Türk Müziği ile Tedavi

Kültürümüzden bize kalan en önemli miraslardan biri olan Türk Müziği, müzikal ve duygusal zenginliği ile bize keyifle dinlemenin de ötesinde bir şeyler kazandırıyor. Peki, Türk Müziği’ni bu kadar etkili kılan ne?

türk müziği kanun musiki tsm klasik türk sanat müziği

Dünyada yerini almaya başlamış olan müzikterapi, böylesine bir kaynağa sahipken Türkiye’de hak ettiği konumda mı? Bu soruları Müzikterapi, Ruh Sağlığı için Müzikle Tedavi kitabının yazarı Psikiyatri Uzmanı Dr. Adnan Çoban’a yönelttik.

Duyguların Bam Teline Dokunabilmek

Röportaj | Adnan Çoban

Adnan Bey, insanların çağlardır müziğin şifa gücünden haberdar olduğunu biliyoruz. Günümüzde ise bu, bilimsel araştırma ve çalışmalar sayesinde yeni yeni anlaşılmaya başlıyor. Bize bilimsel çalışmalardan ve bilimin müziğe nasıl baktığından sözedebilir misiniz? 


Adnan Çoban: Bilimsel çalışmalar 1990’dan sonra ağırlık kazandı. Daha önceden müziğin sadece eğlenme ve hoşlanma aracı olarak kullanıldığı düşünülüyordu. Yapılan araştırmalarla müziğin hem psikolojik hem biyolojik hem de sosyal alanlarda, sağlığı düzenleyici olarak kullanılabileceği ortaya çıktı. Önceleri müziğin biyolojik etkileri olabileceği soruları gündeme gelmiyordu. Daha çok, insanın iç huzurunun oluşması, rahatlaması, sosyal etkinlik olması açısından önem veriliyordu. Hatta bir dönem müzikterapi, alternatif bir tıp yöntemi olarak düşünülüyordu. Fakat yıllar geçtikçe, bazı alternatif tıp yöntemlerinin geleneksel tıp yöntemlerine katıldığını görmeye başladık. Tarihin seyri içerisinde birçok yöntem gündemde olduğu müddetçe hakettiği yeri buluyor. Eğer temeli sağlamsa ve gerçekten etkisi varsa bir şekilde insanlar bunun değerini anlıyorlar ve kullanmaya başlıyorlar. Müzikterapi de yıllardan beri şamanların ayini gibi algılanıyordu. Ve bunların herhangi bir şekilde insanın biyolojisine etkisi olduğu kabul görmüyordu. Fakat 1997 yılında Amerikan Müzik Terapi Birliği, müzikterapiyi, insanın zihinsel, beyinsel, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılabilecek bir yöntem olarak kabul etti. Yani müzikterapi de klasik bir terapi yöntemi haline geldi.

Türk Müziği, müzikterapi alanında en çok kullanılan müzik türlerinden biri. Hatta yurtdışında da tıp merkezlerinde kullanıldığını biliyoruz. Müziğimizi bu kadar güçlü kılan etken nedir?

Adnan Çoban: Bizim müziğimizin özelliği, birçok sesi bünyesinde barındırmasıdır. Mesela pentatonik müzik var, beş sesli müzik dediğimiz. O zaten bizim Orta Asya’dan beri süregelen öz müziğimiz. Özellikle Türkler bu müzik tarzını çok kullanmış ve geliştirmiştir. Hala Orta Asya’da, Türk Devletleri’nde bu müzik icra edilir. Bunun yanında Japonya’da, Çin’de, Kore’de pentatonik müzik geleneksel müzik olarak kabul görmektedir. Bunun yanında, Klasik Türk Müziğinde kullanılan sesler Batı Klasik Müziği’nde kullanılan sesler değildir. Bunu Batı Müziği ile Türk Müziği’ni kıyaslamak için söylemiyorum. Batı Klasiği kendi içerisinde çok büyük bir müziktir. Büyük bir alandır. Batı Müziği, o insanlara ilham verir; o insanların beyin yapılarına, algı şekillerine uygun bir müziktir. Ancak oryantal müzik dediğimiz doğu müziği de kendi içerisinde bazı zenginliklere sahiptir. Bu zenginliklerden bir tanesi de ses sistemidir. Batı Müziği’nde, yarım sesler arasında dört buçuk ses hariç sesler kullanılmamakta. Bizde ise koma sesi dediğimiz, iki ses arasında dokuz adet farklı ses elde edilebilir. Örneğin Türk Müziği’nde ise Si koma bemolü dediğimiz yani bir komalık si değeri sadece tek bir çeşitte değildir. Mesela Segâh makamı, Uşak Makamı, Hüseyni, Rast, Rehavi gibi birçok makamda bu Si notası tek bir koma olarak geçer, ancak hiçbir zaman icrada bunlar bir koma olarak çalınmaz. Yani rast makamının si koma bemolüyle segâhınki, uşak makamınınki ve hüseyni makamının Si komaları farklı çalınır. Bu neyi gösterir? O zaman oryantal dediğimiz doğu yaşayışını, felsefesini, onun hissini yaşamanız gerekir.

