Birçok gelenek ve modern psikoloji zihin yapısını katmanlı olarak ele alır. Fakat “katman” kavramı her öğretiye göre farklı anlamlar taşır. Yani zihin tek katmanlı düz bir alan değil; bilinç düzeyine göre farklı katmanlar şeklinde işliyor. Peki Öz ne diyor?
🧠 Zihnin katmanlarına dair yaklaşımlar
Birkaç perspektiften özetleyecek olursak:
1. Psikolojik yaklaşım
- Bilinçli Zihin → Günlük farkındalığımız, düşüncelerimiz, karar verme.
- Bilinçaltı → Otomatik davranışlar, alışkanlıklar, bastırılmış anılar.
- Bilinçdışı (Freud’a göre) → Daha derin, gölge arzular ve kökensel dürtüler.
2. Nörobilimsel yaklaşım
- Duyusal katman → Algılar, anlık veriler.
- Duygusal katman (limbik sistem) → Tepkiler, duygusal hafıza.
- Bilişsel katman (prefrontal korteks) → Planlama, analiz, soyut düşünce.
3. Felsefi / Tasavvufi yaklaşım
- Nefs (alt benlik) → Arzular, tutkular.
- Akıl (idrak) → Ayırma, anlama.
- Ruh / Kalp katmanı → İlahi ilham, derin sezgi.
Bu anlayışta zihin yalnızca düşünce değil, kalbin ve ruhun da tezahür alanıdır.
4. Hint Felsefesi / Yoga
- Manas → Düşünce zihin katmanı.
- Buddhi → Akıl, sezgi, idrak.
- Ahamkara → Ego, “ben” duygusu.
- Çitta → Tüm zihinsel izlerin ve kayıtların alanı.
⏳ Zamanın katmanlarına dair yaklaşımlar
Zamanın katmanlı olup olmadığı da hangi bakış açısından ele aldığımıza göre değişiyor:
Fiziksel / Bilimsel Perspektife göre:
- Lineer zaman: Günlük deneyimimizde zaman tek bir akış gibi görünür: geçmiş → şimdi → gelecek.
- Görelilik (Einstein): Zaman tekil değil, gözlemciye bağlıdır. Hız, kütle ve yerçekimi alanına göre değişir. Yani her varlık için “şimdi” aynı değildir.
- Kuantum yorumları: Kuantumda zaman çizgisel değil, ihtimallerin üst üste bindiği bir alan gibidir. Burada zamanın farklı katmanlar hâlinde var olduğu düşünülür.
Felsefi / Ontolojik Perspektife göre:
- Geçmiş – Şimdi – Gelecek aslında insan zihninin bölümlendirmesidir.
- “Şimdi” dediğimiz katman, geçmişin izlerini ve geleceğin tohumlarını aynı anda barındırır.
Bazı öğretilere göre zaman, üst üste binen perdeler gibi; her katmanda farklı bir gerçeklik yankılanır.
Tasavvufi / Manevi Perspektife göre:
- Zamanın katmanları “an”ın derinliklerinde açılır.
- Zahiri zaman: Takvim, saat, gündelik akış.
- Batıni zaman: Kalpte açılan “şimdi”nin sonsuzluğu.
Bu yüzden “an” bir katmanlar bütünü gibi algılanır. Dıştan baktığında akıp gider, içten baktığında hiç bitmez.
Hint / Doğu Yaklaşımına göre:
- Kalpa: Evrenin doğup yok olduğu dev döngüler.
- Yuga: İnsanlığın bilinç evrelerine göre değişen çağlar.
Burada zaman katmanlıdır; tıpkı iç içe geçmiş daireler gibi.
Yani diyebiliriz ki: Zaman, düz bir çizgi değil; katmanlı bir varlık alanı. Biz onu çizgi gibi algılıyoruz çünkü zihnimiz öyle düzenliyor.
🌀 Peki yaşam döngüleri bizlere ne söylemek istiyor?
“Döngüler” ise yaşamın temel yasası gibi işler. Hem doğada hem insanda. Peki neden?
1. Doğanın işleyişinin döngüselliği:
- Mevsimler: İlkbahar → Yaz → Sonbahar → Kış.
- Beden: Doğum → Büyüme → Olgunluk → Yaşlılık → Ölüm.
Evren bile döngülerle var olur: genişler, daralır; doğar, yok olur.
Yaşam, düz bir çizgi değil; ritmik bir daire gibidir.
2. Öğrenme ve tekamül için:
- Aynı temaları farklı formlarda tekrar yaşarız.
- Bu, evrenin “dersi derinleştirme” yoludur.
- Döngüler bize farkındalık fırsatı sunar: Aynı yerde takılı kalıyor muyuz, yoksa bir üst seviyeye mi geçiyoruz?
3. Dengeyi hatırlatmak için:
- Mutluluk–acı, başarı–yenilgi, doğum–ölüm gibi zıtlıklar döngüler içinde yaşanır.
- Bu, bize her şeyin geçici olduğunu, hiçbir şeyin mutlak kalmadığını hatırlatır.
4. Ritmin Evrensel yasası:
- Hermetik öğretide “Ritim Yasası” vardır: Her şey salınır, ileri–geri, yukarı–aşağı.
