Çocuk ile Anne: Tırtıl ve Kelebek

Geçmişte de şimdi de olsun, sanırım tek bir hayal var kadın ya da erkek için hiç değişmeyen. Bir gün anne veya baba olabilmek. Herkesin her konuda başka başka hayalleri olsa da, insan olmanın en büyük belirtisidir bu hayal de birleşmek. Ama geç ama erken nihayetinde bu duyguyu hissedebilmek.

tırtıl kelebek anne çocuk baba ebeveyn aile büyük büyümek anne olmak

Hepimiz için en kolayıdır bu hayali dillendirebilmek. Hatta, sırf çocuk sahibi olabilmek adına evlenebilmeyi söyleyecek kadar cüret edebilmek. Bazen de, evlenmeden bile doğurma isteğini çekinmeden söyleyebilmek. Ve de; hepimizin de yadırgasak bile tebessüm ederek dinlediğimiz tek konu bu olsa gerek. Bu duygu nasıl, ne yolla yaşanmak istenirse istensin, hepimiz için neticesi saygı göstermek.

Hayatın en büyük mucizesi bence kendinden bir parçayı kucağına alabilmek. Anneysen doğururken çektiğin o acıyı onu gördüğünde unutabilmek. Babaysan o doğana kadar kendin doğuruyormuş gibi o acıyı hissedebilmek.


Doğduğu gün; hayatının en güzel ve unutulmaz günü olarak etiketlenecek. Bu öyle bir şey ki; hamileliğinde aldığın kiloları hemen verme gibi bir telaşa seni sürüklemeyecek. Uykusuzluktan küçülen gözlerini, o minicik elleriyle dokunduğunda en açık haline getirecek. En güzel parfüm kokusunun, onun teninde olduğunu kabul ettirecek. Nereden bilebilirsin ki? Doğduktan sonra hayatın sadece onunla şekillenecek. O gülerse gülünecek, o ağlarsa hüzünlenecek. Ve de! Onlar biz anne ve babalara sabrın ne olduğunu öğretecek.

Sevginin neler yaptırabileceğini, hatta karşılıksız bile olabildiğini gösterecek Bu sevgi öylesine başka ki! Ölene kadar yüreğinde tütecek. Kendi mutluluğundan çok, onun mutluluğunla senin de mutlu olduğunu daima hissettirecek.

Çok kızmış olduğun bir vakitte bile sana, “Her insanın içinde bir çocuk vardır. Ama her çocuğun içinde büyük bir insan yoktur” sözünü aklına getirerek sakinleştirecek.

Gün gelip o çocuk büyüyecek. Yanın da bıcır bıcır dolaşıp soru soran o çocuk gidecek, sorular bitecek, nereye gittiğini bile söylemeyecek. Beklememek gerek! Artık o hep yanında olan çocuk eskisi gibi yanına gelmeyecek ve de seninle istediğin gibi dertleşmeyecek.

Colin Wilson ne de güzel demiş: “Kelebek bir defa kanatlandı mı, bir daha asla tırtıl haline gelmez”.


Anne ve babaların anlaması lazım

Çok acıtsa da, biz anne babaların anlaması gereken… Bizler gibi bir gün çocuklarımız da büyüyecek ve artık bir tırtıl olmadıklarını bizlere gösterecek!

Ne kadar zalim bulsak da, bu çark böyle gelmiş böyle gidecek. Doğacaksın, doğuracaksın ve de gitmesine göz yumacaksın. Onu geleceğe hazırlayacak ama güzelliklerini uzaktan için için yaşayacaksın. Hayatını onun uğruna karşılıksız olarak verdiğini hatırlayarak susacaksın. Ve zamanı geldiğinde bu yalnızlığa elbette ki alışacaksın.

Ama, belki de şu var; kim ne yapmışsa anne babasına, çocuğundan da onu bekleyecek. Nasıl örnek olduysak, elbette o çocuk da ondan etkilenecek. Belki de ilk kez, geri dönüp de düşündüğümüzde geçmiş bizi üzecek. Kim bilir? Belki de, bu kısır döngü değişmeksizin hep bu şekilde seyredecek.

Kimi zaman duyduğun özlemden yutkunacaksın. Kendini, bazen bir telefon bazen de bir kapı zilinin çalmasını beklerken bulacaksın. Bazen solmuş resimlere bakarken uyuyakalacaksın, bazen de anılarla boğuşurken uyanacaksın.

Ama! Çocuk, sahip olunabilecek en büyük mutluluktur. Bu mutlaka yaşanmalı! Yaşamalısın.

Anne de, baba da çocuğunu kucağına aldığında doğarmış… Yaşayarak anlayacaksın.


Sadece, bir gün tırtılın kelebek olacağını asla unutmamalısın…


 

Gülay Kanarya
20 Haziran 1960 tarihinde İstanbul’da doğdum. Ailenin küçük kızı olmama rağmen; gerek yetiştirilmem, gerekse kişilik olarak babamın genç yaşta ölümüyle birlikte sorumluluğu haylice üstlenmiş bir durumda büyüdüm. Yapmak istediğim ve hayalini kurduğum birçok şeyi bazı aksilikler (şanssızlık da denebilir) neticesinde yapamamanın üzüntüsünü hep yaşamışımdır. Hayatımdaki en güzel ve en olumlu şeyin, şimdilerde genç bir delikanlı olan oğlum olduğunu düşünüyorum ve bunun keyfini yaşamanın tadını çıkartıyorum. Özel sektörden satış ve organizasyon sorumlusu olarak emekli olduktan sonra, 40’lı yaşlarda almış olduğum eğitimler neticesinde güzellik uzmanı eğitmeni oldum. Çocukluğumdan beri sanata ve edebiyata olan düşkünlüğümden olsa gerek, ilk yazım ‘Palyaço değilim’ ile başlayarak, bugüne kadar 50’yi geçen yazı yazdım. Bana huzur veren bu işimi devam ettirmek en büyük arzum… Hayatın iniş ve çıkışlarla geçtiğini kabul ediyorsak; inişlerde yaşanan o güçlükler ve zorluklar çok canımızı acıtmış oluyorsa da; buna rağmen, bazılarımızı olgunlaştırıyor diyebiliyorsak eğer! Ben o bazılardanım işte… Geçmişe dönük keşkelerim yok, gelecekte yapmam gereken çok işlerim var artık…