Bu koma bemoller yöresel olarak da birçok şeyi sembolize eder. Buradan hareketle de insanların hafızalarından başlayıp da birçok beyin alanına bu komalar etki edebilir. Farklı etkiler elde edilebilir. Zaten bu yüzden makamların etkileri denilen birşeyden bahsediyoruz. Rast ve Rehavi makamı mesela, ikisi neredeyse aynı makamlardır fakat ikisi de farklı duygulara hitap eder. Yani tek sesten birçok duyguyu yaratabiliyorsunuz. Batı’da ise böyle birşey yok. Yani işin manevi, duygusal boyutu bu şekilde çeşitlenemiyor. Genelde orada belli sesler var. Böyle bir makam zenginliği yok. Batı’nın etkisi olmadığı ya da Türk Müziği’nden zayıf olduğu gibi bir yorum çıkarmak istemiyorum. Ama ortada bazı şeyler var ki doğru; en azından kullandığımız müzik şanslı bir müzik. Çok zengin, birçok duyguya hitap edebilen bir müzik. Bu müziğin etkisini keşfetmiş olan bazı Batı müzikterapistleri bunu şu anda kullanmaya başlamış durumdalar. Viyana’da Etnomed Müzikterapi Enstitüsü’nde bu kullanılıyor. Birçok alanda, birçok yerde Doğu müziği ve dansları terapilerde kullanılıyor. Makamların neden bu kadar öne çıkarıldığı ise, onların kendi karakterlerinin olmasından kaynaklanıyor. Her makamın kendi karakteri var.

Dünyada hiçbir şey birbirinden ayrı değil. Makam dediğimiz, seslerin karakteri gündeme geldiği zaman, insanın karakteri ile bunu denkleştirebilirsiniz. Makamın karakteri ile insanın karakteri farklı değildir. Dünyada herşey bir denge içerisindedir. Dünyanın bir akordu vardır. O akord biz hissetmesek de devam etmektedir. Dünyanın kendi ekseni etrafında 24 saatte dönmesi bir ritim oluşturur. Bu ritim değişmez. Dünyada birçok dalgalanmalar, çalkantılar, savaşlar olur. Bizim dünyamız, gündemimiz hep değişir. Sürekli birşeyler yaşarız ama dünyanın dönüşü değişmez. Kâinatta denge devam eder. O yüzden seslerin ahengi, suyun akışı, kuşların cıvıldaması, dünyanın dönüşü bunların hepsi insan ile bağlantılıdır, örtüşür. İnsan bunların hepsinden etkilenir. Ve hepsinden birşeyler alır. Aldıktan sonra zaten dünyayı şekillendirmeye çalışır. İşte o şekillendirme aşamasında bizim dünyadan ne kadar fayda elde edebildiğimiz veya algımızın ne kadar düzelebildiği ölçüsü çok önemlidir. Buradan hareketle Türk İslam bilginleri makamların etkilerini keşfetmişler. Farabi, İbni Sina, El Kindi gibi büyük İslam bilginleri bunu araştırmışlar. Eğer bu felsefeyi hissetmeyi başarabilirsek, insanların duygularının akordunu yapmada müziği kullanabiliriz. Farabi bunu kullanabilmiş. 9. yüzyılda duyguların bamteline dokunabilmek büyük bir maharettir. İşte bu büyük sanatkârlar, bu büyük hekimler, bunu keşfedebilmişler. Bizim bunu keşfedebilmemiz içinse o felsefeyi anlamaya çalışmamız lazım. Onlar bunu nasıl elde etmişler? Biz de bunu yapmalıyız. Bununla ilgili çalışmalar var. Viyana’da Etnomed Müzikterapi Enstitüsünde Kadir Tuçek bu konu üzerinde çalışmaya gayret ediyor. Kendisi Batılı ama oryantalist felsefeyi çok özümsemiş ve bunun bir çıkış yolu olabileceğine inanmış bir insan.

