Şehirden köye göç edenler bunları iyi düşünmeli!

Şehirden köye göçmek isteyenler son zamanlarda oldukça arttı. Özellikle İstanbul’dan Ege’ye göç etmek isteyenlerin sayısı… Göçme nedenlerini az çok biliyoruz, peki sonrasını?!..

Şehirden köye göç

Şehirden köye göç edenler bunları iyi düşünmeli!

Pandemi sürecinde insanların dışarı çıkması zorlaşınca, evde kalma zorunluluğu, insanları yeni arayışlar içerisine soktu ve insanlar kendilerine yeni alternatifler üretmeye başladı. Bunun sonucunda kırsal göç konusu ortaya çıktı.

Göçler tersine dönmeye başladı artık. Bunun tek nedeni sadece pandemi diyemeyiz elbette. Yakın geçmişte sıkça duyduğumuz ‘emekli olunca Ege kıyılarına yerleşme’ düşüncesi de bir diğer önemli etken. Tabi ki, sadece bu nedenler değil, başka nedenler de var. Bu nedenleri, sosyal medyada aktif olan ve bu hikayeleri anlatan Deniz Sarı, Murat Cesurdura, Tolga Yalçın gibi isimlerin programları üzerinden giderek anlatmakta fayda var…

Bu kişiler Youtuber olarak güzel de programlar yapıyor. Bu kişilere naçizane benim de tavsiyem olacaktır. Buna birazdan geleceğiz…

Emekli olup kendi köyüne göç edenleri bir kenara koyar isek, genel itibariyle insanlar pandemi ile Ege kıyılarına veyahut Ege köylerine, Kaz Dağları ve çevresine göç etmeyi uygun buluyor. Bu göç de, sanayileşmenin yoğun olduğu İstanbul ve çevre illerden gerçekleşmektedir.

İnsanlar, denizin olduğu yerden uzaklaşıp yine denizin olduğu yerleri tercih ediyor. Ancak buradaki fark, temiz denizin olması… Marmara Denizi’ndeki kirlilik insanları düşündürmektedir.

Ege Bölgesi’nde sanayileşmenin daha az olmasından dolayı, hava kirliliğinin de daha az olmasını sağlıyor. Bu da, bu bölgede, toprağın daha az kirlenmesini ve toprağın daha verimli kullanılmasını sağlamıştır.

Yine Youtuber’ların programlarını kaynak olarak alırsak, kalabalıkların uzun yıllarca insan psikolojisinde bıraktığı mental yorgunluk, yine göç etmeyi zorunlu hale getiren bir neden. Kalabalığın uzun yıllarca insanlar üzerinde bıraktığı olumsuz hissiyat, bu mental yorgunluğun oluşmasına ve bu insanların daha az nüfuslu olan kırsal alanlara yönelmesine neden olmuştur.

İstanbul gibi kalabalığın olduğu bir yerde, bazı insanlar işine veya randevusuna ulaşmak için bazen iki saat, bazen daha uzun bir süre trafikte yolculuk yapmak zorunda kalıyor. İşte bu sorun kırsal alanın sorunu olmuyor.

Bireyin yalnızlaşma duygusu / düşüncesi, insanlardan kendisini soyutlaştırma arzusu da özellikle Ege’yi tercih etmesine neden olmaktadır.

Başka bir neden olarak güvenlik endişesini gösterebiliriz. Başta terör saldırısı, taciz, hırsızlık vb. güvenlik nedenleri, insanların daha az suç oranı olan yerlere yönelmesine neden olmaktadır.

Bireylerin, çocuklarını yeşilin ve kahverengi tonları altında büyütmek istemesi; çocuklarını özgür bir ortamda yaşatma düşüncesi de diğer bir neden diyebiliriz.

köy hayatı

Yukarıdaki nedenler kırsala göç nedenleri… Peki göç edenlerin her biri çok mu mutlu?

