Ray Bradbury ve Mars Yıllıkları

Bilimkurguya olan ilgi, bu türün hayranları için bir meraktan çok daha fazlası, bir tutkudur. Bu tutkuyu ateşleyen ve artıransa başta kitaplar ve filmler olmak üzere bilimkurgu türlerinin sunduğu eserler ve fikirler oluyor. Bilimkurgunun usta yazarlarından Ray Bradbury’nin Mars Yıllıkları adlı kitabı da, okunması gereken bir klasik…

mars

1920’de doğup, 2012 yılında aramızdan ayrılan Ray Bradbury bu kitabı 1950’de yazmış. Ülkemizdeyse Türkçe’ye çevrilerek, İthaki Yayınları’ndan bu yıl içerisinde yayımlandı. Türk bilimkurgu kitlesi de, bunca yıl önce yazılmış olmasına rağmen “Martian Chronicles”ı yani Mars Yıllıkları’nı okuma şansına sahip olmuş oldu.

Kronolojik olarak birbirini izleyen öykülerden oluşan Mars Yıllıkları, insanoğlunun Mars gezegenini keşfini ve her seferde karşılaşılan farklı durumları farklı bakış açılarıyla anlatıyor.


Mars’a yerleşmek insanlığın kaderi mi?

Bradbury, doksan yaşındayken verdiği bir demecinde “İnsanoğlu Mars’ı kolonize etmeli, çünkü bu onun kaderidir,” demişti. Mars’a yerleşirsek, oraya ne yapabileceğimizin cevabınıysa aslında kitaptaki öykülerinden birinin satır arasında vermiş.

Ray Bradbury
Ray Bradbury

“Biz Dünyalılar, büyük ve güzel şeyleri yıkmak konusunda hünerliyizdir.”

Kızıl gezegenin keşfine dair öykülerden oluşan kitap, okuyucuyu aslında Dünya’nın çarpık ve yıkıcı düzeniyle yüzleştirmektedir. Kitabın sunuş yazısını yazan Astronomi Profesörü Fred Hoyle da, bunu açıkça belirtiyor. Zaten Hoyle’un bilimkurgudan edebiyata, bilimden dine kadar değen önsözünün de okunması gerek.

Mars Yıllıkları“İnsan olmayanın içindeki insanı göremez misin?”  


“İnsanın içindeki insan olmayanı görmeyi yeğlerim.”

Özellikle yazarın kurduğu dil, bilimkurgudan çok haz etmeyenler için de kolay okunabilir ve akıcı bir anlatımı barındırıyor. Bunda iyi bir çeviriye imza atan Barış E. Alkım’ın da imzasının olduğuna şüphe yok. 

“Sadece üzüntü ve keder dışında hiçbir şey getirmeyeceği halde Tom’u biraz da olsa tutmak belki de hataydı, ama sadece bir gün kalıp gitse bile boşluğu bomboş, karanlık geceleri kapkara, yağmurlu geceleri sırılsıklam yapsa bile nasıl vazgeçebiliriz istediğimiz şeylerin ta kendisinden?”

Türünün klasiklerinden biri olmayı başaran Mars Yıllıkları, içerisinde barındırdığı bilimkurgu öğeleri kadar insan üzerine yaptığı iyi tahlillerle de adından söz ettiriyor.


Mars Yıllıkları içerisinde benim çok beğendiğim birçok öykü oldu. Ama sanırım, en çok “Nisan 2000: Üçüncü Mars Seferi”ni sevdim. Her biri başka bir tatta ve farklı bir kurguyla aktarılan öykülerden bakalım, siz en çok hangilerini beğeneceksiniz?