Ritalin: Bir annenin Ritalin ilacı ile imtihanı

Çağımızın çocukları çok farklı! Şimdiki nesil yaramaz, asi, tembel, sorumsuz, dikkatsiz…

ritalin

Suçlayıcı yargılar içeren bir söylem bu. Sonuç olarak her gelen yeni nesil, bir öncekine göre farklı bir evrilmeyle geliyor. Son yılların evrimi de önümüze Hiperaktivite denilen bir kavram getirdi. Hiperaktiviteyle birlikte Ritalin sorununu. Ritalin denilen bir ilaç, kullanılma ya da reddiyle iki ayrı uç ve önemli bir sorun yarattı.

Çağımızın çocukları çok farklı…

Her dönemin büyükleri, çocuklarından şikayetçidir aslında. Ben, yaklaşık yüz yirmi yıl önce doğan dede ve ninemin yanında büyüdüm. Anneannem, çok görmüş geçirmiş, hafızası kuvvetli, kendisinin ve atalarının hikayelerini kitap gibi anlatan bir kadındı. Onun anlattıklarını, sonraki kuşak anne babamı ve de kendi çocuğumu, hatta yaşıtlarımın torunlarını düşündüğümde gördüğüm şudur ki, her ebeveynin dilinde aynı söylem var:


Şimdiki nesil yaramaz, asi, tembel, sorumsuz, dikkatsiz…

Suçlayıcı yargılar içeren bir söylem bu. Sonuç olarak her gelen yeni nesil, bir öncekine göre farklı bir evrilmeyle geliyor. Son yılların evrimi de önümüze Hiperaktivite denilen bir kavram getirdi. Hiperaktiviteyle birlikte Ritalin sorununu. Evet, Ritalin denilen bir ilaç, kullanılma ya da reddiyle iki ayrı uç ve önemli bir sorun yarattı.

Ritalin’in ne olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. Ritalin aslında bir uyuşturucu. Ve çocuklardaki bazı sorunlar için reçete ile kullanılıyor. Tedavi edeceğiz derken uyuşturucuya alıştırdığımız ve ilacın değişik zararlarına maruz kalan çocuklar var.

Çocuğunda Ritalin kullanan aileler, kullanmaya başlayacaklar tarafından aranıp deneyimleri soruluyor, kullanalım mı, kullanmayalım mı diye. Özel eğitim alanında çocuklara da danışmanlık yaptığım için bana da çokça soruluyor. Açıkçası kesin bir cevap verme konusunda netleşemiyorum kendi adıma. Bu karar ciddi bir sorumluluk içeriyor ve bana göre Ritalin her çocuk için özgün olarak değerlendirilmelidir. Benden danışmanlık alan bir annenin kendi çocuğuyla ilgili deneyimlerini paylaşmak istedim ve kendisine sorular sorarak, bir röportaj yaptım. Çocuk ve annenin adı bende saklı kalmalıydı, bu yüzden kim olduklarını yazmayacağım izninizle.

Çocuğunuz kaç yaşında ve Ritalin’i ne zaman, nasıl kullanmaya başladınız?

Anne: Öncelikle ben şahsen Ritalin’e karşı olan bir anneyim onu belirtmeliyim. Tüm karşıtlığıma rağmen oğlumda kullanmayı kabul etmek zorunda kaldım. Oğlum şu an yirmi bir yaşında, on yedi yaşını bitirirken Ritalin almaya başladı. Ritalin’i resmi bir kurumdan başarılı bir Doçent önerdi kendisine. Daha önce basit başka bir ilaç alıyordu. İki yıldır devam eden okul başarısızlığı ve psikolojik sorunları vardı. Her gün değil, sadece derslerinin zorlu zamanlarında kullanmasını istedi. Şu anda kullanmıyor.

ritalin

Ritalin kullanması sonucu durumunda iyileşme oldu mu?