- İnsan duyguları, toplumların yükselişi–çöküşü, kişisel ilişkiler bile bu ritme tabidir.
- Döngüler sayesinde evrende devamlılık ve hareket vardır.
5. Bilinç katmanlarını açmak için:
- Döngüsel tekrar, düz bir tekrar değildir.
- Spiral gibi; Böylece her döngü, bizi özümüzdeki hakikate biraz daha yakınlaştırır.
Özetle:
Yaşamda döngüleri yaşıyoruz çünkü evren döngüyle nefes alıyor.
Biz de bu nefesin ritminde öğreniyor, büyüyor ve dönüşüyoruz.
Bu sebeple yaşamda döngüler yaşarız. Eğer bir kutbu kabul ediyor, karşıt kutbu reddediyorsak diğer kutup her defasında yeni kurgular, yeni olaylar, kişilerle tekrar tekrar karşımıza gelir diyebiliriz. Pozitifi kabul etmişsek, bir de negatiften gelecektir; kabul edemediğimiz ne kadar şey varsa hepsinden bir nevi sınava tabi tutuluruz yaşamın tekamül yasası gereği.
☯️ Peki “Polarite” işin neresinde?
Polarite ise iyi–kötü, doğru–yanlış, güzel–çirkin gibi dualitenin daha derin yasasını ifade eder.
Kutupluluk Yasası: Evrenin her şeyinde iki uç vardır.
- Sıcak–soğuk, ışık–karanlık, artı–eksi, sevgi–nefret…
- Bunlar ayrı varlıklar değil, aynı spektrumun uçlarıdır.
Örneğin:
- “Soğuk” ve “sıcak” aslında aynı şeyin (ısı) dereceleridir.
- “Karanlık” ve “aydınlık” ışığın yoğunluk seviyeleridir.
- “İyi” ve “kötü” de aynı yaşam deneyiminin uç yorumlarıdır.
Hermetik Öğretiye göre:
“Karşıtlık ilkesi” der ki:
Her şeyin zıddı vardır.
Zıtlar özde birdir, sadece dereceleri farklıdır.
Zıtlıklar arasında salınım (ritim) vardır.
Tasavvufi Bakışa göre:
Hakk’ın isimleri bile çift yönlü tecelli eder: Kahhar–Rahman, Celal–Cemal.
İnsan kutuplar arasında yaşar ama hakikatte ikisi de aynı “birlik”ten gelir.
Polarite, çoklukta görünen bir perde, aslında teklik vardır.
Yaşamda anlamı:
- Polarite bize deneyim alanı açar.
- Acı olmadan sevinç bilinmez, karanlık olmadan ışık fark edilmez.
- Kutuplar arasında yolculuk ederek bilinç genişler.
Özetle:
Dualite daha çok “ikilik” (iyi–kötü gibi).
Polarite ise “aynı şeyin iki kutbu, tek özün farklı uçları”.
Tüm bunların ışığında bugünkü halim şimdimin geleceğine ne söylemek isterdi diye bir soru yükseldi içimden:
“Zamanı zamansız alandan izle, ölüm illüzyonundan özgürleş. Tüm zanlarından, kişilerinden özgürleş, özgün ve öz gür ol. Nötr alandan şahitlik et yaşama. İyi- kötü, güzel-çirkin, doğru- yanlış algından çık.
Tek olanın farklı yüzlerini idrak et. Bir olan sana her yerden, herkesten, her şeyden konuşuyor duyuyor musun? Yoksa sadece iyiye, güzele, doğruya odaklı kutbun bir tarafında mısın hala? Ben’i görebiliyor musun hakikatte? Ben, isim ve sıfatlarla sana her yerden görüneceğim. Sen Ben’im görünen yüzümü böyle görebilirsin. Görünmeyen Zat’ım ise batında yani görünmeyende. Görünmeyendekini göremezsin, bilemezsin.
Neyi kabul edemiyorsan duvara toslayacaksın. Kimi suçluyorsan oradan suçlanacaksın, kimi veya neyi yargılıyorsan, yargılanacaksın aynı yerden defalarca. Bunlara sadece şahit ol. Sana her yerden konuşuyorum, her veçheden görünüyorum. Şah damarından daha yakınım” diyene kulak verdim cevabımda naçizane.
🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:
- Kaderin kodlarını kim yazıyor?
- Evrenin yapısı: Gerçeklik mi, olasılık mı?
- Meta Programlama: Gündelik hayatımızda nasıl kullanabiliriz?
- Digital çağda beyin: Kuantum dolanıklık ve bilimin yeni uzayı
- Bilinçaltımız bilincimizden daha güçlü olabilir mi?
- Nöroplastisite: Beynimiz gelişirken zihni eğitmek mümkün mü?
- Kuantum ölümsüzlüğü: Zaman tek yönde akmayabilir
- Epigenetik ve Optogenetik hayatımızı nasıl etkiliyor?
- Morfogenetik: İç dünyamız dış dünyamızı şekillendiriyor olabilir mi?
🔗 Kaynaklar:
- Carl Jung – Kolektif Bilinçdışı ve Arketipler – Google
- Hermetik Öğretiler – Kybalion – Vikipedi
- Tasavvuf Felsefesi – Vikipedi
- Conscious, Subconscious and… –National Hypnotherapy Society