İnsan faktörünü düşüneceksiniz. İnsanı karşınıza alacaksınız ve onunla iletişime gireceksiniz. İşte müzikterapi bu iletişimi hızlandırıyor. Kimyasal tepkimeleri hızlandıran bir katalizör gibi görev yapıyor. Karşınıza insanı alıyorsunuz, hiçbir araç olmaksızın ondan bilgi aktarmaya çalışıyorsunuz. İşte bunu o zamanki hekimler yapmış. Bu şekilde yapıldığı için de buna alternatif tıp denmiş. Alternatif tıp eğer insandan daha fazla bilgi almamızı sağlıyorsa bence faydalıdır ve insanı anlamamıza hizmet eder. İnsandan insana hücresel boyutta iletilen bilgiler var. Daha çok yardımı olabilmek için bu bilgileri elde etmemiz gerekiyor. Müzikterapi bu konuda çok etkili. Makam, ritim, saz, ses, dans, bunların hepsi insana ulaşmak için…

tümata türk müziği ile tedavi

Eski Türklerde de hekimlerin müzik bilgisine sahip olmasının çok önem taşıdığı biliniyor.

Adnan Çoban: Evet önem taşıyor, hatta Şuuri Hasan Efendi’nin şöyle bir sözü var. “Müzik bilmeyen hekimin tanı ve tedavisi eksik kalır” diyor. Ben de hekimlerin, müziği ve sanatın diğer alanlarını, en azından dinleyici ya da sanat eserini değerlendirebilme seviyeside bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu onların hekimlik sanatları açısından önemli bir zorunluluktur diye düşünüyorum. Yani Şuuri Hasan Efendi’ye katılıyorum. Eğer böyle olursa daha kapsamlı yaklaşabiliyorsunuz hastaya.

Hekimlik de bir sanattır ve sanatı destekleyen diğer sanatlar sizin sanatınızın gücünü arttırır. O yüzden hekimlerin bunu bilmesi kendi meslekleri açısından gerek.

Türk Müziği’nde çok sayıda makam olduğunu biliyoruz. Bunlar birçok duyguya karşılık geliyor olmalı.