Anne: Genel durumu epeyce düzeldi son üç beş yıl öncesine göre. Fakat aynı zamanda her hafta düzenli olarak psikoterapiye devam etti. Psikoterapi sırasında, ilk önce psikoloji konusunda epey ayrıntılı bir eğitim verdiler kendisine. Yani kendi durumunu ve psikolojinin ne olduğunu öğrendi önce. Kurallar gereği ne kendisi ve terapisti bana çok ayrıntılı bilgi vermiyorlar. Yani hasta doktor mahremiyeti var. Ama derslerindeki başarısı ve çevresiyle iletişiminde ciddi olumlu değişiklikler olduğunu gördüğüm için mutluyum.

Ritalin kullanımı

Bu iyileşme Ritalin kullanması ile mi gerçekleşti size göre?

Anne: Bana göre bu iyileşme, birçok olumlu faktörün bir arada kullanılmasıyla gerçekleşti. Sonucun sadece Ritalin’e bağlı olduğuna inanmıyorum. Öncelikle ergenliğin sorunlu dönemini geçti yaş itibariyle. Benim ona davranışlarım kesinlikle değişti ki, sıkıntılı olduğu dönemde pek çok hatam olmuştu ona karşı. Tüm bilgilerime rağmen içinde olduğumuz özel aile koşulları gereği, ben de doğru yaklaşımlar gösteremedim ne yazık ki.  Bizlerin yani ebeveynlerin en büyük hatası, her zaman haklı olduklarını düşünmektir. Anne baba hep haklıdır, çocuk da her zaman suçludur. Toplumsal olarak bu yaklaşım bize çok zarar veriyor.

Onları algılayıp, anlama konusunda bizim de eğitilmemiz gerekiyor. Eğitim sistemimiz, çocukların sadece tek bir yöne doğru yarış atı gibi başarıya koşturulduğu bir sistem haline geldi. Acımasız bir çark, çocukları öğütüp posa gibi atıyor. Şimdiki çocuklara çok acıyor ve çok üzülüyorum. Hele de ailelerin eğitimi hiç düşünülmeyen bir konu, bu yarış çarkının içinde. Üstelik dağılan aileler ve ekonomik sorunlar, bu olağanüstü çocuklar için çok kötü bir zemin. Yakın çevremde yaşanan o kadar hatalı olaylar duyuyorum ki, üzülmemek elde değil.

Bana göre çocuklara Ritalin verip kurtulmak yerine, bir kuşak öncesinin bakış açıları değiştirilmeli. Ebeveyn okulları olmalı, her ailenin uyumu için danışmanlar olmalı. Sistemleri ileriye dönük kurmalıyız ve çocukları uyuşturarak değil, kendimizi değiştirerek, önce biz onlara uyum sağlamalıyız. Hasta olan çocuklar değil, biziz. Eğitim sistemi içinde ruh sağlığı yerinde olmayan pek çok eğitimciye ben şahsen çok rastladım. Sayısız psikopat öğretmen gördüm oğlumu büyütürken. Açıkçası oğlumun tüm evrelerini dikkatle takip eden bir anneydim. Onun sorunlu bir duruma gelmesini çaresizlikle izledim. Sistemle uyum sağlaması için çok mücadele verdim ama gücüm bir yere kadar yetebildi.

Toplumun ve eğitim sisteminin içinde onu sağlıklı tutabilmek mümkün değildi ve sonunda bir yerde patladı. Onları sistemden ayrıştıramıyoruz, çaresizce teslim oluyoruz. Bir yere kadar benim müdahalelerim ile korundu ve yetişkin olma sürecinde beklemediğim bir anda çöktü oğlum. Onun tıp tarafından hiperaktif diye tanımlanan özellikleri bir hastalık değil, farklı bir zeka ve beyin yapısıdır. Birçok çocuğun da aynı durumda olduğunu düşünüyorum. Hasta sayılabilecek hiperaktif sayısının gerçek rakamı, bana göre kabul edilenden çok düşüktür.

