
Bu yıl 18. kez düzenlenen İstanbul Bienali, 20 Eylül’de kapılarını sanatseverlere açtı. Eserleri kadar mekan-eser ilişkisi ile de dikkati çeken bienal, 23 Kasım’a kadar ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek.
Bienal, ismini “Üç Ayaklı Kedi”den alıyor. Üç ayağı üzerinde yükselen bu konseptin ilk ayağını, hâlihazırda devam eden sergiler oluşturuyor. 2026 yılında ikinci ayağı; yerel inisiyatiflerle iş birliği içinde geliştirilecek bir Akademi ve kamusal program dizisi olarak karşımıza çıkacak. 2027’de ise üçüncü ayağı tamamlanarak, yol boyunca bir araya getirilen deneyimlerin son bir sergi ve atölye programıyla buluşması planlanıyor.
Üç Ayaklı Kedi: Bir Metafor

Tehlikelere karşı yabanıllığını koruyan kedinin dokuz canlı olduğu söylenir. Kentin sevilen bu sakini gözden kaçanların izini sürer ve gerinerek güneşin tadını çıkarır. Tehlike ve oyun arasında dolaşıp duran kedi, ona karanlık anlarda kılavuzluk eden bir ruha sahiptir. Kedinin muzipliği ve merakı, onun bazen ağır bir bedel ödemesine yol açabilir hatta bir uzvuna mal olabilir. Üç Ayaklı Kedi, bir görünüp bir kaybolarak sessizce gezinir. Aksak yürüyüşü anlatılmamış bir dehşetin izlerini taşır. Bienal de bu fikirden hareketle adını buluyor.
Sürekli bir ikili devinim içinde hızla artan yıkım, zorunlu göçler ve bitmek bilmeyen krizler, bizi de tıpkı bir kedi gibi kendi etrafımızda döndürüyor; kıvrılıp yeniden ortaya çıkmamıza neden oluyor. Yönümüzü bulmaya çalışırken, dinlenmeyi öğreniyor, bir yandan da korunmaya ve onarılmaya muhtaç parçalarımıza sahip çıkıyoruz.
Mekânlar ve Derinleşen Anlam

40’tan fazla sanatçının eserleri, İstanbul’un sekiz farklı noktasında sergileniyor. Belki de her gün önünden geçtiğimiz bu mekânların çoğu, derin tarihsel belleklere sahip. Bunlar arasında Galata Rum Okulu ve Külah Fabrikası da yer alıyor.

Bienali ziyaret ederken eserlerin kendi başlarına olan anlamlarının mekan kullanımlarıyla derinleştiğine şahit oluyoruz. Örneğin bir lokum fabrikasında işçilerin çalışma şartlarının simülasyonunun yine eski bir fabrika olan Külah Fabrikası’nda yeniden oluşturulduğunu gözlemliyoruz. Rahatsız edici titreşimler ve izleyiciye yönelmiş sivri parçalar bu ortamı yeniden canlandırıyor. Böylece izleyici deneyimin parçası haline geliyor.
Bir Eser: Ejderhanın Sanrısı – Yola Çıkış

“İnsanlar robotları neden yarattı?
Kendi tamamlayamadıkları görevleri tamamlamaları için.
Peki Tanrı neden insanları yarattı?
Tamamlamadığı görevi insanın tamamlaması için.”
Bu alıntı, sanatçı Kongkee’nin distopik anlatısından. Bir anime ve animasyon filmi olan eser, birleşik Çin’in ilk imparatoru Qin Shi Huang’ın ölümsüzlük arayışını yeniden kurgular. Tarihsel gerçekliğin aksine, bu anlatıda imparator iksiri bulur, bir sibernetik varlığa (sayborg) dönüşür ve sonsuz bir despotik rejim kurar.
Hem eserlerin kendi içindeki ilişkisini hem de yer aldıkları mekânların tarihsel katmanlarını görmek için 18. İstanbul Bienali, mutlaka görülmesi gereken bir sanat olayı olarak öne çıkıyor.
18. İstanbul Bienali Mekânları ve Sanatçıları

İstanbul Bienali’nin bu edisyonunda sergi mekânlarının seçiminde belirleyici unsurlardan biri fiziki yakınlık oldu. Beyoğlu-Karaköy hattında konumlanan sekiz sergi mekânı ziyaretçileri, bienali yürüyerek keşfetmeye davet ediyor. Bu sayede ziyaretçiler, ulaşım zorluklarıyla karşılaşmadan sergiler arasında özgürce dolaşabiliyor; yol boyunca molalar vererek şehrin dokusuyla ve sergiyle bütüncül bir deneyim kurabiliyorlar.
Elhamra Han

İstiklal Caddesi’nde 1827 yılında şehrin ilk tiyatro salonlarından biri olarak inşa edilen Elhamra Han’ın ikinci katında bulunan iki daire 18. İstanbul Bienali kapsamında ilk kez sergi mekânı olarak kullanılıyor.
- Sanatçılar: Mona Benyamin, Şafak Şule Kemancı, Jagdeep Raina, Riar Rizaldi, Lara Saab, Natasha Tontey, Sevil Tunaboylu
Eski Fransız Yetimhanesi Bahçesi

1869 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yetimhane olarak tahsis edilen ve 1937 yılına kadar hizmet veren binanın bahçesi, günümüzde “Tophane Mekân” adıyla kamuya açık bir sosyal tesis olarak işlev görüyor. Bahçe, sanatçı Khalil Rabah’ın yerleştirmesine evsahipliği yapıyor.
- Sanatçı: Khalil Rabah
Meclis-i Mebusan 35