Adnan Çoban: Tabiki… 400 hatta bir rivayete göre 1000’in üzerinde makam olduğu söyleniyor. 400 makam, 400 farklı karakter demek. Demek ki insanda çok daha fazla karakter vardır. Makamlara da bakıyorsunuz belli bir dizide gidiyor. Yüksek seslerde dolaşıp aşağı iniyor. Örneğin Uşşak makamı peslerde dolaşıyor, ondan sonra biraz orta seslerde dolaşıp yine aşağı iniyor. Rast ise pes seslerden başlayıp zemini oluşturuyor, ondan sonra yukarılara çıkıyor ve aşağıya iniyor. Bazı makamlar ise peslerin en uçlarından tizlerin en uçlarına gidiyor. Böyle uçları zorlayan makamlar da var. Bu insanın karakterine çok uyar. Makamlardan insan karakteri ortaya çıkmamış, insan karakterinden makamlar ortaya çıkmıştır. İnsanı keşfetmek için zaten bu işler ortaya konuyor. Matematikten tutun müziğe, felsefeye kadar her şey insanı anlamak için. Birçok sisteme göre yaratılmışların en güzeli insan… Kâinatta ne kadar varlık varsa bunların en üst en gelişmiş seviyede yaratılmış olanı insan. Bütün özellikler insanda biraraya gelmiş. Biz o zaman herşeyi insanda bulabiliriz demektir. İnsana baktığınız zaman onun derinliklerinden müzik de çıkarıyorsunuz, müziğinizi de zenginleştiriyorsunuz. Kazanç da çıkarıyorsunuz, psikolojik tahliller de çıkarıyorsunuz. Biyolojik bir takım açılımlar da ortaya çıkarıyorsunuz. Herşey insanda ortaya çıkıyor… Bu makamların da insanların karakterlerine göre ortaya konduğuna inanıyorum. Ona göre de etkili olacağını düşünüyorum. Nitekim burçlara göre makamlar diye çalışmalar da var biliyorsunuz. Fakat bunların zeminin sağlam olması lazım. Bunlar tarihi bilgidir. Bunları günümüz metodolojisine göre ortaya koymanız gerekir. Ben bu olaya hiçbir şekilde alternatif tıp mantığıyla yaklaşmadığım için klasik yöntemleri kullanmak gerektiğini düşünüyorum. Alternatif yöntemleri kullandığınız zaman siz metodunuzu alternatif tıp mesafesinde tutarsınız. Bunun ilerisine geçebilmek için bir hekimin size yön vermesi gerekir. Bir hekimle beraber çalışırsanız ancak alternatif basamağından bir üst noktaya çıkarsınız. Bilimsel destek olmadan, alternatif yöntemlerde kullandığınız argüman çok güçlü de olsa o gücü yakalayamıyorsunuz. Bu uygulamaların hekim kontrolünde yapılması uygundur. O zaman şimdiye kadar üretilen bilgi de değer kazanır. Müzikterapi uygulamaları kliniğin içerisinde olmalıdır. Fakat stresi önlemek, klinik ortama gelinmesi şart olmayan vakalar vardır. O zaman uygun merkezlerde bu terapiler yapılabilir.

tümata türk müziği ile tedavi

Türkiye’de müzikterapiyi kullanan psikiyatrist sayısı ne oranda? Müzikterapi gerçekten kullanılıyor mu ülkemizde?

Adnan Çoban: Türkiye’de müzikterapiyi klinikte uygulayan yok. Gerçek manada yok maalesef. Yetiştirmek gerekiyor. İnşallah böyle bir gündem oluşur. Artık ülkelerde binlerce müzikterapist var.


Siz Türk Tedavi Musikisi Uygulama ve Araştırma Grubu’nu (TÜTEM) kurdunuz. Bu grupla beraber yaptığınız çalışmalar neler?

Adnan Çoban: Bu grupla, Türk insanına müzik terapiyi nasıl kazandırabiliriz; tarihi bilgilerimizle günümüz tıbbını nası entegre edebiliriz ve kişimizin algılayabileceği ve faydalanabileceği şekilde bir müzikterapi konseptini nasıl ortaya koyabiliriz…, bunları araştırıyoruz. Bunun yanında sanatsal etkinliklerimiz oluyor. Müzikterapiyi tanıtmak üzere, müziğin rahatlatıcı özelliğinden yararlanmak üzere dizayn edilmiş konserlerimiz var. Bu tür konser etkinliklerini gerçekleştiriyoruz. Bunun yanında yurt dışındaki bağlantılarımızı oluşturmaya gayret ediyoruz. Önümüzdeki yıl bir merkez oluşturma aşamasındayız. Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın katkılarıyla ve teşvikiyle, bir hastane ve hastanenin bünyesinde bir müzikle tedavi birimi oluşturmayı düşünüyoruz. Hedefimiz bu. Orada daha kapsamlı müzikle tedavi çalışmaları ve araştırmaları olacak. Müzik-beyin araştırmaları… Sadece terapi tarafından bakmamak, araştırma boyutunu da muhakkak ortaya koymak lazım. Kendi bilgimizi üretmemiz lazım. Başkalarının bilgilerini kullanarak insanımıza çok faydalı olamıyoruz. Araştırmalarda ortaya konan şeyler bizim insanımıza uygun olmayabiliyor. Kendi bilgimizi üretmek zorundayız. Biyolojik alanda olduğu gibi, psikolojik ve sosyal alanda da bu geçerli. Zaten Türkiye’nin en büyük sorunu kendi bilgilerine hâkim olamaması. Başkalarının bilgileriyle hareket ediyor oluşumuz. Kendi bilgimizi ürettiğimizde, o zaman gerçek bir güç haline geleceğiz. Kendi bilginizi ürettiğinizde otorite olursunuz. Ülkemizin özelliği de otorite olabilecek bir konumda olmasıdır. İnsani bir takım bilgileri ürettiğiniz de bu olacaktır. Bu müzik için de geçerlidir, diğer alanlar için de geçerli.

