Futbolseverlerin kalbinde yankı bulacak içten bir haykırış… ‘Huzurlu Bir Hayâldi Beşiktaş’… Beşiktaşlı yazar Cem Akyürek’ten otobiyografik bir spor kitabı…
Cem Akyürek… Spor, müzik ve oyun gibi alanlarda yazdığı blog yazıları ve sinema içerikli – ‘Sinema Canavarı’ – YouTube kanalının yanı sıra 2018 ve 2019 yıllarında yayınlanan iki romanı ile fantastik yazınımıza sağladığı katkılarla tanınmakta. Türkiye’deki birçok çocuk gibi babasının etkisiyle kazandığı futbol tutkusu ve takım aşkını ‘Huzurlu Bir Hayâldi Beşiktaş’ adlı kitabıyla taçlandırdı.
Avustralya’da yaşamakta olan sevgili dostum Cem Akyürek ile internet aracılığıyla bir araya gelerek yaşamı, eserleri ve son kitabı hakkında bir hayli candan bir söyleşi gerçekleştirdik. Aşağıda ayrıntılı röportajımızı okuyabilirsiniz.
“Hayat, iyi ya da kötü tecrübeleriyle bir tiyatro sahnesi gibi”
Öncelikle okurlarımıza kısaca kendinden söz eder misin?
Cem Akyürek: Merhaba Koraycığım. Öncelikle beni İndigo Dergisi gibi değerli bir platformda konuk ettiğin için çok teşekkür ederim.
Kim olduğuma gelince… Ömrü boyunca çalıştığı her meslek alanını kişisel gelişim ve ekonomik özgürlük için bir araç olarak gören, hayatı iyi ya da kötü tecrübeleriyle bir tiyatro sahnesi olarak kabul eden ve onu fazlasıyla büyüleyici bulan sokaktaki herhangi bir kişiyim. “Fırsatım olsa bütün bir hayatımı sanata adarım” demek isterdim ancak zaman içinde gördüm ki, hayat mücadelesinden uzaklaştığında ilham da yavaşça yitip gidiyor. Bu yüzden zorlukların içinde geçen her dakikanın kıymetini öğrendim ve yaşananlara ne kadar odaklanırsam, sanatın da kalbimi o kadar aydınlattığına şahit oldum. İşte böyle biriyim.
“Gerçeklerle hayâli iç içe geçiren senaryolar kurmak hayatı katlanabilir kıldı”
Seni yazarlığa ve edebiyat dünyasına yönelten nedenleri öğrenebilir miyiz?
Cem Akyürek: Kendimi bildim bileli hep gözlemledim. Gerçekler ile hayâli iç içe geçiren senaryolar kurmak, benim için hayatın zor yanlarını daha katlanabilir hâle getirmenin yoluydu. Başka bir deyişle bunu önce kendim için yaptım. Bu bir nevi zihinsel koruma kalkanıydı. Yazmaya çok küçük yaşta başladım. İlkokul ikinci sınıfta, “Dünyalar Savaşı” filminden esinlenerek kısa bir hikâye yazmıştım. Babam, yazdıklarımı iş yerindeki sekreterine daktilo ettirmiş ve “Kitabın basıldı” diyerek akşam eve getirmişti. O dosya kağıtlarının bir kitaba dönüştüğüne kalpten inanmıştım. Hâlâ saklarım. Bazen açar, o sayfalara bakar, katettiğim yolu yeniden hatırlarım.
Ne uzun ve ne maceralı bir yoldu ama… Bazen ben de şaşırıyorum ama görünen o ki, akıl sağlığımı koruyarak buraya kadar gelmeyi başarmışım. Yazmak benim için hep bir tutku oldu. Dijital dünyanın hayatımıza girmesiyle birlikte birçok blog projesinde deneme yazıları, oyun tanıtımları, bilim kurgu öyküleri kaleme aldım. En çok emek verdiğim proje ise, 2014 ile 2017 yılları arasında oynanan tüm Beşiktaş maçlarını yorumladığım blog oldu. Şimdi o yazıları elden geçiriyor, edebi bir dille tekrar yayımlıyorum. Bir gün biri çıkar da o maçlara dönüp bakar mı diye düşünmüyorum. Çünkü bunu da kendim için yapıyorum ve yaparken tarifsiz bir keyif alıyorum.
Seni etkileyen edebiyatçılar kimlerdi?
Cem Akyürek: Nasılsa kimse bilmez diyerek “çok çeşitli alanlarda kitaplar okudum” gibi bir klişeye sığınmayacağım. Size gerçekten neler okuduğumu anlatmak isterim. Amerikalı yazar Charles Bukowski her zaman idolüm oldu ama onun gibi biri olmak için çabalamadım. Zira doğru bir karakter analizi yapıldığında onunla aramda geceyle gündüz kadar fark olduğu ortaya çıkar. Yine de şunu söylemeliyim: Yazdıkları öylesine ince bir çizgide yürür ki onları örnek alıp yoldan çıkan da olabilir, onlardan ders çıkarıp aydınlanan da. Ben ikinci yolda yürüyebildim, bu anlamda şanslıyım.
