yeni yaşam formlarının ortaya çıkma olasılığına dair de önemli ipuçları sunuyor.
Bilimsel araştırma için kaynak:
- Attwater, J., Augustin, T.L., Curran, J.F. et al. Trinucleotide substrates under pH–freeze–thaw cycles enable open-ended exponential RNA replication by a polymerase ribozyme. Nat. Chem. (2025). https://doi.org/10.1038/s41557-025-01830-y