Müzikterapi hangi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılıyor?

Adnan Çoban: Müzikterapi, her türlü rahatsızlığın tedavisinde kullanılabilir. Daha çok, hiperaktif ve otistik çocuklarda, zekâ geriliği, konuşma güçlüğü, öğrenme bozukluğu olan çocuklarda; erişkinlerde depresyon, şizofreni, panik atak, sosyal fobi; yaşlılarda alzheimar hastalığında… Alzheimer hastalığının rehabilitasyonunda, davranışların kontrolünde en uygun tedavi olarak müzikle tedavi görüldü. Geçen Haziran ayı içerisinde, Viyana’da, 8. Psikiyatri Kongresi’nde bir sunumda bunama hastalarında ajitasyon (ani öfke vb.) denilen davranışlar ve dikkat, konsantrasyon, hatırlama üzerinde en etkili yaklaşım olarak müzikterapi ortaya konuldu. İlaç tedavisi dâhil diğer yöntemlerin yanında müzikterapinin en etkili yaklaşım olduğu belirtildi. Müzikterapi kapsayıcı bir yöntem olarak tavsiye edildi. Müzik, geçmiş bilgilerin hatırlanmasında da önemli. Bazı kadın doğum kliniklerinde ve ağrı tedavisinde de kullanılıyor. Fiziksel engelli olanlarda, felçli hastalarda müzikterapi etkinlikleri çok sık kullanılıyor.

Viyana’da gözlemleme şansı edindim, bir elini kullanamayan bir hastanın parmakları arpın üzerinde gezdiriliyor. Daha sonra kendisinin yapmasını bekleniyor. Bu şekilde sırayla parmakları gelişiyor. Hem motive edici, hem motor gelişimini arttırıcı bir etken olarak müziketerapi kullanılıyor. Enstrüman çalma ve dans da müzikterapide çok önemli.

tümata türk müziği ile terapi

Bir müzikterapi seansı hangi aşamalardan oluşuyor?

Adnan Çoban: Kişi kliniğe başvuruyor ve bir ekip değerlendirmesinden geçiyor. Ondan sonra eğer müzikterapiye uygunsa, örneğin diğer terapi yöntemleri ile tedavi edilemeyecek bir kişi ise, müzikal yeteneği, müzik algısı iyi ise ve müzikle daha iyi motive olacağına inanılıyorsa bu insanlarda müzikterapi uygun görülür. Birinci seansta müzikterapist bir takım değerlendirme yöntemleri ile kişinin ihtiyacını belirler. Nasıl bir çalışma yapacağını ve kişinin hangi müzikal aktivitelere uygun olacağını belirler. Dansa mı, enstrümana mı, enstrüman ise hangi enstrümana, bireysel çalışmaya mı, koro çalışmasına mı uygun? Bunları tespit ediyor ve plan yapıyor. Hedefi doğrultusunda haftada bir veya iki terapiyi uyguluyor. Arada değerlendirme ölçeklerini uygulayarak kişinin ilerlemesini gözlemliyor. Bu arada farklı yöntemler gerekirse onları da uyguluyor.

Peki, müzikterapi diğer tedavi yöntemleriyle kıyaslandığında nasıl bir konuma sahip?

