Kuşaklararası söyleşi: 102 yaşındaki Dr. Röth ile 15 yaşındaki Bade’nin zamana direnen sohbeti

Kasım 2025 tarihinde Dr. Diether Röth 102, lise öğrencisi Bade ise 15 yaşını dolduracak. Bade’nin Dr. Röth ile yaptığı sohbet küçük bir röportaja evrildi ve yazıya döküldü. Ergenlik çağındaki bir genç kız 100 yaşını geride bırakmış bir destan araştırmacısından neler öğrenmek ister?

kuşaklararası söyleşi

Dr. Diether Röth, 20 Kasım 1923’te Doğu Almanya’nın Mühlhausen şehrinde doğdu, Göttingen Üniversitesi’nde Alman Dili Edebiyatı ve Sanat Tarihi bölümlerinde okudu, halklar tarihi ve destanlar (büyüklere masallar) konularında uzmanlaştı. 1971 yılında babasının (Erich Röth) 1921’de Thüringen’de kurduğu yayınevini devraldı ve 1991’de ‘Masallar ve Avrupa’da Masal Araştırmaları Rehberi’ni yayımladı. Dieter Röth 2003 yılında Avrupa Masal ödülüne, 1991’de ise Almanya Devlet Hizmet nişanına (Bundesverdienstkreuz) layık görüldü. Röth 1955’ten beri Kassel şehrinde yaşıyor.

Bade, 4 Kasım 2010’İstanbul da doğdu. Bir Fransız lisesinde 9. sınıf öğrencisi. Yaz tatilini geçirmek için geldiği Almanya’nın Kassel şehrinde Dr. Röth ile tanıştı ve merak ettiklerini sordu.


Masalın içinden bir ömür ve 15 yaşında bir genç kızın merakı

Dr. Dieter Röth

Bade: Sizce insanların inançları hayatın belli dönemlerinde değişir mi? Çocukken inandığınız şeyler bu gün ne kadar değişti?

Dr. Dieter Röth: İnançlar ve fikirler zamanla ve sürekli değişiyor ve genişliyor. İyi mi oldu kötü mü bilmiyorum ama tecrübelerim beni çok değiştirdi. Gençken insan naif oluyor ve herşeye inanıyor, büyüdükçe sorgulamaya başlıyor ve yavaş yavaş değişiyor. İleri yaşlarda fikirler yerine oturuyor ve o zaman daha az konuşuyorsun.

Bade: Mesela dini inancınız nasıl gelişti?

Dr. Diether Röth: Ben Komünist Doğu Almanya’da doğup, büyüdüm ve o zaman orada din devletin olumlu görmediği bir olguydu, dindar olmak sorun yaratıyordu. Yani küçükken hiç kiliseye gitmedim. Tabii sonradan üç büyük kutsal kitabı okuyup, inceledim. Ayrıca uzmanlığım gereği öncelikle bütün insan kavimlerini inceledim; asıl bunlar benim inancımı etkiledi.

Tanrı çok büyük bir kavram, insan gibi küçük bir yaratık bu kavramı anlamaya muktedir olamaz. Ayrıca din kişisel bir konu. Kişiye has konular benim ilgimi çekmiyor, toplulukların düşünce ve tecrübeleri ilgilendirdi beni hep. Bunlar daha önemli.

Ölüm üzerine düşünceler

Bade: Gençliğinizden beri ölüm ve ölümden sonraki hayat hakkındaki fikirleriniz nasıl değişti mesela?

Dr. Diether Röth: Herkesin kafasında bir düşünce vardır ama hangisi doğrudur bilemeyiz. Ben filozof degilim ki bileyim. Benim işim halk hikayeleri. Sadece bunlar hakkında araştırma yaptım. Ölüm konusunu düşünmedim pek. Bilemeyiz ki? Ne desek boş. Bilmediğimiz bir konu üzerine fikir sahibi olamayız.

Bir meslek olarak masal araştırmacılığı

Bade: Mesleğinizi anlatır mısınız biraz da? Tam olarak ne iş yaptınız?

