Olasılıkların olasılığı… Yaşadığımız “uzay-zaman” boyutu olasıdır. Olası olanı yaşıyoruz. Olası olmayanı akıl işleyip değerlendiremez. Akıl olası olanlar üzerinde çalışır. Her olası olan ise başlı başına bir “uzay-zamandır”. Akıl ilk şekildir. İlk başlangıç ve en son olan “Şekilsizdir”.
Olasılıkların olasılığı
Tüm şekillere hiçbir örnek şekil olmadan ilk şeklini verendir. Aklın sonsuz fraktalları içerisinde tek olası olanın ve tek gerçek yaşanılanın yaşadığımız “uzay-zaman” boyutu olduğunu düşünmek bütün bir kâinatın dünyanın etrafında döndüğü inancına sahip ortaçağ karanlık düşüncesizliğinin işletilmesi gibidir.
Akıl nedir?
Akıl tüm olası olanların olduğu yerdir. Tüm olası olanların yaratıldığı ve oldurulduğu ve tüm olası olanların aklın yarattığı algı bedenlerle yaşanılmasıdır. Akletmek yaratmaktır. Akıl her şeydir. Kozmik akıl sonsuz ötesi akıldır. Kozmik akıl sonsuzu bir döngüye bağlamış ve o döngüyü zaman diye tanımlamış en büyük olandır.
Kozmik akıl sonsuz ötesi sonsuzu olası yapandır.
Kozmik akıl zamanı bir küre içine yayıp onu her noktasında genişletip ve daraltıp ve her an baştan sona dalgalandırıp bir dolaşım gibi tüm olanı bir anda yaşayandır. Yaşam kozmik akıldır ve her şeyde bir yaşam vardır. Cansız diye bir şey yoktur. Her şey canlıdır. Her can bir şuur ve algıdır.
‘Yok’ bizim henüz algılayamadığımızın adıdır
Tüm olasılıkların her an yaşanması ve akledilmesi ise tamlıktır. Kozmik akıl eksiksiz ve tamdır ve kozmik akıl “Yok” diye bir şey yaratmamıştır. “Yok”! Bizim henüz algılayamadığımızın adıdır.
Sonsuz serüvenlerin sonsuz versiyonlarında sonsuz tamlık her an kozmosta iç içe! Kendini kendinde seyreden aklın kendini yaşayarak bilmesi ve yaşatarak kendini her an her şey olabilmesi.
Olası olan demek! Belki olabilir olan demek değildir. Belki olabilir olan ise eksik bilginin varmaya çalıştığı bir hükümdür. Kozmosta her şey tamdır. Olası olan oluyor olandır. Olası olmayanlar ise yanlış düşüncenin doğurduğu çocuklardır.
Kozmik akıl “Tümel” varlığını parçalayıp algılayarak sonsuz fraktalı yaratır. Çünkü tüm tek parçadır. Tek’tir. Tüm “tek” olarak sadece “Bir”dir. Sonsuzların yaratılışı “Tek” olanın kendini sonsuz kere farklı algılamasıdır.
Aklın kalp atışları işte bu noktadan itibaren yine kendi “Bir”liğine doğru yol alır. Akıl sonra sınıflandırır. Tümden gelir ve yine tüme doğru varır. Bu sınıflandırmalardan sonra ise her boyuta biçtiği değer yargılarına göre derecelendirir. Bu noktada değer üretir. Üretilen değer bir sonraki aşamada işlevsel kılınır. Fonksiyonlar yaratılır. Bu fonksiyonlar kendi aralarında tam düzenli bir uyum içinde aklın “Bir”liğine vardırır.
“Bir” olan tümel akıl önce ikiyi yaratmıştır. Zıtlıklar ve dualitenin doğuşu. İkiden sonra ise her türlü mayoz ve mitoz bölünme! Dualite modelinin içinde gizli başka modellerde bu şekilde akledilir. Biri diğerini kuşatıp kavrayan ve onun içinde başka modeller oluşturan sonsuz dizilim kontrolü oluşturulur. Her bir alt model bir üstündeki modele tabidir. Tabi olan tabi olunanı kuşatamaz ve bu şekilde birlik bozulamaz.
Kozmik akıl sorgulanamaz
Sorgulansa da anlaşılamaz. Nedenler niçinler algıların işidir. Akıl ise tüm soruların ötesidir. Akıl kendiliğinden yaratır. Nedensiz ve niçinsiz olandır. Aklın akletmesine neden aranamaz.
Akıl güneş gibidir
Kendiliğinden ışık saçar. “Neden ışık saçmalıyım? Niçin ışımalıyım?” demez. Dualistik hiçbir bakış aklın monolitesini tam çözemez. Bizi kuşatan gerçekleri kendi kavram ve yapılarımızla anlamaya çalışmamız bilme isteğidir ama kuşatılan, kuşatanı kuşatabilseydi o zaman tüm yapı çökerdi.
Kozmik aklın zaman ve mekân ötesi başlangıç noktası “mutlak sükûnettir”. Tüm çabalar, sorular, sevgiler ve acılar algıların işidir. Algılar kozmik varlıklarıyla anlarlar. Algılar aslında kozmik yapılarıyla her an onu yaşarlar. Akleden yaşar, yaşayan akleder.