Medyanın geleceği ve yapay zeka etkisi! Michael Humphrey: “Hiçbir alan bu meseleyi tek başına ele alamaz”

Medya, hayatımızın her köşesine sızarken ve yapay zeka gibi yeni teknolojilerle sürekli dönüşürken, geleceği nasıl şekillenecek? Artık medyanın bir parçası mıyız, yoksa bizzat medya mı haline geldik? Colorado Eyalet Üniversitesi, Gazetecilik ve Medya İletişimi Bölümü öğretim üyelerinden Michael Humphrey ile medyanın geleceği üzerine ilham verici bir söyleşi gerçekleştirdik.

Michael Humphrey medyanın geleceği

Röportaj: Michael Humphrey


“İki yıl önce incelediğimiz şeyler bugün o kadar da geçerli olmayabilir ve iki yıl sonra kesinlikle olmayacaktır. Yapay zekâ, medya ortamında yıkıcı bir etki yaratacak ve bu kuramların bu değişikliklere ne ölçüde dayanabileceğini göreceğiz.”


Gediz: Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Humphrey: Michael Humphrey, 55 yaşındayım. Colorado Eyalet Üniversitesi, Gazetecilik ve Medya İletişimi bölümünde yardımcı doçentim.

Medyanın her alana sızması: Doğru bir varsayım mı?

Gediz: Günümüzde medyanın hayatın hemen her alanına dokunduğu söyleniyor. Sizce bu, medya araştırmalarına başlamak için doğru bir varsayım mı?

Humphrey: Medyanın hayatımızın her köşesine sızdığı fikri kesinlikle araştırmaya değer. Bugün, medyanın neredeyse her şeye, günlük rutinlerimizin en küçük parçalarına bile dokunduğu görülüyor. Bu, bir medya çalışması için büyüleyici bir çıkış noktası olabilir, ancak dikkatli ilerlemeyi de öneririm. Her ne kadar medyanın her zamankinden daha akışkan ve uyumlu olduğu doğru olsa da, bu onun durdurulamaz bir güç olduğu anlamına gelmez. Hâlâ etkisinin sınırlı olduğu yerler ve ona karşı duran insanlar var. Dolayısıyla, medyanın varlığını ve etkisini farklı derecelerde dikkatle incelemek gerekir; aksi takdirde tabloyu fazla genellemiş oluruz.

“Biz de medya haline geldik” iddiası incelik gerektiriyor

Gediz: “Artık biz de medyanın bir parçası, hatta bizzat medya hâline geldik” diyen görüşler var. Siz bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Humphrey: Bu kışkırtıcı bir iddia olsa da incelik gerektiriyor. Bu fikir, birbirine bağlı dijital çağımızı yansıtırken, medyanın kimliklerimizi ve etkileşimlerimizi belirlediğini varsayarak teknolojik determinizme yaklaşma riski taşıyor. Bu bakış açısı, yaşamlarımızı medyanın etkisi dışında şekillendirme konusunda sahip olduğumuz iradeyi küçümseyebilir. Ayrıca herkesin medyaya eşit erişimi ya da onun anlatılarını etkileme gücü yoktur.

Dijitalleşme medyanın dönüşümü için yeterli mi?

Gediz: Medyanın dönüşümünü sadece dijitalleşme çerçevesinde ele almak yeterli mi?

Humphrey: Hayır, işleyen pek çok başka aktör de var. Doğal ve insan yapımı kaynakların mevcudiyeti, medyayı deneyimleme biçimimizi etkiler. Örneğin, bir topluluk dijital bant genişliği açısından zenginse, bu durum hem sınırlamalar hem de yeni yaratım imkânları doğurur. En teknolojik açıdan gelişmiş toplumlarda bile, dijitalleşmemiş medya özellikle yerel düzeyde önemli roller oynayabilir.

Medya duygularımızı ve düşünce biçimlerimizi etkiliyor mu?