Dr. Diether Röth: Benim araştırdığım konu tam olarak; halkın yani sıradan insanların birbirlerine sözlü olarak aktardığı hikaye ve tecrübeler: Masal, destan, saga… Hemen hemen tüm ülkelerin sözlü edebiyatlarını okuyup, inceledim ve gördüm ki: Ne kadar farklı coğrafya ve kültürlerde yaşarlarsa yaşasınlar, sıradan halkın yaşadığı hayat tecrübesi her ülkede benzer. Anlatılan olaylar, hikayedeki karakterler birbirine çok yakın. Hatta bu yüzden uluslararası akademik ortamda her hikayenin ortak bir kod numarası vardır. Mesela AT299’a kadar hayvan hikayeleri kodlanmıştır, AT300’den sonra insanları baş kahraman olduğu hikayeler. Bu numaralar her ülkenin akademisyen ve ya araştırmacısı tarafından anlaşılır.

Hemen hemen her ülkenin halk edebiyatı uzmanlarıyla irtibata geçip, kendi ülkelerinde yazıya dökülmemiş ve unutulmaya yüz tutmuş hikayeleri derleyip yazmalarını istedim, sonra burada kitaplaştık. Ayrıca kitap kapaklarını da ben çizdim.

Bade: Sizi kitaplara bu kadar bağlayan ne?

Dr. Diether Röth: Kitap okumaktan çok keyif alıyorum. Genelde destan ve halk hikayeleri okuyorum haliyle. Farklı kültürlerdeki insanların birbirine bu kadar benzediğini görmek çok heyecan verici. Destanları araştırınca tüm dünyadaki insanları anlayacağımı ve onların da beni anlayabileceğini keşfettim.

102 yaşında zinde kalmanın sırrı

Bade: Bu yaşa kadar hem akıl hem de vücut sağlığınızı bu kadar iyi korumanızın sebebi nedir?

Dr. Diether Röth: Çalışmak… Hem vücudu hem kafayı her daim aktif tutmak gerek. Babamın yayınevinde çalışırken kitaplarımızı bir el arabasına koyup şehir şehir yürür, kitap satardım. Ondan sonra da çok yürüdüm. Şimdi de yardım alarak arada sırada kısa yürüyüşlere çıkıyorum ama evde haftada bir iki kere sandalye üzerinde cimnastik hareketleri yapıyorum muhakkak. Bir de çok kitap okudum, her gün bir kaç saat. Hala her gün okuyorum.

“Et yemedim. Et insanı akıllı yapmaz!”

Bade: Nasıl besleniyorsunuz peki? Neye dikkat ediyorsunuz?

Dr. Diether Röth: Şu anda tadı güzel olan şeyleri yiyorum, yani önemli olan yediğimden tat almak. Bugün yemekten keyif almam önemli benim için ama çocukken ne bulursak, evde ne varsa onu yerdik. Savaş zamanı ve sonrası Almanya çok fakir bir ülkeydi.

Bir de babam hayvanların insanlarla eş değerde olduğunu düşündüğü için bizim eve et girmezdi. Çocukken et yemedim yani. Sonradan da zaten savaş zamanı, yoksulluk. Patates ve sebze yiyorduk genelde o yıllarda. Bazen sosis yerdik ama çok ender. Herşeyimizi kaybetmiştik savaştan sonra, yemek en önemli sorunumuz değildi.

Bade: Yani et yemek o kadar da önemli değil.

Dr. Diether Röth: Et yemenin insanı akıllı yapacağını zannetmiyorum.

Hayatta kalıcı olan nedir?

Bade: Hayatta neyin değeri kalıcı sizce? Sizin hayatınızda en değerli şey ne mesela?

Dr. Diether Röth: İnsanların birbirlerini anlaması önemli. Benim halkın anlattığı hikayelerde gördüğüm şu; insanlar birbirlerini anlayabilir çünkü insan insana benzer.

Bade: Çok farklı nesiller tecrübe ettiniz. Nasıl bir duygu bu?

Dr. Diether Röth: İyi ya da kötü diyemeyiz ama çok farklı devirler. Zamanla her şey değişiyor. Gayet normal.

“Son dilek: Güneşin tadını çıkarmak”

Bade: Şu andan sonra yapmak istediğiniz neler var. Gitmek istediğiniz bir ülke mesela?

