Defne, Antakya-Yayladağı yolu üzerinde, Antakya’ya 7 km mesafede olup her tarafı yeşillik olan güzel bir beldedir. Antik çağın ünlü Daphne kentidir.
Efsaneye göre Zeus’un oğlu ışık tanrısı Apollon, ırmak kenarında gördüğü genç ve güzel bir kız olan Daphne’ye aşık olur ve onunla konuşmak ister. Daphne’yi kovalar. Daphne kurtulamayacağını anlar. “Ey toprak ana beni ört, beni sakla, beni koru” diye yalvarır. Daphne ağaca dönüşür. Apollon şaşırır. Bu olaydan sonra şiir ve silah zaferi, defne ağacının dalıyla mükafatlandırılır ve Daphne’nin gözyaşlarının Harbiye’deki şelaleleri meydana getirdiğine inanılır.
Seleucus döneminde, çağlayanlarıyla tanınan ve bir sayfiye yeri olan Daphne, çok sayıda köşkleri, tapınakları ve eğlence yerleri ile ünlüydü. Stadyumunda düzenlenen olimpiyatların ihtişamı dillere destandı. Ancak şiddetli depremler bu şehri yerle bir etmiş, günümüze gözle görülür herhangi bir eser kalmamıştır.
Harbiye, şimdilerde çok ilgi gören mesire yeridir. Derin bir vadi içerisinde yüksek çınar ağaçları, defneler ve şelaleleriyle huzur veren bir doğa harikasıdır. Heykelcilik ve turistik eşya yapımı yönünden önemli bir beldedir. Yöredeki tezgahlardadokunan doğal ipekler ise gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çok aranan kumaşlardandır.
Defne ile Tanrı
Eskiden çok eskiden yeryüzünde
Güzelliği dillere destan
Bir su perisi vardı adı
Defne!
Upuzun saçları altın sarısıydı
Dolaşırdı kuytu ormanlarda bütün gün
Defne ırmak tanrısının kızıydı
Babası Pene derdi ki, kızım
Sen bana bir damat borçlusun
Sen bana bir torun borçlusun
Defne dedi ki babacığım
Beni zorlama ne olursun
Bırak beni kız kalayım ne olursun
Sıram boynu büyük yavuklu
Bekleye dursun bir ayında
Defne başıboş gönlü özgür
İnatçı, hırçın ve gururlu
Koşup dururdu ormanda
“benim geyiğim sen, kuzum sen
Benim biricik güvercinim sen
Kuzu kurttan korkar, geyik aslandan
Güvercin kartaldan kaçar
Ben sana acı vermek istemem.
Ayaklarını kanatmasın çalılar.
Yavaşla biraz düşeceksin
Geçtiğin keçi yolları dar
Dur hele kaçma benden
Sevgimdir seni kovalayan…”
Daha sözünü bitirmeden avcı
Korkak adımlarla uzaklaştı Defne
Kaçarken daha bir güzelleşti de
Ardında tir tir titreyen avcı
Tavşan kovalayan hırslı bir tazı
Gibi düştü Defne’nin peşine.
Ben de yılmadan kovalayacağım
Büyülediğin kimmiş öğren
Ben ne bir dağlı ne bir çobanım
Oklardan sakınılmaz tanrıyım
Koca Zeus’tur babam Geçmişi, bugünü, geleceği
Benimle bildi herkes, benimle bilir
Saz tellerine ben verdim seslerini
İlaçlar yaptım yabanıl otlardan
Ama bana çare değil şimdi hiçbiri
Kimden kaçıyorsun öyle sen
Asıl sensin benim avcım
Beni sen vurdun can evimden
Tavşan koşuyor, durmadan koşuyordu
Ardında av köpeği ter içinde
Boynunu uzatmış, yetişmek üzere
Birinde umut vardı, birinde korku
Tavşan ensesinde nefesler duyuyordu
Çünkü ışık gibi saran tanrıyı
Sevinin kanatlarıydı.
Gücü kalmamıştı artık Defne’nin
Koşamıyordu kaçamıyordu
Sapsarı, yalvardı babasına
“Pene’nin suları üstünde gezdirip gözlerini
Cezasını çekiyorum güzelliğimin
Irmakların gücü de sen gibi tanrısal
Ne yap yap değiştir beni Başka bir biçime koy baba”.
Yalvarması daha bitmemişti ki
Bir gevşeklik sardı her yerini
Örtüldü göğüs yaprakla.
Kolları, saçları dal oluverdi.
Avcı kollarına aldığı zaman
Kalbi çarpıyordu Defne’nin
Taze yaprakların altından.
Yazık dedi tanrı çok yazık
Saramadan yitirdim seni
Bari benim ağacım ol da
Yaprakların çelenk olsun kahramanlara
Ezgilerde, türkülerde anılsın bundan sonra
Yan yana adlarımız
Yazık dedi tanrı çok yazık.
Melih Cevdet Anday
***
Apollo’nun gözyaşları
Mitolojik öykü Dapne yani Defne ve Apollonun öyküsünün geçtiği gizemli yer. Ve Dapne defne ağacına dönüştükten sonra Apollonun ağladığı ve gözyaşlarının aktığı yer.