Gediz: Sizce medya gerçekten duygularımızın, sosyal ilişkilerimizin ve düşünme biçimlerimizin içine yerleşmiş durumda mı? Bu bilimsel olarak gözlemlenebilir mi?

Humphrey: Elbette, bu olgu bilimsel olarak gözlemlenebilir. Güncel çalışmalar, medyanın duygularımız, sosyal ilişkilerimiz ve bilişsel süreçlerimiz üzerindeki somut etkilerini ortaya koyuyor. Bu da insan ile medya arasındaki karmaşık ilişkiyi anlamak için güçlü bir araştırma zemini sunuyor.

Medyalaşma kuramı yeterli mi? Yapay zekanın etkisi

Gediz: Medyalaşma kuramı günümüz iletişim ortamını açıklamak için yeterli mi, yoksa yeni kuramsal yaklaşımlara mı ihtiyaç var?

Humphrey: Her zaman daha fazla kuramsallaştırmaya ihtiyaç vardır, özellikle de medya türleri ve kullanım biçimleri hızla değişirken. İki yıl önce incelediğimiz şeyler bugün o kadar da geçerli olmayabilir ve iki yıl sonra kesinlikle olmayacaktır. Yapay zekânın ortaya çıkışı medya ortamında yıkıcı bir etki yaratacak ve bu kuramların bu değişikliklere ne ölçüde dayanabileceğini, yoksa dijital medyayı incelemek için kökten yeni yaklaşımlara mı ihtiyaç duyacağımızı göreceğiz.

Medyanın geleceği: Etik ve ölçeklenebilirlik

Gediz: Dijitalleşme ve medya ilişkisi bize gelecekte ne vaat ediyor?

Humphrey: En kritik konu etik olacak: medya içeriklerinin etik biçimde üretilmesi ve tüketilmesi. Ayrıca ölçeklenebilir biçimde, hedeflenmiş iletişim modellerinin yükselmesi “kitle” kavramını zorlayacak. Bunun yanında dikkat ve sermayenin giderek dar bir üretici grubun elinde toplanması, dijitalleşmenin merkezinde kalmaya devam edecek.

Guattari’nin post-medya vizyonu ve günümüz

Gediz: Félix Guattari’nin post-medya vizyonunu bugünle kıyasladığınızda neler söylersiniz?

Humphrey: Guattari’nin post-medya vizyonu birçok açıdan dikkate değer biçimde öngörülü olsa da, bazı açılardan ya eksik kalmış ya da yeniden değerlendirilmesi gerekebilir:

  • Teknolojik determinizmin abartılması: Guattari’nin vizyonu, toplumun şekillenmesinde teknolojiye aşırı önem vermiş olabilir ve bireylerin/toplulukların teknolojiyi benimseme ve kullanma biçimlerindeki özerkliği gözden kaçırmış olabilir.
  • Risklerin küçümsenmesi: Guattari, dijital ağların birbirine bağlayıcılığını öngörmüş olsa da, bu bağlanırlığın doğurabileceği mahremiyet sorunları veya yanlış bilginin yayılması gibi riskleri yeterince hesaba katmamış olabilir.
  • Dijital uçurumların göz ardı edilmesi: Küresel ölçekte birbirine bağlı bir medya manzarası öngörse de, farklı sosyo-ekonomik ve coğrafi koşullar sebebiyle dijital uçurumların süreceğini yeterince öngörmemiştir.

Bu sınırlamalar dikkate alındığında, Guattari’nin vizyonunu ve benzeri tekno-ütopyacı perspektifleri eleştirel biçimde ele almak, dijital medyayla kurduğumuz evrilen ilişkinin inceliklerini kabul etmek açısından önemlidir.

Medyanın geleceği Michael Humphrey
Fotoğraf: Michael Humphrey, Beşeri Bilimler Fakültesi, Gazetecilik ve Medya İletişimi Bölümü’nde Yardımcı Doçent

Beşerî bilimler ve medya: Simbiyotik bir ilişki mi?