Hiperaktif tanısı

Hiperaktif tanısı nasıl kondu? Siz bu konuda nasıl bilgilendiniz?

Anne: Doçent kendisine şöyle söylemiş; Yedi yaşına kadar Ritalin ile tedavi edilmeliydin, geç kalınmış bir vakasın. Oğlum bana bunu söylediğinde, beni suçladı haklı olarak. Ömür boyu düzelme şansım yokmuş, doktorlarım söylemedi mi, sen fark etmedin mi, dedi. Onu çok küçük yaşlarında, çok başarılı bir doktora götürmüştüm ama böyle bir tanı koymamıştı. O dönem ailemizin dağılması nedeniyle de zor zamanlardaydık. Kendisine izah etmeye çalıştım tabi. Doktorların tanı koymadan sana Ritalin veremezdim, ayrıca sorunun böyle aşılacağına da çok inanmıyorum sonuç itibariyle dedim. Tabi gençler böyle dönemlerinde ailelerine karşı aşırı tepkili ve suçlayıcı olurlar. Kızgındı bana karşı bu yüzden. O an üzerine çok gidemedim ama sonrasında yavaş yavaş onu bazı bilgilerle ikna ettim. Kendim uzun uzun araştırarak ve danışmanlarla konuşarak epey bilgi sahibi olmuştum.

Beynin ve psikolojinin yapısını bireyin kendisinin belirleyebileceğini anlattım. Örnek olarak ilk Ritalin’i içtiğinde bana şöyle söylemişti:

“Anne biliyor musun, ben şimdiye kadar karşımdaki kişiyle empati kuramıyormuşum, ayna nöronlarım çalışmıyormuş. Ritalin içtiğimde algım dışarıya karşı açılıyor ve seni hissedebiliyorum.”

Ben de ona şu cevabı verdim:

Oğlum bu empati duygusunu lütfen zihnine kaydet ve Ritalin almadan da bu duyguyu yaşamaya çalış, inan ki yapabilirsin. Sanırım oğlum bu uyarımı dikkate alıyor ve uygulamaya çalışıyor. Onun sisteme neden odaklanmadığını, dışarıya neden kapalı olduğunu ve enerjisinin hiperaktiviteye nasıl dönüştüğünü çok iyi biliyorum çünkü. An an kare kare izledim onun kırılma noktalarını.


Ona henüz küçükken Ritalin tedavisi verilseydi ne yapardım bilmiyorum ama aşırı zorlayıcı durumlar yaşamama rağmen yine de kullanmasını istemezdim sanırım. O şikayet ediyor olsa da ben pişmanlık duymuyorum bu konuda.

Ritalin tehlikeli bir ilaç!

Kullandığı dönemler ve şimdi için bile endişeliyim. Ergen yaştaki bir gencin elinde Ritalin olması bana göre doğru değil. Nasıl kullandığını kontrol etmeniz pek mümkün değil çünkü. Koruma amaçlı olarak hapları ona tek tek verseniz, kişiliklerine saygısızlık ve güvensizlik olarak görebiliyorlar. Bu da tedavilerini kötü etkiliyor. Onun kişisel kontrolüne güvenmek zorunda kalıyorsunuz.

Öyle görünüyor ki, zorlu şeyler yaşamışsınız onunla ilgili. Nasıl bir çocuktu, ne gibi farklı durumlar yaşadınız, biraz anlatır mısınız diğer annelere örnek olması için?

Anne: Doğduğundan kısa bir süre sonra biraz farklı olduğunu anladım. Diğer çocuklara göre çok aktif, özellikle de uyumaya direnen, yapmasını istediğiniz şeylere kolay ikna olmayan, ama çok hızlı öğrenen bir çocuktu. Düz duvara tırmanır derler ya, onun bebekliğinde ne kadar uykusuz kaldığımı ve ne kadar yorulduğumu bilemezsiniz. Özellikle çok hızlı bir anne olmak zorundasınız, hem bedenen hem de zihnen. Okumayı öğrendiğinde şok geçirdim, çünkü henüz iki yaşında bile değildi. Bizim okuduğumuz yöntemle okumuyordu, bütünsel görüp tanıyordu ama okuyordu sonuçta. Sorduğu sorular hep sıra dışıydı. Zihninin çok başka bir çalışma şekli vardı.