Adnan Çoban: Müzikterapi, diğer yöntemlere alternatif bir yöntem etkisi yaratmıyor. Hiçbir tedavi, diğer tedaviye üstünlük ya da alternatif olsun diye ortaya çıkmaz. O yüzden bir insana ilaç tedavisi gerekiyorsa tedaviyi verirsiniz. Ama bunun yanında diğer terapi yöntemlerini de devreye koyarsanız tedavi şansınız artar. Tedavi şansı yüzde altmışsa, yüzde seksen doksan olur. Demek ki kapsayıcı yaklaşmak lazım. Müzikterapi, özellikle çocuklarda terapi ve tedavi başarımızı arttıran bir yöntem. İlaç tedavisini çocuk yine kullansın ama bununla beraber müzik terapiyi de devreye sokarsak ilaç tedavisinin de şansı artmış oluyor. Şöyle birşey var. İlaç tedavisinin belki de korkulan bir tedavi olarak görülmesinin, insanların sıcak bakmamasının altında veya birçok ilaç tedavisinin başarısız olmamasının altında yatan neden destekleyen tedavi yöntemlerinin devreye sokulmamasıdır. Siz eğer destekleyen tedavi yöntemlerini devreye sokarsanız ilaç da hakettiği yere gelir. Bugün ilaçlar sayesinde birçok rahatsızlığı da tedavi edebiliyoruz. Mesela hiperaktif bir çocuk, dikkat dağınıklığı nedeniyle sürekli hareket eder. Onun dikkatini düzenleyen ilaçlar verdiğiniz zaman, çocuğun hem davranışları hem de dürtüsel hareketleri düzeliyor. Şimdi bu dikkati destekleyen bir de müzik terapiyi işin içine sokarsanız ki müziğin dikkati arttırdığı, insandaki bilişsel fonksiyonları arttırdığı söz konusu, o zaman hem ilacın etkisini arttırmış oluyorsunuz, hem de tedavinin süresini hızlandırmış oluyorsunuz. Bir faydası da, verdiğiniz ilaç dozajını daha düşük miktarda tutabilme şansı vermesi. O yüzden hem etki gücünü artırmak hem de verdiğininz dozajı arttırmamak adına destekleyici tedavileri işin içine sokmak gerekiyor. Müzikterapi ise bu anlamda çok etkili. Birçok terapi yöntemini kapsıyor çünkü.

Şizofreni Evi Dostluk Derneği ile de çalışmalarınız var sanırım.

Adnan Çoban: Evet, şizofreni hastaları ile bir koro çalışmamız olmuştu. Türkiyede ilk defa şizofreni korosu oluşturduk. Böyle bir koro kurup bir sene sonra bir konser düzenledik. Çok güzel bir aktivite oldu, çok duygulandık, birçok insan gözyaşlarına boğuldu. Şizofreni hastalarına deli, akıl hastası damgalaması vardır, ümitsizce kaderlerine terkedilmişlerdir. Biz bir sene çalıştık. Terapiler yapıldı. Sonuçta çıkıp 300, 400 kişinin karşısında şarkı söyleyecek kadar insanlara güvenir hale geldiler. Yabancılaştıkları çevreyi tekrar tanımaya başladılar. Bu tür etkinliklerin böyle sonuçlarını görünce daha çok yaygınlaştırmak, çok daha etkin hale getirmek konusunda daha da heveslendik, çalışma şevkimizi arttırdı. İnşallah ileride buna bağlı çalışmalar çok daha yaygınlaşacak.

Çok teşekkür ederiz Adnan Bey…

Editörün Notu

Türk Müziği ile tedavi çalışmaları yapan bir diğer grup ise TÜMATA (Türk Müziğini Araştırma ve Tanıtma Grubu). TÜMATA, 1976 yılında, Türk Musikisi’nin doğuşunu, gelişmesini, tedavi değerini, repertuar ve enstrüman zenginliğini araştırmak ve tanıtmak amacı ile Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç tarafından kuruldu. Müzikterapi alanında da çalışmaları bulunuyor.

Türk Müziği ve Türk Müziği ile tedavi hakkında ayrıntılı bilgi edinmek için:


www.tumata.com (Türk Müziğini Araştırma ve Tanıtma Grubu resmi web sitesi)


 

 

Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.