Öncelikle bu konu bilimsel olarak uzun süre araştırılmalıdır. Çünkü, kırsala taşınan ve hayatını artık orada sürdüren bir hayli insan var…

Kırsala göç edip mutsuz olan, daha sonra pişmanlık duyup geri dönenler de yok değil! Sosyal medyada görüp ya da anlık duygularıyla hareket edip köyden, köy yaşamından pişmanlık duyan insan da oldukça fazla. Yeteri kadar araştırma yapmayan, köyün ne demek olduğunu bilmeyen insanlar da hüsrana uğrayıp geri dönmek zorunda kalabiliyor.

Örneklerle devam etmek gerekirse, ömrü boyunca doğalgazdan başka bir şey yakmamış biri, köye yerleşince odun kırmak zorunda kalabiliyor. Soba çeşitlerini bilmeyen biri, aldığı sobanın kendisi için uygun olmadığını bir süre sonra öğrenebiliyor. Sobayı sadece kağıtla yakacağını düşünen insanın pişmanlığı orada ortaya çıkıyor.

Evinde sıcak su akarken köye geçtiğinde, sobanın üzerinde su ısıtılıp o suyla yemek yapacağını, o suyla banyo yapılacağını bazen düşünemiyor. Bir an gerçeklikten uzaklaşılıyor.

Kış mevsiminde, soğuk mutfakta bulaşığını yıkayacağını düşünmüyor.

Hastalandığında kış ayında bazen 30 km öteye nasıl gideceği belki de aklına gelmiyor.

İş kurup o işin tutup tutmayacağı bilinmiyor. İş bulma konusunda zorluk yaşayabileceği düşünülmüyor.

Satın alınan bir evse ve o ev için ekstra bir sermayen yok ise, o ev yarım kalabiliyor.

Ev kira ise, o evin satılma ihtimali akla gelmiyor olabiliyor.

Çocuğun okulu yakın diye, okula 2 km uzaklıkta bir köye yerleşip, o okul taşındığında başka sorunlarla karşılaşılabiliniyor.

Büyük şehirlerdeki gibi ev yaptırırken kolay bulabildiğin ustaları kırsal alanda bulmak oldukça zorlaşıyor. Usta bulunsa bile bazı durumlarda usta, başka bir iş bulup inşaatı yarım bırakabiliyor. Bazen bütçe ayırıp inşaat malzemeleri alıp, o evin bazı yerlerini kendin yapmak zorunda kalınabiliyor.

Yerleştiğin köyün halkıyla bazen yolun başındayken bazen ise çeşitli nedenlerle sonradan sorun yaşanabiliyor.

Emekli değil iseniz veya sağlık güvenceniz yok ise, bazı şeylerin ne demek olduğu orada tam olarak görülüyor.

Hayvancılık yapacağım derken gün boyu dağda hayvanları otlatmanın kendine göre olmadığını anladığında bazı şeyler için çok geç olduğu anlaşılabiliniyor.

Tarımla, hayvancılıkla uğraşmaya karar verip tarım aletlerini, hayvanları tanımıyorsanız orada bazı zorluklarla karşılaşabilirsiniz.

Belki de en önemlisi, hayat arkadaşınızla oraya yerleşip, hayat arkadaşınızı orada kaybederseniz veya hayat arkadaşınızla bir anlaşmazlık sonucu, bir ayrılık söz konusu olduğunda, orada uzun süreli yalnız kalmanız durumunda, yaşayacağınız duygusal boşluğun sizin için ne anlam ifade ettiğini / edeceğini iyi düşünmelisiniz!

İşte belki de, bu kırsal göçün en önemli püf noktası burasıdır. İzlediğim programlarda yayın yapan kişilerin bu noktaya biraz daha ağırlık verip, buna yönelik (yok değil) programların da yapılması, artırılması gerekir.

Bu durumda olan kişilerin hayat hikayelerinde, nasıl bir değişiklik yaşandığı daha iyi anlatılırsa; kırsala, köye göç edenler, o yönde daha derin düşünecek ve daha sağlıklı kararlar almalarına yardımcı olunacaktır…


🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:

Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…