Onun düşünme yapısı bizden çok farklıydı, bunu anlamıştım. Aileler böyle durumlarla karşılaştığında, yüksek zekalı bir evladımız var diye seviniyor doğal olarak. Aslında yüksek zekadan çok, farklı bir zeka olduğunu anlamak ise yılları alıyor. Bu durumun sevinilecek değil, kaygı duyulacak bir durum olduğunu ayırt etmek ise çok başka bir şey bana göre. Çünkü bu çocukların sistemde ne hale geldiğini izlerken çok hata yapıyor ve genellikle de acı çekiyoruz. Birçok çocuk uyum sağlayamadığından, kendine de topluma da zararlı bir hale geliyor ne yazık ki.

Evet, bu çocuklar, sıra dışı hızlı davranışlar ve odaklanma sorunu yaşıyorlar. Derslerinde ve toplumdaki iletişimlerinde başarısız oluyorlar. Ama bu durum onların hiperaktif olmaları nedeniyle gerçekleşmiyor. Hiperaktiflik doğuştan gelen bir rahatsızlık olarak değil, bir sonuç olarak ortaya çıkıyor kanımca. Çünkü bu çocuklar, dünyaya geldikleri sistemin onları reddetmesi ve onlarla işbirliği yapmaması nedeniyle küsüyorlar. Küskünlüklerinin sonucu olarak bir davranış modeli geliştirip, o şekilde iletişim kurmaya çalışıyorlar. Koşulsuz itaat bekleyen sistem evde başlıyorsa, çok erken yaşta taşkınlıkları başlıyor. Evde biraz uyumlu, onu anlamaya çalışan ebeveynleri olursa, dış halkalara doğru açıldıkça uyumsuzluk ortaya çıkmaya başlıyor.

İlkokulda öğretmenle uyum sağlatabiliyorsanız, orta öğretimde tıkanabiliyorsunuz!

Biz kreşe başladığında zorlandık ama eğitimcileriyle işbirliğiyle uyumu yakalayabildik. İlköğretimde yine ağır sıkıntıları oldu, okulunu ve öğretmenini değiştirdik yine uyumu başardık. Bu sırada asla bir kayırma ve koruma görmedi, yanlış anlaşılmasın. Bu okulu sevmedi diyerek, sıra dışı kayırıcı haklar tanınmadı ona.  Çünkü sorunu çözmeye çalışırken çocuğu şımartır, yalın gerçeğe dayanmayan, kaprise bağlı çözümler yaratırsanız çocuğu ciddi olarak kaybedersiniz. Sadece onunla iletişim kurma yöntemini dayatmaya değil de sevgiye ve güvene dayalı olarak kuran kişilerle işbirliği yaptık. Ve o dönemde sorunsuz, üstün başarılı, sorumluluklarını yerine getiren bir çocuktu. Bu çocuklar dayatmayı asla kabul etmiyorlar, sevgisiz robot ortamlarda uyuşuyorlar, paylaşımcı iletişimin olmadığı yerlerde agresifleşip asi oluyorlar.

Biz lise döneminde patladık, çünkü o döneme kadar eğitimcileriyle iletişimi sağlayabilmiştik. Oğlum lisede iken kimliğindeki din hanesini sorguladı örneğin. Din dersi ile ilgili olarak okuldaki yöneticisine haklarını sordu ve yönetici, haklarını söylemek yerine onu odasından kovdu. Oğlumla konuşmaya çalıştığımda, bana sorduğu soruya ben cevap veremedim:

“Anne, din gibi önemli bir konuda, nüfus kağıdıma Müslüman yazarken bana fikrimi soran oldu mu? Ben kendim seçebileceğim duruma geldiğimde ancak dinimin yazılmasını istiyorum.”

