Alevilikte 7 Ulu Ozan ve felsefesi

Kimisinin boynu vuruldu; kimisinin derisi yüzüldü, kimisi ise asıldı! Onlar 7 Ulu Ozan olarak Alevi – Bektaşi kültürünün özüne bir kaynak oluşturmaktadırlar.

Alevilikte 7 Ulu Ozan

Alevilikte 7 ulu ozan ve felsefesi

“Kıldan ince, kılıçtan keskin bir yol” olarak ifade edilir Alevilik. Geçmiş yüzyıllarda Aleviler, “Kızılbaş” olarak da ifade edilmiştir. Anadolu Aleviliğini, İran’daki Şia kesimi ile yahut Suriye’deki Nusayri inancı ile arasında derin ayrılıklar olduğunu da ifade etmek gerekir. Ortak noktalarda buluştukları ise genel itibari ile Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’tir diyebiliriz.

Alevilik tarihi, kendi içinde tam manasıyla derin acılar barındırmaktadır. Gözyaşı, sürgünler, katliamlar, kıyımlar…

Bunlar olduğu süreçte veya bunların öncesinde veya sonrasında, bu acıları dile getirenler olmuştur. Bunlardan en bilinenleri ise 7 Ulu Ozan diye bahsedilen, bu kültürün önemli isimleri arasında yer alan kişilerdir.

Pir Sultan Abdal: Döneminde haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkmış. Müridi olan Hızır Paşa’nın Pir Sultan’ın memleketi Sivas’a vali olarak atanmasından sonra, Pir’e karşı zulümler artmıştır. ‘Şah’ kelimesinden korkan Hızır en sonunda Pir Sultan’ı astırmıştır!

Şah Hatayi: Aslında mahlas olarak kullanmıştır bu ismi. Çaldıran Savaşı’nda Yavuz ile çatışma içerisinde olmuştur. İran lideri Şah İsmail’dir kendisi.

Fuzuli: Arapça, Farsça ve Azerbaycan Türkçesini iyi bildiği için bu dilleri harmanlayıp Divan Edebiyatı’nda önemli bir yer tutar.

Nesimi: ‘İnsan yüzünün Allah’ın bir aynası olduğu’ düşüncesini dillendirdiği için boynu vurulmuş ve sonrasında derisi yüzülmüş bir şairdir.

Kul Himmet: Aleviliğin Erdebil Tekkesi’ne bağlı Safeviye kolundandır. Türbesi Tokat’ın Almus ilçesindedir.

Yemini: Asıl adı Muhammed’dir. Çeşitli düşünce akımlarını birleştirip ifade etmesiyle, aktarmasıyla bilinir. Tarihte Faziletname eseriyle bilinir.

Virani: Yaşadığı dönemde genel olarak Necef’te kaldığı, Hz Ali’nin türbedarlığını yaptığı bilinmektedir.

Bu ozan, düşünürlerin hayatları Allah aşkıyla geçmiştir. Ehl-i Beyt yolunda ilerlemiş ve şiirlerini bunun üzerine yazmışlardır. Bu hayattan arınmış ve bu dünyayı, varken içlerinde yok etmişlerdir.

Bu büyük din alimlerini şu şiirimle anmayı bir borç bilirim…

DÖNER GELİR

Vur artık şu gönül teline
Belki Neşet gelir, belki Veysel
Kim bilir belki de bir Mahzuni…

Çalalım sazımızı göğün doruklarına
Vuralım yönümüzü semaya
Açalım ellerimizi iki yana
Meşk ederek dönelim semaha

Pir Sultan ipini alır coşar gelir
Nesimi’nin bedeni hü olur belirir
Hallac-ı, Ene’l Hak’kını sesiyle kükretir
Hacı Bektaş Veli arşa nida verir
Ali duyar Zülfikar’ını, Düldül’ünü alır gelir

Kul Himmet, Fuzuli gül cemalimize gelir
Hatayi, İran’ı tavaf eder dirilir
Virani, Necef’te kendini bilir
Yemini faziletiyle Kerbela’yı bilir gelir
Hasan’la Hüseyin dedesini ister gelir
Muhammed aleme cemiyle döner gelir


🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:

Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…