Denizde yüzüyorum, sakin, parlak bir günde, derinlere bir dalış yapıyorum. Dibe indikçe gözlerim karanlığa alışıyor.
Çocukken radyodaki çocuk tiyatrolarını dinlerken hikâyede bir oyuncu olduğumu, dinlediğim tiyatrodaki oyuncular gibi hayata oynamaya geldiğimi, pek çok rollere girerek büyüyeceğimi hayal ederdim. Bu hayallerin içinde kaybolur, sonsuzluğu duyumsardım çoğu zaman. Kendimi henüz ufacık olsam da çok önemli hissederdim. Gerçekte kim olduğumun merakı, bilinmezlikler içinde bırakırdı beni… Çok muhteşem bir şey olduğumu hissediyordum derinlerde. Sonraları bana, kısa anlarda göz kırpsa da sonsuzluk, yaşamın akışına kaptırırdım kendimi. Sanki şu an çok işim var, sonra düşünürüm misali, erteliyordum o anlarda kaybolmayı.
Şimdi geçmişi düşündüğümde, o günlerden bu güne kendi hikâyemde pek çok rolde başrol oyuncusu olduğumu görüyorum. Her birinin oyuncusu olan ben, rollerimle de oldukça uyumluymuşum.
Peki, eğer yaşamımda pek çok rolü oynadığımı düşünüyorsam, ‘aslında ben kimdim?’ sorusunu soruyorum şu an kendime.
Şimdi, benim de isteğimle oynadığım bu rolleri bir kenara koyup, ‘gerçek ben’im’ ile karşılaşmak istesem…
Kendimle tanışmak ve anlaşmak için kendime bir mektup yazsam…
***
Dibe indikçe gözlerim karanlığa alışıyor
Merhaba sevgili Ben,
Ben bugün ‘kendimin’ gerçekte kim olduğunun farkına varmayı seçiyorum! Özümdeki beni geride bırakan tüm seçimlerimden, duygularımdan, ilişkilerimden, kimliklerimden özgürleşmeyi seçiyorum.
Kendimi hapsettiğim sınırlarımın ötesindeki gerçek ben ile ve seçtiklerimle yaşamaya karar veriyorum.
Gerçek olan Ben’imi kucaklamaya hazırım. ‘Ben’ olmayan her şeyden arındığımda, muhteşem olan Ben’im tüm çıplaklığı ve büyüleyiciliği ile görünür oluyor.
Kendimi seviyorum, evrenin tüm güzelliklerine layık olduğumu biliyorum. Yaşamımın sorumluluğunu alıyorum, düşündüklerimin, söyleyip yazdıklarımın, yaşama benim kanalımla aktığını ve tümü etkilediğini biliyorum. Böylece, tüm edimlerimin sorumluluğunu alıyorum. Özümden, gönlümden yansıyan güzelliğin kaynağına şükrediyorum. Bu güzelliği, yaşama yansıtan bir kanal olduğumun bilinciyle, güzel şeyler görüyorum, güzel şeyler söylüyorum. Gücümü, içimdeki sonsuz kaynaktan alıyorum ve sevgiyi yaşama akıtmaktan çekinmiyorum. Refleks eylemlerimi, her an farkına varan eylemlere dönüştürüyorum.
Egomun sesini duyduğum an, kalbimin sevgi dolu koridorlarına koşuyorum. Orada Biz’i buluyorum.
‘Biz’ içindeki ‘Ben’ olanı görüyorum.
Yüksek bilinçte yaşadığımı bilerek, sevgiyi hayatıma geçiriyor, kendimin en muhteşem versiyonu ile yaşama aksediyorum.
Kendimi bilerek, kendimi sahiplenerek Biz’de oluyorum. Maskelerden arınmış partnerlikleri, dostlukları, sevgileri yaşamayı seçiyorum.
Kendimi bana başkasının vermesine ihtiyaç duymadan, yüksek sevgi bilincinde yaşıyorum.
Kendim olana, Ben olana yakınlaştıkça, kendimle ilişkim derinleştikçe, daha farkında, daha sevgi dolu, öz değerimin bilincinde oluyorum.
İşte tam da şu ana gelinceye kadar yaşadığım tüm deneyim ve tecrübelere, bana yaşamımda eşlik eden herkese, öğrettiklerine sonsuz teşekkür ederek, rollerimin ötesindeki kendimin en yüksek versiyonuyla karşılaşmaya niyet ediyorum.
Şu an tüm ihtişamımın kabulüyle ayağa kalkıyor, tüme ilan ediyorum:
Kendimi biliyor, kabul ediyor, seviyorum. Kendime hayranım. İşte ben buyum, evrenin bana sunduğu tüm güzelliğe layığım.
Mektubu sevinç içinde bitiriyorum, gözlerimi kapayıp bir anlığına meditasyona giriyorum…
Denizde yüzüyorum, sakin, parlak bir günde, derinlere bir dalış yapıyorum. Dibe indikçe gözlerim karanlığa alışıyor. En dibe, dibe indikçe yanı başımda yüzen balıklar, mercanlar, yosunlarla iç içe oluyorum. Dibe doğru uzatıp kuma soktuğum elim, suyu bulandırsa da, parmaklarım bir şeye takılıyor. Bir hamleyle kumdan çıkarıyorum o şeyi. Suyla temizlediğimde, kapağı aralanmış bir midye olduğunu fark ediyorum. Hafifçe aralıktan içeri bakıyorum. Gözlerimi kamaştıran, çok muhteşem bir şey görüyorum; ayakta dans ederek dönen şeffaf bir kadın ve kadın bedeni içinde saklanmış eşsiz bir inci…
İlgili yazılar
Hayallerimiz Bilincimizin Bir Uzantısı Mı?