Onun arkasından okul yetkilisinin bana söylediği şuydu: Oğlunuz çok akıllı, dürüst ama asi bir hiperaktif. O günlerde okuldaki derslerin sistemi nedeniyle şikayetleri arttı. Derslerde öğretmenlerin toplu hitap etme yönteminin kendisini kopardığını, odaklanma sorunu yaşadığını söyledi. Birebir göz temasıyla iletişim ve sevgi enerjisiyle öğrenmek istediğini çok sonra anladım. Kısacası hiperaktif tanısı konulan bu çocuklar, dayatmanın başladığı noktada davranış bozukluklarını göstermeye başlıyorlar bana göre.  Okulla uyumsuzluk sorunu arttı, devamsızlıkları ve başarısızlıkları başladı.  Ben baskı yapıp, boyun eğmeye zorladıkça da benimle iletişimi bozuldu.

Sonuç olarak iletişimde sıfır noktasına geldik.

O günlerde tam bir hiperaktif haline geldi, durduğu yerde duramaz olmuştu. Aşırı agresifti, elleri ve ayaklarını durduramıyordu, şiddete meyli arttı, bana karşı bile şiddet kullandığı oldu. İçinde biriken enerji, negatif yolla dışarıya çıkmaya başlamıştı. Kavgalar, tartışmalar, doktorlar, terapiler, ilaçlar ile zor bir dönem yaşadık. O dönemde vurmalı bir çalgıya yönelmesini sağlayarak bir derece dışavurum yarattık. Gittiğimiz doçentten hiperaktif tanısını alınca hem şaşırdım, hem yıkıldım. Üzülmemek mümkün değil. Ama tüm geçmişini sorgulayarak verdikleri bu tanı kararını sorgulamamak hiç mümkün değil.

ritalin

Çocuk aynı çocuktu ve hiperaktif tanısına rağmen doğru iletişim kurduğumuzda, sistemle fazla çatışmadan uyum sağlıyor ve üstün başarılar gösteriyordu. Yani onunla iletişim kurmayı başardığımızda oğlum, inanılmaz eğitici bakış açıları olan, çevresini olumlu yönde değiştiren başarılı bir çocuk. Evet, normal değil, ama neye göre normal değil? Hiperaktifliği hastalık derecesinde değerlendirilmeli mi, tekrar tekrar düşünmeliyim bana göre. Bana yaşattığı tüm zorlukların tek suçunun onda olmadığını düşünüyorum. Sistem bu kadar tek tip modele zorlamasa, bu çocukların Ritalin ile uyuşturulmak yerine rehabilite edilebileceğine inanıyorum. Çevremde gördüğüm diğer tanılı çocukları incelediğimde de bu kanım destekleniyor. Ben kendimi eğitme ve bilgilenme konusunda çok çaba gösterdim, çok destek aldım. Bir sürü ailenin kendilerini bilgilendirmek yerine, çocuğa ilaç vermeyi kabul ettiklerini görünce de çok üzülüyorum ve zor ve uzun olan bu süreçte, kolay olanı seçtiklerini düşünüyorum.

Sonuç olarak oğlunuzun hiperaktiflik ve odaklanma sorunu var olduğunu kabul ediyorsunuz ama Ritalin konusunda kaygılısınız, doğru mu ifade ettim?

Anne: Evet oğlum normal değil, toplum genel yapısına göre. Ona Hiperaktif tanısı kondu ve bir süre Ritalin tedavisi gördü , şu an istediği bir bölümde Üniversite okuyor.  Ritalin yerine terapi ve doğru iletişimle ve bazı sistem değişiklikleri yapılarak uyum ve başarı sağlanacağı kanaatindeyim ve bunu yaşayarak deneyimledim. Tek istediğim; aileler ile bu konuda işbirliği yapılması konusunda devlet kurumlarının duyarlı olması ve yardımcı olacak çözümler üretmesidir. Çünkü oğlumun ilaçsız ve ilaçlı dönemlerine şahit oldum ve gözlemledim. Çocuklara uyuşturucu verilmesini acımasızlık ve kolaycılık olarak görüyorum.