1983 yılında inşa edilen binanın zemin katı da bu yıl bienal mekânı olarak kullanılıyor. Daha önce Studio-X’e ve İstanbul Tasarım Bienali’ne evsahipliği yapan bina, bienal kapsamında yeniden canlandırılıyor.
- Sanatçılar: Eva Fàbregas, Pilar Quinteros, VASKOS (Vassilis Noulas & Kostas Tzimoulis)
Külah Fabrikası

Bir zamanlar dondurma külahı imalatı yapılan bu iki katlı, yüksek tavanlı bina; zanaatçı pazarları, sergiler ve konserler gibi çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapan, dönüşüm geçirmiş bir sanat ve etkileşim alanı olarak bienalde yer alıyor.
- Sanatçılar: Doruntina Kastrati, Claudia Pagès Rabal
Zihni Han

Karaköy’de yer alan bu beş katlı bina, 18. İstanbul Bienali kapsamında izleyicilere ilk kez kapılarını açıyor. Bir zamanlar ticaretin kalbinde yer alan bina, bienal mekânlarından biri olarak kullanılmak üzere yenilendi.
- Sanatçılar: Abdullah Al Saadi, Willy Aractingi, Karimah Ashadu, Chen Ching-Yuan, Ian Davis, Celina Eceiza, Pélagie Gbaguidi, Rafik Greiss, Jasleen Kaur, Valentin Noujaïm, Marwan Rechmaoui, Stéphanie Saadé, Sara Sadik, Sohail Salem, Elif Saydam, Selma Selman


Galeri 77

Karaköy’de yer alan ve eskiden bir depo olarak hizmet veren bu dört katlı binanın tamamı 18. İstanbul Bienali’nde sergi alanı olarak kullanılıyor.
- Sanatçılar: Haig Aivazian, Ola Hassanain, Mona Marzouk, Dilek Winchester
Muradiye Han

1914 yılında tamamlanan ve İstanbul’un işgali sırasında Fransız askeri güçleri tarafından “Muradiye Karakolu” olarak kullanılan binanın zemin katında bienal kapsamında bir yerleştirme sergileniyor.
- Sanatçı: Ana Alenso
Galata Rum Okulu

1885’te inşa edilen ve 1988 yılına kadar eğitim kurumu olarak hizmet veren bina, geçmiş bienallerde olduğu gibi, 2019–2023 arasında geçirdiği kapsamlı restorasyonun ardından bu yıl yeniden ana mekânlar arasında katılıyor.

- Sanatçılar: Nolan Oswald Dennis, İpek Duben, Ali Eyal, Simone Fattal, Lou Fauroux, Lungiswa Gqunta, Kongkee, Seta Manoukian, Merve Mepa, Naomi Rincón-Gallardo, Ana Vaz, Akram Zaatari, Ayman Zedani

Bineal fotoğrafları: Sahir Uğur Eren
🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:
- Korhan Başaran – Company RAu: Modern dansın ruhunu sahneye taşımak
New York’tan İstanbul’a uzanan bir dans yolculuğu, doğaçlamanın gücü ve sahnedeki dönüşümün ruhsal etkisi anlatılıyor. - Haldun Taner Sahnesi: Bir çarşıdan sanatın kalbine
İstanbul’un kültürel belleğinde yer alan sahne mekânının tarihsel dönüşümü anlatılıyor. - Michel Kagan’ın Paris’teki sanatçı yerleşkesi: Utku Varlık için bir yaratım mekânı
Sanatçıların üretim alanı olarak tasarlanan mimari yapı ve Utku Varlık’ın deneyimi sunuluyor. - Kenize Murad, Fransa’nın Légion d’Honneur nişanına layık görüldü
Yazarın uluslararası başarıları ve kültürel katkıları nedeniyle aldığı onur ödülü açıklanıyor. - Takımyıldızları: Paralel evrenlerde aşkın sonsuz olasılıkları
Modern tiyatroda çoklu gerçeklik ve duygusal bağların sahne üzerindeki yansımaları sunuluyor. - Atatürk’ün bugüne kadar yayımlanmamış fotoğrafları (Sergi)
Arşivlerden gün yüzüne çıkan fotoğraflarla Atatürk’ün yaşamına dair yeni görsel belgeler sunuluyor. - Şevket Kızıldağ’ın gözünden fotoğrafçılık ve fotoğraf sanatı
Sanatçının kişisel deneyimleri üzerinden fotoğrafın estetik ve anlatı gücü ele alınıyor. - Tunay Akdeniz: Türk punk müziğinin babası (Özel röportaj)
Türkiye’de punk müziğin doğuşu, yeraltı sahnesi ve Akdeniz’in müzikal yolculuğu açıklanıyor. - Karikatuval: Cengiz Üstün’ün ikinci kişisel sergisi
Karikatür ve çağdaş sanatın birleştiği sergi konsepti ve sanatçının anlatım dili açıklanıyor.
🔗 Dış bağlantılar:
- İstanbul Bienali Anasayfası | İKSV Bienal
- 18. İstanbul Bienali 20 Eylül’de başlıyor | İKSV Bienal
| 🚀 | Markanızın hikayesini yüz binlerce okurumuza ulaştırın. Sunduğumuz tanıtım yazısı ve backlink fırsatlarını inceleyerek SEO gücünüzü ve marka prestijinizi artırabilirsiniz. |