Sonra Bukowski’nin üstadı John Fante’yle tanıştım. Onun kitapları arasında kayboldum. Hâlâ ara sıra ikisinin kitaplarını karıştırırım. Her seferinde yeni bir şey öğreniyorum. Öte yandan; ejderhalar, büyücüler, savaşçılarla dolu birçok fantastik kurgu eseri de okudum. Bazıları yaşanmışlık izleri taşıyordu ve gerçek hissi veriyordu. Bazıları ise kopya gibi duruyordu. Çünkü yazarları yaşadıklarından değil, başkalarının yazdıklarından beslenmişti. Belki ben de ‘Rüzgârların Ötesinde’ roman serimi yazarken bu tuzağa kısmen düştüm ama içim rahat. Çünkü o dünyayı oluştururken kendi yaşanmışlıklarımı da kattım. Bu yüzden yazdıklarımda bir samimiyet olduğuna inanıyorum.
“Gözlem konusu benim için çok hassas, dünyayı görmek istiyordum”
Neden ailece Avustralya’ya yerleştiniz? Bugüne dek Avustralya ile Türkiye arasında ne gibi farklar gözlemledin?
Cem Akyürek: Hayatım boyunca anavatanı terk edip başka bir ülkede yaşamak gibi bir hayâlim olmamıştı ama böyle bir fırsat çıkınca geri durmadım, çünkü dünyayı görmeyi istiyordum. Gözlem konusu benim için çok hassas. Avustralya, bu anlamda bilinmezlerle dolu heyecanlı bir pencere sundu. Elbette böyle bir kararı tek başıma vermedim. Bu kararı eşimle birlikte aldık ve sonuna kadar arkasında durduk. Meğer ne çok şey varmış dünyada bilmediğimiz…
Türkiye ve Avustralya’yı kıyaslamak bana adil gelmiyor. Avustralya çok farklı bir ülke, göçmenler için hayat kurmak kolay değil. Sevdiklerinden uzaktaysan, bir an gelir altın külçeleri bile parlamaz olur. Türkiye ise… Hani o şarkıda diyor ya: “Bir başkadır benim memleketim.” O sözler yalnızca söylenince değil, yaşanınca da bir başka oluyor.
“Fantastik kurguda kalbim pusulamdır”
Neden fantastik edebiyata yöneldin? Fantastik edebiyatı diğer türlere göre öne çıkaran özellikler nelerdir?
Cem Akyürek: Fantastik kurgu, sınır tanımayan bir alan. Eğer kendini serbest bırakırsan, ulaşabileceğin ufukların sonu yok. ‘Rüzgârların Ötesinde’ serisinin ilk iki kitabı yayınlandı ama devamını da yazdım. Trende, uçakta, parkta, hatta öğle yemeği sırasında iş yerinde… Nerede bir an yakaladıysam orada yazdım. Hepsi yayınlanmadı ama hikâyenin nasıl bittiğini gördüm ve içsel huzura ulaştım. Bu yolculukta birkaç dostum da bana eşlik etti, yazdıklarımı okudular. Bir gün yayınlanır mı bilmiyorum ama proje tamamlandı. Yazmak, hayatın zorluklarıyla mücadele ederken bana en büyük desteği verdi.
‘Rüzgarların Ötesinde’ serisinde olay yeri olarak kullandığın fantastik dünyayı oluşturabilmek için ne kadar süre çalışma yapman gerekti?
Cem Akyürek: Ben fantastik kurgu yazarken ayrıntılı planlar yapmıyorum. Elimde bir harita yok ama kalbim pusulamdır. Bu yönteme ‘pantser’ ya da ‘keşifsel yazım’ deniyor. Yani ben de hikâyeyi yazarken karakterlerle birlikte adım adım keşfediyorum. Olaylar çoğu zaman beni bile şaşırtıyor. Bir planın soğuk kurgusundansa, hayatın içinden gelen duygulara teslim olmayı tercih ediyorum.
“‘Huzurlu Bir Hayâldi Beşiktaş’ hayatımla kesişen anıların toplamı”
Son kitabın ‘Huzurlu Bir Hayâldi Beşiktaş’ önceki kitaplarına göre çok farklı bir tür. Futbol içerikli, anı ve otobiyografi türünde, tarihi bilgiler de veren bir hayli duygusal bir kitap. Neden böyle bir kitap yazmak istedin?
Cem Akyürek: Bu güzel sözlerin için çok teşekkür ederim, Koraycığım. Dediğin gibi, bu kitap önceki işlerimden farklı. Ancak metaforlarla bezeli anlatımda fantastik öğelere yine sıkça yer verdim, özellikle maç sahnelerinde. Futbol izleyicileri tuttukları takımı mitolojik varlıklarla özdeşleştirmeyi sever. Ben de bu duygudan yola çıkarak, bazı maçları adeta birer görsel şölen gibi, farklı bir boyutta tasvir etmeye çalıştım.