Hiperaktif çocukları olan aileler ne yapmalı?

Hiperaktif çocukları olan ailelere neler önerirsiniz?

Anne: Uzman değilim, ciddi bir deneyime sahip olan çok araştıran bir anneyim sadece. Aileler tabi ki bu durum hakkında çok fazla kaynaktan bilgi edinmeliler. Kesinlikle kendileri psikolojik danışmanlık almalılar. En önemlisi çok sabırlı olmalılar. Sistem ile uyum sağlamaları için çocuklarına yardımcı olmalılar. Asla katı disiplin ve dayatma yolunu seçmemeliler, çocuğu tamamen kaybederler. Çocuklarının özelliklerini çok iyi incelemeli ve tanımalılar, hiç bir hiperaktif çocuk diğeriyle birebir aynı değil. Birisine etki eden çözüm diğerine etmeyebiliyor. Eski genel terbiye bilgileri işe yaramıyor unutmamalılar. Her şeye rağmen durum nedeniyle çocuğu şımartacak duruma asla gelmeliler, çocuk derhal sizi kullanmaya başlıyor zira. Bu denge gerçekten çok zor, ben çok zorlandım açıkçası.

Çünkü bu çocuklar genellikle sıra dışı zekaya sahipler ve yanlış kullanırlarsa epey tehlikeli olabiliyor. Okulda ve normal algılarda başarısız gibi görünmeleri onları düşük zekalı yapmıyor, unutmayalım. Zekanın çok farklı alanları olduğunu öğrendim bu süreç içinde. Toplumun istediği tek tip modelini unutun diyorum ailelere, bu da en önemli tavsiyemdir. Metanet gerektiren bu uzun yolda, tüm ailelere sabır diliyorum, çok yorulacaklar. Ama bu çocukların o kadar güzel özellikleri de var ki, göğüs kabartıp ağlatabiliyorlar gururdan. Son olarak her şeyin ilacı olan sevgiyi, koşulsuz olarak çocuklarına verdiklerinde tüm ailelerin başarılı olacağına inanıyorum.

Benim üzerine söyleyecek çok fazla sözüm kalmadı sanırım. Ama şunu söyleyebilirim; sorunu gerçek haliyle görüp kabul edebilen aileler; sabır, bilgi ve sevgiyle aşabilirler Ritalin’i.


Konuğumuz olan anneye bir süredir danışmanlık yapıyorum. Azmini yakından gözlemleme şansım olduğu için mutluyum.  Özel bilgilerini bizimle paylaştığı için teşekkür ediyorum ve kendisini gerçekten kutluyorum hiç vazgeçmediği için…


Nesrin Dabağlar
İstanbul’da doğdu. İşletme ihtisası yaptı. 12 yıl bir devlet kuruluşunda muhasebe alanında çalıştı ve 1995-2008 yılları arasında özel sektöre ait çeşitli sağlık kuruluşlarında yöneticilik, danışmanlık ve halkla ilişkiler görevlerinde bulundu. 2008’den itibaren çalışma alanlarına eğitim sektörünü de ekleyerek özel bir üniversitede halkla ilişkiler ve organizasyon uzmanı olarak çalıştı. Bilimsel konuların insan ile ilişkileri, inanışlar ve inançlar konusunda araştırmalar yaptı. Özellikle kutsal metinler, tarih, psikoloji, fizik ve bilimdeki yenilikleri konu alan makaleler yazdı. 2006 yılında İndigo Dergisi'nin yazar ve muhabirliğini yapmaya başladı.