Gediz: Medyanın beşerî bilimlerle kurduğu ilişkiyi simbiyotik yani karşılıklı bağımlı bir ilişki olarak görmek mümkün mü?

Humphrey: Belli ölçüde bir simbiyoz vardır, ancak gerçeği niceliksel olarak ölçme talebi ve medyanın düşünce ufkumuzu tetikleme çabası büyük engeller oluşturuyor. Eğer beşerî bilimleri “bireyi, kültürü, toplumu ve deneyimsel dünyayı inceleme” olarak düşünürseniz, medya bu dünyada hem ciddi gerilimler hem de muazzam fırsatlar yaratmaktadır.

Günümüzü en iyi açıklayan kuramlar hangileri?

Gediz: Bugünün iletişim koşullarını en iyi açıklayan kuramlar sizce hangileri?

Humphrey: Anlatı kuramları (Burke, Fisher, Georgeakopoulou, Slater-Rouner) çok önemli. Irk, toplumsal cinsiyet, güç ilişkileri ve sınıf üzerine eleştirel teoriler de öyle (Brock, Knight-Steel). Çerçeveleme kuramı hâlâ güçlü; Elaboration Likelihood modeli de geçerli. Sosyal medyayı çözümlemede performans ve kimlik, mikro-ünlülük, persona çalışmaları faydalı. Önümüzdeki yıllarda yapay zekâ ile etkileşime dair teoriler daha da önem kazanacak.

Sürekli değişen medyayı anlamak için ana soru

Gediz: Son olarak, siz olsaydınız medyanın katmanlı yapısını ve sürekli değişen doğasını anlamak için hangi soruyu sorardınız?

Humphrey: Soru şu olurdu: “Günümüz medya ekosistemlerindeki farklı katmanlar ve birbirine bağlı unsurlar; teknolojik gelişmelerle, toplumsal dinamiklerle ve ortaya çıkan kültürel eğilimlerle nasıl etkileşime giriyor, onlara nasıl ayak uyduruyor ve nasıl evriliyor?” Bu soruya yanıt ararken disiplinlerarası bir yaklaşım benimsenebilir; medya çalışmaları, zihin felsefesi, iletişim kuramı, sosyoloji, psikoloji ve veri bilimi gibi alanların yöntemleri ve perspektifleri bir araya getirilebilir. Hiçbir alan bu meseleyi tek başına ele alamaz.


🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:


🔗 Dış bağlantılar:

  • Curriculum Vitae: Michael Humphrey – Department of Journalism & Media Communication – Colorado State University
  • Michael HUMPHREY | Assistant Professor | Doctor of Philosophy | Colorado State University, Fort Collins | CSU | Department of Journalism and Technical Communication | Research profile
Halil Gediz
İletişimci, eğitmen ve çevirmen. Yıldız Teknik Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları (Fransızca) bölümünden yüksek onur derecesiyle mezun oldu. İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik yüksek lisansını “Post-Medya Çağının İletişimsel Koşullarını Kavramak: Bir Ortakyaşar Olarak Medya” başlıklı teziyle tamamladı. Aynı üniversitede doktora çalışmalarını sürdürmektedir. Yayıncılıkla ilk profesyonel teması Yapı Kredi Yayınları ve Sözcükler dergisinde başladı. 2018-2023 yılları arasında Türkiye’deki gençlerin yazılarını uluslararası ölçekte tanıtmayı amaçlayan İlkyaz projesinde danışma kurulu üyeliği yaptı. İlk kez Türkçeye kazandırdığı Gauguin’in Avant et Après adlı kitabı Alakarga Yayınları’nca Öncesi ve Sonrası adıyla basıldı. Bugün akademik araştırmalarına devam etmekte, aynı zamanda çocuklar ve gençlerle yaratıcı Fransızca eğitimi üzerine çalışmalar yürütmektedir.