Dr. Diether Röth: Bir kere Hindistan’a gitmiştim. Bazı Avrupa ülkelerini gezdim. En son Pandemi öncesi hayat arkadaşım Barbara ile Girit’e gitmiştik. Ama görmek istediğim özel bir ülke yok. Okuduğum hikayelerde hepsini gezmiş gibi oldum zaten.
Bu saatten sonra daha ne yapmak istersin diye sorarsan; güneşin tadını daha fazla çıkartmak isterdim.

Yaşlı insanların sorunları çok farklı oluyor; benim son zamanlarda en çok istediğim oturma odasından tuvalete düşmeden gidebilmek, en çok bunu kafa yoruyorum bugünlerde.

Yaşlanma farkındalığı: Dengeyi kaybetmek

Bade: Yaşlanmaya başladığınızı ne zaman farkettiniz?

Dr. Diether Röth: Yürürken dengemi kaybedip düşmeye başlayınca farkettim. 4 yıl önce başladı yürüme zorluğum, 2 yıldır da yürüteç ile yürüyorum. En sevdiğim şey yürümekti. Keşke eskisi gibi parklarda uzun yürüyüşlere çıkabilsem. 4 yıl öncesine kadar her şeyi kendim yapıyordum.

Bir de unutkanlık kötü. Eskiden masalların kodlarını ezbere bilirdim. Hafızam giderek kötüleşiyor.

“Hayatı seçemedim, ama mesleğimi sevdim”

Bade: Pişman olduğunuz şeyler var mı?

Dr. Diether Röth: Benim hayatta pek seçme şansım olmadı, kendim yönlendirmedim hayatımı. Okula gitmem gerekti gittim, asker olmam gerekti oldum, sonra mecburen savaş yılları. O zamanlar seçim yapma şansımız pek yoktu. Para kazanmak gerektiği zaman, bari bildiğim konuda profesyonel olayım dedim, babamin yayınevinde çalışmaya başladım. Para kazanmadım pek ama mesleğimi çok sevdim. Varoluşumu bu kitaplarda buldum. Destanlar benim hayatım oldu.

Masal ve Destanlar alanında çalışan çok değerli insanlarla da tanıştım. Türkiye’den Pertev Boratav Bey ile yazışıyorduk.

Gençlere bir öğüt: “Sevdiğin işi yap”

Bade: Gençlere ne tavsiye edersiniz?

Dr. Diether Röth: Çalıştığınız işten keyif alın yoksa hayat çok sıkıcı olur. Az para bile kazansan bile sevdiğin bir işi yap derim.

Bade: Bu benim icin özel ve önemli bir gündü. Sizinle bir selfi çekebilir miyim?


🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:

Deniz Alan Held
1974 Ankara doğumlu ama 2 yaşından beri Istanbullu. Çocukluk ve gençliği cimnastik ve dans çalışmalarıyla geçti. 2000 yılından beri yoga yapıyor. 2002 yılında evlenip yurtdışına yerleşti ama bir ayağı hep Istanbul'da oldu. Çocuklardan sonra, Norveç'te hayalindeki işin eğitimini alma fırsatı geçti eline. Trondheim Üniversitesi'nde Medya Bilimi ve Görsel Kültür dalında lisans ve yüksek lisans okudu. İki yıl Zürih, 10 yıl Trondheim'da yaşadıktan sonra 2014 yazında eşinin memleketi Almanya'ya yerleşti. Şİmdi iki oğlu ve eşi ile sakin bir hayat sürmekte, ve Türkiye'nin Gezi Gençleri'nce yönetileceği çağdaş bir ülke olduğu hayalini kurmakta. // ENGLISH: Born in Ankara in 1974, moved to Istanbul at age 2. Spent lots of time with gymnastic and contemporary dance at early ages. since 2000 practices rather yoga. Married to a German in 2002 and move to Zurich. Later lived 10 years in Norway/Trondheim and eventually settled down in Germany. Studied Media Science in Trondheim and finished master degree in 2012. Has two sons. Looking forward to the days that Turkey is eventually led democratically by the Gezi youth.