Bir hayat ağacı olmalısın ki dalların üzerinde dalların var. Birbirinden farklı yaprakların ise sonsuzluk kadar… Gövden uzayabildiği kadar uzamış ve zamansızlıkta her türlü mekana analık yapmış. Bir hayat ağacı olmalısın ki kökün yaprakların tarafından besleniyor ve sonra dönüp dolaşıp yine kendisini yeniliyor.
Temelde doğru sorularla başlayan gerçek arayışı; “bilinemezcilerin”, “bilerek saptırmaları” sonucunda yanlış şeritlere girmiştir. Her zaman olduğu gibi günümüzde de tüm karşı çıkışlara rağmen ve başkaldırırcasına, varlık felsefesi kendini ön plana çıkarmıştır. Gelişen Fizik bilgileri; bilgelerin bizlere Ontoloji Felsefesinde anlattığı bilgilerin tutarlılığını ve gerçeğin görünenden ne kadar farklı olabileceğini gösterirken; Fizik ve Matematik gibi varlığın temel doğası ile ilgili tüm bilgi disiplinlerinin “varlığın sırrının keşfinde” ne kadar önemli bir rol oynadığını da ispat etmiştir.
Hayat ağacı: yüzümüzü döndüğümüz bilgelik
İnsanlığın bilgi dünyasında beklenmedik bir şekilde beliriveren bu gelişmeler, bilgelere tekrar yüzümüzü dönmemizi ve kadim bilgilerle günümüz gelişmeleri arasındaki sıkı bağları tekrar incelememize yol açmıştır. Bu durumda varlığın esası yine karşımızdadır. Apaçık delillerle kuvvetli güven sağlanır. Apaçık delilleri keşif ve kavrama noktası ise selim akıldır. Delili olmayanın iddiası baştan geçersizdir ki zaten delilsiz çıkışlarda dikkate alınamaz. Delil ise apaçık olandır. Ucuz kaçışlar delil olmadığı gibi güven de vermezler. Güvenilir deliller için hem maddede hem de manada, hem maddeyi hem de manayı arada sırıtıp duran hiçbir uyumsuzluk olmadan, sarmaş dolaş bir bütünlük ve bir oluş haliyle izah edebilmek gerekir. Bu gereklilik bizlere apaçık olanı verir. Bir şey apaçık değilse kapalıdır.
Tek bir olasılıktan ibaret olmasa gerek varoluş. Başı ve sonu belirli ve başı ve sonundan hem berisi hem de ötesi yok. Mutlak yokluğun içerisinde bir kere yanıp sönen bir ışık. Tek bir olasılık olmasa gerek. Tek bir olasılık olması için bile tüm olasılıklar olmalıdır ki birisi olabilsin. Çünkü her birisi o tek bir olasılıktır. Birisi oluyorsa eğer diğer tüm olasılıklarda var olmalıdır. Bu varoluş olasılık önermesi diğer her bir tek olasılık içinde geçerlidir. Tek bir olasılık olsa bile tüm olasılıklar beraberinde yine olmalıdır. Tek bir olasılık gibi algılanırken, tüm olasılıklar beraberinde gelmelidir. O tek bir olasılık kendisiyle beraber diğer tüm tek bir olasılıklardır. Tek bir olasılık: Tüm olasılıklardır.
Eksik bir varoluş düşünülemeyeceği gibi ayrı ayrı ve parçalanmış bir varoluş da düşünülemez. Varoluş eksiklik kabul etmez. Eksik olan var olamaz. Var olan eksik değildir. Eksiklik düşüncesi, varlık düşüncesinde bir yanılsamadan ibarettir. Yokluk kudreti karşısında eksik bir varoluş kudreti kendisini hayat planına çıkaramaz. Bizatihi kendi kudreti ile kaim olan varlık yokluğa galiptir. O halde; Yokluk kudretine karşı ne yapıyoruz ki var olarak kalabiliyoruz? Ayrı ve parçalanmış olarak görünen ise tümel varlığın kendisi değil tümleyenlerin belirginliğidir. Bu belirginlik var olan her türlü olası evrenlerdir.
Kökte, dallarda ve yapraklarda bilincin her bir ayrı formda kendini biliş hali. Bazen önce kök ve dal bazen de yapraktan köke doğru salınım. Döngüler üzerine döngüler! Kısa, uzun ve kesişen çizgiler. Yakından uzağa ve küçükten büyüğe ve bilinen tüm ilkeler ve bilinmeyenler. Her birisi bilincin bir şeklidirler. Bilinç; en ilkel (temel) formundan, en ileri (gelişmiş) formuna doğru yol alırken madde tahayyülü ile beraber deneyimleri ortaya çıkarmış ve bu deneyim silsilesi içerisinde tepeden tırnağa her hali yaşamıştır.
Varlığın esası hayat ağacı
Varlığın mı bilinci var? Yoksa bilincin mi varlığı? Bilinç var olduğu için mi varlık var? Ya da varlık var olduğu için mi bilinç? Bilinçsiz bir varlık var olabilir mi? Bilinç ile varlık niçin iki ayrı kavram olsun ki? Birisi diğerine sebep ve birisi diğerinin sonucu ise eğer, sebep ve sonuç niçin ayrı? Hem sebebin sonuç hem de sonucun sebep olması niçin muhtemel değil? Birisi olmadan diğeri olabilir mi ki ayrılık olsun? Ayıran aklın parçalayıcı bakışına karşın bileştiren zihnin tümleyen tavrı!
Akıl, fark etme vasıtası. Fark edebilmek için ayırma noktası. Her bir akıl noktası, algıların ve düşüncelerin kavşağı. Kavşaklar çok ve çeşitli. Akıl ise ayırdıkça sonsuz ve engin. Sonu olmayan bir farklılık! Sonu gelmeyen parçalamalar. Sonsuzluğa yelken açan kalyonlar. Her bir bilincin kullandığı akıl vasıtası ve her birisi sonsuzlukla nişanlı. Sonsuzluğun içerisinde kaç tane sonsuzluk var? İç içe geçmiş sonsuzluklar nasıl ayrı ayrı olabilir? Her birisinin kapasitesi sonsuzlukla eşdeğer iken, her birisi ayrımı yoksa her birisi tek bir akıl mı? Akıl bir iken tüm varlıklar ayrı ayrı mı?
Akla, “parçala ve her bir parçayı fark et” komutu vermeye gerek yok! Zaten öyle yapıyor. Bunu yaparken yanılsamaları doğuruyor. Parçaların ayrıntıları tabi ki önemli ama bütünü de merak etmeli! Aklı tersinden işleterek çıkılacak yoldan tüme gidilir. Tüm ise bize varlığın esasını verir. O büyük resimdir. O, “hayat ağacının ta kendisidir.”