Başlangıçta sadece 2014 ile 2017 yılları arasını kapsayan maç yazılarımı istatistiksel bir şekilde kitaplaştırmak istedim. Proje beni içine çekti ve yazdıkça keyif almamaya başladım. Bu durumu değiştirmek için araştırma yaptım: Futbol üzerine yazılan kitaplar çoğunlukla teknik ve istatistikseldi. Oysa ben başka bir yol arıyordum.
Kendime ‘Bu işi bana keyif verecek hâle nasıl getiririm?’ sorusunu sordum. Cevap açıktı. Maçları, hayatımla kesişen anılar üzerinden yeniden kurmak. Yazdıkça fark ettim ki Beşiktaş ile ne çok anım varmış! Hatırladıklarımın yoğunluğu beni bile şaşırttı. Üç-dört ay boyunca neredeyse tüm vaktimi bu projeye ayırdım ve eğer araştırmamda bir şey gözümden kaçmadıysa, ‘Huzurlu Bir Hayâldi Beşiktaş’ bir futbol kulübü üzerinden yazılmış ilk otobiyografi kitabı oldu.
“Beşiktaş, vicdanımı keskinleştiren bir değer”
Beşiktaş senin için ne ifade ediyor?
Cem Akyürek: Beşiktaş, bu hayata tutunma ve korkusuzca devam etme yolunda kalbimi destekleyen unsurlardan biridir. Taraftarların ‘Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin!’ tezahüratı bana her zaman romantik bir söylem gibi gelmiştir çünkü Beşiktaş benim her şeyim değil. Benim için çok daha fazlasıdır. Hayatımın karakterini şekillendiren, vicdanımı keskinleştiren, haksızlığa karşı duruşumu pekiştiren bir değerdir. Bu yüzden gururla “Ben Beşiktaşlıyım!” diyebiliyorum.
Futbola ilgi duymaya başladığım ilk günden beri Beşiktaşlıyım ve yıllar boyunca da Beşiktaşlı olmak ile Beşiktaş taraftarı olmanın birbirinden farklı iki anlayış olduğunu savundum. ‘Huzurlu Bir Hayâldi Beşiktaş’ adlı eserim, bu düşünceyi paylaşmak için önemli bir fırsattı. Aynı zamanda bu kitap, sadece tuttuğun takım için değil, spora bir bütün olarak daha adil, daha vicdanlı bir bakış gerektiğini savunan bir duruşun ifadesidir. Evet, konu spor ve özellikle de futbol olduğunda düzeltilecek çok şey var. Bir yerden başlamak gerekiyordu ve ben bu kitapla o ilk adımı attığıma inanıyorum.
“Herkes bir hikâyenin taşıyıcısıdır, kimisi yazar, kimisi yaşar”
Son olarak İndigo Dergisi okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Cem Akyürek: Hayatın içinden geçen herkes, aslında bir hikâyenin taşıyıcısı. Kimisi yazar, kimisi anlatır, kimisi sadece yaşar. Ben birazını yazdım… Dilerim ki bu röportaj, bir yerlerde size ait bir duygunun karşılığını bulmuştur. İndigo Dergisi okuyucularına kalpten selam olsun. Kendinizi keşfetmekten korkmayın.
***
📌 Bu kitap Beşiktaşlılar kadar nostalji seven sporseverlere de hitap ediyor
Cem Akyürek ile blog yazılarıyla adından sıkça söz ettirdiği dönemde tanışmıştım; tanıştığımız yılı anımsayamayacak kadar uzun bir zaman önceydi. Futbol, sinema, müzik ve edebiyat gibi ortak tutkularımız aracılığıyla tanışıklığımız kısa süre içinde arkadaşlığa dönüşmüştü.
Henüz hazırlık aşamasındayken ‘Huzurlu Bir Hayâldi Beşiktaş’ kitabının ilk bölümlerini okuduğumda Cem Akyürek’in Beşiktaş camiasına özgün bir yapıt kazandırmak üzere olduğunu ayrımsamam hiç güç olmadı. Cem, kronolojik sıralamayı dikkate almaksızın kitabın bölümlerini benimle paylaştıkça esere futbol ile ilgili birkaç teknik içerikli katkıda bulunma gibi bir şansa da sahip oldum.
Aynı kuşaktan olmamızdan ötürü Cem Akyürek’in her anısında ben de çocukluğuma, gençliğime ve yakın geçmişime dönüp duygularımla baş başa uzun saatler geçirdim. Beşiktaş sevgisi temelinde anı ve otobiyografi türlerini bir araya getiren ‘Huzurlu Bir Hayâldi Beşiktaş’ yalnızca Beşiktaşlıların değil 1980’li, 1990’lı ve 2000’li yılların futbol dünyasına ilişkin nostaljik yolculuğa çıkmak isteyen tüm sporseverlerin hoşlanacağı bir yapıt. Kesinlikle okumanızı öneriyorum.
🛒 ‘Huzurlu Bir Hayâldi Beşiktaş’ kitabı, Kitapyurdu ve Yol Akademi Yayınevi gibi çevrim içi kitap satış platformlarından temin edilebilir. 📚